Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Yufka Yürek - Fyodor Dostoyevski | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Yufka Yürek Kitap Bilgileri


Yazar: Fyodor Dostoyevski
Tahmini Okuma Süresi: 8 sa. 50 dk.
Sayfa Sayısı: 312
Basım Tarihi: Eylül 2011
İlk Yayın Tarihi: 1848
Yayınevi: Can Yayınları
Orijinal Dil: Rusça
ISBN: 9789750713637
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Yufka Yürek Kitap Tanıtımı


Dostoyevski, bu romanında, saf ve büyük bir aşkın öyküsünü anlatıyor. Şiirsel bir hava içinde geçen öyküde, ateşli bir ruh coşkunluğunun canlı bir anlatımını bulacaksınız.

 (Tanıtım Bülteninden)




Yufka Yürek Kitaptan Alıntılar


1. "Kalbimi taşımakta güçlük çekiyorum..."




2. "'
Bütün korkumun nedeni,
Her şeyi anlıyor olmam.."




3. "Bütün korkumun nedeni, her şeyi anlıyor olmam!"




4. ""Kalbimi taşımakta güçlük çekiyorum.""




5. "“Kalbimi taşımakta güçlük çekiyordum.”"




6. "Ne oluyor bilmiyorum! Ama sanki paramparça kalmış gibiyim…"




7. "Kime veda ediyorum şimdi? Bitmiş bitmiştir. Cesur ol, gururlu ol! Suçlusu sen değilsin!.."




8. "Mutlu olan insan seslerde mutluluk bulur, hüzünlü olan insan ise hüzün"




9. "Kalbim acıyordu, belirsizlikten acı çekiyordum.."




10. "Bütün korkumun nedeni, her şeyi anlıyor olmam!"




11. "Bütün korkumun nedeni, her şeyi anlıyor olmam!"




12. "Bana sorarsan, yeryüzünde hırsızdan daha rezil bir şey yok!"




13. "Kalbimi taşımakta güçlük çekiyorum."




14. "Çevremizde ne çok insan, ne çok gözyaşı, neşesiz ve bayramsız ne çok gündelik yaşam!"




15. "Kalbimi taşımakta güçlük çekiyorum."





Yufka Yürek Kitap İncelemeleri


Dostoyevski'nin 1848 yılında yayınlanan kısa öykü kategorisine dahil edilebilecek eseridir.
Aynı odayı paylaşan iki meslektaş ve iyi dost olan Vasya ile Arkadiy hikayenin ana kahramanlarıdır. Olaylar Vasya'nın ani nişan haberini Arkadiy'e vermesiyle başlar. Nişanlısı ve ailesiyle tanışma yemeği, hediye almak gibi olaylar gerçekleşirken Vasya, çok kıymet verdiği ve kendisine yeni ödeme yapan patronunun ona verdiği işi ihmal ediyor. Bunu fark eder etmez işe koyulan Vasya, asla bu işi süresinde teslim edemeyeceğini yavaş yavaş fark ediyor. Bazen sabaha kadar masada oturup yazıyor bazense kaçıp kendini dışarı atıyor ancak işi beklendiği gibi yetiştiremiyor. Tüm bu süreçler esnasında arkadaşını yalnız bırakmayan Arkadiy, onun bu süreçte yaşadığı değişimi endişe ile izliyor. Minnettar olduğu insanları hayal kırıklığına uğratmaktan oldukça korkan Vasya, işi bitiremeyince deliriyor ve patronunun güvenini, işini, aşkını, arkadaşını kaybedeceğinden korktuğu için onu askere alacaklarını söylüyor. Mutlu olmayı kendisine yakıştıramayan insanların temsilcisi Vasta hastaneye kapatılırken her zaman sadık dost olanların temsilcisi Arkadiy, arkadaşının gidişine dayanamayıp o odadan kaçıyor ve bu kısa öykü mutsuz bir sonla bitiyor.
Başlangıcı savruk ve odaklanmada güçlük yaşatan eser, ilerledikçe odağı artırıyor, okuru içine çekiyor ve kuvvetli bir sonla taçlanıyor. Romanlarına göre kısa öykülerini daha zayıf bulsam da her eserini olduğu gibi bu öyküyü de şiddetle tavsiye ederim Dostoyevski'nin.
Keyifli okumalar.




