Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Yokuşa Akan Sular - Mustafa Kutlu | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Yokuşa Akan Sular Kitap Bilgileri


Yazar: Mustafa Kutlu
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 28 dk.
Sayfa Sayısı: 87
Basım Tarihi: 1998
İlk Yayın Tarihi: 1998
Yayınevi: Dergâh Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789759951597
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Yokuşa Akan Sular Kitap Tanıtımı


Tarım toplumundan sanayii toplumuna geçiş sürecinde olduğu söylenen ülkemizde maddi manevi toplumsal değişim görülmektedir. Yokuşa akan sular bu değişimi belli bir yönde yaşamaya itilen insanımızın düştüğü açmazları ele alıyor. Kitabı oluşturan hikayeler temelde sanayileşme olgusunuda irdeleyen bir bütün teşkil ediyor.




Yokuşa Akan Sular Kitaptan Alıntılar


1. "İşimiz var , sohbethane mi burası ?"




2. "İşimiz var, sohbethane mi burası?"




3. "Aslımızı yitirmezsek iyidir ."




4. "Bastığın yeri toprak diyerek geçme tanı artık.
O betondur, senin yeni vatanın."




5. "Bastığın yeri toprak diyerek geçme tanı artık .
O betondur , senin yeni vatanın ."




6. "..sen de değiştir dünyanı.
Yarınlar senin.."




7. "— Uuyy, endamına vurulayım. Namaza durmuş daa."




8. "Aslımızı yitirmezsek iyidir.""




9. "Nerdendi düştük hey Allah, bunca cıbıl adam arasında ne edeceğiz?"




10. "Hiçbir şeyin asıl rengi belli değildi."




11. "Siyasi olup da bulaşık olmayan var mı?"




12. "Biz adamlıktan çıktık, temelli çıktık."




13. "Taksitle al seni evini, taksitle döşe, taksitle yaşa.
Seni de başkaları yaşıyor inan bana."




14. "Bak eller dünyayı değiştirmişler, sen de değiştir dünyanı"




15. "Siyasi olupta bulaşık olmayan var mı?"





Yokuşa Akan Sular Kitap İncelemeleri


Mustafa Kutlu neden okunmalıdır?

Mustafa Kutlu okunmalıdır çünkü öyküleriyle size zaman içinde yolculuk yaptırır. Bir milletin ruh halini, dününü satır aralarında samimi kalemiyle yansıtır. Tasvirini yaptığı karakterlerini karşınızda bulursunuz, mahallenizde, semtinizdedir onlar.

En önemlisi de Müslümanca yazar. Onun kaleminden öykülerindeki hale odaklanırsanız dinini ve geçmişini kaybetmiş bir milletin nasıl kendisinden geçtiğini bilhassa Müslüman mahallesinin nasıl sekülerleşip tüm değerlerini yitirdiğini kavrarsınız.

Bu öyküsünde ise köyden şehre çalışmak için gelen Bican adlı karakterin etrafıyla kurduğu ilişki ve zaman içerisinde geçirdiği değişikliği okursunuz. İlk geldiği gün tüm safiyetini koruyan Bicanın son anları 'Tüm işçiler birleşiniz' yazılı pankartın altında nereden geldiği belli olmayan kurşunun şakağından girmesiyle biter.

Bican elli yıl önce tüm safiyetini koruyan, şehre indikten sonra düzene alet edilen ve hayatı elinden alınan anadolu çocuğudur. Bicanın şahsında ne kadar genceçik adamların elimizden kaydığını varın siz düşünün!

Şimdi mi? Kimsenin kendi ruhunu yitirmesi için herhangi bir art niyetli cemiyetle beraber bulunmasına gerek yok, toplum olarak elli/yüz (üç yüz de diyebiliriz) yıl önceki kendimizden uzaklaşma serüvenimiz bugün hadde vardığı tekniğin de bizi aşırı savunmasız kıldığından mütevellit yalnız başımıza ölmeye mahkumuz zaten...




Eser, Karslı Bican’ın dayısının isteğiyle köyünü bırakıp şehre birkaç işçiyle beraber çalışacakları fabrikaya gelmesiyle başlar. Şehre gelir gelmez içini bir korku, bir endişe almaya başlar Bican’ın. Üstelik fabrikadaki dökümhaneye girer girmez endişesi daha da artmıştır.

En çok etkilendiğim İkindiyi Kılmak adlı öyküde de, ikindi namazını kılmak isteyen bir öğretmenin namaz sürekli aklının bir köşesinde olduğu halde gündelik işlerinden ona bir türlü zaman bulamaması anlatılıyor. Birçoğumuz da böyle değil miyiz zaten? Dünya işlerine dalıp ibadetlerimizi unutmuyor muyuz? Onları zaman zaman aksatmıyor muyuz? Bu dünyada kalıcı olmadığımızı unutmuyor muyuz?

Bu eserde Anadolu insanının çaresiz kalmasıyla şehre çalışmaya gelmesine, bilhassa insanlarımızın tarım toplumundan (sözde) modern, sanayi toplumuna geçişine acı bir şekilde şahit oluyoruz. Üstelik bu durumlar o kadar tanıdık geliyor ki bizlere. Yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor bu gerçekler.

Kitabın sonunu pek sevemesem de eski ve yeninin çatışmasını farklı karakterler üzerinden ve büyük bir ustalıkla irdeleyen Kutlu’nun bu eseri de bence okunmaya değer. Siz de benim gibi Kutlu öykülerini seviyorsanız mutlaka bir şans vermelisiniz bu kitaba. Kitapla kalın.







Herkese iyi akşamlar,keyifli okumalar :)

Okuduğum bu en son ki kitabın yazarının okuduğum ikinci kitabı oluyor ,önceki “Huzursuz Bacak”tı.
“Huzursuz Bacak”ı okuduğumda anlatımın açık ve anlaşılır ,keyifli ve günümüz sorunlarını çarpıcı ve yormayan bi şekilde çok güzel anlatan ,akıcı güzel bir kitap olması Mustafa Kutlu’yu daha fazla okuma isteği uyandırdı.



“Yokuşa Akan Sular” kitabına gelelim artık :)
Kitap 10 hikayeden oluşuyor ve hikayeler sonuç ve anlatılmak istenen durum itibariyle bağlantılı ve devam niteliğinde .Kars’tan İstanbul’a dayısının yanına gelip İstanbul’da çalışmaya başlayan Cevher Bican ile başlayıp Cevherin çevresindekilerin başından geçenlerle devam ediyor .

Tarım toplumundan gelen Cevher’in sanayi toplumuna ve köy hayatından şehir hayatının içine birden düşüveriyor.
Alın teri ,emek ,zorluklar anlatılıyor ,bi anda grevin içinde buluyorsunuz kendinizi Cevherle ve arkadaşıyla beraber .
Devamında gelen hikayelerde sanayileşmeyle ,modernleşmeyle yitirilen değerlerin çatışmasını çok güzel anlatıyor değerli yazar.Kaybedilmiş ve kaybedilecek değerleri yaşayıp tekrar üzülüyoruz ...



Ve kitabın sonu Cevher Bican’ın grevdeyken ölümüyle yüreklerimizi de dağlayarak bitiyor.



İnsanların geçirdiği evreleri, yaşadığı olayları, değişimleri hikayelerinde mükemmel bir şekilde dile getiren Mustafa Kutlu kesinlikle okunmalıdır.



İyi akşamlar ,kitap ile kalın :)




YOKUŞA AKAN SULAR

Yokuşa Akan Sular kitabının yorumuyla sizlerleyim. Bican'ın şehir yaşamasına alışma serüveni anlatılıyor. 70'li ve 80'li yılların Türkiyesi'nde yaşam mücadelesi veren insanların hayatları gözler önüne seriliyor. Gecekondu da yaşayan ailelerin her şeye nasıl göğüs gerdiği, eve giren parayla kıt kanaat geçinme çabasının yanında bir şeylerin de değişmeye başladığı görülüyor.

Yokuşa Akan Sular kitabından bahsedecek olursam; Bican, henüz 17 yaşında yor bir delikanlıydı. Kars'ın Göle kazasından dayısının zoru ile büyük şehre iş bulmak için geldi. Bican, temmuz sıcağında bir fabrika da işe başlıyor. Dayısı bulmuştu fabrikadaki bu işi. Bican, büyük bir şehri ilk kez görüyor. Hal ve hareketleri sudan çıkmış balığı andırıyordu.

Bican, fabrika da çalışacağı bölüme giderken her yerin aşırı sıcak olduğunu ve eriyen madenlerin kalıplara akıp gittiğini görüyor. Anladığım kadarıyla demir-çelik fabrikasını andırıyor.

Fabrikanın içerisi çok sıcak ve herkesin yüzü is içinde kalmış. Bican ve onunla birlikte fabrikada işe başlayan diğer insanlar olup biteni anlama çabasıyla etrafı gözlemliyordu. Bican, şehir yaşamına ayak uydurabilecek mi? Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Kitapla kalın dostlar

#okudumbitti #kitapyorumu #keşfet #önecıkar #bookstagram #erdeminkitapligi #yokuşaakansular #mustafakutlu #dergâhyayınları #sayfa87




"Korkulusun, şaşkınsın, yabancısın..." diyor Kutlu. Benliğimizi yüzümüze belki de bir tokat gibi çarparak başlıyor öyküsüne. Bican'ı kendi merkezimizmiş gibi belirleyip etrafındaki insanlarla bize farklı yanlarımızı gösteriyor.
Evet korkuluyum, korkuluyuz. "Yapraklar vardı. Tomurcuk güller, laleler, menekşeler... Sümbüller vsrdı." Şimdi ise nasıl var olduğunu bilmediğimiz beton yığınlarına bakan gözlerimiz. Korkuyoruz fabrikaların seslerinden.
Evet şaşkınız. Çalışmasının arasında namazını kılan Seydalılarımuz vardı, şimdi fatura yatırırken, arkadaşı ile konuşurken, geçmiş hatıralırı dinlerken içinden ikindi namazı diyen ve sadece diyen insanlarımız var.
Ve evet yabancıyız. Bayramda öpemediğimiz ellere, cenazesine dahi gidemediğimiz vefa borçlarımıza, ahlakımızın çıplaklığına yabancıyız.
Bu dehşetin içerisinde kirletilmemiş bir su hayali ile bir musluğa eğiliyoruz. Clor kokuyor elimiz ayağımız. Belki de yazar clor diyerek hafifletiyor suya kattığımız kirliliğimizi. Hafifletiyor "Sonra kılarsın, sonra gidersin, hele sen eğlenmene bak, mayonu git bekliyoruz."  sözlerimizi.
Kutlu bize "...mutlaka insan olarak, içlerinde hissettikleri bir şeye dayanarak, henüz kaybolmamış, ama bir yerlerde kabuğa çekilmiş bekleyen, ortaya çıkmaya utanan, bir şeye dayanarak, güvenerek rahatlatıyor, gülüveriyorlar..." diyerek anlatıyor içimizdeki korkuya, şaşkınlığı ve yabancılığı...
O clor kokan sularımızı yokuşa akıtarak işliyor kirlenmişliğimizi ve temizlenip mavi olmayı bekliyor kitapta dünyamızı getirdiğimiz hal.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: