Ulubatlı Hasan

Cuma Bozkurt'un kaleminden çıkan "Ulubatlı Hasan", Osmanlı İmparatorluğu'nun on beşinci yüzyıl ortalarındaki büyük fetih ideallerine ve bu idealler uğruna verilen destansı mücadelelere ışık tutuyor. Sultan Mehmet'in Konstantinopolis'i fethetme arzusunun Edirne'den Ulubat köyüne kadar yayılan fısıltılarıyla başlayan eser, genç bir demirci olan Hasan'ın kalbinde uyanan iman ateşini ve Konstantiniyye seferine katılma kararını çarpıcı bir dille anlatıyor. Kitap, Hasan'ın Ulubat'taki sakin hayatından kopuşunu, babası Ali Usta ve annesi Ayşe Hatun ile vedalaşmasını ve o büyük cihada doğru attığı ilk adımları okuyucuya hissettirerek, dönemin ruhunu ve bireysel fedakarlıkların önemini gözler önüne seriyor.

Eser, Hasan'ın Edirne'ye, oradan da Konstantinopolis surları önüne uzanan yolculuğunu detaylandırırken, ordunun çeşitliliğini, farklı coğrafyalardan gelen yiğitlerin aynı hedefte nasıl birleştiğini akıcı bir şekilde aktarıyor. Kuşatma altındaki çetin yaşam koşulları, Bizans direnişinin şiddeti ve Osmanlı askerlerinin karşılaştığı zorluklar gerçekçi bir şekilde tasvir ediliyor. Deli İbrahim gibi tecrübeli askerlerle kurduğu dostluklar, Karamanlı Osman'dan aldığı manevi destek, Hasan'ın karakter gelişimine önemli katkılar sağlıyor. Bu süreçte Hasan, sadece bir savaşçı olmanın ötesinde, inancıyla ve azmiyle öne çıkan bir figüre dönüşüyor.

"Ulubatlı Hasan", adını tarihin tozlu sayfalarına altın harflerle yazdırmış bir kahramanın, sıradan bir köy delikanlısından bir destan figürüne dönüşümünü anlatan, soluksuz okunacak bir eserdir. Tarihi gerçekleri edebi bir anlatımla harmanlayan bu kitap, Konstantinopolis'in fethinin ardındaki insan hikayelerine odaklanarak okuyucuyu derinden etkileyecektir. Yazar, okuyucuyu 29 Mayıs 1453 sabahına taşıyarak, büyük hücumun tüm şiddetini ve o anın tarihi ağırlığını hissettirmeyi başarıyor. Ulubatlı Hasan'ın sancağı surlara diktiği o kritik an, sadece bir şehrin düşüşünü değil, aynı zamanda bir çağın kapanıp yeni bir çağın açılışını simgeliyor.