Yufka Yürek – Dostoyevski

Bazen bir yazar, bir sayfada anlatır içimizin en karanlık, en kırılgan yerini. Yufka Yürek işte öyle bir hikâye. Okurken kendimi kaybettim; sanki o adamın iç sesiyle ben de hesaplaştım hayatla. Bencillik, geç kalmış sevgi, bir çift gözün ardında gizlenen suskunluk… Tüm bunlar beni kendi iç yolculuğuma da çıkardı.

Dostoyevski burada bize bir aşk hikâyesi sunmuyor sadece. Aslında bir "pişmanlık hikâyesi". İç sesin yankıları arasında dolanırken, ne kadar çok şeyin söylenemediğini gördüm. Ve en çok da şu çarptı içime:
"Sevmenin zamanı yok, ama geç kalmanın acısı sonsuz."

Adam sevdi mi gerçekten? Yoksa sevdiğini mi sandı? Kibirle, sahip olma arzusu arasında boğulan bir kalbin, sevgiye ulaşamadan yitip gidişini izledim. Kadının sessizliği öyle tanıdık geldi ki... Belki de hepimizin içindeki suskun bir çocuğa dokundu bu hikâye.

Okurken gözlerim doldu. Bir insanı anlamanın ne kadar zor olduğunu, onu kaybettiğimizdeyse anlamanın ne kadar anlamsız olduğunu düşündüm. Yufka yürek olmak, zayıflık değil. Bazen en büyük gücümüz o yufkalıkta saklı.

Bu kitabı bitirdiğimde içimde bir ağırlık vardı. Ama aynı zamanda bir uyanış da… Çünkü sevgi, söylenmediğinde bile yok olur. Tıpkı bu hikâyedeki gibi. Ve bazen sevgi, bir mezar taşına yazılamayacak kadar geç kalır.










Aynı dairede çalışan iki genç, Arkadi İvanoviç Nefedoviç‘le Vasya Şumkof aynı çatı altında, aynı dördüncü katın aynı dairesinde oturuyorlardı. Kişilerden biri bütün adlarıyla anıldığı halde ötekinin neden yalnızca küçük adı ve soyadı ile anılmış olduğunu, yazar, okuyucuların böyle bir anlatım biçimini yakışıksız, hatta biraz senli benli saymamaları için anlatmayı gerekli görür. Ama bunun için daha önce kişilerin memurluk, rütbe, yaş ve de tabiatlarının öykülerine böyle başladıklarından bu öykünün yazarı, tek onlara benzememek için
–ya da kendini fazla beğendiğinden
–doğrudan doğruya konuya girmeye karar verdi. Bu başlangıçtan sonra öyküye geçiyoruz. Yeni yılın arifesinde, akşam üzeri, Şumkof saat altıya doğru evine döndü. Yatağına uzanmış olan arkadaşı Arkadi İvanoviç uyandı, yarı aralık gözlerle ona bakınca dostunun sırtında bayramlık giysisi ve kar gibi beyaz bir gömlek bulunduğunu gördü; pek şaşırdı doğal olarak.
— Vasya acaba bu kılıkla nereye gitmiş olabilir? diye düşündü. Üstelik yemeği de evde yemedi!.. Şumkof mumu yaktı; Arkadi İvanoviç, kendisini uyandırmak için onun bir yol arayacağını hemen kestirdi. Gerçekten Vasya iki kez öksürdü, odayı iki kez çepeçevre dolaştıktan sonra bir köşede, şöminenin yanında doldurmaya çalıştığı pipoyu bilerek yere düşürdü. Arkadi İvanoviç içinden kıs kıs güldü.
— Hadi, hadi, Vasya, kurnazlık yeter! dedi.
— Demek uyumuyordun, Arkaşa?
— Vallahi pek bilmiyorum, uyumuyorum galiba.




Ne derler, aşırı dozdan öldü. Altın vuruş yaptı.
Hikaye de, uyuşturucu kullanıp, aşırı doz yüklemesinden ölen yok. Peki bunları niye söyledim. Açıklayayım.

Hikayenin yazılış zamanı 1848 yani fyodor'un tutuklanmasından hemen önce yazılmış. Daha genç Fyodor , sosyalist o zamanlar, en azından kanıkaynayan sempetizan. Hangimiz deli yürek, deli kanlı değildik ki o yaşlarda. Bu hikaye, toy da olsa yazarın psikologluğunun sinyalini veriyor olması açısından önemli. Hikayeyi okurken coşkulu ve beğenmiş ,mesh olmuş şekilde okumadım. Dostoyevskinin çıraklık yıllarının eserlerinden biri.

Hikayeye dönecek olursak; başkahramanımız Vanya bir de onun ev arkadaşı Arkadi. Fakir, dürüst, çalışkan, ayni yerde çalışan iki arkadaş. Vanya'nın Arkadi den bir farkı var o da fiziksel olarak kusurlu, çarpık biri...çarpık diyor kitap. Anlaşılan ne anneden ne babadan bir şey kalmış, fakir, düşük bütçeli, kıt kanaat geçinen,kendini aşşağı ve ezik gören bir tip Vanya. Amirinin ufak bir takdiri, ufak bir sevgi gösterisi bile onun için çok büyük mutluluk kaynağı. Daha fazlasını kendi gibi bir Eziğe yakıştıramıyor bile. Kimseye ne zararı ne faydası olmayan bu adamcağız, hiç hayal bile etmedi halde anne ve kardeşi ile kıtkanaat geçinen kendi gibi iyi yürekli bir kız ile tanışır ve nişanlanır. Bu hiç beklemediği coşku halinde ki aşığımız işlerini aksatır. Toparlamaya çalışır ama olmaz ve ezilir iyicene, kendine olan güveni boşa çıkarmak korkusuyla olanlar olur.

Yaşadığı bu mutluluk hali ona ağır gelir kısaca, kaldıramaz bu yufka yürek.
Dostoyevskinin psikolojik tahlillerine giriş niteliğinde bir hikaye.




Yufka Yürekli – Sessiz Bir Çığlık

Bu kitabı okurken içimde garip bir huzursuzluk vardı. Sanki her satırda ağır ağır bir trajediye yaklaşıyor, ama durduramıyordum. Yufka Yürekli, Dostoyevski’nin en kısa ama en sarsıcı hikâyelerinden biri. Olay örgüsü basit gibi görünse de, içindeki psikolojik derinlik insanı içine çekiyor ve elinizden bıraktığınızda bile zihninizde yankılanmaya devam ediyor.

Hikâye, genç bir kadının intiharıyla başlıyor. Sonrasında, kocanın zihnine hapsoluyoruz. O konuşuyor, açıklıyor, kendini savunuyor, hatta bazen suçluluk duygusunu bastırmaya çalışıyor. Ama ne yaparsa yapsın, aslında en büyük yükü kendi vicdanında taşıyor. Kadın hakkında ne düşündüğünü, ona nasıl yaklaştığını anlatırken, onu hiç gerçekten anlamadığını fark ediyorsunuz. Sevmek ile sahiplenmek arasındaki farkı göremeyen bir adamın iç hesaplaşmasını izlemek hem sinir bozucu hem de acı vericiydi.

Kadının sesi kitap boyunca neredeyse hiç yok. Ama onun sessizliği, aslında en çok konuşan şey… Çaresizliği, yalnızlığı, sıkışmışlığı her satırda hissediliyor. Kitap boyunca adamın zihninde dolanırken, aslında ona değil, o sessiz kadına daha çok üzülüyorsunuz. Ve kitabı kapattığınızda, içimde bir burukluk, bir eksiklik kaldı. Sanki gerçekten birini kaybetmiş gibi…

Dostoyevski yine yapmış yapacağını. Beni hem düşündürdü hem de içimde adını koyamadığım bir ağırlık bıraktı. Yufka Yürekli, uzun uzun anlatılacak bir hikâye değil, hissedilecek bir hikâye. Ve ben hissettim…

Dostoseveski



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: