Albert Camus'nün başyapıtı 'Yabancı', yirminci yüzyıl edebiyatının en etkileyici ve tartışmalı eserlerinden biridir. Roman, Meursault adlı bir adamın kayıtsız ve yabancılaşmış yaşamını, annesinin ölümüyle başlayan ve bir cinayetle sonuçlanan olaylar zincirini konu alır. Camus, bu romanıyla absürt felsefenin temel taşlarını inşa ederken, bireyin toplumla, anlamla ve hatta kendi duygularıyla olan karmaşık ilişkisini derinlemesine inceler.
Meursault, roman boyunca pasif ve tepkisiz bir karakter olarak karşımıza çıkar. Annesinin ölümüne gösterdiği soğukkanlı tepki, sevgilisi Marie ile olan ilişkisindeki duygusal mesafesi ve nihayetinde işlediği cinayet, onu toplumun gözünde bir 'yabancı' haline getirir. Ancak Camus, Meursault'nun bu yabancılığını bir kusur olarak değil, aksine, bireyin varoluşsal özgürlüğünün bir ifadesi olarak sunar. Meursault, toplumun beklentilerine ve ahlaki değerlerine uymayı reddederek, kendi içsel gerçekliğine sadık kalmaya çalışır.
Camus'nün dili, romanın atmosferini güçlendiren önemli bir unsurdur. Yalın, sade ve neredeyse mekanik bir üslupla yazılan metin, Meursault'nun duygusal kopukluğunu ve dünyaya karşı duyduğu kayıtsızlığı yansıtır. Yazar, karmaşık cümlelerden ve süslü betimlemelerden kaçınarak, olayları ve karakterleri olabildiğince nesnel bir şekilde aktarır. Bu da okuyucunun, Meursault'nun dünyasına daha kolay nüfuz etmesini ve onun yabancılığını daha derinden hissetmesini sağlar.
Romanın olay örgüsü, Meursault'nun sıradan yaşamından başlayarak, adım adım cinayete doğru ilerler. Bu süreçte, Meursault'nun karşılaştığı insanlar, verdiği kararlar ve içinde bulunduğu koşullar, onu kaçınılmaz bir sona doğru sürükler. Cinayet, romanın dönüm noktasıdır ve Meursault'nun hayatını tamamen değiştirir. Ancak, Camus, cinayetin nedenlerini ve sonuçlarını basitleştirmekten kaçınır. Meursault'nun eylemi, basit bir suçtan ziyade, varoluşsal bir tepki olarak yorumlanabilir.
'Yabancı', okuyucuyu derin düşüncelere sevk eden, rahatsız edici ama bir o kadar da etkileyici bir romandır. Camus, bireyin özgürlüğü, sorumluluğu, anlam arayışı ve ölüm karşısındaki çaresizliği gibi evrensel temaları ele alırken, insanın varoluşsal yalnızlığını ve absürtlüğünü çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Roman, sadece bir cinayet hikayesi değil, aynı zamanda modern insanın yabancılaşmasının ve anlam arayışının bir portresidir.