Yalnız Gezenin Düşleri Kitap Bilgileri
Yazar: Jean-Jacques Rousseau
Tahmini Okuma Süresi: 5 sa. 13 dk.
Sayfa Sayısı: 184
Basım Tarihi: 2004
İlk Yayın Tarihi: 1782
Yayınevi: Bordo Siyah Yayınları
ISBN: 9789758688995
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Yalnız Gezenin Düşleri Kitap Tanıtımı
Fransız Aydınlanması'nın 'aykırı' sesi Rousseau, edebiyatın geleneksel türleri içinde kendisine kolayca bir yer bulamayan bu 'anı' ile 'roman' arası metinde, hayatı ile bir son hesaplaşma çabasına girişiyor. Bu hesaplaşma en başta düşünürün iç dünyasına, geçmişine yaptığı bir yolculuk anlamına gelmektedir. Yalnızca Aydınlanma'nın değil, tarihin en büyük ve en önemli devrimlerinden birini gerçekleştirmek üzere olan burjuvazinin, tarihe kendi 'aklı' ile yön verme hedefinin içinden yükselen uygarlık eleştirisi ve buna bağlı 'doğaya dönüş' çağrısıyla Romantik akıma öncülük etmiş, halk iradesinin monarşiye karşı üstünlüğünü savunan bu 'eleştirel ses', Rousseau'nun hayatının son yıllarında içine sürüklendiği yalnızlığın, tecrit edilmişliğin kalın duvarlarını ören sestir de.
Yalnız Gezenin Düşleri Kitaptan Alıntılar
1. ""Niçin geldim dünyaya?" diye soruyordum kendi kendime. Yaşamak için yaratılmışım, yaşamadan ölüyorum."
2. "İnsan için özgürlüğün, istediğini yapmaktan çok istemediğini yapmamak olduğuna her zaman inanmışımdır."
3. "Özgürlüğün, insanın canının istediğini yapması demek olduğuna hiçbir zaman inanmadım, özgürlük daha çok yapmak istemediğini yapmamaktır."
4. "Yaşama ruhu bende derece derece sönüyor."
5. "Kurulan tuzakların hepsine düştüm."
6. "İnsanların ortasında yalnızım;"
7. "Yaşamak için doğmuştum, yaşamadan ölüyorum."
8. "Aslında ne başkasından ne de kendimden memnundum. Dünyanın şamatası beni afallatıyor, yalnızlık sıkıyordu; hiç şüphesiz yer değiştirmeye ihtiyacım vardı ve hiçbir yerde iyi hissetmiyordum."
9. "Dünyaya yabancı bir gezegenden düşmüş gibiyim…"
10. "vicdanının hoş görmeyeceği hiçbir şeye razı olmayan iyi niyetli kimseler de vardır."
11. "bana yıkımlarımı unutturacak tatlı ve sıradan eğlenceler arıyorum."
12. "Yeryüzünde benim için her şey bitti. Artık bana burada ne iyilik edebilirler, ne de kötülük."
13. "o, yüreğimde, her zaman güvenebileceğim saflığını korudu."
14. "Özgürlüğün, insanın canının istediğini yapması demek olduğuna hiçbir zaman inanmadım, özgürlük daha çok yapmak istemediğini yapmamaktır."
15. "Her yönden baskı altında kalmama karşın dengemi koruyorum, çünkü hiçbir şeye bağlanmayarak yalnızca kendime dayanıyorum."
Yalnız Gezenin Düşleri Kitap İncelemeleri
Jean - Jacques Rousseau 28 Haziran 1712- 2 Temmuz 1778 yılları arasında yaşamış, özellikle toplum ve eğitim yapısı üzerine düşünmüş filozof, yazar.
Yalnız Gezerin Hayalleri ise 1778'de yazılmış; Rousseau'nun son eseri.
Aslında son eser olduğunu bilmesek de okuyunca bunun farkına varabilirdik çünkü kitaptaki her bir yazı yaşamının kısa bir süre sonra son bulacağının farkındalığıyla yazılmıştı.
Dünyadan göçüp gideceğinin bilincinde olan bir yazar, son eser olarak ne yazar, ne yazmak ister? Kalbini kıran insanlara, onu ne denli derinden yaraladıklarını mı söyler? Hayatında güzel izler bırakan kişilere teşekkür mü eder? Sahip olduğu yaşam tecrübesiyle, geride bıraktığı insanlara öğüt mü verir? İşte kitap boyunca bunların hepsini birden yapmış Rousseau.
Ama öyle kibirle, yukarıdan bakarak değil; ben gidiyorum dünya sizin olsun dercesine de değil de daha çok, çok şey yaşamış olmanın verdiği yorgunluk ve dinginlikle.
Yalnızlığı da aynı sebeplerle seçmiş bana kalırsa.
10 bölüm boyunca 10 doğa gezintisi içinde hem hayata hem hayatına dair gözlemlerini içeren bu yazılarda aynı zamanda yazarın içsel yolculuğunu okuyoruz.
Bugün hala Rousseau deyince üzerinde konuşmadan geçemediğimiz çocuklarını terk etme meselesi üzerinde de durmuş. Ben ikna oldum mu? Elbette hayır. Ama onu dinlemek okumak çok keyifliydi.
Kendini ortaya koymak, eleştirmek, zaaflarını alenen göstermek kolay iş değil.
Çok sevdim kitabı.
Rousseau bu kitabında; çevresindeki kişilerin, onu kendi düşüncelerinden ve yaptıklarından dolayı nasıl dışladığını, on bölümden oluşan gezi yazıları aracılığıyla biz okuyuculara anlatıyor. Kitabın her bölümüne katıldığımı söyleyemem fakat okurken şunu fark ettim; İnsanların belli başlı kalıpları ve yargıları var.Birilerine bir şeyi neden yaptığını sormak yerine, peşin hüküm veriyoruz. Bu durumdan kendimi tenzih etmiyorum. Bunu isteyerek ya da istemeden yapıyoruz. Buna örnek şunu vermek istiyorum; kedilerin yem yemesini pencereden izlerken, bir adamın durduk yere kedileri kovaladığını gördüm, doğal olarak sinirlendim. Fakat daha sonra adamın, uzaktan gelen köpekleri fark edip böyle bir şey yaptığını, köpeklerin bir iki saniye sonra o alana girdiğini görünce anladım.Demem o ki hepimizin hayata baktığı pencereler ve açılar farklı. Bu yüzden yargılamak ve dışlamak, anlamaya çalışmaktan daha kolay. Rousseau, iyiliğin sürekli yapılmasının, insanların sanki göreviymiş gibi görülmesi nedeniyle yapmak istemediğini de anlatıyor. Genel olarak insanların kendilerinin de düşünüp, eyleme geçiremedileri düşünceleri bizlere aktarmış. Bu kısımları okurken ona hak vermemek mümkün değil. Genel olarak dili sade ve akıcı bir kitap. Tavsiye edebilirim. İyi okumalar…
Rousseau bu kitabında; çevresindeki kişilerin, onu kendi düşüncelerinden ve yaptıklarından dolayı nasıl dışladığını, on bölümden oluşan gezi yazıları aracılığıyla biz okuyuculara anlatıyor. Kitabın her bölümüne katıldığımı söyleyemem fakat okurken şunu fark ettim; İnsanların belli başlı kalıpları ve yargıları var.Birilerine bir şeyi neden yaptığını sormak yerine, peşin hüküm veriyoruz. Bu durumdan kendimi tenzih etmiyorum. Bunu isteyerek ya da istemeden yapıyoruz.
Buna örnek şunu vermek istiyorum; kedilerin yem yemesini pencereden izlerken, bir adamın durduk yere kedileri kovaladığını gördüm, doğal olarak sinirlendim. Fakat daha sonra adamın, uzaktan gelen köpekleri fark edip böyle bir şey yaptığını, köpeklerin bir iki saniye sonra o alana girdiğini görünce anladım.Demem o ki hepimizin hayata baktığı pencereler ve açılar farklı. Bu yüzden yargılamak ve dışlamak, anlamaya çalışmaktan daha kolay. Rousseau, iyiliğin sürekli yapılmasının, insanların sanki göreviymiş gibi görülmesi nedeniyle yapmak istemediğini de anlatıyor. Genel olarak insanların kendilerinin de düşünüp, eyleme geçiremedileri düşünceleri bizlere aktarmış. Bu kısımları okurken ona hak vermemek mümkün değil. Genel olarak dili sade ve akıcı bir kitap. Tavsiye edebilirim. İyi okumalar..
Jan Jak Russo yaradıcılığından oxuduğum ilk kitab "Yalnız gezenin düşleri" kitabı oldu. Bu kitab, Russonun xatirə və düşüncələrini əks etdirir və o, yaşadıqlarını, hiss və düşüncələrini 10 gəzi şəklində bir araya toplayıb.Kitab dil baxımından bəzi insanlar üçün bir az ağır ola bilər, amma mən bu tərzdə kitablar çox oxuduğum üçün oxuyarkən çətinlik çəkmədim. Kitabın ən sevdiyim hissəsi yalanlarla bağlı yazılar olan hissə oldu.Həyatım boyunca öz-özümə verdiyim sualları, fikirləri bu kitabda gördüm və açığı bu da məni sevindirdi. Yazarın bütün fikirləri ilə razı olmasam da ümumilikdə baxıldığda yaşamla, həyatla ,varoluşla bağlı fikirlərini bəyəndim. Fəlsəfi janrda oxumağı sevən, düşündürücü kitabları bəyənən insanlar üçün gözəl bir kitabdır. Açığı səhivə sayı az olmasına baxmayaraq mən hər bölməni oxuduğdan sonra yazılanlar üzərində xeyli düşünürdüm.Bəlkə buna görə də gec oxuyub bitirdim. Sindirilməsi, anlaşılması çətin olduğu üçün bəlkə də. Bu kitabı oxumağ istəyən insanlara məsləhətim odur ki, çalışın bu əsəri daha sakit, stressiz bir vaxtda bir və ya iki fəsil olmaqla oxuyun. Bu şəkildə oxuduğunuz da, yazılanları daha rahat şəkildə qavrayıb anlaya bilərsiz. Əsəri oxuduqdan sonra Russonun həyatı mənə çox marağlı gəldi. Vaxtım olduğu bir zamanda, mütləq yazarın bioqrafiyasına baxacam. Sonda kitabı bəyəndiyimi ve hər kəsə tövsiyə etdiyimi deməklə yazımı bitirirəm.Hər birinizə xoş mütaliələr:) Kitablarla qalın:)
Bu sayfalar, düşlemlerimin ancak düzensiz bir anı defteri olacak. Onlarda kendimden çok söz edilecek, çünkü yalnızlık içinde düşünen bir adam, doğal olarak kendisiyle uğraşır. Ama, gezerken aklıma gelen başka düşüncelerin hepsine yer verilecektir. Düşündüklerimi aklıma geldikleri gibi söyleyeceğim ve aralarında, bir gün önceki düşüncelerle ertesi günküler arasında ne denli az ilgi varsa, o denli az ilgi olacaktır. Ancak bunlar, düşmüş olduğum bu garip durumda, zihnimin durmaksızın beslendiği duyguları ve düşünceleri anlatma sayesinde özyapımla huyumu daha iyi tanıma fırsatını verecek. Böylece şu sayfalar "itiraflarım"a bir ek olarak görülebilir; ancak onlara "itiraf" adını vermiyorum; çünkü bu yolda söyleyecek bir şey kalmadı. Yüreğim mutsuzluğun ateşinde temizlendi; ne denli dikkatle araştırırsam araştırayım, onda ayıplanacak herhangi bir eğilimi bulamaz gibiyim. Bütün dünya sevgileri o yürekten koparıldıktan sonra, daha ne itirafım olabilir? Kendimi ne öveceğim var, ne de yereceğim; artık insanlar arasında bir hiçim; onlarla gerçek ilişkim kalmadığından, hiçten başka bir şey olamam. Hiçbir iyilikte bulunamaz oldum ki, kötülüğe çevrilmesin; kendime ve başkasına zarar vermeksizin davranamıyorum; her şeyden kaçınma, elimden geldiğince yerine getirdiğim bir görev biçimine girdi. Ama vücudumun bu devinimsizlik ve işsizliğine karşın, ruhum hâlâ etkindir; hâlâ düşünceler, duygular doğuruyor ve sanki onun içsel yaşamı dünyasal, maddesel her türlü ilginin kesilmesiyle artmıştır. Vücudum şimdi benim için ancak bir engel, bir yük olup gücüm yettiğince ondan sıyrılmaya bakıyorum.