Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Zafer Yahut Hiç - Mustafa Kutlu | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Zafer Yahut Hiç Kitap Bilgileri


Yazar: Mustafa Kutlu
Tahmini Okuma Süresi: 5 sa. 40 dk.
Sayfa Sayısı: 200
Basım Tarihi: Ekim 2024
İlk Yayın Tarihi: 2010
Yayınevi: Dergâh Yayınları
ISBN: 9789759953492
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Zafer Yahut Hiç Kitap Tanıtımı


Makedonya kralı İskender, Dara'yı yendikten sonra doğuda ilerlemektedir. Dara'nın hızı Rukzan hüviyetini gizleyerek Pencap hükümdarı Eşber'in sarayına sığınır. Eşber'in kızkardeşi Sumru, İskender'i gömeden ona aşık olmuştur. Gizlice buluşan ve şevişen Sumru ile İskender arasında gidip gelirken Rukzan da İskender'i sever. İskender Sumru'nun bütün ricalarına rağmen Pencap ülkesine yürür. Sumru sevgilisine söz geçiremeyince ağabeyini bu savaştan vazgeçirmek ister ancak Eşber halkına karşı sorulu olduğunu bilir. Savaşır ve bir hain sandığı Sumru'yu öldürür. Bu haber İskender'e ulaşınca kıral kendisine engel olmak isteyen Rukzan'ı atıyla çiğneyerek geçer. Pencap düşer, Eşber zincire vurulur. Eşberin kahramanlığına hayran kalan İskender onu serbest bırakır ve kılıcını geri verir. Kılıcı alan eşber intihar eder etrafı Eşber'in, Sumru'nun ve Rukzan'ın cesetleriyle çevrili olan İskender, bunun manasını hocası Aristo'ya sorar. Eser Aristo'nun cevabı ile biter:



-Zafer yahut hiç!




Zafer Yahut Hiç Kitaptan Alıntılar


1. "Gönül yarası bu kızım, mutlaka izi kalır."




2. "Beklemek.
Hayatın en zor işi.
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar""




3. "Aşkın akılla ne ilgisi var Ferit?"




4. "Tek bir konu vardı konuştukları:Para"




5. "Madem birbirimizi seviyoruz, aşkın önüne ne geçebilir?"




6. "Zaman önüne kattığı her şeyi süpürür.
Geride bir iz kalır.
Ömür dediğimiz şey işte bu arkada kalan hatıralardır."




7. "Canan'ın kalbine bir diken batıyor. Dikenin ince ince kanattığı kalbiyle giriyor içeri. Ah bu gönül şarkıları..."




8. "Elektrik kesildiği sırada ay bulutların ardında kaybolmuş, etraf zifire kesilmişti. Bahçe kapısı açıldı, içeri bir karaltı girdi. Karaltının elinde bir mum, bir de müzik sesi, galiba Elazığ'ın Çayda Çıra havası."




9. "Görelim Mevlâ neyler. O dilemedikçe yeryüzünde bir yaprak dahi kıpırdayamaz."




10. "Beklemek.
Hayatın en zor işi."




11. "Oya uyandığı yatakta gözlerini açtı. İri, uzun kirpikli ela gözler başucunda oturan Ferit'in kara kuyuları andıran kara gözlerinin karanlığında kayboldu."




12. "Zamana bırakalım. Yani belirsizliğe."




13. "Bebek kokusu, dayanılmaz bir şey..."




14. "Kimse ama kimse yok.
Etrafta çın çın öten bir yalnızlık."




15. ""Delilik yüce bir makamdır.""





Zafer Yahut Hiç Kitap İncelemeleri


Zafer Yahut Hiç, Mustafa Kutlu
Mustafa Kutlu'dan okuduğum ilk eser olan Zafer Yahut Hiç, Tepeköy adında şehirden uzakta kendi kendine var olmuş bir köyde geçmektedir. Köyün belediye başkanı Samed, kızı Canan, yeğeni Ferid, köy öğretmeni Oya, hemşire Neriman ve polis Bulut ve nicelerinden oluşan geniş bir kadroya sahiptir. Ön planda olan bir karakter olmasa da Canan, en çok beğendiğim, gözüme ilişen karakter oldu. Kiokuduğum birkaç yorumda hikayenin ismi yani 'Zafer Yahut Hiç' Canan'ın imkansız aşkından alıyormuş. Etkileyici.
Karakterlerin köye gelmeden önceki hayatlarını, zorluklarla nasıl başa çıktıklarını ders verici nitelikte anlatan ayrı ayrı bölümler var ve bir bölümden sonra hepsi birleşiyor. Bu açıdan başta olay örgüsünü dağınık bulsam da sonrasında alıştım diyebilirim. Hikaye doktor Ferit'in köye gelişiyle genişliyor ve daha sürükleyici bir hal alıyor. Yazarın diğer eserleri hakkında bir bilgiye sahip değilim ama bu eserde hafif Türk dizileri tadı bulunmakta. Bu da sanırım eseri sıradanlaştırıyor.
Sade ve akıcı bir dille; şehir dışındaki yerlerin de yavaş yavaş bozulmaya başladığını, çarpık kentleşmeyi, doğallığın nasıl bozulduğunu, sanayileşmenin çevreye yaydığı kirliliği ve sosyolojik sorunları anlatan yazarın bu yönünü başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Dolandırmadan demek istediklerini açık açık anlatmış bizlere. Sadece hikayenin son elli sayfasındaki olayların hızının genele yayılmasını beklerdim. Bir anda gelişen olayların tek solukta noktalanması beklenilen bir şey değil. Ki kitapta en hoşuma giden bölüm son yüzlü sayfalar ve sonrasıydı. Tek oturuşta bitirilebilecek, hoş bir kitap.




Mustafa KUTLU'nun, duyguları çok iyi aktardığını düşünüyorum. Yorulmuyorum okurken. Kesinlikle çok iyi bir hikayeci.
Bu hikayenin sonu, biraz yeşilçam tadında olmuş. Biraz tanıdık geldi. Ama olsun. Nostalji oldu benim için.
Hikayede neredeyse her karakterin hayat hikayesine değinilmiş. Dolayısıyla, tek bir ana karakter oluşturulup onun etrafında anlatılmamış olaylar. Bu da hikayeyi daha canlı ve okuması daha zevkli bir karaktere büründürmüş.
Hikayede çok çeşitli insan tipine yer verilmiş. Yurtdışında doktorasını yapmış ve ülkesine dönmüş kariyerli bir doktor, ailesini çocuk yaşta kaybetmiş öğretmen, eşinden ayrılmış ve hayata yeniden tutunmaya çalışan bir polis, aşkını yıllarca kalbine gömmüş, umut ışığı bekleyen ve aynı zamanda mimar olan bir dayı kızı, akıllı ve cingöz bir belediye başkanı, geçmişi karanlık bitirim tipli adamlar ve daha birçok karakter...
Bürokratik engeller, nüfuzlu tanıdıkların araya girmesiyle işlerin yürütülmesi, gibi ülke gerçeklerine de değinilmiş hikayede.
Okunabilir bir hikaye olarak değerlendiriyorum. Bunun yanında, Mustafa KUTLU'nun şu ana kadar okuduğum 4-5 kitabının içinde, en çok etkilendiğim kitabının, "Tahir Sami Bey'in Özel Hayatı" olduğunu da belirtmek isterim. Diğer hikaye kitaplarını da okuyacağım inşallah. Bakalım, "Tahir Sami Bey'in Özel Hayatı" hikayesinden daha fazla etkilendiğim bir Mustafa KUTLU hikayesi olacak mı?
İyi okumalar dilerim.




Kitap yazarı Mustafa KUTLU, “Zafer Yahut Hiç” kitabında 3. kişi ağzından öyküleyici ve betimleyici anlatıma başvurmuştur. Örnekleme benzetme karşılaştırma gibi birçok düşünceyi geliştirme yolu kullanarak da anlatımı keyifli kılmıştı.

Öncelikle kitabı zevkle okuduğumu belirtmek isterim. Konusu sıra dışı, ilgi çekici değildi fakat yazarın anlatışı sürükleyiciydi. Gözümüzde canlandıracak betimlemeler, samimi diyaloglar, deyimler, atasözler, günlük yaşantıdan gelen ifadeler ve daha nice başarılı paragraflar... Bu yüzden okurken hiç zorlanmadım, çok içten ve akıcıydı. 

Karakterlerle o yaşantı o dönem ve hikâye uyum içerisindeydi. İçerisindeki kadın tiplemelerine (Oya ve Neriman) ve bu tiplemelerin alımlı özelliklerini çok beğendim. Oya'nın naifliği, Neriman'ın cesareti ve gücüne bayıldım. Karakterlerle ilgili çok ilgi çekici ince bir nüans vardı. Samet, Ferit, Oya, Bulut, Oğuz, Neriman. Bu isimlerin anlamları her karakterin kişisel özellikleriyle benzer. Çok titizce seçilmiş anlaşılan. 

Konusunu da kısaca açıklayacak olursam, Oya ve onu seven iki adam: Doktor Ferit, Komiser Bulut ve Ferit'e aşık Canan. Bu dörtlü arasında geçen çatışmalara yer veriyor. Kitap sınırların dışına çıkmadan ilerlerken sabırla konuyu takip ediyordum. Sonuna geldiğimde ise feci bitişle karşılaştım. Beklediğim son bu değildi. Öyle can alıcıydı ki kitap ben de çok farklı bir etki yarattı. 

Yazarımız Mustafa KUTLU' ya bu muhteşem sonlu kitap için teşekkür ederim. Okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum.




Bu kitabı lisede kitapçıda bir amca hediye etmişti. O zamanlar, kitabın isminden ve amcanın duruşundan olacak kitabı Ali Fuad Başgil'in gençlerle başbaşa kitabı gibi olduğunu zannetmiş olmalıyım (ki o zamanlar gençlerle başbaşa kitabını henüz okumamıştım) kitabı okumadım. Bir ay önce kitabı okumaya karar verdim ve başladım. Bir iki sayfa sonra bıraktım uzun süre okuyamadım. Geçenlerde kaldığım yerden devam ettim. Ve 3 gün sürmedi bitirdim. Kitap okumaya daha çok vakit ayırıyorsanız 1 günde bile bitecek bir akıcılıkta.
Betimlemeler çok iyi, o kadar ki bazen karakterlerle yanyana yollarda yürüyüp bazen çay içmiş kadar oldum. Ancak kitabın gerçekliği bazen kaçırdığı oluyor. Yani zaten kitap dediğim yerler oldu. Özellikle sonunda karakterlerin vermesi gereken tepkileri vermemiş gibi hissettim. Belkide öyle hissetmemizi istemiş olacak Mustafa abimiz öyle yazmış.
Kitabı lisedeyken okumalıymışım diye aklımdan geçirmeden edemedim. Meğer kitabçıdaki amca boşuna vermemiş. :) Betimlemeleri gerçekten iyi bir kitap ama liselilere tavsiye edebileceğim bir kitap. Hatta onların mutlaka okuması gerekir. Kitaptan isteyen çok derslerde çıkarabilir.
Biraz uzun bir inceleme oldu . Sonuna kadar okuyan arkadaşım sana teşekkür ediyorum. Umarım faydalı olmuştur. Vaktini aldım. Hakkini helal et. Allah'a emanet olun..




Tek kelimeyle harika bir kitap demek, zannımca kifayetsiz kalacak. İstanbul'a yakın bir belde de geçen bu hikâyenin kurgusu yıllar önce okumaya giden Ferit, belediye başkanı dayısını görmek için gelmesi ile başlamıştır. Köye daha giriş yapmadan, minibüsçü ile sohbet imkânı bulan Ferit, köy hakkında epey bir bilgiye sahip olur. Minübüsten iner inmez dikkatini çeken dere ve onun pis kokusu doktor olması hasebiyle dikkatini çeker. Dere kenarına kurulan fabrikalar, iş hanları atıklarını bu dereye akıtır. Daha sonra köyde fenalaşan birini görür ve ona eşlik edercesine ambulansa binip sağlık ocağına gider. Bu kişi köyün öğretmeni Oya Hanımdır. Kaderleri ortak gibidir tek fark Oya'nın evlenip boşanmış olmasıdır. Zaten bu köye gelen herkes birçok sıkıntıyı atlatıp dinginliğe kavuşmak için gelmiştir. Ve bu köye gelen herkesin hikayesi nerdeyse aynıdır. Bulut Komiserin, Neriman'ın, Kahveci Hamdi'nin, tabi başkan ve ailesi de aynı saikler ile gelmiştir. Hikaye trajik olarak Bulut'un, Oya'nın ve Bulut'un oğlu Kerem'in ölümü ile son bulur. Kutlu, kentleşme, sanayi kirliliği ve devletin gerçekleri gibi, evlilik sorunsalı, imkansızlık, aşkın merhameti ve sevgilide hasret gibi sosyal konulara bu hikaye üzerinden değinerek güzel bir eleştiri getirmiştir. Tabii insanı üzerine çeken konu bu eserde aşktır. Çünkü yazar, okurun dikkatini aşk üzerinde tutarak, tahteşşuuruna işlenmek üzere birtakım kavramlar ve gerçekler ile birkez daha özgünlüğünü, kurgu kibarlığı olan dehalığını keskince göstermektedir. Keyifli okumalar...



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: