Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Walter Benjamin Alıntıları & En Çok Okunan Sözleri

Walter Benjamin En Beğenilen Sözleri



1. "İnsan yalnızca gördüğü ve hakkında hiç bilgi sahibi olmadığı bir şeyi tasvir edemez."


- Radyo Benjamin



2. "“Her beste, bir bakıma, yeniden üretime yönelik talimatlardan oluşan bir sistemden ibarettir; “kendi içinde” bir hiçtir.”"


- Radyo Benjamin



3. "Çocuklar her şeyi öğrenmek isterler doğal olarak.Eğer siz onlara dünyayı daima terbiyeli ve uslu tarafından gösterirseniz, onlar da diğer tarafı bizzat görmek için harekete geçerler."


- Radyo Benjamin



4. "Çingene müziği genellikle hüzünlü bir müziktir.Esasen Çingeneler kederli bir halktır zaten. Dillerinde neşe ya da coşku ifade eden bir kelime olmadığı söylenir.Belki de bu hüzün, yalnızca dünyanın değişik yerlerinde çektikleri acılardan değil, aynı zaman gündelik hayatlarına derinden nüfuz etmiş olan batıl inaçlarından da geliyordur."


- Radyo Benjamin



5. "Küçük basılmış olan bölümlere ise kültür tarihi denirdi;. Bunu öğrenmemize gerek yoktu, sadece şöyle bir göz gezdirmemiz yeterliydi.İsterse çok daha küçük basılmış olsun, bana kalırsa, bu bölümlerden çok daha fazla olabilirdi."


- Radyo Benjamin



6. "Çingenelerin varoluşlarına içkin hüzün, onların önemli duygularını birbirleriyle paylaşmalarını sağlayan bir dizi sessiz, dilbaz ve ciddi sahip olan aşkta en tuhaf ifadesini bulur. Eğer bir çiftin arası açılmışken, buluştukları bir anda havaya bir iskambil kâğıdı veya alelade bir kâğıt parçası fırlatılır. Diğeri bunu yakalamak üzere bir hamle yaparsa, yeniden barışmış olur."


- Radyo Benjamin



7. "Her Çingene doğuştan bir kemancıdır. Oysa çoğu nota okumayı bile bilmez. Onların müzik içgüdüleri her eksiğin yerini doldurur ."


- Radyo Benjamin



8. "Bir Çingene kadınını; Eteklerini iki yandan elleriyle gövdesine bastırdığı.Çingenelerin inancına göre, bir kadının giysilerine temas eden hiçbir şey bir daha asla kullanılmaz.Çingenelerin arabalarındaki kap kacaklar da masaların üzerinde ya da raflarda durmaz, yanlışlıkla elbiselere değmesinler diye tavana asılırlar…"


- Radyo Benjamin



9. "Kimse bizi`ne amaçla‘ sorusunu unutmakla suçlamamalı.Bu soruyu unutmadığımız gbi, farkına varmadan çoktan cevapladık bile…"


- Radyo Benjamin



10. "Bir insan bir konudan ne kadar iyi anlar ve herhangi bir şeyin–bu ister çiçek olsun, ister kitap, giysi ya da oyuncak ne çok güzel örneği olduğunu öğrenirse, bildiği ve gördüğü şeylerden o kadar çok zevk alır ve bunları hemen sahiplenmek, satın almak ya da kendine hediye ettirmek için hırslanmaz."


- Radyo Benjamin



11. "Bir çocuğun büyük şehir ortamıyla uyumlu ve mutlu bir ilişki kurması dolasıyla ileride olgun bir insan olarak bu çocukluğu hatırlamaktan keyif alması, o kadar da sık rastlanan bir durum değildir…"


- Radyo Benjamin



12. "Bir yazar neden yazar? Walter Benjamin şöyle yanıtlıyor:Binlerce nedenden ötürü.Bir şeyler uydurmak ona zevk veriyordur; veya düşünceler, imgeler onu öylesine tutsak etmiştir ki, ancak onları bir yere yazarsa huzur bulabilecektir; veya zihnini meşgul eden sorulara kuşkulara, yarattığı insanların kaderlerinde bir tür çözüm bulmaya çabalıyordur; veya sadece yazmayı öğrendiği için yazıyordur; veya hiçbir şey öğrenmediği için yazıyor dur ki maalesef bu da çok sık rastlanan bir durumdur."


- Radyo Benjamin



13. "Oyuncakların en başından beri oyuncak fabrikatörleri tarafından icat edilmiş şeyler olduğunu düşünmemelisiniz.Tersine bunlar, tahta oymacılarının, tenekecilerin, vs. yavaş yavaş gün yüzüne çıkmıştır.Aslına bakarsanız çocuk oyuncakları, önceleri zanaatkârlar için sadece bir tür yan uğraştı, çünkü gündelik hayatta kullanılan tüm nesneleri bir de minyatür küçük boyutlarda üretiyorlardı…"


- Radyo Benjamin



14. "Yazarın arası yalnızlıkla, tabiatla hiçbir zaman iyi olmamıştı.İnsanla iletişim kurmak, insanları gözlemlemek onun için her şeyden önemliydi."


- Radyo Benjamin



15. "“Ses Diyarı” tabiri, radyoculuğun yerellikten çıkmış bölgesine mekânsallık katan bir mecaz, radyo dalgalarının iletiminin belirsiz mekânına ve görünmez, sınırlarına giydirilmiş bir çerçevedir. Sunucu, bu karekterlere şöyle der: “Ses Diyarı’na girip binlerce çocuğa seslenebilirsiniz…"


- Radyo Benjamin



16. "Akusmatik ses,” kaynağı görülemeyen sestir; kökeni saptanamayan, yeri belirlemeyen sestir. Bir köken bir beden arayan sestir.”, akusmatik sesin etkilerinden biri, çok geniş bir alana yayılması, insan sesinin kendini duyurma becerisinin sınırlarını hem aşması hem de yeniden tanımlamasıdır…"


- Radyo Benjamin



17. "Radyo, bedendeki her tür maddi tuzaktan kurtulmayı gerektirir. Karakterler” her tür gösterişten,dış güzellikten vazgeçme’ye razı olmalıdır, bedenden arınma eylemin, radyonun doğasından kaynaklanan görsel olanı tamamen işitsele çevirme ihtiyacına tuhaf terziliği andıran bir vurgusu olur.,Ses Diyarı’nda” ses [ten] başka bir şey kalmamalıdır.”Bu bedelin bir ödülü vardır:” o ses, aynı anda binlerce çocuk tarafından duyulacaktır."


- Radyo Benjamin



18. "Walter Benjamin gibi bir düşünürün karşısına radyoda program yapma, çocuklara, gençlere ve yetişkinlere ulaşma imkanı çıksaydı ne tür programlar yapardı? Böyle bir dinleyici kitlesine nelerden söz ederdi? Ve belki daha da önemlisi, söyleyeceklerini nasıl söylerdi?"


- Radyo Benjamin



19. "Şu lafı sık sık duymuşsunuzdur: “Tanrım! Bizim gençliğimizde bu kadar iyi imkânlar yoktu. Biz o zamanlar derslerden kaç alacağız diye korkardık; sahilde yalın ayak yürümemize izin verilmezdi.” Peki şunu duydunuz mu hiç: Tanrım! Ben çocukken bu kadar güzel oynamazdık. Veya: Ben küçükken böyle güzel hikâye kitapları yoktu. Hayır. İnsan çocukken ne okur veya ne oynarsa, onu hem en güzel ve en iyisi olarak, hem de, çoğu zaman, hatalı da olsa, eşsiz bir şey olarak hatırlar."


- Radyo Benjamin



20. "Bir insanı ancak onu ümitsizce seven tanır."


- Tek Yön



21. "''Anımsama ile uyanış arasında son derece sıkı bir bağ vardır..''"


- Pasajlar



22. "Gençliğin kısa bir gecedir sadece esriklikle doldur onu !"


- Çocuklar Gençlik ve Eğitim Üzerine



23. "Kederin büyüğü tıkar insanı."


- Son Bakışta Aşk



24. "Düşüncesi olmayan, yanılgısında huzur bulur."


- Çocuklar Gençlik ve Eğitim Üzerine



25. "''Ve aşk cennete de, cehenneme de gülümser!''

Baudelaire"


- Pasajlar



26. "“Yüzlerimizdeki kırışıklıklar ve buruşukluklar, bizi ziyarete gelen büyük arzuların, kötülüklerin, sezgilerin tescilidir; fakat biz, ev sahipleri, evde değiliz.”"


- Proust ve Brecht



27. "''Mal denilen fetişe hangi dinsel tören kurallarıyla tapılacağını moda saptar.''"


- Pasajlar



28. "Her bir nesne sahibine damgasını vuruyor."


- Tek Yön



29. "Bir metni alıntılamak içeriğini kesintiye uğratmak demektir."


- Brecht'i Anlamak



30. "“eski güzel şeylerden değil,
yeni kötü şeylerden başlamak gerekir.”
-Walter Benjamin-"


- Walter Benjamin Kitabı



31. "“Kulak verdiğimiz sesler içerisinde, artık susmuş olanların yankısı da yok mudur?”"


- Pasajlar



32. "Hâlâ ruhu bilmeyenlerin yaşamını mı sürüyoruz ?
Uyuşuk Ben'leri kayalara çarpan dalgalar misali yaşam tarafından savrulanlarınkini mi ?"


- Çocuklar Gençlik ve Eğitim Üzerine



33. "Bu ülkeye tıkıştırılmış insanlar artık insan kişiliğinin anahatlarını seçemiyorlar. Her özgür kişi onlara bir tuhaflık olarak görünüyor."


- Son Bakışta Aşk



34. "''Zaten bizden öncekilerin içinde yaşadıkları havadan hafif bir esintiyi biz de duyumsamaz mıyız? Kulak verdiğimiz sesler içerisinde, artık susmuş olanların yankısı da yok mudur?''"


- Pasajlar



35. "Her tutku kaosa yakınsar."


- Kitaplığımı Yerleştirirken



36. "Ama roman okuru aslında, “hayatın anlamı“nı kavramasını sağlayacak insanların peşindedir."


- Son Bakışta Aşk



37. "“Asıl uzaklık yaklaşılamaz olandır.”"


- Pasajlar



38. "Hayatımızın bütün soruları, biz yaşadıkça arkamızda bıraktıklarımızı görmemizi engelleyen bir çalı yığını gibi değil mi? Bu yığını kaldırmak bir yana, seyreltmek bile aklımıza gelmiyor. Onu arkada bırakıp ilerliyoruz."


- Son Bakışta Aşk



39. "Hayatın yapısını kurma işi şu anda, kanılardan pek daha çok olguların gücü altına girmiş durumda."


- Tek Yön



40. "Bir insanı ancak onu ümitsizce seven tanır."


- Tek Yön



41. "Hayatın yapısını kurma işi şu anda, kanılardan pek daha çok olguların gücü altına girmiş durumda."


- Tek Yön



42. ""Herkesin gözü dışarıdadır, ben gözümü içime çevirir, içimde gezdiririm. Herkes önüne bakar, ben içime bakarım: Benim işim gücüm kendimledir. Hep kendimi seyreder, kendimi yoklar, kendimi tadarım.""


- Son Bakışta Aşk



43. "Ama hayal kırıklığının bıraktığı o acı duygu kalacaktır."


- Tek Yön



44. "Bir insanı ancak onu ümitsizce seven tanır."


- Tek Yön



45. "İradeyi canlı bir biçimde, ancak göz önünde tasarlanan görüntü besler."


- Tek Yön



46. ""Yeni bir dünyanın umutlarımızdan başka habercisi yok mu?""


- Son Bakışta Aşk



47. ""Fakirlik ayıp değil." Hem de nasıl. Hem ne kadar ayıp ediyorlar fakire. Ayıp ediyorlar ve onu bu vecizeyle avutuyorlar. Bir zamanlar haklı sayılabilmiş olan vecizelerden biri
bu; son kullanma tarihi çoktan geçmiş. O gaddarca "Çalışmayan yemesin" sözünden hiç farklı değil. Adamını doyuran işin olduğu zamanlarda, adamını ayıba sokmayan fakirlik de vardı: yanlış yerde yetişmiş olmaktan ve başka talihsizliklerden gelirdi. Oysa milyonların içine doğduğu, yüzbinlerin fakirleşerek düştüğü bu darlık pekâlâ bir ayıp."


- Tek Yön



48. "Eski bir kitabın eline geçmesi gerçek bir koleksiyoncu için o kitabın yeniden doğuşudur dersem abartmış olmam."


- Kitaplığımı Yerleştirirken



49. "Demek ki takvimler, zamanı saatler gibi ölçmez."


- Pasajlar



50. "Bir koleksiyon oluşturmanın en sağlam yolu, miras olarak almaktır."


- Kitaplığımı Yerleştirirken



51. "Fakat Hegel'in de dediği gibi, Minerva'nın baykuşu sadece karanlıkta uçar. Koleksiyoncu, ancak nesli tükendiğinde anlaşılacaktır."


- Kitaplığımı Yerleştirirken



52. "Eleştiri, doğru mesafede durma işidir."


- Son Bakışta Aşk



53. "İkna etmek kısırdır."


- Tek Yön



54. "Erotik insan, büyüsüne kapıldığı görünüşü, kalabalık içerisinde yitirmez; tam tersine, ona kalabalık aracılığıyla kavuşur. Kentlinin mutluluk kaynağı, ilk bakışta vurulmaktan çok, son bakışta aşık olmaktır. “Asla”, karşılaşmanın doruk noktasıdır; sonuçsuz kalmış gibi gözüken tutku, aslında ilk kez bu noktada bir aleve dönüşerek şairden fışkırır. Şair, bu tutkuyla yanıp tutuşur, ama bu tutkudan bir anka kuşu doğmaz."


- Pasajlar



55. "Fikir hayatına karşı dizginlenmek bilmeyen bir düşmanlık ayaktakımının içine işlemiştir."


- Tek Yön



56. "Her tutku kaosa yakınsar; ama koleksiyoncunun tutkusu bilhassa hatıraların kaosuna yakındır."


- Kitaplığımı Yerleştirirken



57. "Herkes şunu yaşamış olsa gerektir: insan birini seviyorsa, hatta sadece, biriyle yoğun biçimde meşgulse, neredeyse her kitapta onun portresini bulur. Giderek, o kişi gözüne hem kahraman, hem karşıtı olarak görünür. Anlatılarda, romanlarda, hikâyelerde hep onun kılık değiştirmiş yeni biçimlerine rastlar."


- Tek Yön



58. "Gün her sabah temiz bir gömlek gibi serili durmaktadır yatağımızın üstünde: Bu dokuması eşsiz incelikteki, eşsiz sıklıktaki temiz kehanet ısmarlama gibi üstümüze oturur. Önümüzdeki yirmi dört saatin mutluluğu uyanırken onu elimize alıp almadığımıza bağlı olacaktır."


- Tek Yön



59. "Mutlu olmak demek ürküntü duymadan kendinin farkına varabilmektir."


- Tek Yön



60. "Anatole France'ın kitaplığına hayran kalan ve her zamanki "Bu kitapların hepsini okudunuz mu yani, Mösyö France?" sorusunu yönelten bir hödüğe verdiği cevabı aktarmam yetecektir. "Onda birini bile okumamışımdır. Siz Fransız porselenlerinizi her gün kullanıyor musunuz?""


- Kitaplığımı Yerleştirirken



61. "Anatole France, "var olan tek kesin bilgi, kitabın basım tarihi ve sayfa düzenidir," der. Gerçekten de bir kütüphanedeki karmaşanın muadili, kataloğunun düzenidir."


- Kitaplığımı Yerleştirirken



62. "Herkesin, bir dileğini yerine getirecek olan perisi vardır."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



63. "Söz düşünceyi fetheder, oysa yazı egemenliğine alır."


- Tek Yön



64. "Atmosfer(Aura) diye adlandırılan öğe, eski fotoğraflarda, bir insan yüzünün gelip geçici ifadesinden bizlere son kez el sallamaktadır."


- Pasajlar



65. "Yaşamakta olan, yıkımın cinnetini ancak üremenin coşkusuyla yenebilir."


- Son Bakışta Aşk



66. "Suçlunun öldürülmesi ahlaki olabilir - öldürülmesinin haklı çıkarılması asla."


- Tek Yön



67. "Her bir ses kıyas kabul etmez biçimde sahicidir, ama hepsi birden olunca insanı ruhların konuşması karşısında kalmışçasına, ne yapacağını bilmez bir hale koyarlar."


- Tek Yön



68. "Sahip olmak istediğim her şey bende saydamlığını yitiriyor."


- Parıltılar



69. "Herkes şunu yaşamış olsa gerektir: insan birini seviyorsa, hatta sadece, biriyle yoğun biçimde meşgulse, neredeyse her kitapta onun portresini bulur. Giderek, o kişi gözüne hem kahraman, hem karşıtı olarak görünür. Anlatılarda, romanlarda, hikâyelerde hep onun kılık değiştirmiş yeni biçimlerine rastlar."


- Tek Yön



70. "Moda hep geçmişin ormanlarında avlanıp güncel olanı yakalar."


- Son Bakışta Aşk



71. "Sahip olmak istediğim her şey bende saydamlığını yitiriyor."


- Parıltılar



72. "Bir insanı ancak onu ümitsizce seven tanır."


- Tek Yön



73. ""Fakirlik ayıp değil." Hem de nasıl. Hem ne kadar ayıp ediyorlar fakire. Ayıp ediyorlar ve onu bu vecizeyle avutuyorlar."


- Tek Yön



74. "Günümüzde "akıl vermek" modası geçmiş bir şey gibi algılanıyorsa, deneyimin giderek daha az aktarılabilir hale gelmesindendir. Bu yüzden ne kendimize, ne de başkalarına verecek aklımız yok artık."


- Son Bakışta Aşk



75. "Çünkü uyanış, hileden yararlanır. Kendimizi rüyaların evreninden hilenin yardımıyla çözeriz."


- Pasajlar



76. "Yağmur iyiydi, bana güven hissettirendi."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



77. "Mutlu olmak demek ürküntü duymadan kendinin farkına varabilmektir."


- Tek Yön



78. "Büyükler için, bitmiş eserlerden çok, ömürleri boyunca çalışmalarının izini taşıyan fragmanlar ağırlık taşır."


- Tek Yön



79. "Müzmin bekârın hayat tarzına yöneltilebilecek en ağır itiraz şudur: Yemeklerini kendi başına yiyor. Yalnız başına yemek yemek, insanı biraz sert ve kaba yapar. Bunu bir alışkanlık haline getirenler, eğer kendilerini koyvermeyeceklerse, bir Spartalı hayatı yaşamak zorundadırlar. Sırf bu gerekçeyle de olsa münzeviler sade yiyecekleri seçerler. Çünkü yemenin hakkı ancak ahbaplar arasında verilebilir: Tadına varılabilmesi için yemeğin bölünmesi, bölüştürülmesi gerekir. Kiminle olduğu fark etmez."


- Son Bakışta Aşk



80. ""Her şeyden önce hakikat ve sadakat evladım.”"


- Son Bakışta Aşk



81. "Kitaplığımı yerleştiriyorum. Evet, aynen öyle. Kitaplar henüz raflarda değil; düzenin hafif sıkıcılığı onlara daha dokunmadı. Sıraların önünde ileri geri yürüyüp dostane izleyicelerin önünde teftiş etmiyorum onları. Bundan korkmanıza gerek yok. Aksine, ağzı açık kutuların, talaş kokusuyla ağırlaşmış havanın, yırtık kağıtlarla dolu zeminin karmaşasında bana katılmanızı isteyecem."


- Kitaplığımı Yerleştirirken



82. "Hepiniz kitapsız kalınca sudan çıkmış balığa dönen veya onları elde etmek için suç işlemeyi göze alan insanları duymuşsunuzdur."


- Kitaplığımı Yerleştirirken



83. ""Her şeyden önce hakikat ve sadakat evladım.”"


- Son Bakışta Aşk



84. "''Bir insanı ancak onu ümitsizce seven tanır.''"


- Tek Yön



85. "Daha iyi bir düzen için verilen mücadeleden ben de yara almadan kurtulamayacağım…"


- Son Bakışta Aşk



86. ""İnsanları taklit etmemin tek nedeni bir kaçış yolu aramamdı; başka bir şey değil.""


- Kafka Üzerine



87. "İnsan çocukken, barfiksten atlayan biri gibi, kendi şans tekerleğini çevirir; er ya da geç büyük ikrami­ye düşecektir bu tekerleğin içinden. Çünkü sade­ce, daha on beşimizde ne biliyor ya da geliştiriyor idiysek, günün birinde çekiciliğimizi o oluştura­caktır. Bir şey vardır ki, bu yüzden hiçbir zaman telafi edilemez: ana-babasından kaçmayı ihmal et­miş olmak. Bu yıllardaki kırk sekiz saatlik teslimi­yet içinden ömre değen bir mutluluğun kristali bir tuz eriyiğinden fışkırırcasına beliriverir."


- Tek Yön



88. "Bir insanı ancak onu ümitsizce seven tanır."


- Tek Yön



89. "Uzun süre belli bir hedefi olmaksızın yollarda yürüyen, biraz sonra kendini bir tür esrikliğe kaptırır. Yürüme eylemi, atılan her adımla birlikte daha bir güç kazanır; bistroların, dükkanların, gülümseyen kadınların baştan çıkarıcılığı gittikçe azalır; buna karşılık bir sonraki sokak köşesinin, uzakta, sisler içerisinde uzanan bir meydanda yürümekte olan bir kadının sırtının çekiciliği daha karşı konulmaz olur. Ondan sonra açlık gelir. Ama Flaneur bu açlığı dindirmenin belki de yüz yolundan birini bile öğrenmek istemez; bunun yerine yabancısı olduğu bir mahallelerde bir hayvan gibi dolanıp yiyecek arar, kadın arar; ta ki bitkin düşüp, onu yabancı ve buz gibi bir ifadeyle kabul eden odasında, yatağında çöküp kalana kadar. Bu tipi yaratan, Paris olmuştur. İşin tuhaf yanı, Roma olmamasıdır. Peki neden? Şundan: Roma’da rüyalar bile çok daha düz yollardan geçmez mi? Ve bu kent, her kaldırım taşıyla, her dükkan tabelasıyla, her basamakla ve her bina girişiyle, bir bütün olarak yayaların rüyalarına sığmayacak kadar, konularla, anıtlarla, alanlarla, ulusal değerlerle dolu değil midir?"


- Pasajlar



90. "Dünyanın örgüsü içinde düş, bireyselliği çürük bir diş gibi yerinden oynatır. Ben'in sarhoşluk yoluyla bu sarsılması, bu insanları aynı zamanda sarhoşluğun dışına çıkaran zengin ve canlı deneyimin ta kendisidir."


- Son Bakışta Aşk



91. "Fakat ben, burada beni çevreleyen her şeyle öyle bir benzerlik içindeyim ki, ben olmaktan çıkmışım."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



92. "İnsanlık kurtulmadıkça, ezilenler ezenlerden intikam almadıkça, kültür de bir barbarlık belgesi olmaktan kurtulamayacaktır."


- Son Bakışta Aşk



93. "Unutmak daima en iyiyle alakalıdır çünkü kurtuluş umudunu taşır."


- Kafka Üzerine



94. "Unutma ki açgözlü bir kumarbazdır zaman,
Her elde aldatmadan kazanır , bu bir yasa !"


- Son Bakışta Aşk



95. "Moda, geçmişin çalılıkları arasında dolanıp duran güncel’in kokusunu alma yeteneğine sahiptir. Başka deyişle moda, geçmişe atlayan bir kaplan gibidir. Yalnız bu atlayış, egemen sınıfların buyruğundaki bir arenada gerçekleşir."


- Pasajlar



96. "“Dünya, Tanrı’nın büyük şehrindeki çıkmaz sokaktır,”"


- Radyo Benjamin



97. "Bir şehirde yolunu bulamamak pek bir şey ifade etmez. Bir şehirde, ormanda kaybolur gibi kaybolmak ise eğitim ister. Bunu başarana cadde isimleri kuru dalların çıtırtısı gibi seslenmeli, şehir merkezindeki dar sokaklar ona günün hangi saati olduğunu dağ başındaki bir gölcüğün kesinliğiyle yansıtmalıdır."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



98. ""...Dünyanın her yerinde sürekli olarak aynı dram, aynı dar sahne üstünde aynı dekorlar, kendi büyüklüğünün sarhoşluğu içerisinde başı dönmüş, köpürüp duran bir insanlık. Bu insanlık her yerde ve her zaman kendini evrenin yerine koymakta ve hapishanesinde sanki ölçülerek tüketilmesi olanaksız bir yerdeymişçesine yaşamaktadır; ama yazgısı, kısa zaman sonra yerküreyle birlikte kendini beğenmişliğine bir çırpıda son verecek gölgenin içine yuvarlanmaktadır. Öteki yıldızlarda da aynı tekdüzelik, aynı devinimsizlik. Evren, kendi kendisini sonrasız olarak yineler. Sonrasızlık, sonsuzlukta yolunu hiç şaşırmaksızın her zaman ve kesintisiz aynı oyunu sergiler.”"


- Pasajlar



99. "Mutlu olmak demek ürküntü duymadan kendinin farkına varabilmektir."


- Tek Yön



100. "Atlıkarıncaya Binen Çocuk. – Üzerinde emre amade hayvanların durduğu tahtaların hemen üzerinde dönüyor. Yüksekliği insanın uçtuğunu hayal etmesine en elverişli yükseklik. Müzik başlıyor ve bir sarsıntıyla çocuk annesinden kopup dönmeye başlıyor. Önce, annesinden ayrılmanın korkusunu duyuyor. Ama sonra, kendi kendine ne kadar sadık kaldığının farkına varıyor. Sadık bir hükümdar gibi, kendi mülkü olan bir dünyanın üzerindeki tahtına oturmuş. Dönüşünün teğetinde ağaçlar ve yerli halk selama durmuş. Derken, şark ülkelerinin birinde, gene anne beliriyor. Sonra balta girmemiş ormanda bir ağaç tepesi çıkıyor ortaya, çocuğun daha binyıllar önce, işte ilk atlıkarıncaya binişinde gördüğü biçimiyle. Altındaki hayvanı uysal: dilsiz bir Arion gibi yol almada, dilsiz balığının üstünde, ağaçtan bir boğa-Zeus almış kaçırıyor kusursuz Europa’sını. Her şeyin ebedi tekrarı çoktan bir çocuk hikmeti haline gelmiş, hayat ise eski mi eski bir egemenlik sarhoşluğu – bu egemenliğin orta yerindeki hazine dairesi gürültüsü kulaklar acıtan bir orkestriyon. Çalgı yavaşlamaya görsün, mekan titreşmeye, ağaçlar akıllarını başlarına toplamaya başlıyor. Atlıkarınca güvensiz bir zemine dönüşüyor. Ve anne ortaya çıkıyor, o sıkı sıkı çakılmış kazık; ve karaya atlayan çocuk bakışının halatlarını sarıyor bu kazığa."


- Tek Yön



101. "İnsanlar kurtulmadıkça, ezilenler ezenlerden intikam almadıkça, kültür de bir barbarlık belgesi olmaktan kurtulamayacaktır."


- Son Bakışta Aşk



102. "Unutma ki açgözlü bir kumarbazdır Zaman,
Her elde aldatmadan kazanır, bu bir yasa!"


- Son Bakışta Aşk



103. "Attığım her adım görmeye geldiğim her şeyden daha da uzaklaştırıyordu beni ."


- Hikaye Anlatıcısı



104. "Bir aşkta çoğu insan ebedi yurdunu arar. Ama başkaları, çok azı, ebedi yolculuğu. Bu sonuncular aşkta toprak anayla temasa gelmekten korkan melankoliklerdir. Sıla hasretini onlardan uzak tutacak kişiyi ararlar. O kişiye sadık kalırlar."


- Tek Yön



105. "Eğer uyku, bazılarının ifade ettiği gibi, organizmanın sadece fiziksel bir ihtiyacı değil, bilincin dürtülere ve imgelere yer açmak için sahneyi bilinçaltına bıraktığı bir zorunluluksa, o zaman güney İtalya şehrinde öğle vakti üzerime çöken yorgunluğun söyleyecek daha çok şeyi var."


- Masalcı



106. "Yalnızken aldığımız o en korkunç uyuşturucunun —kendi benliğimizin— sözünü bile etmiyoruz."


- Son Bakışta Aşk



107. "Önemli olan kişinin neye inandığı değil, inandığı şeyin onu ne yaptığıdır."


- Brecht'i Anlamak



108. "Eğer toplum zorunluluk ve açgözlülüğün baskısı altında, doğanın armağanlarını ancak yırtıcı bir hırsla alacak, en yüksek kârla satabilmek uğruna dalından ham meyvayı koparacak, karnını tıka basa doldurmak uğruna her çanağı sıyıracak kadar soysuzlaştıysa, o zaman dünya yoksullaşacak, toprak kötü hasat verecektir."


- Son Bakışta Aşk



109. ""Her insanda insanlığın bütün halleri vardır.""


- Son Bakışta Aşk



110. "İyi bir nesir üzerinde çalışmanın üç aşaması vardır: yazının bestelendiği bir müziksel, yapıldığı bir mimari ve sonunda, örüldüğü bir dokusal aşama."


- Tek Yön



111. "İnsanlığın kendini yeniden keşfetmesi mümkün değil — Hölderlin, Marx'i okumadıkça..."


- Son Bakışta Aşk



112. ""Önce yiyeceğinizi ve giyeceğinizi ararsanız eğer,
cennetin kapıları önünüzde kendiliğinden açılacaktır.

(Hegel, 1807)."


- Pasajlar



113. "Cinsel tatmin insanı sırrından kurtarır."


- Son Bakışta Aşk



114. "
Üstelik, daha da kaybedeceğe, dipsiz bir uçuruma düşeceğe benziyor. Gazetelere her göz atışımızda, deneyimin daha da gözden düştüğünü, yalnızca dış dünyayı değil, ahlaki dünyayı algılayış biçimimizin de bir gecede, tahayyül edemeyeceğimiz kadar değişmiş olduğunu fark ediyoruz."


- Son Bakışta Aşk



115. ""Siyonizmi politikamın öğesi yapamam, çünkü politika ehveni şer demektir, onda fikir yoktur, yalnızca parti vardır.""


- Son Bakışta Aşk



116. "Yakınlık duyduğumuz biri ölünce, bunu izleyen ayların gelişmeleri içinde öyle bir şey vardır ki, - her ne kadar onunla paylaşmak istesek de- sanki ancak onun uzakta oluşu sayesinde meydana gelebildiğini fark eder gibi oluruz."


- Tek Yön



117. "Rüyamda bir tüfekle canıma kıydığımı gördüm. Tüfek patlayınca uyanmadım, bir süre cenazemin yatışına baktım."


- Tek Yön



118. ""İster doğuya git, ister batıya / En iyisi yuvandır.""


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



119. "Bu ülkeye tıkıştırılmış insanlar artık insan kişiliğinin ana hatlarını seçemiyorlar. Her özgür kişi onlara bir tuhaflık olarak görünüyor."


- Son Bakışta Aşk



120. "Sürekli hareket içerisinde olan kent, donup kalır. Bir yandan cam kadar kırılgan, öte yandan da – anlamı bağlamında- cam kadar saydam olur. (“La forme d’une ville / Charge plus vite, helas! Que le coeur d’un mortel.”) (“Bir kentin biçimi ne yazık ki bir ölümlünün yüreğinden daha çabuk değişir.”)"


- Pasajlar



121. "Uğradığımız yenilgilerle zayıflıklarımız yüzünden nerede başarısız olmuşsak orada kendimizi aşağı görür, utanırız. Oysa güçlü olduğumuz noktalarda aşağıladığımız şey kendi yenilgimizdir, utanç duyduğumuz şey de talihsizliğimiz."


- Parıltılar



122. "Rüyamda bir tüfekle canıma kıydığımı gördüm. Tüfek patlayınca uyanmadım, bir süre cenazemin yatışına baktım."


- Tek Yön



123. ""İster doğuya git, ister batıya / En iyisi yuvandır.""


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



124. "Bu ülkeye tıkıştırılmış insanlar artık insan kişiliğinin ana hatlarını seçemiyorlar. Her özgür kişi onlara bir tuhaflık olarak görünüyor."


- Son Bakışta Aşk



125. "Çağdaşımız insan, daha bir kitap açmayı başaramadan önce, gözleri öyle bir değişken, renkli, çatışan harfler curcunası baskınına uğruyor ki, kitabın eskicil sessizliği içine dalabilme şansı azalmış bulunuyor."


- Tek Yön



126. ""Düşüncelerimin soyut bir felsefe ya da yüce bir ahlaktan çok, pratik bir hayat anlayışına dayandığını görüyorum, bununla birlikte bugüne kadar nasıl düşünmüşsem yine öyle düşünmeye yatkınım.""


- Son Bakışta Aşk



127. ""...Asıl uzak ise, yaklaşılamaz olan'dır...""


- Pasajlar



128. "Zaten bizden öncekilerin içinde yaşadıkları havadan hafif bir esintiyi biz de duyumsamaz mıyız? Kulak verdiğimiz sesler içerisinde, artık susmuş olanların yankısı da yok mudur? Kur yaptığımız kadınların hiçbir zaman tanıymadıkları kız kardeşleri olmamış mıdır? Böyleyse eğer, o zaman geçmiş kuşaklarla bizimkisi arasında gizli bir anlaşma var demektir. O zaman demektir ki, bizler bu dünyada beklenmişiz."


- Pasajlar



129. "Kimse arkasında bir şey bırakmayacak kadar fakir ölmez."


- Masalcı



130. "Daha önce insanların yokluğu sıkıcı idiyse, şimdi özgürleştirici bir yalnızlık sağlıyor gibiydi."


- Masalcı



131. "Uyku bedensel gevşemenin doruğuysa eğer, can sıkıntısı zihinsel gevşemenin doruğudur. Deneyim yumurtası üstünde kuluçkaya yatan bir hayal kuşudur can sıkıntısı."


- Son Bakışta Aşk



132. "Eleştiri, doğru mesafede durma işidir."


- Son Bakışta Aşk



133. "Aç için yemek yemek ya da susamış için içmek neyse, bir resme doyamayan bakış için de fotoğraf odur."


- Son Bakışta Aşk



134. "Hepiniz
kitapsız kalınca sudan
çıkmış balığa dönen
veya onları elde etmek
için suç işlemeyi göze
alan insanları
duymuşsunuzdur."


- Kitaplığımı Yerleştirirken



135. "Düşünün karanlığı ve acı soğuğu
Feryatların yankılandığı bu vadide

-Brecht, Üç Kuruşluk Opera"


- Son Bakışta Aşk



136. "Bazı uçlar hiçbir zaman birleşemeyecek."


- Son Bakışta Aşk



137. "Söyleyeceğimiz en önemli şeyi yüksek sesle duyurmayız her zaman. Bize en yakın olanlarla, her zaman sırlarımızı dinlemeye hazır dostlarımızla da paylaşmayabiliriz."


- Son Bakışta Aşk



138. "Kulak verdiğimiz sesler içerisinde, artık susmuş olanların yankısı da yok mudur?"


- Pasajlar



139. "Kulak verdiğimiz seslerde, artık susmuş olanların yankısı yok mudur?"


- Son Bakışta Aşk



140. "“Dolayısıyla hiç bir zaman telafi edemeyeceğimiz bir şey vardır, on beşimizdeyken evden kaçmamış olmak. Sonradan anlarız.”"


- Son Bakışta Aşk



141. "Yüzlerimizdeki kırışıklar, biz evde yokken kapımızı çalmış olan büyük tutkuların, günahların ve sezişlerin kayıtlarıdır."


- Son Bakışta Aşk



142. "Ellerini görür sevgilinin, kendi elleriyle birlikte aynı yerlerdedir, ama onlara dokunmak için hiçbir şey yapamaz."


- Parıltılar



143. "...dostlarının bakışları ressamı aradığında, ressam gitmiş ve resme girmiş oluyordu."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



144. "Bir şey vardır ki, bu yüzden hiçbir zaman telafi edilemez: ana-babasından kaçmayı ihmal etmiş olmak."


- Tek Yön



145. "Bazı uçlar hiçbir zaman birleşemeyecek."


- Son Bakışta Aşk



146. "Habent sua fata libelli.* -
"


- Kitaplığımı Yerleştirirken



147. "İlk savaş gününün akşamı gelip çattığında, Paris’in çeşitli bölgelerinde birbirinden bağımsız olarak, kulelerdeki saatlere nişan alındığı görüldü. Kehanet gücünü belki de uyağa borçlu olan bir görgü tanığı, o sıralarda şunları yazmıştı:
(Kim inanırdı! Derler ki, zamana karşı öfkeli
Yeni Yaşua’lar gelip dikildi her kulenin dibinde
Ve asıldılar akrebe yelkovana saat dursun diye.)"


- Pasajlar



148. "Tıpkı çiçeklerin başlarını güneşe çevirmeleri gibi, geçmiş de, gizli bir güneşe yönelimin etkisiyle, tarihin göklerinde bugün yükselmekte olan güneşe dönmek çabasındadır. Tarihsel maddeci, değişimlerin bu en göze çarpmayanını anlamak zorundadır."


- Pasajlar



149. "Unuttuğumuz şeylere bir daha olduğu gibi sahip çıkmak hiçbir zaman elimizde değil. Yeniden sahiplenmenin yarattığı şok insanı öylesine çökertiyor ki duyduğumuz özlemi kavrayabilmekten o an vazgeçmek zorunda kalıyoruz."


- Parıltılar



150. "Başka deyişle, mutluluk tasarımı içerisinde, kaçınılmaz olarak, bir tür ilahi kurtuluşun titreşimleri vardır. Tarihin konu edindiği, geçmişe ilişkin tasarım için de bu, böyledir. Geçmiş, kendisini kurtuluşa yönelten gizli bir dizini de beraberinde taşır."


- Pasajlar



151. "Âşık, sevdiği kadının yalnızca "kusurlar"ına, kapris ya da zaaflarına bağlı değildir. Yüzdeki kırışıklar, lekeler, giyiminin paspallığı, yürüyüşünün aksaklığı onu herhangi bir güzellikten daha kalıcı, daha amansız bir şekilde sevgiliye bağlar."


- Son Bakışta Aşk



152. ""Çözülen" ne? Hayatımızın bütün soruları, biz yaşadıkça arkamızda bıraktıklarımızı görmemizi engelleyen bir çalı yığını gibi değil mi? Bu yığını kaldırmak bir yana, seyreltmek bile aklımıza gelmiyor. Onu arkada bırakıp ilerliyoruz. Gerçi belli bir uzaklıktan görülebiliyor ama bir gölge, giderek iç içe geçen bir bilmece gibi, belli belirsiz."


- Son Bakışta Aşk



153. "Birbirini seven iki insan her şeyden çok adlarına bağlılık duyar."


- Tek Yön



154. "“Önemli olan, neye inandığınız değil inandıklarınızın sizi ne yaptığıdır.”"


- Brecht'i Anlamak



155. "...kelimeyi bozuyor idiysem, bu, hayatta tutunabilmek için yapmam gereken bir şeydi."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



156. ""Işık yalnızca akıl değil hakikat, hakikatin gölgesini değil kendisini vadeder.''"


- Son Bakışta Aşk



157. "Bir halk deyişi vardır, rüyaların ertesi sabah aç açına anlatılmaması gerektiği yolunda. Uyanan kişi o sırada henüz gerçekten rüyanın çekim alanı içinde tutuklu gibidir. Çünkü yıkanma vücudunun sadece yüzeyini ve gözle görülür hareket işlevlerini çekip ışığa getirir, oysa daha derin tabakalar sabah temizliği süresince bile rüyanın kurşuni alacasında kalmak için direnir, hatta uyanık geçen ilk saatin yalnızlığında iyice yerlerine yerleşir. Gün ile dokunuşmaktan dolayı, ister kendi iç toplanışı için olsun, kaçınan kişi yemek istemez, kahvaltıya yüz vermez. Böylece, gece dünyasıyla gündüz dünyasının birbirinden kopmasını önler. Haklılığı sadece, duada değilse, rüyanın yanarak yoğun bir sabah çalışmasına dönüşmesinde görülebilecek bir özendir bu, bir yandan da hayatın ritimlerinin kaynaşmasına yol açar."


- Tek Yön



158. "''Önemli olan kişinin neye inandığı değil, inandığı şeyin onu ne yaptığıdır.”"


- Brecht'i Anlamak



159. ""Işık yalnızca akıl değil hakikat, hakikatin gölgesini değil kendisini vadeder.''"


- Son Bakışta Aşk



160. "Veda edenin sevilmesi ne kadar daha kolaydır! Çünkü uzaklaşan kişi için, gemiden ya da trenin penceresinden sallanan o varla yok arası bez parçasının beslediği alev daha saftır. Uzaklık, gözden kaybolmakta olanın içine bir boya gibi işler ve onu munis bir kora çevirir."


- Tek Yön



161. "Hiçbir kültür ürünü yoktur ki, aynı zamanda bir barbarlık belgesi olmasın. Ve kültür ürününün kendisi gibi, elden ele aktarılma süreci de nasibini alır bu barbarlıktan."


- Son Bakışta Aşk



162. "“Hep aynı dünya, yine de sabrediyoruz.”"


- Esrar Üzerine



163. "O dev toplumsal hayat dü­zeneği için görüşler makineler için yağ neyse odur; insan bir türbinin başına geçip üstüne makine yağı boca etmez, azıcık yağ püskürtür, nerede olduğunu bildiği gizli oyuklara ve aralıklara."


- Tek Yön



164. "Seven kişi sevilenin sadece kusurlarına, bir kadının sadece garipliklerine ve zayıflıklarına bağlılık duy­maz, onu, kadının yüzündeki kırışıklarla benler; ep­rimiş elbiselerle çarpık bir yürüyüş bütün güzellik­lerden daha sürekli ve daha acımasızca bağlar. Her­kes çoktan geçirmiştir bu tecrübeyi. Peki niçin? Du­yumun yerinin kafada olmadığını, bir pencereyi, bir bulutu, bir ağacı beynimizde değil, daha çok onları gördüğümüz yerde algıladığımızı ileri süren öğreti doğruysa, sevgiliye bakarken de öyle, kendi dışımız­da oluruz. Ama bu sefer eziyet veren bir gerilim ve hayranlık içinde. Duyum gözleri kamaşmış biçimde, bir kuş sürüsü gibi, kadının yaydığı ışık içinde uçu­şup durur. Nasıl kuşlar ağacın gizleyen yaprakları arasında korunak ararsa, duyumlar da gölgeli kırışık­lara, hoş bir eda taşımayan el-kol hareketlerine ve se­vilen gövdenin göze çarpmayan kusurlarına sığınır, sinip gizlendikleri o yerlerde güven bulurlar. Ve ge­çip gidenlerden hiçbiri hayranın aşk ateşinin tam da buralarda, kusurlu köşelerde, kınanacak yerlerde yu­valandığının farkına bile varmaz."


- Tek Yön



165. "İnsan nasıl, birinin oturduğu meskenden ve yaşadığı semtten onun tabiatı ve mizacı üzerine bir tasavvura varırsa, [...]"


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



166. "Büyük yazarlar tamamlanmış yapıtlardansa ömür boyu üzerinde uğraşmaya devam ettikleri fragmanların yükünü daha çok hissederler."


- Son Bakışta Aşk



167. "Son eldiven sonbaharımı kaybettim.
Onu aramadan üç gün önce bulmaya gittim.
Dikizlemeye gelmiştim, oradan baktım.
Bir adamın üstünde üç sandalye oturuyordu.
Hemen iyi günümü çıkardım ve şöyle dedim:
Şapka, Baylar."


- Hikaye Anlatıcısı



168. "Görüntüyü barındıran saatler
Rüyanın binasında eriyip gitti"


- Tek Yön



169. "Tür olarak insanlar gerçi onbinyıllardan beri gelişimlerinin sonunda bulunuyorlar; ama tür olarak insanlık gelişiminin henüz başında."


- Tek Yön



170. "Söz düşünceyi fetheder, oysa yazı egemenliğine alır."


- Tek Yön



171. ""kulak verdiğimiz sesler içerisinde, artık susmuş olanların yankısı da yok mudur?""


- Pasajlar



172. ""Her insanda insanlığın bütün halleri vardır.""


- Son Bakışta Aşk



173. ""Şeyler dünyasında yıkıntılar neyse, fikirler dünyasında da alegoriler odur.""


- Son Bakışta Aşk



174. "“Yoksulluk kimseyi lekelemez.” Pek iyi, pek hoş. Ama onlar lekeliyor yoksulu. Lekeliyorlar, sonra da bu küçük özdeyişle avutuyorlar..”"


- Son Bakışta Aşk



175. "GERİ DÖN! HERŞEY AFFEDİLDİ!"


- Son Bakışta Aşk



176. "Tayfaların karaya çıktığı enderdir; açık denizde görev insana pazar tatili gibi gelir, gece gündüz yükleme-boşaltma yapılan limanlardaki işle karşılaştırıldığında. Sonra, bir iş kafilesine birkaç"


- Tek Yön



177. "İnsan nasıl, birinin oturduğu meskenden ve yaşadığı semtten onun tabiatı ve mizacı üzerine bir tasavvura varırsa, [...]"


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



178. ""Şeyler dünyasında yıkıntılar neyse, fikirler dünyasında da alegoriler odur.""


- Son Bakışta Aşk



179. "“O kadar iyiydi ki hiç kimseyi, bir hayvanı bile incitemezdi. Canlılara acıdığı için, ne et ne de balık yerdi. Bazen babam ona bu yüzden çıkışır, o ise şöyle cevap verirdi: ‘Bu hayvancıkları kendi ellerimle yetiştirdim, onlar benim evlatlarım sayılır, kendi evlatlarımı yiyemem değil mi?’ Komşusunun evinde de et yemezdi. ‘Onları canlıyken gördüm,’ derdi, ‘onlar benim tanıdıklarım, tanıdıklarımı yiyemem, değil mi?’”"


- Son Bakışta Aşk



180. "Eğer kişi âşıksa ya da bir başkasıyla yoğun bir şekilde ilgiliyse, hemen her kitapta onun portresi karşısına çıkacaktır."


- Son Bakışta Aşk



181. "Daha ben boyaları resmin üstüne aktarmadan, onlar beni bürüyüp gizlerdi. Paletin üzerinde ıslak ıslak birbirlerine karışırlarken, onlan sanki eriyip dağılan bulutlarmışçasına, ihtimamla fırçama alırdım."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



182. "Bu kötü dünyayı terkedecek olan ümitsizlere son ümidin ışığıyla göz kırpardı."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



183. ""İlerlemeye inanmak ilerlemenin hâlihazırda gerçekleştiğine inanmakla aynı şey değildir. İnanç bu değil.""


- Kafka Üzerine



184. "Her yaşta, dilsizliğe derin bir eğilim vardır; üstelik bu, başkalarıyla iletişim kuramamaktan ya da iletişim isteksizliğinden kat kat fazla bir şeydir. Yas tutan, kendisinin bilinemez olan tarafından tepeden tırnağa bilindiğini hisseder."


- Son Bakışta Aşk



185. "Dilenciye bütün dinler büyük saygı göstermiştir. Çünkü dilenci nesnel ve sıradan olduğu kadar kutsal ve hayat verici bir iş olagelmiş olan sadaka verme konusunda gerek zihin, gerekse düşüncenin temellerinin; gerek sonuçların, gerekse ilkelerin, acıklı biçimde yetersiz kaldığını göstermektedir."


- Tek Yön



186. "Bütün insanları besleyen Tanrı'dır, yetersiz besleyen ise devlet."


- Tek Yön



187. "Gün, her sabah temiz bir gömlek gibi serili durmaktadır yatağımızın üstünde."


- Tek Yön



188. ""Herşeyden önce hakikat ve sadakat evladım.”"


- Son Bakışta Aşk



189. "Düşünün karanlığı ve acı soğuğu
Feryatların yankılandığı bu vadide"


- Son Bakışta Aşk



190. "Geçmiş ancak bir daha görünmemek üzere kendini gösterdiği an , birden parlayıp aydınlanıveren bir resim olarak yakalanabilir."


- Son Bakışta Aşk



191. "“Kapitalizm, bir doğa görüngüsüydü, onunla birlikte Avrupa’ya, mistik güçlerin yeniden etkinlik kazanmasını da içeren, düşlerle dolu bir uyku geldi.”"


- Pasajlar



192. ""İşçinin kaderi tüm toplumun kaderidir.""


- Son Bakışta Aşk



193. "Hazırım kanat çırpmaya
"Dönsem," derim, "dönsem geriye"
Bir an daha kalırsam burada
Korkarım hiç dönemem diye.

Gerhard Scholem, "Meleğin Selamı"


- Son Bakışta Aşk



194. "Daha derinlere bakanlar, varlıklarını sahte eylemlerin çöplüğü olarak gördüler."


- Walter Benjamin Kitabı



195. "“O kadar iyiydi ki hiç kimseyi, bir hayvanı bile incitemezdi. Canlılara acıdığı için, ne et ne de balık yerdi. Bazen babam ona bu yüzden çıkışır, o ise şöyle cevap verirdi: ‘Bu hayvancıkları kendi ellerimle yetiştirdim, onlar benim evlatlarım sayılır, kendi evlatlarımı yiyemem değil mi?’ Komşusunun evinde de et yemezdi. ‘Onları canlıyken gördüm,’ derdi, ‘onlar benim tanıdıklarım, tanıdıklarımı yiyemem, değil mi?’”"


- Son Bakışta Aşk



196. "Eğer kişi âşıksa ya da bir başkasıyla yoğun bir şekilde ilgiliyse, hemen her kitapta onun portresi karşısına çıkacaktır."


- Son Bakışta Aşk



197. "Daha ben boyaları resmin üstüne aktarmadan, onlar beni bürüyüp gizlerdi. Paletin üzerinde ıslak ıslak birbirlerine karışırlarken, onlan sanki eriyip dağılan bulutlarmışçasına, ihtimamla fırçama alırdım."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



198. ""İşçinin kaderi tüm toplumun kaderidir.""


- Son Bakışta Aşk



199. "Hazırım kanat çırpmaya
"Dönsem," derim, "dönsem geriye"
Bir an daha kalırsam burada
Korkarım hiç dönemem diye.

Gerhard Scholem, "Meleğin Selamı"


- Son Bakışta Aşk



200. "Evrenin güçleriyle yeni, hiç görülmemiş bir evlilik denemesi olmuştur bu savaş. İnsan kitleleri, gazlar, elektrik güçleri orta yere atılmış, yüksek frekanslı akımlar araziyi boydan boya katetmiş, gökyüzünde yeni yıldızlar parlamış, hava ve deniz dibi pervane sesleriyle inlemiş, her yerde toprak ananın bağrına kurban çukurları kazılmıştır."


- Tek Yön



201. "Bir köyün, bir şehrin arazideki ilk görünüşünü öylesine biricik, öylesine tekrarlanmaz kılan şey, bu görüntüde uzağın en sıkı-fıkı bir bağlılık içinde yakın ile birlikte titreşmesidir. Alışkanlık henüz yapacağını yapmış değildir."


- Tek Yön



202. "Bir suçlunun öldürülmesi ahlaki olabilir — öldürmenin meşrulaştırılması asla!"


- Son Bakışta Aşk



203. "Vakti geçmeden, aslında birer bulut olan kelimelere bürünüp kılık değiştirmeyi öğrendim."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



204. "Bu yanlış anlama benim gözümde dünyanın görünümünü değiştirdi."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



205. "Kitap peşinde koşarken
o kadar çok şehir bana
kendini açtı ki!"


- Kitaplığımı Yerleştirirken



206. "Sınıf mücadelesi tasavvuru insanı yanıltabilir. Söz konusu olan, "Kim kazanacak, kim kaybedecek?" sorusunun cevabını verileceği bir kuvvet denemesi, bittikten sonra galibin iyi, mağlubunsa kötü yaşayacağı bir boğuşma değildir. Böyle düşünmek olguların üstünü romantizmle örtmek demektir. Çünkü burjuvazi, mücadelede kazanabilir ya da yenilebilir, gelişme sürecinde ölümcül yüzlerini gösterecek olan iç çelişkileri yüzünden yıkılmaya mahkum kalacaktır. Soru sadece, kendi kendine mi, yoksa proletarya eliyle mi yıkılacağıdır. Üç bin yıllık bir kültür gelişmesinin devamı ya da bitişi bu sorunun cevabıyla belirlenecektir."


- Tek Yön



207. "Bu ülkenin sınırları içine tıkıştırılmış insanlar insan bireyinin ana hatlarını gözden kaybettiler. Gözlerine her serbest insan bir garabet olarak görünüyor."


- Tek Yön



208. "Nesneler, bakışa nasıl da direniyor."


- Esrar Üzerine



209. "Kendini terk edilmiş hisseden biri eline bir kitap alıyor ve birden içi
sızlayarak açmak istediği sayfanın zaten açılmış olduğunu görüyor;
sayfanın bile ona ihtiyacı yok."


- Son Bakışta Aşk



210. "Mutlu olmak demek ürküntü duymadan kendinin farkına varabilmektir."


- Tek Yön



211. "Mutlu olmak demek ürküntü duymadan kendinin farkına varabilmektir."


- Tek Yön



212. "Evrenin güçleriyle yeni, hiç görülmemiş bir evlilik denemesi olmuştur bu savaş. İnsan kitleleri, gazlar, elektrik güçleri orta yere atılmış, yüksek frekanslı akımlar araziyi boydan boya katetmiş, gökyüzünde yeni yıldızlar parlamış, hava ve deniz dibi pervane sesleriyle inlemiş, her yerde toprak ananın bağrına kurban çukurları kazılmıştır."


- Tek Yön



213. "Bir köyün, bir şehrin arazideki ilk görünüşünü öylesine biricik, öylesine tekrarlanmaz kılan şey, bu görüntüde uzağın en sıkı-fıkı bir bağlılık içinde yakın ile birlikte titreşmesidir. Alışkanlık henüz yapacağını yapmış değildir."


- Tek Yön



214. "Bir suçlunun öldürülmesi ahlaki olabilir — öldürmenin meşrulaştırılması asla!"


- Son Bakışta Aşk



215. "Vakti geçmeden, aslında birer bulut olan kelimelere bürünüp kılık değiştirmeyi öğrendim."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



216. "Bu yanlış anlama benim gözümde dünyanın görünümünü değiştirdi."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



217. "Kitap peşinde koşarken
o kadar çok şehir bana
kendini açtı ki!"


- Kitaplığımı Yerleştirirken



218. "Bu ülkenin sınırları içine tıkıştırılmış insanlar insan bireyinin ana hatlarını gözden kaybettiler. Gözlerine her serbest insan bir garabet olarak görünüyor."


- Tek Yön



219. "Mutlu olmak demek ürküntü duymadan kendinin farkına varabilmektir."


- Tek Yön



220. ""Akşam ne kadar ilerlerse, misafirler o kadar güzelleşir.""


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



221. "Burada bir madde dünyasının içine kapanmış çocuk. Karşısında ürkütücü biçimde belirginleşiyor bu dünya, dilini yutmuş bir halde yanına yaklaşıyor."


- Tek Yön



222. "İnsan çocukken, barfiksten atlayan biri gibi, kendi şans tekerleğini çevirir; er ya da geç büyük ikramiye düşecektir bu tekerleğin içinden. Çünkü sadece, daha on beşimizde ne biliyor ya da geliştiriyor idiysek, günün birinde çekiciliğimizi o oluşturacaktır."


- Tek Yön



223. "Şu günlerde kimse "elinden gelen"e güvenmemeli. Güçlülük irticalde."


- Tek Yön



224. "İstiyorsan, yapıp bitirdiğin işten başkalarına söz et, ama çalışma sürdükçe bir yerlerini okuma. Bu yoldan kazanacağın her hoşnutluk çalışma hızını kesecektir. Bu düzene uyulursa zamanla artacak olan kendini anlatma isteği gittikçe, çalışmanın ta mamlanmasına yarayan ek bir itici güç olacaktır."


- Tek Yön



225. "Çiçeklerin yüzlerini güneşe dönmesi gibi, geçmiş de gizemli bir güneş tutkusunun verdiği şevkle, tarihin ufkunda yükselen güneşe uzanmak için çabalar."


- Son Bakışta Aşk



226. "Adalete açılan kapı öğrenmektir. Ancak Kafka bu öğrenmeye geleneksel olarak Tevrat'ı öğrenmeye atfedilen vaatleri dahil etmeye cüret etmez. Asistanları ibadethanelerini yitirmiş zangoçlardır; öğrencileri kutsal kitaplarını kaybetmiş çocuklardır. Artık onlara "hür, bahtiyar yolculukların da" destek olacak hiçbir şey yoktur."


- Kafka Üzerine



227. "Burada bir madde dünyasının içine kapanmış çocuk. Karşısında ürkütücü biçimde belirginleşiyor bu dünya, dilini yutmuş bir halde yanına yaklaşıyor."


- Tek Yön



228. "İnsan çocukken, barfiksten atlayan biri gibi, kendi şans tekerleğini çevirir; er ya da geç büyük ikramiye düşecektir bu tekerleğin içinden. Çünkü sadece, daha on beşimizde ne biliyor ya da geliştiriyor idiysek, günün birinde çekiciliğimizi o oluşturacaktır."


- Tek Yön



229. "Şu günlerde kimse "elinden gelen"e güvenmemeli. Güçlülük irticalde."


- Tek Yön



230. "İstiyorsan, yapıp bitirdiğin işten başkalarına söz et, ama çalışma sürdükçe bir yerlerini okuma. Bu yoldan kazanacağın her hoşnutluk çalışma hızını kesecektir. Bu düzene uyulursa zamanla artacak olan kendini anlatma isteği gittikçe, çalışmanın ta mamlanmasına yarayan ek bir itici güç olacaktır."


- Tek Yön



231. "Bir aşkta çoğu insan ebedi yurdunu arar. Ama başkaları, çok azı, ebedi yolculuğu."


- Tek Yön



232. "Montaigne, hakikatin anahtarının insanın kendisinde olduğuna inanıyordu. Hakikate ulaşmak için, insanın dönüp kendisine bakması yeterliydi: "Herkesin gözü dışarıdadır, ben gözümü içime çevirir, içimde gezdiririm. Herkes önüne bakar, ben içime bakarım: Benim işim gücüm kendimledir. Hep kendimi seyreder, kendimi yoklar, kendimi tadarım.""


- Son Bakışta Aşk



233. "Koleksiyoncunun büyülü yanı, benim eski zaman imgesi dediğim şey,"


- Kitaplığımı Yerleştirirken



234. "Benzerlikleri keşfetme yeteneği zaten o eski, benzeme ve benzer davranma zorunun zayıf bir kalıntısından başka bir şey değildir."


- Bin Dokuz Yüzlerin Başında Berlin'de Çocukluk



235. "Kameraman ile ressamın karşılıklı konumları nedir? Bu soruyu yanıtlayabilmek için, temelini cerrahi alanından bildiğimiz operatör kavramında bulan bir yardımcı kurguya başvuracağız. Cerrah, karşı kutbunda büyücünün yer aldığı bir kutbu simgeler."


- Pasajlar



236. "Dünyanın her yerinde sürekli aynı dram, aynı dar sahne üstünde aynı dekorlar, kendi büyüklüğünün sarhoşIuğu içerisinde başı dönmüş, köpürüp duran bir insanlık..."


- Pasajlar



237. "Bakış insanın eğilişidir."


- Tek Yön



238. "kulak verdiğimiz sesler içerisinde, artık susmuş olanların yankısı da yok mudur?"


- Pasajlar



239. "Sanki insan bir tiyatroda tutsak edilmiş, beğensin beğenmesin oyunu izlemek zorunda ve oyunu hiç durmadan, ister istemez düşünce ve sözünün konusu haline getirmeye mahkûm."


- Son Bakışta Aşk



240. "Geçmişin gerçek yüzü hızla kayıp gider. Geçmiş, ancak göze göründüğü o an, bir daha asla geri gelmemek üzere, bir an için parıldadığında, bir görüntü olarak yakalanabilir."


- Pasajlar



241. "Kültür alanında hiçbir belge yoktur ki, aynı zamanda bir barbarlı belgesi niteliği taşımasın. Böyle bir belge nasıl barbarlıktan arınmış değilse, belgenin kuşaktan kuşağa geçişini sağlayan gelenek süreci de barbarlıktan uzak sayılmaz. Bundan ötürü, tarihsel maddesi, sözü edilen gelenekten olabildiğince uzaklaşır. “Tarihin tüylerini tersine fırçalamayı”, kendisi için görev sayar."


- Pasajlar



242. "Kulak verdiğimiz sesler içersinde, artık susmuş olanların yankısı da yok mudur?"


- Pasajlar



243. "Beden ve imge dünyası tüm devrimci gerilimleri kolektif bir bedensel uyarıya, kolektifin tüm bedensel uyarılarını da devrimci bir boşalmaya dönüştürmek üzere teknik içinde birbirine sımsıkı kenetlendiğinde, işte yalnızca o zaman gerçeklik Komünist Manifesto'da istenen ölçüde kendini aşmış olacak."


- Son Bakışta Aşk



244. "Burjuva partilerinin programı nedir ki? Ağzına kadar teşbihlerle dolu kötü bir bahar şiiri."


- Son Bakışta Aşk



245. "Mutlu olmak, korku duymaksızın kendi kendinin farkına varabilmektir."


- Son Bakışta Aşk



246. "Yazdıklarınız okuru hiç etkilemiyor; en ufak bir cazibeniz yok.."


- Son Bakışta Aşk



247. "İmge, durmanın diyalektiğidir."


- Brecht'i Anlamak



248. "Bir aşkta çoğu insan ebedi yurdunu arar. Ama başkaları, çok azı, ebedi yolculuğu."


- Tek Yön



249. "Montaigne, hakikatin anahtarının insanın kendisinde olduğuna inanıyordu. Hakikate ulaşmak için, insanın dönüp kendisine bakması yeterliydi: "Herkesin gözü dışarıdadır, ben gözümü içime çevirir, içimde gezdiririm. Herkes önüne bakar, ben içime bakarım: Benim işim gücüm kendimledir. Hep kendimi seyreder, kendimi yoklar, kendimi tadarım.""


- Son Bakışta Aşk



250. "Koleksiyoncunun büyülü yanı, benim eski zaman imgesi dediğim şey,"


- Kitaplığımı Yerleştirirken

Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: