Uçurtmayı Vurmasınlar Kitap Bilgileri
Yazar: Feride Çiçekoğlu
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 57 dk.
Sayfa Sayısı: 104
Basım Tarihi: Eylül 2024
İlk Yayın Tarihi: 1986
Yayınevi: Can Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750745232
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Uçurtmayı Vurmasınlar Kitap Tanıtımı
1984 yılının bir Haziran öğlesonrası, demir kapı beni dışarı kapayıp Barış'ın çığlıkları içerde kaldığında, gün olup onun sesinin bunca çok insana ulaşacağı hiç aklıma gelmemişti. Barış'la ilgili anıları kağıda dökmeyi düşünmediğimden değil, kağıda dökülü sözün okuma alışkanlığı olan sınırlı kişiye bile çoğu kez iletilemediğini sezmemden. beyazperde Barış'ın mırıl mırıl sesini yükseltiverince Uçurtmayı Vurmasınlar için yeni bir basım şansı doğdu.
Ak kağıt üzerindeki kara yazılar herkese kendi düşlerini üretmenin ipucunu verdiklerinden midir nedir, resimlenmiş düşlerden daha renkli olabiliyorlar. Bir çocuğun gözlerinden duvarları kendi düşlerinde sorgulama olanağını daha fazla okura sunabilmek, filmin armağanı. Kitabın bu nedenle beyazperdeye gönül borcu var.
Uçurtmayı Vurmasınlar Kitaptan Alıntılar
1. "Büyüğe el kaldırılmazmış.
Küçüğe el kaldırılır mı?"
2. "Kuşlar tutsak yaşayamazlarmış. Ya çocuklar İnci? Onlar tutsak yaşayabilirler mi?"
3. "Kuşlar bizim için yakalıyormuş güneşin son ışıklarını. Biz gün batımını onların kanatlarında görelim diye. Kuşları çok seviyorum o yüzden."
4. "Sevda kötü bir şey mi İnci?"
5. ""Özgürlüğe çölde kalmış bitkiler gibi susamışız.""
6. ""Sen niye buradasın?" diye sordum Nevin'e.
O da halkını sevdiği için buradaymış. Ben büyüyünce halkımı hiç sevmeyeceğim. Halkını sevenler hep kafese giriyor."
7. "Ama çocuklar kusura bakarlar. Kuşlar gibi..."
8. "Düşünmek ciddi bir işmiş. Hatta Nuran'ı düşündüğü için atmışlar buraya."
9. "...Kuşlar tutsak yaşayamazlarmış. Ya çocuklar İnci? Onlar tutsak yaşayabilirler mi?"
10. "-Hani işin vardı?
-Düşünüyorum ya, bu da bir iş."
11. "“Tahammüle hal kalmadı garip gönlümde
İki kelimeyle anla derdimi.”"
12. "“Zaten ne yapsan yaranamazsın, en iyisi köşene çekilip her şeye boş vermek galiba..”"
13. "Dedi ki: “Sevda yüzündendir. Sevda kötü bir şey mi?”"
14. "Sen Filiz'i tanımazsın. (...) Kitap okuduğu için getirmişler. Hani kitap okumak güzeldi. Ben buradan çıkınca kitap okursam beni yine getirirler mi?"
15. "Şimdiki sevdalar naylondandır. Sevdanın hası bizim zamanımızdaydı."
Uçurtmayı Vurmasınlar Kitap İncelemeleri
Bu kitabı özellikle bugün okumaya karar verdim. Kitap yaşanmış bir olayı ele alıyor, eskiden yaşanmış ve şimdi yaşanan. Anneler gününe özel bu kitabı seçiyor olmam, kitabın karakteri Barış gibi içeride yüzlerce çocuğun olması. Gözünü içerde açanlar, hayatı içerde tanıyanlar için anneler günü kavramını düşündükçe annem kusura bakmasın anneler gününü kutlamıyorum. Daha önce kadınlar günü için yazdıklarımı(
) alın buraya uyarlayın. Çocukların hapishanede büyümediği, dışarda büyüyenlerin de yaşama haklarının elinden alınmadığı, annelerinin günlerini rahatça kutlayacakları günlerin tez zamanda gelmesi dileğiyle.
