Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Yaz - Albert Camus | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Yaz Kitap Bilgileri


Yazar: Albert Camus
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 43 dk.
Sayfa Sayısı: 96
Basım Tarihi: Mayıs 2021
İlk Yayın Tarihi: 1950
Yayınevi: Can Yayınları
ISBN: 9789750726446
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Yaz Kitap Tanıtımı


"Yaz", yapıtları arasında organik bağlantı ve bütünsellik ilkesine büyük önem veren Albert Camus'nün (1913-1960) "Tersi ve Yüzü", "Sürgün ve Krallık" ve "Düğün" adlı kitaplarıyla birlikte birbiriyle ilişkili ya da bağımsız bir metinler çevrimi oluşturur. Doğaya, dağa, denize ve güneşe derinlemesine bir sevgi duymuş, kendisine bir sığınak, düşüncelerine bir yanıt aramış ve Akdeniz ışığında bütün yaşam felsefesinin imgesini bulmuş olan Albert Camus, "Yaz"da Cezayir'in sıcak ve aydınlık doğasından Antik Yunan'ın ölçülü ve ışıklı düşüncesine uzanır. Böylece, Avrupa'nın kapıldığı yıkıcı tutkuyu yalın olduğu kadar hayranlık uyandıran bir mantıkla yargılar ve ortaya çıkan Akdeniz bilinci "Albert Camus"nün mutluluk etikasını yaratır...




Yaz Kitaptan Alıntılar


1. "Çünkü sevilmemek yalnızca şanssızlıktır:
Hiç sevmemek mutsuzluktur.

Bugün, hepimiz bu mutsuzluktan ölüyoruz."




2. "...yaşam hep yeniden başlamakla geçer."




3. "Kendini beğenmişlik, ilerlemenin gerilemesidir."




4. "Kendini beğenmişlik, ilerlemenin gerilemesidir."




5. "Çünkü sevilmemek yalnızca şanssızlıktır:
Hiç sevmemek mutsuzluktur.

Bugün, hepimiz bu mutsuzluktan ölüyoruz."




6. "Umutsuzluk sessizdir. Gözler konuşacak olursa sessizlik bile bir anlam saklar."




7. "Birbirlerini sevip de ayrı olanlar acı içinde yaşayabilirler ama umutsuzluk değildir onlarınki: Bilirler ki aşk vardır."




8. "Hiç sevmemek mut­suzluktur. Bugün, hepimiz bu mutsuzluktan ölüyoruz."




9. "Umutsuzluk sessizdir. Gözler konuşacak olursa sessizlik bile bir anlam saklar."




10. "Bu dünya mutsuzluklarla zehirlenmiş, üstelik bundan hoşlanır gibi."




11. "Hiç kimse ne olduğunu söyleyemez. Ama ne olmadığını söyleyebildiği olur."




12. "Hiçbir zaman hiçbir insan kendini oldu­ğu gibi çizmeyi göze alamamıştır."




13. "Umutsuzluk sessizdir. Gözler konuşa­cak olursa sessizlik bile bir anlam saklar."




14. "Bu dünya mutsuzluklarla zehirlenmiş, üstelik bundan hoşlanır gibi."




15. "“Kendini beğenmişlik, ilerlemenin gerilemesidir,”"





Yaz Kitap İncelemeleri


Eser sekiz kısa deneme yazısından oluşuyor.Kitapta ki ilk deneme 1939 son deneme ise 1954 yılında yazılmış...

Albert Camus bu eserini doğdu, çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği yer olan Cezayir'i esas alarak; sert doğası ve çekici yakıcılığını diğer kentlerle kıyaslamaya başlayarak yazmış...
Doğasına, denizine, dağlarına duyduğu bu şiirsel sevgiyi tüm yaşamına yansıtarak kendi felsefesini oluşturmuş...
Eser de Yunan Mitolojisi ve Avrupayı sade bir dille yargılıyor.
Denemelerde yer alan şehirleri duygusal ölçü de sevmiş ve eleştirmiştir. Paris onun gözünde yürek için bir çöl iken, Viyana'da sessiz bir genç kızdır. Cezayir ise dostluk gülüşünün dünyaya yayıldığı, başkaldırının, aşkın parçalandığı ve denize karşı yakılan ateşin keyfini bilenlerin gidebilecekleri yerdir...

Yazar eserinde kendi kişiliğinden ve duygularından da bahsediyor...

Açıkçası bu eserin bir bütün olarak roman olmasını isterdim. Bir deneme yazılmış aradan 3-4 yıl geçmiş ve tekrar yazılmış bu da biraz kopukluğa sebep oluyor. Bu konu kitabın arka kapak yazısında da belirtilmiştir.

Yaz adı altında topladığı metinler, her zaman olduğu gibi, yazarın başka metinleriyle bağlantılıdır; bu nedenle bu denemeleri, Camus'nün Düğün ve Bir Alman Dosta Mektuplar, Tersi ve Yüzü, Sürgün ve Krallık adlı kitaplarıyla bir bütün içinde düşünmek gerekir. (Arka kapak yazısından)




#yaz #albertcamus #canyayınları
#konu Deneme şeklinde yazılmış olan kitap, yazarın Cezayirle ilgili düşüncelerini, hissiyatını ve kitabın son sayfalarında yazarın gemiyle dolaştığı dönemde ki betimlemelerini konu alıyor.
Sayfa sayısı:89

#kitapyorumum Kitap beni ilk sayfalarında çok yordu. Düşünce yazısı olması sebebiyle zaten belli bir ağırlığı vardı fakat 89 sayfalık bir kitap değil de binlerce sayfalık bir kitabı noktalamışım gibi hissettirdi. Başlarda yazar Akdenizde bulunan Cezayir ve Oran’a sizi atıyor, oralarda sürükletiyor. Bu sürüklemede asla bilmediğiniz şeyleri öğreniyorsunuz ve dolu bir kafayla sonlandırıyorsunuz. Sonraları daha çok genel konularla ilgili düşüncelerini anlatan Gizlem bölümünden sonrasını çok sevdim. Nitekim en sevdiğim bölüm Gizlemdi. Kitabın her bölümü Albert Camus’u daha iyi tanımanızı sağlıyor ve farklı yıllarda farklı bölümleri var. Yani yazarın değişen yazımını hissedip bundan çok zevk aldım. Kitabın son kısmı yazarın denizcilik anında yaşadıklarıyla ilgili kısa paragrafları içeriyor. Felsefi kelimeler barındıran kitap bazı filozoflara da değinip güzel alıntılarla kitabı renklendiriyor. Yani düşünce yazılarını pek sevmiyorsanız kitabı öneremem zira olay yok. Son olarak Albert Camusa karşı aşırı hayranlık beslemeyen biri olarak kitabın başlarında yorulup sonlarında yazarı kendi benliğime işleyerek sayfalardan yeni bir soluk aldım. Puan kırdığım nokta yazarın sürekli aynı konuları işlemesi ve makale tarzında ki ilk sayfalardı.




Albert Camus'nün felsefi yönü, kitaplarında her zaman ağır basar. "Oran" şehriyle ilgili yazılarında da bu tarzı korur. İnsan elinin değdiği her şeyin doğallığını yitirdiğini vurgular ve şehrin taşlaşmasından bahseder. Yalnızca beton binalar değil, yapılan heykelleri ve kutsallık atfettiğimiz sanatı da eleştirisinin içine alır. Ona göre, bunlar ne yaşar, ne büyür, ne de ölür.
Sözlerini biraz irdeleyelim: "Öte yandan, Oran, Armes Alanı’ndaki aslanına da çok bağlıdır. 1888’den beri belediye merdiveninin iki yanında kurulup otururlar. Yapımcılarının adı Kabil'miş." Burada, bizi bu taşlaşmış hapishaneye hapseden ilk katili işaret eder ve doğal olanı yapaylaştırmayı ancak bir canavarın yapabileceğini söyler.
Denemelerinden birinde, sanat eserinin bir noktada sanatçısına yabancılaştığını ifade eder. Bunu doğrudan söylemez, ama biz onu anlamaya çalışalım:
"Bu çocuğu siz mi dünyaya getirdiniz?"
"Evet."
"Öyleyse sizin oğlunuz."
"O kadar basit değil."
Kalemi eline alan herkes bilir ki, hikayenin akışı ve karakterlerin gelişimi bir noktadan sonra yazardan kopar ve kendi bağımsızlıklarını kazanır. "Tipasa’ya Dönüş"te ise, kırıklarını gizlediği o ağır felsefe duvarını ilk defa yıkar ve kendisini görmemize izin verir.
Onun samimiyetini kendi sözlerinden duyalım: "Çünkü sevilmemek yalnızca şanssızlıktır. Hiç sevmemek mutsuzluktur. Bugün hepimiz mutsuzluktan ölüyoruz." Kafka gibi yaralarını açıkça göstermez ama kanadığını anlarız.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: