Vurun Kahpeye Kitap Bilgileri
Yazar: Halide Edib Adıvar
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 7 dk.
Sayfa Sayısı: 216
Basım Tarihi: Nisan 2019
İlk Yayın Tarihi: 1926
Yayınevi: Can Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750721670
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Vurun Kahpeye Kitap Tanıtımı
“Sabah ezanı okunurken, Aliye’nin yanında dalmış olanların üçü de uyandılar. Aliye hâlâ dalgın, hâlâ geçen korkunç saatlerin damarlarında tutuşturduğu humma; sarı, hasta yüzünde kızıl dalgalarla dolaşıyordu. Üçü de gözlerini açınca Aliye’nin yanına gittiler, sevgili yüzüne baktılar. Kurumuş dudakları mütemadiyen kımıldanıyor, mütemadiyen siyah kirpiklerinin ipekten birer saçak gibi tamamladığı çürümüş gözkapakları titriyordu...”
Yetmişi aşkın yıl sonra Vurun Kahpeye, toplumların yükselişinde ve sancısında “eğitim”in önemini vurgulamasıyla yine gündemde. Eğitime kavuşamamış kişilerin gitgide vatan hainliğine, nihayet insan düşmanlığına yol alabileceklerini, bu tehlikeyi söylüyor.
-SELİM İLERİ
Kaleme aldığı her metinle yeniden tartışılan Halide Edib’in bütün eserleri, gözden geçirilmiş baskılarıyla Can Yayınları’nda.
Vurun Kahpeye Kitaptan Alıntılar
1. "“İnsanın en nafiz silahı, samimiyet ve zekadır..!“"
2. ""İnsanların en etkili silahı,içtenlik ve zekâdır.""
3. "'Dünya ne garip, ne garip bir şeydi. Bazan adam, yirmi üç yaşında birdenbire ne kadar ihtiyar, ne kadar bütün dünyayı kavrayan bir tecrübeye sahip oluyordu.'"
4. "“Namus kadının yüzünü açıp açmamasında değildir..! Din de peçe demek değildir…”"
5. "Hayat çok zor, çok zor olmuştu."
6. "
."
7. "Zavallı küçük kız bilmiyordu ki, aynı kudretle birbirine bağlı olan büyük aşkların hepsi masallardadır."
8. "Sevmek meşakkatti."
9. "Sevmek meşakkatti."
10. "Senin için ey bayrağımız
."
11. ""... namus kadının yüzünü açıp açmamasında değildir. Din de peçe demek değildir. Öyle kapalı kadınlar vardır ki kapı arasından her türlü rezaleti yaparlar.""
12. "İnsanların en sözü geçer silahı
samimiyet ve zekadır"
13. "Tanrım! Sen nefes almamızı bile bize kendi lütufları diye gösteren zalimlerden bizi biran önce kurtar!"
14. "Türkler genellikle garip ve duygularını açığa vurmayan adamlardı."
15. ""Namus kadının yüzünü açıp açmamasına değildir. Din de peçe demek değildir. Öyle kapalı kadınlar vardır ki kapı arasından her türlü rezaleti yaparlar.""
Vurun Kahpeye Kitap İncelemeleri
Milli Mücadele döneminde mücadelecilerin yanı sıra iş birlikçiler de vardı. Bu iş birlikçiler Yunan'a bilgi sızdırırlar, Mustafa Kemal Paşa'yı kötülerler, bilime, eğitime ve her anlamda ilericiliğe karşı çevrelerindekilere yalan yanlış şeyler söylerlerdi. Halide Edib Adıvar o dönemi bizzat yaşan bir kadın olarak, idealist Aliye öğretmenin bu topraklardaki bir köyde bağnaz, yobaz ve iş birlikçi köylülerle geçirdiği günleri anlatıyor. Bu köylülerin ileri gelenleri Aliye’yi kahpe, başının açık olması sebebiyle din düşmanı ilan ediyor ve diğer köylülerin de Aliye’ye karşı cephe almasını sağlıyorlar.
Romanda Hacı Fettah Efendi üzerinden dinci ahlaksızlığını da görüyoruz. Ahalinin nasıl cahil olup galeyana geldiğini okuyoruz. Kitap bittiğinde aslında İstiklal Mahkemeleri’nin o dönemde ne kadar gerekli olduğunu anlıyoruz. Kitabı okuyanlar günümüzde de benzer karakterlerin çok sayıda mevcut olduğunu görecekler. Dini kullanarak, insanları çıkarları için yönlendirenler dün vardılar, bugün varlar ve ne yazık ki yarın da olacaklar.
Son cümle olarak hepimizin düşünmesi gereken bir şey yazacağım. Günümüzde Anadolu'nun en eğitime muhtaç yerlerine tayin olan öğretmenlerin oralardan kaçmak için türlü mazeretler bulmalarını da üzerine düşünülmesi olarak görüyorum.
Halide Edib öğretmen, siyasetçi, yazar kimliğinin dışında; milli mücadeleye yazılarıyla, mitingleriyle ve cephede çavuş olarak destek vermiş bir kişidir.
Ve bence bu romana Halide Edib kendinden izler katmıştır. Çünkü romanın kahramanı Aliye de kendisi gibi bir öğretmendir. Aliye, Anadolu'ya öğretmen olarak gelmiş, kendisi gibi(Halide Edib) milli mücadeleye ve kuvay-ı milliyeye destek vermiştir. Halide Edib'in verdiği mitinglerle halkı milli mücadeleye çağırdı gibi; Aliye öğretmen de çocuklara marşlar öğretmiş ve kasabanın kurtulacağına inanmış ve o gün için bayraklar diktirmiştir.
Romanın geçtiği yer ve zaman kesin olarak belirtilmese de Yunan ordusunun Anadolu'yu işgal ettiği yılları ve işgale uğramış olan bir geri konu edinmiştir. Kitabın olay örgüsü hakkında bilgi vermek istemiyorum ama okurken dikkat edilmesi gereken en önemli husus; biz bu vatan topraklarını kurtarırken düşman ordusundan daha çok kendi içimizdeki düşmanlarla uğraşmışız. Bunlar ordumuza destek vermeyen, sırf kendi çıkarlarını korumak için düşman ile birlik olan kişilerdir. Yine kendi çıkarlarını korumak için Allah'ın gönderdiği dini değil de; şeriat adı altında kendi din kurallarını koyan, halkın dini duygularını istismar eden ve din adı altında her türlü yobazlığı-bağnazlığı yapan "sözde din adamları"dır. Ne yazık ki bu kişiler, düşman ordusunun bize veremediği zararı vermişlerdir.
Bu vatanın ne şartlar altında kurtulduğunu, nelerin feda edildiğini anlamak için okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Etkileyici bir dil ile yazılmış ve cehaletin ne kadar acı sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne seren bir roman. Kimilerine göre din karşıtı bir yazarlık sergilediği söylenmiş Halide Edib Adıvar’a. Yazarın inancını, dine bakışını bilmem ama bildiğim bir şey var ki, bir din gerçekten öğrenilememişse, din adına insanların nasıl yobazlaştığını, yobazlaşabileceğini yazar çok iyi anlatmış. Bu kitapta ve gerçekte de sorun dinin kendisinde değil, cahil, eğitilmemiş bir güruhun yobazlığıdır. Toplumsal olaylarda aynı zamanda cehaletin etkisiyle insanların ne kadar kolay provoke edilebildikleri ve edilebileceklerini romanın geçtiği tarihte geçerliğini koruduğu kadar, şimdiki zamanda belki de gelecek zamanda da bu gerçeğin değişmeyeceği düşüncesinde kaldım. Romanda başkarakter Aliye cesur, çağdaş, mert, çalışkan, güçlü vb. sıfatları alabilecek bir Türk kadınını ve Türk öğretmenini ifade ederken, öğretmenlik mesleğinin bir zamanlar toplum için ne derece önemli bir enstrüman olduğunu, şimdilerde ise sıradan bir meslek halini aldığını bir öğretmen olarak üzülerek ifade etmek zorundayım. Kurtuluş savaşı zamanında yaşananları aşağı yukarı benzer şekilde farklı hikâye altında okuma fırsatı bulurken, bende en çok iz bırakan genelde hep cehalet olmuştur. Okumadıysanız kesinlikle okumalısınız, tavsiye ederim.
Mili mücadele döneminin en usta kalemidir, Halide Edip. Vurun Kahpeye adlı eserinde öğretmen olan Aliye' nin İstanbul'dan, küçük bir Ege kasabasına gittiğinde yaşamış olduğu ve görmüş olduğu muameleleri anlatır.
Okurken aklıma Reşat Nuri Güntekin'in Feride'si geldi. Evet her ikisi de İstanbul'dan gidiyorlar. Yaşadıkları zorluk eş değer, kendilerince. Halide Edip'in Aliye için oluşturmuş olduğu özellikler de romantizm, Feride kadar yok. Daha olduğu gibi haliyle. Aliye olmak çok daha zordu. Din doğru kişilerin öğretisi olamıyorsa propagandası oluyor. Mithat Efendi gibi kişiler mesela. Ah İslam ve Peygamberimiz ne çok hadsiz kişilerin ellerinde kirlendi ve ne kadar da çok yanlış sunuldu insanlara. Milli mücadele döneminde ışık olmak için mücadele edenler varken vatan, toprak, bayrak için mücadele edenler.. bir de "Vurun Kahpeye" diyerek halkı galeyana getirip, insanların içindeki dini kullanmaya çalışan parazit kişiler de vardı ne yazık ki!
Aliye kadar cesur kadınlarımız var mı hala. Bu konuda emin olamıyorum. Onun yapmış olduğu memleketi için, sevdası için, çocukları için, bir öğretmen olarak yapmış olduğu fedakarlıklar... Ölüme gitmek, vatanı için.. ne çok isimsiz kadın kahramanlar ve şehidelerimiz var değil mi? Her şey gibi çabuk unuttuğumuz, asıl en kocaman, büyük mücadele onlarınkiydi diye düşünüyorum.
Çok keyifli bir kitaptı.
Mutlaka okuyun.
Spoi içerebilir.
Kitabın çoğu yerini sinir olarak okudum. Vatanına bağlı, vatanını her şeyin önüne koyan Öğretmen Aliye geldiği kasabada etraftaki yardım ettiği insanlar tarafından vatan haini olarak ilan ediliyor. Sırf yüzünü peçeyle örtmüyor diye gavur, namussuz ilan ediliyor. Sevdiği adam Tosun, ne güzel de diyor: Namus kadının yüzünü açıp açmaması değildir. Din de peçe demek değildir!
Dinini her fırsatta savunan Hacı Fettah Efendi diye anılan adam, Yunan'ın köpeği olmuş ancak vatanına, dinine bağlı bir kadının namussuz diye adını çıkartıp, sokak ortasında kasaba halkını gazlayarak kadının ölümüne sebep oluyor. Ne çok isterdim, Kuva-yi Milliyeci Tosun ile Öğretmen Aliye'nin tüm zorlukları aşarak mutlu olmalarını. Yaşıyla yaşadıkları hiç adaletli değildi. Kitaptaki tüm karakterlere vardır bir sitemim.
Hocamın proje ödevi olarak incelememi istediği bu kitabı iyi ki de alıp okumuşum. Ortada ne proje kaldı, ne de hoca. Ancak kitabın hissettirdiği duygular hâlâ taptaze.
Aşk kervanı ıssız bir çölden geçer.
İşte mutluluk hayalinin en yükseğini birlikte kurduğu, kısa saatlerde cenneti, cehennemi dudaklarının dokunuşuyla Aliye'nin ruhunda yaşatan, bu harikulade yaratıktı. Bütün sevmek yeteneği, hayatının bütün anlamı bunda toplanıyordu.
Keyifli okumalar.