Umut Kitap Bilgileri
Yazar: Ayşe Kulin
Tahmini Okuma Süresi: 11 sa. 6 dk.
Sayfa Sayısı: 392
Basım Tarihi: 24 Şubat 2020
İlk Yayın Tarihi: 15 Haziran 2016
Yayınevi: Everest Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789752895638
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Umut Kitap Tanıtımı
Osmanlı'nın gözdesi Bosna bir imza ile elden çıkarken,
Kulin ailesi Bosna'dan İstanbul'a göç ediyor, çöken imparatorluğun son maliye nazırı Ahmet Reşat sürgüne gidiyordu.
Sabahat ile Aram'ın aşkı ise tehcir olaylarının acısına yenik düşmeyecekti.
Yeni bir cumhuriyet, yeni bir şehir ve yeni bir yuva kurulurken hayat hep akan bir suydu Sitare, Muhittin ve herkes için...
Savaşlar, yıkımlar, sürgünlerin ardından Umut geliyor. Umut "Hayat Akan Bir Sudur"'da Kulin, Veda ile başladığı Osmanlı ailelerinin yaşamına, bu kez de Cumhuriyetin yeni kurulmakta olduğu sancılı yıllarda tanıklık ediyor. Akıp gitmekte olan günlük hayat derinden değişmekte, bu değişim aşklara, dostluklara, aile ilişkilerine, her şeye yansımaktadır.
Ayşe Kulin, bir kez daha okurlarına ellerinden bırakamayacakları, okuyup bitirdikten sonra anılarına katacakları bir armağan sunuyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Umut Kitaptan Alıntılar
1. "“aşk her şeyden üstündür.”"
2. "𝙷𝚊𝚢𝚊𝚝 𝚊𝚔𝚊𝚗 𝚋𝚒𝚛 𝚜𝚞𝚍𝚞𝚛..."
3. "İnsanlar pek çok şeye katlanabilirler ancak aralarında karşılıklı
"
4. ".
Çünkü umudumu kaybedersem,
hayatı taşıyacak hiç güçüm kalmaz.
."
5. "Ah, ne kadar zordu,
"
6. "+ Aşka inanır mısın büyükanne?
-
"
7. "𝙶𝚎𝚛𝚎𝚔𝚖𝚎𝚍𝚒𝚔ç𝚎 𝚔𝚒𝚖𝚜𝚎𝚢𝚕𝚎 𝚔𝚘𝚗𝚞ş𝚖𝚞𝚢𝚘𝚛 𝚟𝚎 𝚜𝚊𝚍𝚎𝚌𝚎 𝚔𝚒𝚝𝚊𝚙 𝚘𝚔𝚞𝚢𝚘𝚛𝚍𝚞."
8. ".
"..Özledinse niye hiç uğramıyorsun"
."
9. "
her şeyden üstündür."
10. "Umut, yeniden umut! Her yeni can bir umuttu. Her yeni gün bir umuttu."
11. "Beni anlayışsızlığınız mahvediyor"
12. "- Hangi dünyada yaşıyorsun sen ?
- Temiz bir dünyada yaşamaya çalışıyorum .
-
"
13. "𝙲̧𝚘𝚔 𝚏𝚊𝚣𝚕𝚊 𝚊𝚌ı, 𝚔𝚊𝚗, 𝚔𝚒𝚗 𝚟𝚊𝚛𝚍ı 𝙰𝚗𝚊𝚍𝚘𝚕𝚞 𝚝𝚘𝚙𝚛𝚊𝚔𝚕𝚊𝚛ı𝚗𝚍𝚊."
14. "Bu vatanı çok sevin, dağını taşını her şeyden, hatta kendinizden de çok sevin ki kimse gelip elinizden almasın."
15. "𝙰ş𝚔 𝚋𝚒𝚛 𝚐ü𝚗 𝚔𝚊𝚛şı𝚖𝚊 çı𝚔𝚊𝚌𝚊𝚔."
Umut Kitap İncelemeleri
Ahh Sabahat, ahh Sitare!.. Biri sabahın yarattığı güzellik biri gecenin yıldızı...
Ahir ömrümde bir kitabı okurken gözlerimin dolmuşluğu var mıydı hatırlamıyorum. Ülkece hatta dünyaca bulunduğumuz koşullar mı beni derinden etkiledi de gözlerim doldu yoksa kendi içimde bulunduğum durum mu gözlerimin önüne geldi de bu iki karakterde özdeşleştim bilmiyorum. Sabahat gibi neyi beklediğimizi bilmeden bekliyoruz çoğu zaman. Bir de demiş ya: “ Umudumu kaybedersem hayatı taşıyacak gücüm hiç kalmaz.” -Umut belki de kaybettiğimizi fark ettiğimizde bizi en derin buhranlara salan duygu- Şöyle devam ettiriyor Aram’a feryadını: “ Fakat eğer bir gün beklediğimize değecekse biz hala birbirimizi severken, isterken gerçekleşsin o beklediğimiz her ise.” diye işte orada yutkundum. Çoğu zaman benim, senin, bizim sarf ettiğimiz cümleler değil mi bunlar? “Geleceksen ben severken daha ben de bitmemişken gel!” cümleleri dökülmedi mi dilimizden? Hey Hak!.. Bu ne çaresiz bir bekleyiş, bu ne umutsuz bir söylemdir.
Ah Sitare! Sevdasında bencil yüreğinde sağlam Sitare... Bir gecede mi koca yürek, koca kadın oldun. Babanın apansız ölümünde nasıl da büyüdün. Bizim de büyümüşlüklerimiz öyle birden yaşadığımız darbelerle olmuyor mu?
Demem o ki bir devir romanında gerçekten bir devri öğrenmek için değil de o devirde aile içinde neler yaşandığını öğrenmek istiyorsanız en güzel diyemem ama güzel sıfatını yakıştıracağım nehir romanlardandır.
Sevgiyle, sıhhatle kalın ve kimseyi bekletmeyin...
“𝐔𝐌𝐔𝐓” 𝐇𝐚𝐲𝐚𝐭 𝐀𝐤𝐚𝐧 𝐁𝐢𝐫 𝐒𝐮𝐝𝐮𝐫 𝟏𝟗𝟐𝟖-𝟏𝟗𝟒𝟏 4,5/5
“Umut, yeniden umut! Her yeni can bir umuttu. Her yeni gün bir umuttu”
Ayşe Kulin yazarımız. Bu kitabını okuma şansı buldum. Tek kelime ile BAYILDIM. Yazı dili olsun, kullandığı kelimeler, betimlemeleri beni eski İstanbul’u yaşattırdı. Her sayfayı çevirdiğimde nostalji İstanbul’un kokusu burnuma geliyordu. Cızırtılı plak sesleri, dışarıda oynayan çocukların sesleri ile kulaklarımın pası siliniyordu. Keşke kitapların içinde değil de gerçekten yaşıyor olsaydım.
Kurtuluş Savaşından sonraki Anadolu’yu gözler önüne serdi yazarımız. Kendimi orada çalışan işçilerden biri hissettim. O yazılar etkisiyle. Kitapta Atatürk’ün vefatı hakkında bir bölüm vardı. Tüylerim diken diken oldu. Sanki o mühendisin yanında o radyonun başında ağlamıştım. O bölüm en güzelleriydi.
Kitapta tek sıkıntım karakterlere alışamamak.Karakter isimleri eski türkçeden olduğundan ilk başta hepsi karıştı. Bu kitap benim biraz ‘okumama dönemine’ denk gelince daha çok zorlandım karakter konusunda. Fakat daha sonra alıştım.
O sıcak İstanbul’un bir malikanesinde olan olayları okumadan duramadım. Bir taraftan Bosna Osmanlıdan ayrılmasıyla İstanbul’a gelen Kulin ailesi ( evet otobiyografik eser ) diğer taraftan yeni kurulan Cumhuriyetin, Osmanlı kültürüyle çatışan aileyi okumadan duramadım.
dikkat: Kitap tarihi bilgiler ile dolu. Eğer ilginiz varsa okumanızı tavsiye ederim. Bana göre o kadar kafa karıştırıcı değil. Bu kitaba şans vermeyi unutmayın.
Gözümden yaşların aktığı 3. kitap oldu. Baya içselleştirmişim sanırım ben bile şaşırdım.Kitabın konusu cumhuriyet ilanın hemen öncesi ve sonrasındaki dönemi kapsıyor.Genel hatları ile siyasi olayların insanlar üzerindeki etkisi, bence abartıya kaçılmadan aktarılmış. Özellikle insan ilişkilerindeki eskici yenici diyebileceğimiz ayrım sanki bugünü anlatır gibiydi. O zamanki tabularımız halen devam ediyor gördüğüm kadarı ile. Baya içimize işlemiş/işlettirilmiş durumda. Şunu fark ettim okurken, insanlar diğerlerini şöyle böyle yaptı diye ayıplıyor. Kendileri de aynı şeyden ayıplanabiliyor. Hepsi birbirleri üzerinde görünmez bir güçle baskı kuruyor. Herkes birbirini boğuyor. Sorun olan kısım bu boğma işi. En basitinden "kadın çalışırmıymış" ve "ne zaman evleneceksin". kadın erkek ilişkilerini söylemeye gerek yok zaten.
Bir kaç karakterin ülke sevgisi özellikle belirtilmiş. Bunu kendinizde de görebilirsiniz, öyle ballandırılmamış. E burası Türkiye, içinizdeki ateşi söndürecek birileri çok daha önceden sizin üstünüz olmuştur.
Biraz acayip olacak ama yer yer özel kadın erkek ilişkileri anlatılmış. Bi kitapta okuyunca acayibime gitti doğrusu. Şu aralar tvlerde kaslı yakışıklı erkekler ve güzel kızların standart olduğunu düşünürsek az bile. Galiba kitaplarda böyle bi anlatım beklemiyordum.
Harika bir Ayşe Kulin romanı daha okudum.
"Osmanlı'nın gözdesi Bosna bir imza ile elden çıkarken, Kulin ailesi Bosna'dan İstanbul'a göç ediyor, çöken imparatorluğun son maliye nazırı Ahmet Reşat sürgüne gidiyordu."
.
.
Bosna'dan göç eden Kulin ailesinin İstanbul serüvenine cumhuriyetin kuruluş yıllarından tanık oluyoruz. Savaştan yeni çıkmış olan Osmanlı cumhuriyete geçiş yaparken yaşanan sancılı bir dönem ve canım ülkemin aslanlar gibi ayağa kalkışının, küllerinden yeniden doğuşunun da romanı desek yanlış olmaz belki de.
Ve tabii bunca gürültünün, kıyametin arasında Bosnalı Sabahat ile Ermeni olan Aram'ın aşkı.. Ne kadar imkansız gibi görünse de, aileleri karşılarına dikilse de, aşk bu kıyamete direnecek.
.
.
Kitabın sonlarına doğru Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrıldığı günü şöyle anlatıyor:
"Top arabalarının ardında, Türk devlet adamlarının ve generallerinin yanı sıra, tören kıyafetlerini giymiş yabancı birliklerin askerleri ve yabancı devletlerin temsilcileri vardı. Yabancı askerler on dokuz yıl önce düşman oldukları Türk askerleriyle aynı sırada, silahlarının namlularını ve bayraklarını yere eğmiş saygıyla yürüyorlardı." Hilmi Bey, "Kızım," dedi Sitare'ye, "bugün gördüğün, Fransız, İngiliz, İtalyan ve Yunan bayrakları, ben Ankara'ya ilk geldiğimde istasyon binasında asılıydılar. Ağlama, bak, o bayrakların yerine bizim bayrağımızı asan adamı, bugün düşmanları bile nasıl saygıyla, sevgiyle teşyi ediyorlar. Ağlama, iftihar et!"
.
.
Çok keyifli bir okuma oldu, henüz okumayan veya erteleyen varsa tavsiye ederim.
Ayşe Kulin - Umut
"Osmanlı'nın gözdesi Bosna bir imza ile elden çıkarken, Kulin ailesi Bosna'dan İstanbul'a göç ediyor, çöken imparatorluğun son maliye nazırı Ahmet Reşat sürgüne gidiyordu. Sabahat ile Aram'ın aşkı ise tehcir olaylarının arasına yenik düşmeyecekti.
Yeni bir cumhuriyet, yeni bir şehir ve yeni bir yuva kurulurken hayat hep akan bir suydu Sitare, Muhittin ve herkes için..."
Kitabı zor bitirdim ama bu zor bitirmemin sebebi kitabı sevmememle alakalı değil. Bu ara çok fazla kitap okuyamıyorum çünkü. Kitaba eski zamanlardan çok şey aktarılmış. Atatürk zamanı olaylar, osmanlı döneminden cumhuriyet dönemine geçişte zorlanam aileler, ermeni-müslüman ayrımı, savaşlar, Bosna'nın o zaman ki durumu vs vs. Ben en çok Sabahat ve Aram'a üzüldüm. Umarım kavuşmuşlardır. Bu kitap sadece Sabahat ve Aram üzerine yazılı bir kitap bile olabilirmiş yani daha güzel olurmuş kendi kanımca. Karakterlere verilmiş kişilikler okurken size hissettiriyor. O döneme gidiyorsunuz ve karakterlerin düşüncelerine hakim oluyorsunuz tam anlamıyla. Kitabın sonlarına doğru Mustafa Kemal Atatürk'ün vefat ettiği günü anlatan bir olay geçiyor. Orada duygulanmadım, tüylerim diken diken olmadı diyemem. Sanırım en çok duygulandığım yer bu kısımdı. Zaten o kısmı okuyup duygulanmayacak insan olamaz herhalde. Neyse uzatmayalım bence güzel bir romandı, tavsiye edebilirim. Herkese iyi okumalar dilerim.