Yılkı Atı Kitap Bilgileri
Yazar: Abbas Sayar
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 10 dk.
Sayfa Sayısı: 112
Basım Tarihi: Ekim 2024
İlk Yayın Tarihi: 1970
Yayınevi: Ötüken Neşriyat
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789754374063
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Yılkı Atı Kitap Tanıtımı
1971 TRT Roman Başarı Ödülü sahibidir. "Güçlü, hırslı bir at kişnemesi ovanın dört bir yönüne dağıldı. Dağınık düzen otlayan sekiz on at başlarını kaldırdılar ve kulaklarını diktiler. (...) İçlerinde güçlü kuvvetlileri vardı. Kimi kahra uğramış zavallı, kimi yılkının alışığı..."
Hesaptan düşülmüş, defterden silinmiş Doru Kısrak'ın yılkıya bırakılma öyküsüdür. Kışın dağda, belde başının çaresine bakacak, çıplak tabiatla savaşacak, ömrü olur da bahara yılkıdan sağ dönerse, o zaman ona bir iş düşünülecektir.
Halk dilinin zengin kelime ve deyimleriyle işlenerek, şiirsel bir anlatımla ölümsüzleştirilmiştir.
Yılkı Atı Kitaptan Alıntılar
1. "Rabbim sana da baharı buldurur."
2. "Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi?"
3. "Güzel günler tez unutulur."
4. ""Yüreğine acı bir keder oturmuştu...Bir anda yapayalnız kalmış, umutlu dünya altından kayıp gitmişti.""
5. ""Umut tepenin ardında.""
6. "Yüreğine acı bir keder oturmuştu.. Bir anda yapayalnız kalmış, umutlu dünya altından kayıp gitmişti."
7. ""Düşenin dostu olmaz, hele bir yol düş de gör...""
8. "Düşenin dostu olmaz, hele bir yol düş de gör…"
9. "Gözü kör olsun yokluğun.Yokluk bel kırar, adamı insanlıktan cüda eder.Kalp paraya çevirir."
10. "Allah acı bir tokat olmalı.Her kim ki kötü bir amel peşinde indirmeli şamarı..."
11. ""At yedi günde, it yediği günde...""
12. "Bilmiyordu nereye gideceğini.
Gidiyordu yalnız.."
13. ""Umut bir türlü yüreğini bırakmıyordu...""
14. "Her işin ivazsız olanı güzeldir.Huzur ve mutluluk ivazsızlıktan doğar."
15. ""Çık bakalım, öte git bakalım aklımdan.""
Yılkı Atı Kitap İncelemeleri
Kitap, yazarın Sekilli'de çiftçilik yaptığı yılların gözleminden yola çıkarak yazılmış ilk romanı, aynı zamanda 1971 yılında TRT Roman Başarı ödülünü almış. Konusu sıradan mı, bilemedim ama ilginizi çeker diye anlatayım; Doru isimli ve diğer atlara göre daha gözde olan dişi atın yaşadıklarını okuyoruz. Bu arada okursanız neden “Yılkı Atı” olduğunu anlayacaksınız. Yılkı, başıboş gezen at gruplarına deniliyormuş, belleğinizde bulunsun.:)
~
Hikâyesi hayvanlara dayalı kitaplardan pek hoşlanmam çünkü insanların yaşadıkları, doğal olarak, hayvanlara göre çok daha heyecan verici.
~
Ve itiraf edeyim bu kitabı okurken birkaç sayfada sıkıldım fakat bu kitabın kötü olduğunu göstermez. Aksine çok değerli bir eser olduğunu düşünüyorum, o dönemin Anadolu'sunun zorlu şartlarını rahatça kavrayabiliyor ve atın yaşadıklarını –at olmasanız bile:D– anlayabiliyorsunuz. Ayrıca kitap zaten 120 sayfa ve benim gibi okurken sıkılmanız çok da önemli değil.
~
Daha önce Jack London'ın “Beyaz Diş”ini okumuş ve sevmişseniz bu kitaba da bir şans verin. Belki yazım dili ve üslup olarak benzemiyor ama iki kitap da hayvan karakter ağırlıklı. (Hatta size temin ederim, Beyaz Diş'ten daha çok seveceksiniz.) Son olarak, yazarın kullanmış olduğu eski dönem Türkçe'si kitaba tatlı bir hava vermiş.
Alıntılar:
(inceleme )aracılığı ile başladığım kitap Öncelikle Teşekkür ederim ve kitapa geçelim.
Eserimiz ;1971 TRT Roman Başarı Ödülü almış Yılkı Atı (1970) Orta Anadolu’da geçen, barındırdığı dersler ve üslubu dolayısıyla dikkat çekici bir köy öyküsüdür.
Kitap;köy hayatını gerçekçi yansıtması konuşma tarzı olsun ,kitap konusu gereği olsun; kendinizi bir doğu anadoluda hayal etmeniz zor olmuyor.
Sayın saray kitapta kendi yaşantı izinide görmek mümkün.
içerik olarak; yoksulluk,hayvan sevgisi ,merhamet, atların isyanın,minnetsizlik yer yer kadınını köy hayatında rolü, ve nankörlük
Yazarımız, yozgatlı olduğu için köy hayatına çokça gözlemlemiş ve yaşamış çünkü köy ağzına konuşacak ve yazacak kadar hakım kendisi.
Kitap yazılma amacı bence;hayvan sahipleri ve onların hayvanlarına karşı davranışı.
Doru,çılkir,kısrak ve daha birçoğu; sizin gibiler ,her yerdeler bu merhametsiz insanlıktan nasibini almamış sahiplerde her yerdeler.
Kitap kesinlikle okunmalı bence hayvanlara karşı duygunuzu değiştirebilicek bir kitap bu .
Umarım bir gün hayvanları çokça severiz .Onlarında bir canı olduğunu kabul ederiz, işte o zaman insanlık yükselmeye başlar.
Kitap;çokça beklentili olmayın ama burunda kıvırmayın her kitap bir ders niteliğindedir .
Kitapta en sevdiğim alıntı;Sevgi tez unutulur
Şimdilik bu kadar kendinize iyi bakın görüşmek üzeree :)
-İnsan ruhunun bir parçası hayvan sevgisini tadana kadar uyanmaz.-Anatole France
Atları hep çok sevdim ata benzettiğim de oldu kendimi. Ama yılkılık olmayı hiç düşünmemişim. Yılkının anlamını da gerçek anlamda idrak etmemişim.
Bu kitap tam olarak öyle bir anlattı ki “Yılkılık” nedir, nasıldır ve ne içindir? Öyle bir betimledi ki okumadım hissettim. Kendimi hep ata benzeten ben bu kitapta da Kısrak’a benzettim. Ondan vazgeçilip terkedilmesine rağmen tekrar tekrar geri dönüşünü, kahrolmasına rağmen gidemeyişini ve tam da benim gibi kendisine rağmen gidişini…
Kısrak’ın hikayesinde yine erkeğin sadece erkek olmaktan başka vasfı olmayan hiç adam olamadan bu dünyadan geçeni de gördük.
Yılkılık olmadığı halde bırakan İrbam da vardı , kıymetini bilen bir yaşlı ve güzel bir adam tarafından; sevgiyle, merhametle, kıyamayarak emekle iyileştiren de vardı, onun vücudundan faydalanıp bırakan erkek müsvettesi de vardı… Daha aşka doyamadan ölen de Çılkır…
seni o halde gören Kısrak’ın acısını da yaşadım…Seni kısa da olsa çok sevdim…
işi bitince yük sayan İrbam’la insanları sorguladım…
Birkaç saatte okunacak bu kitap; akıcı ve İç Anadolu şivesiyle yazılmış, dilini yer yer Akdeniz, Ege şivesiyle harmanlayan yazar, bize Yılkı’ya insanca bir pencere açmıştı. Aslında bizim de bir gün hayatında şimdi çokça yer ettiğimiz insanlarımızın bir gün “Yılkı”’ sı olacağımızı düşündürdü. Kısa ama fazlaca dokunan bir kitap oldu. Bu kısa okuma sürecinde bana tavsiyesi ve eşlik edişiyle sevgili okur
’ya da teşekkür ediyorum.
Sevgiyle ve kitapla kalın…
Merhaba Abbas Sayar’ın “Yılkı Atı” kitabıyla geldim.
Yılkı, tabiatta serbest dolaşan yabani atlar anlamına geliyor. Günümüzde çiftçi gibi hayvana ihtiyaç duyan fakat kışları hayvanı besleyebilecek maddi gücü olmayan kişiler bu atları kendi kendine yiyecek bulması için doğaya salar, sıcak mevsimde hayvana ihtiyacı olduğunda yakalarlar. Fakat bu uygulamaların yapıldığı yerlerde yabanda gezen çok at olduğundan tekrar aynı at ertesi sene yakalanamayabilir. Sonuçta, ihtiyaç hayvan olduğundan, hangi hayvanın yakalandığı önemli değildir. Böylece at, seneden seneye başka kişilerin hizmetinde kullanılır. Bu nedenle bu atların sahibi de yoktur. Ayrıca ehlileştirilmemiş anlamında da kullanılan bir sözcüktür.
Yukarıdaki bilgiyi okuduğumda bu geleneğe sadece maddi imkansızlıklar nedeniyle hak vermiş olsam da biraz yadırgadım. Bir hayvanı başıboş bir şekilde doğaya salmak, özellikle de hava şartlarının kötü olduğu zamanlarda aç bir şekilde bırakmak merhamet işi değil.
Kitabın kahramanı Doru Kısrak, yıllarca sahibine hizmet edip yarışları kazanmış fakat yaşlanınca acımasızca doğaya bırakılmış bir yılkı atı. Acımasız doğa koşullarında hayatta kalma mücadelesine şahit oluyorsunuz. Hüzün dolu..
üslup olarak ise yazar, Anadolu köy yaşantısını, şivesini tüm doğallıyla muhteşem bir gözlem gücüyle aktarmış. Atlar üzerinden insana dair çok fazla şey de söylemek istemiş. Yetişkinler dışında gençlere de şiddetle öneriyorum
Naçizane tavsiyemle,
Kitapla kalın..
Bize göre romanlara şive yakışmaktadır hatta samimiyet göstergesidir de lakin şive, romanın anlatıcısının dilinde değil, karakterlerin ağızlarında olmalıdır. Aksi halde romanı okumak bir hayli zorlaşıyor dahası eziyete bile dönüşebiliyor.
...
Maalesef eser, bu hatayla başlamış hikayesine.
Dolayısıyla ilk on sayfasını bir hayli zorlanarak okuduk. Bir çok kez yarıda bırakmayı dahi düşündük. Çünkü roman, klasik bir roman gibi hem olaya ortadan başlıyor hem de diğerlerinden farklı olarak şiveyle konuşuyordu.
Hali sebepten olayı doğru düzgün kavrayamadan ilk sayfaları aştık. Sayfalar geçildikçe anlatımdaki şive kayboldu ve sadece karakterlerin konuşmalarında sınırlanmaya başladı.
İşte esere 8 puan vermemize neden olan bu yapısal düzeltmeydi. Aksi halde hikayesini zaten okuyamayacaktık.
Eser bize Aytmatov’un Elveda Gülsarı adlı eserini anımsattı. Hangisinin önce telif edildiğine dair bilgimiz mevcut değil lakin her ikisinin de aynı genetik bilinçten sudur ettiği aşikar.
Hikayesine değinmekten kaçınarak, eserin ilk sayfaları aşılması durumunda okuyucuyu kaliteli, akıcı ve derin tespitlerle dolu bir hikaye beklediğini ifade edelim.
Yirminci yüzyılın köy yaşantısını ve özellikle bozkırı tüm yalınlığıyla bulacağınız bu eser bir kaç dalda da edebiyat ödülü almış. Bize göre onu değerli kılan özelliği ise “yılkı” kavramıyla temsil ettiği anlam...
Roman severlere tavsiyemizdir. Keyifli okumalar.