Roman Feride Çiçekoğlu’nun hayattan bir kesit diyebiliriz. Çiçekoğlu, 4 yıl cezaevinde kaldığı sürede içerideki kadınları, çocukları, gardiyanları ve müdürleri çok ince ve detaylı gözlemlemiş ve böylece ortaya demir parmakların soğukluğunu hissettiğimiz, Barış’ın saflığına dokunduğumuz bir kitap ortaya çıkmış. Hayatı hapishanede tanıyan çocuğun gözünden anlatılmış her şey.
Kitabın dili, anlatış tarzı o kadar güzel ki, tek seferde okunabilir ama bence tek seferde okumayın. Anlatılan şeyler o kadar basit değil çünkü. Filmi de varmış, okuyun izleyin, hatta Grup Yorum'un şarkısı dahi var. Bazı acıların diri durması gerek, bazı acıların unutulmaması gerek.
Şeker Portakalı, Bülbülü Öldürmek, Çizgili Pijamalı Çocuk kitaplarında olduğu gibi anlatılan hikaye her ne kadar hüzünlü olsada anlatıcının çocuk olması, olaylara onların saf, temiz, masum, hesapsız ve çıkarsız, sevgi dolu duygularla yaklaşması damağımda her zaman farklı bir tat bırakmış, hep severek okumuşumdur bu tür kitapları. Uçurtmayı Vurmasınlar kitabı da hikayesiyle çok hüzünlü, insanı derinden etkileyen, acı tebessümlerle, duygularına yenik düşenlerin yer yer göz yaşlarıyla okuyacağı bir eser.
Hikayemiz bir hapishanede geçiyor. Annesinin tutuklu olmasından dolayı, annesiyle birlikte hapishanede hayatına devam etmek zorunda olan küçük Barış'ın hikayesi. Barış bir sabah uyandığında çok sevdiği İnci'nin onunla vedalaşmadan tahliye olduğunu öğreniyor, bu duruma çok üzülüyor ve başkalarının yardımıyla İnci'ye mektuplar yazmaya başlıyor. Kitap Barış'ın mektuplarından oluşuyor. Hapishanede yaşanan olayları, bu olaylar karşısında hissettiklerini, düşündüklerini, tertemiz duygularıyla, çocuk saflığıyla İnci'ye bir bir yazıyor. Tabi yazılan mektuplar kontrolden geçtiği için bir çok mektup yerine ulaşmıyor. Yinede mektup göndermekten vazgeçmiyor...
Yazar hapishanede bulunan diğer mahkumlar üzerinden dönemin Türkiye'sine de göndermelerde bulunuyor. Zira yazar da cezaevinde siyasi suçlu olarak bir süre yatmış ve orada tanıklık ettiği olaylardan hareketle bu kitabı kaleme almıştır. Kitabın filme uyarlandığını, bu film sayesinde daha geniş kitlelere de ulaştığını söyleyebiliriz.
Bir Türkiye gerçeğine yakından tanıklık etmek isteyenlere bu kitabı kesinlikle tavsiye ederim. Şimdiden iyi okumalar...
Birçok insan çocukların sözlerini,sorularını duymazdan gelip onları yok sayarak devam ederler yaşamlarına. "Çocuktur,ne biliyor da konuşuyor,ne boş sorular soruyor" sözlerini çok duyarız. Fakat her çocuğun dinlenmeye değer çok güzel varlıklar olduğunu hep gözden kaçırırız. İşte bu kitap aslında bir çocuğun sorduğu sorularla, gördüklerini anlatmasıyla ne kadar da dinlenmeyi ve onlarla konuşmayı hak ettiklerini hissettirdi bana. Barış'ta büyük ihtimal bu değeri en çok o daracık yerde İnci'den gördü de onun gidişi onu bu kadar üzdü.
Kitapta küçük bir çocuğun bakış açısıyla olayları,kişileri,yaşanılanları okumak ne kadar güzeldi. O çocuğun anlamlandıramadığı olayları anlamak için gösterdiği çaba, iyiyle kötüyü,doğruyla yanlısı ayırt etme uğraşı,sorduğu sorularla içinde bulunduğu çelişkileri çözmeye çalısmasını okuyorsunuz bu kısa ama etkileyici kitapta.
Şimdiki çocuklar gibi büyük hayelleri yok o küçük çocuğun. Kuşunun ona geri dönmesi, kayısı çekirdeğinin büyuyüp ağaç olması, İnci'nin ona mektup göndermesi,uçurtmanın askerler tarafından vurulmaması ve biraz daha havada dalgalanışını izlemek gibi çok masumca hayalleri var.
Bir çocuğun gözüyle ve sorduğu sorular eşliğinde 12 Eylül dönemi hapishane yaşantısı hakkında fikir sahibi olmak isteyenleri etkileyecek bir kitap olacaktır. Okurken hepimiz küçük Barış'ın sorduğu sorulara cevap arayalım: Paylaşmak,kitap okumak,şiir yazmak,kuş beslemek,havada süzülen uçurtmayı izlemek kötü bir şey mi???
Anlatıcının çocuk olduğu kitaplar beni hep derinden etkilemiştir. Çizgili Pijamalı Çocuk ve Şeker Portakalında olduğu gibi.Olaylara onların saf, temiz, masum, hesapsız ve çıkarsız, sevgi dolu duygularla yaklaşması öyle etkiliyor ki insanı..Kitabı okumaya başlar başlamaz soğuk taş duvarlar arasında kalan Barış’ın içinizi burkan dünyasıyla tanışıyorsunuz. Ağaçların, çiçeklerin, yıldızların olmadığı, güneşin doğup batmadığı, üzerinde bir avuç gökyüzü ve bazen kuşların konduğu taş avluda volta atan kadınların arasında çocukluğunu yaşamaya çalışıyor Barış.Babasının ziyarete gelmesini, tahliye olup giden arkadaşı İnci’ye yazdığı mektupların onun eline geçmesini istiyor. Hiç yılmadan yazmaya devam ediyor her seferinde..
Yer yer büyüklerin dünyasında tanık olduğu olayları anlamakta zorlanıyor Barış. Kitap okumak, düşünmek, paylaşmak, sevmek… Ne çok kafa karıştıran şeylerdir. Kitap okursan, düşünürsen, paylaşırsan, halkını seversen kafestesin. Hem büyük hem küçüksün. Uçurtmaların ne zararı vardır? Müdür neden onu vurmak istiyor? Hep sorguluyor anlamaya çalışıyor o küçücük dünyasında.. Çarpıcı sorularıyla düşündürüyor okuyucuyu. Kendisi küçük yüreği kocaman olan Barış seni hiç unutmayacağım.. Mutlaka okumalısınız. Hayatınızın bir yerinde yer edinmesi gereken bir hayat hikayesi. Filmi de varmış. Okuduktan sonra izleyebilirsiniz.
Selam.
Bu akşam her zamanki işlerimden boşluk bulabildiğim için kendime açtığım ufak bir boşlukta biraz kafa dağıtmak, eğlenmek ve çokça mevcut olan merakımı gidermek için bu kitabı okumaya karar verdim.
Daha ilk başında içime oturdu, Barış'ın hissettikleri. Bir kitapta böyle hissettiğim zamanlar anlarım ki yazar ona bir şeyler katmış. Diyeceksiniz ki, her yazar kitabına bir şeyler katar. Doğru. Ama benim bahsettiklerim hepsi gibi değil. Uçurtmayı vurmasınlar kitabına Feride Çiçekoğlu, kendi ruhundan bir şeyler katmış. Buna eminim. Ve bu ruha dokunuyor.
Barış'ın, annesi yüzünden küçücük yaşına rağmen -mecbur olarak- düştüğü hapishanede, kaybetmek istemediği ama gidişini bile doğru düzgün göremediği, veda bile edemediği çok yakını İnciye yazdığı mektupları okuyoruz bu kitapta.
Hayatla ilgili basit görünen ama aslında ne kadar basit ve kısaysa o kadar derin ve anlamlı olan sözleri ve düşünceleri görüyoruz.
Çok fazla uzatmak istemiyorum ama söylemek istediğim; Barış'ın o yaşına rağmen büyük ihtimalle bulunduğu hapishanede etrafındaki herkesten daha akıllı olduğu. Söylemeseydim içimde kalırdı... Kendinden büyüklere sorduğu her sorunun cevabını ben de çok merak ettim, 'cevap verin lan artık, terslemeyin şu güzel çocuğu.' diyesim gelmedi değil. Biri ona anlatmalıydı hâlbuki, tüm bu olanları. Ah Barış ah...
Eğer ince ama bol duygulu bir şey okumak istiyorsanız kesinlikle bu kitabı okuyun. Hatta ardından filmini izleyin ve müziğini dinleyin. ( not: güzel ağlatıyor.)