Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Yurdunu Kaybeden Adam - Cengiz Dağcı | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Yurdunu Kaybeden Adam Kitap Bilgileri


Yazar: Cengiz Dağcı
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 15 dk.
Sayfa Sayısı: 256
Basım Tarihi: Ocak 2020
İlk Yayın Tarihi: 1957
Yayınevi: Ötüken Neşriyat
ISBN: 9789754370614
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Yurdunu Kaybeden Adam Kitap Tanıtımı


"Bitti. Esirlik yılları bitti artık. Ömrümde ilk defa hür hissediyorum kendimi. Hür insanların yaşadığı topraklardayım. Ölüm korkusu, işkence korkusu bıraktı yakamı.



Yıllarca peşinde koştuğum hürriyete kavuştum, ama içim neden kapalı? Kendimi bildiğim anda kaybettiğim yaşama sevincine neden kavuşamadım yeniden?



Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile bir manası kalmadığını şimdi anlıyorum. İçinde doğduğum, gülüp oynadığım yerlerde benim dilim konuşulmuyor artık. Bir zamanlar, o topraklarda dilimi konuşan insanların ne olduklarını da bilmiyorum.



Son fırtına, ağacı devirdi. Bizler, uçurduğu birkaç yaprak, boşlukta yolunu şaşırmış, ümitsiz ve şaşkın, meçhul bir geleceğe doğru, yalpa vurup duruyoruz."

(Tanıtım Yazısından)




Yurdunu Kaybeden Adam Kitaptan Alıntılar


1. ""Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile bir manası kalmadığını şimdi anlıyorum...""




2. "Allahım! Beni bu milletten yarattığın için, bin şükran sana!"




3. "...Türkistan'ın istiklâli, bu ümit veya hayal, kalblerimizi günden güne, saatten saate artan bir heyecanla çarptırmaya, iyilik ve fedakârlıkla doldurmaya yetiyordu."




4. "Uyuyamıyorum..."




5. "Belki bir dikenli güldü, ama ben onun dikenlerini görmüyor, hissetmiyordum."




6. "Ama neylersin, alnımıza yazılan başımıza gelecek..."




7. "Yurdunu kaybeden adam için hürriyetin bile bir manası kalmadığını şimdi anlıyorum. İçinde doğduğum, gülüp oynadığım yerlerde benim dilim konuşulmuyor artık."




8. "Çoluğa, çocuğa, kadına, isterse gâvur olsun ;el kaldıran, kurşun sıkan, milletine, Türkistan'ına ve istiklâline tükürüyor demektir."




9. "Ben, karanlık, ümitsiz dünyamda gene tek başıma kaldım."




10. "Ayrılık acı, çok acıydı."




11. "Nogay bozkırları! Yüz yetmiş yıl, kıyılara inerken toprağını avuç avuç alıp titreyen dudaklarıyla öpen mazlum anaların; yerinden yurdundan atılan babaların "Aytır da ağlarım" diyen seslerini dinlesin. Onların sesinde sen vardın toprak! Onlar seni bırakmadılar, onlar senden kaçmadılar. Onlar yalnız sana, bir de Allah'a, bütün benlikleriyle bağlanıp yaşamak istediler. Yaşayamadılar. Yaşatılmadılar..."




12. "Eski dost yeni dosttan iyidir."




13. "Almanya bu harbi Stalingrad'da kaybetmedi. Almanya, Rusya'ya karşı kazandığı zaferi; Ukrayna, Belorusya kamplarında, Varşova sokaklarında, elden kaçırdı. Almanya, galibiyetini, SS hücum kıtalarının öldürdüğü insanlarla birlikte, şehir kenarlarında çukurlara gömdü. Almanya, zaferlerle başladığı Rusya seferini, Ukrayna'da, Kırım'da, Kafkasya'da Rus-Bolşevik zulmü altındakilerin iniltilerini duymamakla, kendisine, imdat diye uzanan milyonlarca eli görmemekle, yalnız görmemekle de değil, üstelik düşman eli etmekle, mağlup bitirdi.
Ama Hitler bu hakikate daha erememişti. Daha, bol bol dökülecek kan vardı."




14. "Herşey Allah 'tandır. Ölüm de..."




15. "Evet, hayatım değişti. Değişen hayatımla beraber ben de değiştim mi acaba?"





Yurdunu Kaybeden Adam Kitap İncelemeleri


"Alman üniformasıyla Türkistan için..."



'ın Alman esiri Sadık Turan, Alman ordusunun Türkistan taburunda bir Başçavuş şimdi.
"Bitti esirlik yılları bitti artık..."

Rusya'ya karşı Alman orduları savaşı kazanmak için durmadan ilerler. Türk esirlerden pek çoğunu da 'Türkistan' ın bağımsızlığı' diyerek ordularına dahil ederler. Her birinin sırtında Alman üniformaları bağımsızlık için savaşırlar, Rusya' nın baskısı, zulmü ve sürgünlerini artık bitirmek için...
Sadık Turan'ın, sırtında taşıdığı Alman üniforması, bazen övünç bazen utanç kaynağı. Türkistan'ı, Kırım'ı Kızıltaşı, köyünü, ailesini, bağımsızlığı, Türk bağımsızlığını düşününce sadece kendi değil diğer tüm Türk esirler için övünç kaynağı.
Diğer yandan Almanların yaptıklarını da göz önünde tutunca, esirlere nasıl davrandıklarını, gözlerini kırpmadan toplu mezarlara tek kurşunla doldurduklarını, utanç kaynağı...

Savaş biter kaybeden ise Almanlar, Sadık Turan kaçar ordudan yakınlarındansa kimse kalmamıştır orduda. Polonyalı bir köylü ve kendini çok seven Marya ile Rus ordularının arasından geçmek zorundadır, başarırda bunu zorlu bir süreç olsa da.
Şimdiyse,
"Bitti. Esirlik yılları bitti. Ömrümde ilk defa hür hissediyorum kendimi. Hür insanların yaşadığı topraklardayım" demenin tam zamanı fakat ne yazık ki o topraklar kendi toprağı değil...

Bir Cengiz Dağcı kitabı daha kesinlikle okunması gereken.




Üzerlerinde Alman üniforması, Türkmenistan için savaşıyorlar.

Ben Sadık Turan'ın ne yapmak istediğin bir türlü anlayamadım. Bence kafası karışık ve ne yapacağını bilemeyen biri. Neden asker olduğunu, ne için savaştığını, silahını ne için ateşlediğini gerçekten biliyor mu?
Alman üniforması içinde gerçekten neden bulunuyor? Bağımsız Türkistan için mi? Yoksa ne yapacağını bilemediği için mi?
Ayrıca Almanların da yaptıkları şeyleri görüyor ve duyuyor buna rağmen neden hâlâ onların safında? Aklımda onlarca soruyla kitabı okudum.
İlk olarak Ruslar için savaştılar şimdi Almanlar için savaşıyorlar. Nedense aralarında hiçbir fark göremiyorum.

Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur! Sadık Turan bunu hâlâ anlamamış gibi...

Sadık Turan'ın korkaklığını açıkça gördüğüm sayfalar 175. Sayfa ve kitabın geri kalan bütün sayfaları. Dediği gibi gerçek bir TÜRK silahını çıkarıp Alman askerini vururdu ama Sadık, Muhan'ı vurmayı seçti. Kendi askerini savunmadı bile.
Sahi ne zaman uyanacaksın Sadık Turan?!
Askerleri öldü Sadık sessiz kaldı... Peki Marya? Sevdiğin kadın, Sadık? Ona yapılanlara nasıl sessiz kala bildin Sadık?! Seni afedemiyorum bazen Sadık Turan! Bu kadar aciz ve korkak oluşunu...
Marya gibi güçlü bir kadının senin gibi bir adamı sevmesini de hazmedemiyorum.

İlk kitapta Sadık Turan için olan umutlarım balon olup gökyüzüne karıştılar.




Kırım Türkleri'nin dramını anlatan Cengiz Dağcı, serinin ikinci kitabı olan 1957'de yazdığı "Yurdunu Kaybeden Adam" da hikâyesine devam ediyor.
Kırımlı Sadık Turan, Almanların doğulu askerlerden kurduğu Türkistan Ordusu'nda subaydır. Yıllardır Rusların zulmü altında ezilen Türkistan ve Kırım Türkleri'nin bağımsızlığı için 2.Dünya Savaşı sırasında Ruslara karşı Almanların yanında ve onların yardımı ile savaşırlar. Bir süre sonra Almanlar Kırım'a hakim olur. Fakat Almanlar da Ruslar gibi sivil halka ve Ruslara, yahudilere acımasızca davranırlar. Sadık Turan ve arkadaşları bu durumdan rahatsız olsalar da bağımsızlıkları için bir süre daha Almanların emri ve gözetiminde kalacaklardır.
Stalingrad(bugünkü Volgograd) savaşında Almanların kesin yenilgisi ile Almanlar ve Türkistan Ordusu, Polonya tarafına geri çekilirler. Ruslar, Polonya'ya da girmek üzeredir. Polonya'da hem Sadık Turan'ın hem de arkadaşı Ahmet Akın'ın sevdiği kızların bulunması, bu iki arkadaşı duygusal olarak da etkiler.
Türkistan Ordusu, evet Ruslara düşmandır ama Almanların yanında bulunmaktan da artık son derece rahatsızdırlar ve bu durumdan kurtulmanın yollarını aramaya başlarlar.
Çok iyi bir anlatım ve tarih bilinci açısından önemli bir kitap. Cengiz Dağcı, Kırım Türkleri açısından yaşananları, hataları ve sevaplarıyla anlatıyor.




Cengiz Dağcı ismini ilk olarak Yavuz Bülent Bakiler'in kitaplarında okumuştum. Bakiler övgüyle bahsediyordu kendisinden. Kütüphanede gezerken bir rafta sıra sıra kitaplarını gördüm Cengiz Dağcı'nın. Aradığım birçok yazar yokken, bazılarının da sadece bazı eserleri varken Dağcı'nın hemen her kitabı raf boyunca sıralanmıştı. İlk olarak elime Onlar da İnsandı romanını aldım. Ama son kararım Yurdunu Kaybeden Adam oldu. İlk kez Cengiz Dağcı okudum. Süslü bir anlatımı yok yazarın, ne okuyanı boğup sıkacak ne de şuranın da altını çizeyim diye hayran bırakacak süslü bir anlatımı yok bence. 256 sayfalık romanda 100 sayfayı geride bıraktığımda bende bir hayal kırıklığı oluşmuştu. Daldan dala atlayan bir anlatımı vardı yazarın. Bir bütünlük yok gibiydi. Açıkçası herhalde daha da Cengiz Dağcı okumam demeye başlamıştım. Ama ilerledikçe daha da içine girdim romanın. Savaşın soğuk yüzüyle, insanlık dışı halleriyle yüzleştirdi beni roman. Marya'nın o Rus çevirmesinde yaşadığı felaket insan olan yerlerimi sızlattı. Ölümü bile beni öyle sarsmadı. Çünkü ölüm hak, elbette hepimiz onunla yüzleşeceğiz. Ama o yaşanan felaketi dünyadaki en alçak kadın bile hak etmez. Bu romanla birlikte Cengiz Dağcı ile tanışmış olduk. Açıkçası beni çok etkileyen bir kalemi olduğunu söyleyemem. Belirli bir kalitesi var elbette. Ama Yavuz Bülent Bakiler'in övdüğü kadar varmış diyemiyorum maalesef. Beklentimin altında kaldı.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: