Yalnız Kadınlar Arasında Kitap Bilgileri
Yazar: Cesare Pavese
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 32 dk.
Sayfa Sayısı: 160
Basım Tarihi: Şubat 2018
İlk Yayın Tarihi: 1 Ocak 1997
Yayınevi: Can Yayınları
ISBN: 9789750725043
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Yalnız Kadınlar Arasında Kitap Tanıtımı
İtalyan edebiyatında yeni gerçekçilik akımının kurucusu olarak kabul edilen Cesare Pavese bir kere daha sıradan hayatın ötesine geçerek insanı saran büyük yalnızlığın ve hüznün romanını yazıyor. Çocukluk yıllarını geçirdiği Torino’ya bu kez bir iş kadını olarak dönen Clelia’nın, resim sergilerinde, bohem çevrelerde karşılaşıp dostluk kuracağı kadınlar, bir mutluluk hayalinin peşindedir. Mutluluğun anahtarı kimisi için erkek, kimisi için eşcinsellik, kimisi için para, kimisi içinse ölümdür. Clelia’nın, bir otel odasında intihara giriştiğine tanık olduğu Rosetta’yla kuracağı dostluk, genç kadını yaşama bağlayabilecek midir?
Bu sorunun yanıtı kitapta nasıldır, okumadan bilinmez. Ancak Pavese kendi açısından bu yanıtı hiçbir zaman veremeyecektir. Kahramanı Rosetta gibi, Torino’da bir otel odasında intiharı denemiş, ancak o, sonuna dek giderek yaşama veda etmiştir.
Yalnız Kadınlar Arasında Kitaptan Alıntılar
1. ""
İnsan, giyinip kuşanmak için para kazanan tek hayvan.
""
2. "İnsan bir başkasını kendinden çok sevemezdi. İnsanı başkası değil, ancak kendisi kurtarabilirdi."
3. ""
Elimde olsa her şeye yeniden başlarım.
""
4. "Hiçkimse gezinmiyor, herkes sanki bir iş peşinde koşuyordu. Sokaktaki insanlar yaşamıyor, koşup gidiyorlardı."
5. "Niye evlenmeyi düşünmediğini sordum. Omuzlarını kaldırdı. Erkekleri tanıdığını söyledi. Hepsini tanıyamazsın dedim. “Gerekli değil ki” dedi."
6. ""Kusurum, tek başıma olmaktan aldığım keyifti.""
7. ""Gözlerinin içine bakmak yeter,” dedi. “Gözlerde her şey vardır.”"
8. "İnsan bir başkasını kendinden daha fazla sevemez. Kendini kurtarmayı beceremeyeni, kimse kurtaramaz."
9. ""Düşünsene. Herkes sevimli, saygılı, herkes iyi yürekli olmuş.""
10. ""
Konuşmanın her şeye yettiğini sanıyorlar.
""
11. "“Kimi şeyler onlarsız yaşamayı becerdiğinizde elde edilebiliyordu.”"
12. ""
Bir sürü şey bilsen de, hiçbir şey bilmiyorsun.
""
13. "Hanımın yanında herkes susuyordu."
14. "…kirletiyorlar.
"Nasıl kirletiyorlar?"
"Dokunduklarını kirletiyorlar. Bizi kirletiyorlar, yatağı kirletiyorlar, yaptıkları işi, kullandıkları sözcükleri hep kirletiyorlar.""
15. ""Bir demet çiçek bile yoktu beni karşılayan.""
Yalnız Kadınlar Arasında Kitap İncelemeleri
Pavese’nin Yalnız Kadınlar Arasında'sını okuduktan sonra bir süre ne hissettiğimi toparlayamadım. Her şey o kadar sade anlatılmıştı ki, başta bu kadar mı dedim ama sonra fark ettim ki asıl ağırlık bu sadeliğin içinde saklıymış. Kitapta Clelia nın gözünden anlatılan bir hayat var ama aslında onun gözünden bir şehir, bir çevre, bir sınıf farkı, kadınlık halleri yalnızlık… Hepsi bir şekilde ince ince işlenmiş. Torino’ya yeni bir otel açmak için gelen Clelia, istemeden bir kadın çevresinin içine dahil oluyor ve bu kadınların her biri, aslında kendi mutsuzluklarının farklı bir versiyonunu yaşıyor gibi. Aralarındaki konuşmalar davranışlar seçimler… Hepsi alt metinlerle dolu. Yüzeyde belki çok şey olmuyor ama altta sürekli bir şeyler kırılıyor gibi hissettim. Pavese'nin dili oldukça sade ama bu sadelik çok etkileyici. Bazı sahnelerde cümleler kısa kısa, kuru gibi ama işte o boşluklarda asıl duygu saklı. Clelia’nın hem dışarıdan gözlemleyen konumu hem de zamanla bu yalnızlık çemberine kendini kaptırması beni en çok etkileyen kısımlardan oldu. Kısacası bu kitap, büyük olaylarla değil, küçük detaylarla sarsıyor insanı. Özellikle yalnızlık, yabancılaşma, kadınlar arası ilişkiler gibi konular ilgini çekiyorsa, Pavese’nin bu romanı seni mutlaka bir yerinden yakalayacaktır. Bitirdikten sonra bir süre sessiz kalmak istedim. Belki de o sessizlik kitabın en çok anlattığı şeydi.
Cesare Pavese bu kitabıyla İtalya’nın önemli edebiyat ödüllerinden olan Strega Ödülü alıyor ve kadın karakterlerinden biri gibi Torino’daki otel odasında intihar ediyor.
Bir gün önce günlüğüne “Artık sabahı da kaplıyor acı.” diye not düşerek başlamış. Son yazdıkları “Tiksiniyorum bütün bunlardan sözler değil, eylem artık yazmayacağım.” diye biliniyor.
.
#yalnızkadınlararasında Pavese’nin kadınları anlamlandırmaya çalıştığı kitabı bence, hakkında farklı okumalar var kadın düşmanı ithamlarına kesinlikle katılmıyorum.
.
Bohem hayat,mutluluk arayışı, ilişkiler hakkındaki çıkarımları, çalışan kadınların yaşantısı gibi durumları farklı kadın karakterler üzerinden yansıtıyor.
.
Anlatımı duru ve melankolik, uzun açıklamalar, tasvirler ve tahliller yok. Olay akışı ve diyaloglar ile veriliyor konu. Bu anlatımı çok seviyorum, okuru daha aktif isteyen metinler ve Kundera’nın deyimiyle arındırılmış metin ama sanırım iyi birer klasik okuyucusu olmamızın getirisi bu tarz metinler bazen klasik metinlerin kriterlerine göre değerlendiriliyor....:)
.
Rhys, Mansfield, Chopin (ilk aklıma gelenler) ile benzer bir anlatımı var.
Ama Pavese ile nedenini tam bilemediğim ya da kendime saklamak istediğim bir kaç uyuşmazlık yaşadım. Biraz daha Pavese okumalıyım.
.
Pavese kürk ve pardesü ile kadın toplumdaki rolünü belirtmiş, en sevdiğim detaydı.
Roman başlangıcı beni çok etkiledi, Tezer Özlü'nün peşinden gittiği yazarlardan birinin kitabını okurken Tezer Özlü ile kıyaslamalarda yapmaya çalıştım. Başlangıç Tezer Özlü başlangıcı gibiydi, sonraları yalnız kadınların mutsuzlukları, umutsuzlukları, yaşama bakışları ile devam eden bol bol diyaloglarla geçti. Rosetta karakterinin otel odasında uyku hapı alarak intihar girişiminden kurtulması ve kitabın finalinde tekrar intihar girişimiyle ölmesi ve iki intihar girişimi arasında yaşama tutunması için arkadaşlarının çabaları kitabın içinde yer almaktadır. Erkek yazardan başarılı bir şekilde kadın karakterleri okuyoruz. Roman Torina'da yaşayan kadınların yalnızlıklarını dile getirirken intihar girişiminde bulunan Rosetta'dan da kesitler sunmaktadır. Okurken Torino sokaklarına ve revaklarına gittim, oralarda ben de sabah erken saatlerde, kitabın baş karakteri Clelia gibi dolaştım ve otel odasında kaldım. Arada bir de Clelia karakterinde Tezer Özlü'yü gördüm. Kitabı ilginç hale getiren ise 1950 yılında yazar bu romanı sayesinde İtalya'nın en prestijli Strega ödülünü alıyor ve zirve yaptığı böyle bir dönemde otel odasında 21 uyku hapı alarak intihar ediyor. Roman'da Rosetta karakterini nasıl öldürdüyse, kendi yaşamına da o şekilde son veriyor.
Açıkçası çok ilginç bir okuma oldu.
Öyle çok akıcı bir eser değildi, okumaya başlar başlamaz fazlasıyla karışık ortamlar ve çok fazla insanın aynı anda aynı ortamda olması hayal etmemi çok güçlendirdi. Bir an bir ortamdalarken diğer paragrafta başka yere gitmesi zor oldu, bu nedenle oldukça hareketli bir kitap diyebilirim.
Tepelerdeki Şeytan'ı okumadan bu eseri okumamın bana bu güç durumu oluşturması da ihtimal dahilinde çünkü bu kitap üçlemenin üçüncü ve son kitabı.
Aldığı ödülün sebebini çok bariz göremedim, belki dönemine çok ışık tutması ve karakterleri tanıyarak o dönemin insan zihniyetini( daha özgür kesimin) gösterdiği içindir.
Başkarakterin zengin fakir arasındaki uçurumu aşırı çalışarak kapatması da oldukça üzücü bir gerçekti çünkü günümüz insanı da bunu yapmak zorunda kalıyor, fark şu ki amaç artık zengin olmak değil, yaşayabilecek standartlara erişmek.
Öteki yandan yazarın iç dünyasına epey bir bakış imkanı sağladığını düşünüyorum. Rosetta'nın yalnız kalabilmek isteyişi ancak bunun imkansız olduğu için tek yolun kendini öldürmesi oluşu da mantık çerçevesine sığmakla beraber oldukça üzücü. Yalnız kalabilmeli insan. Ve bu kitap sayesinde şunu öğrendim, ölmek için hayatını yaşanamaz bir hale getiren bir ihanet, çaresizlik gibi bir sebebin olmasına gerek yokmuş umutsuzluk yetermiş ve bence sevgili yazarımız Rosetta ile benzer sebepten intihar etmiş.
İtalyan edebiyatından Cesare Pavese’nin Yalnız Kadınlar Arasında kitabı dönemin Realist Akımının kurucusu olarak görülüyor. Yazar kitabında; Çocukluk yıllarını Torino’ya işkadını olarak dönen Clelia’nın çevresindeki insanları ve hayata olan farklı bakış açılarını gözler önüne seriyor. Kitap, Torino’da bir otel odasında Rosetta’nın intihara girişmesine tanık olmasıyla başlıyor. Clelia, Rosetta’nın intihara girişmesinin nedenini hep merak eder ve daha sonraki gelişmelerle onunla yakınlık kurmayı dener. Clelia, her kadının kendi ayakları üzerinde durması gerektiğini, zengin biriyle olan evliliğe ihtiyaç olmadığına inanan bir karakterdir. Resim sergilerinde, bohem çevrelerde karşılaşıp dostluk kuracağı kadınlar ise mutluluk hayalinin peşindedir. Mutluluğun anahtarı ise kimisi için zengin bir koca, kimisi için eşcinsellik kimisi için para kimisi içinse ölümdür. Clelia, Momina, Rosetta ve Nene’nin hayattan istekleri çok farklı ve bu isteklerinin sonuçlarını hep beraber öğreniyoruz.
Hüzünlü bir sona sahip bu roman sindirilerek okunması gerekiyor. Yazarın olayları sanki gerçekten bir kadın tarafından anlatıldığı hissini vermesi ve aynı zamanda kadın gibi düşünebilmesi takdire şayandı doğrusu. Üstelik yazarın kendini Torino’da bir otel odasında intiharı deneyerek hayata gözlerini yumması romanı ayrıca etkileyici kılıyor. Acaba yazarın kendi duyguları mıydı diye merek etmeden yapamıyorsunuz.