Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Uçarca - Mehmet Fatih Işıldak | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Uçarca Kitap Bilgileri


Yazar: Mehmet Fatih Işıldak
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 38 dk.
Sayfa Sayısı: 128
Basım Tarihi: 2 Mayıs 2024
İlk Yayın Tarihi: 18 Eylül 2019
Yayınevi: Ark Kitapları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786058037007
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Uçarca Kitap Tanıtımı


Mesleğini herşeyin üstünde tutan, eğitimini yeni bitirmiş idealist bir gazetecinin işine, hayata, aşka ve topluma tutunuşunu anlatan kısa bir roman.



Toplumumuzun karakterini de birçok yönden yakalamaya çalışan yazar, yer yer nükteli yer yer de gerçekçi, eleştirel ve duygusal anlatımıyla güzel vakit geçirmenizi sağlayacaktır.



(Tanıtım Bülteninden)




Uçarca Kitaptan Alıntılar


1. "Bu coğrafyada en doğru sözleri o konuyla alakalı en yanlış kişilerin söylemesi bir tesadüf olamazdı."




2. ""Seni bu yalnız ve sefil hayatıma yüzde 90 hisseli bir ortak olarak kabul etmiştim, sen ise sevgimi dolandırdın ve manevi enerjimi batırdın.""




3. "Hep öyle olmazmı zaten sen uğraşırsın ,başkaları faydalanır."




4. "- "Yok baba, siyasetle işim yok, benim işim paparazzi."
- "Olsun oğlum, aferin oğlum, millete bir faydan yok ama en azından kendine de zararın olmaz.""




5. "Yok mudur sadece kendisini olduğu gibi kabul edip, karşısındakini de olduğu gibi kabul edip, değer veren?"




6. "“Kimse bilmediği bir konu hakkında bilmiyorum demiyor, aksine biliyormuş gibi davranıyor, gerçekten bilmediğini de bilmiyor.”"




7. "Her şey üst üste geliyor, evin banyosu akıyor. Davlumbazım yok. Yaptığım yemekler evi kokutuyor, camı açtığımda ev soğuyor. Tuttuğum takım şampiyon olamıyor, sakinleşmek için attığım oltaya balık gelmiyor, markette seçtiğim kasa hep bozuk oluyor, yürüyen merdiven tam ortadayken bozuluyor, yoldayken, tam ben geçecekken kırmızı yanıyor, televizyonda ender olarak sevdiğim program olunca yağmur yağıyor, kara bulutlar çıkıyor, görüntü gidiyor. Belediyenin düzenlediği tiyatroya gideyim diyorum, ben gitmeden evvel doluyor. Ücretli tiyatroya, konsere gideyim diyorum, cebimde param olmuyor. Önüme bakıp yürüyeyim diyorum, karşımdan kız geçiyor, ona baktığımı sanıyor, "Ay bu da bana baktı. Erkekler hep bana bakıyorlar. Sen de kim oluyorsun tipsiz?" bakışı atıyor gururlu şekilde. Onları hem şımartmayayım hem de rahatsız etmeyeyim diye yere bakıyorum. Bu kez de saygın beyefendilerin saygın ağızlarından çıkan tükürük manzaralarını görüyor, midem bulanıyor. Toplu taşımaya bindiğimde ter kokan hep bana denk geliyor. Resmi bir kuruma gittiğimde asık suratlı bana denk geliyor. Kimse bilmediği bir konu hakkında bilmiyorum demiyor, aksine biliyormuş gibi davranıyor, gerçekten bilmediğini de bilmiyor. Bir de üstüne üstlük işim yok gücüm yok, ben sinir olmayayım da, ben nefret etmeyeyim de kim etsin?"




8. "Toplum olarak mutlu değiliz,evet herkes bunu kabul etsin."




9. ""Günümüzde kimse gerçek yüzünü göstermiyor ki.""




10. "Eee o zaman bu manevi yetersizliğimizin sebebi nedir, bu maddiyat yarışına girmemizin amacı nedir?"




11. "Gerçekten mutlu hissedilen samimi ortamları tenzih ederim, ama çoğunuz yalansınız."




12. ""Gerçek dünyada makam var, mevki var. Yarın bir daha aynı kişiyi görmek var, o kişinin kaprisleri var ama sanal öyle mi, heran herhangi biriyle okey oynayabilirsin. Gerçekte bir hâkim, bir marangoz, bir kadın kasiyer ve bir öğrenci aynı masada hiçbir sosyal statü endişesi ve korkusu duymadan okey oynayabilir mi? Oynayamaz. Sence hangisi gerçek? ""




13. "Yok mudur sadece kendisini olduğu gibi kabul edip, karşısındakini de olduğu gibi kabul edip, değer veren?"




14. "Kendisini olduğu gibi kabul eden, olduğu gibi gösteren, içten olan herkes güzeldir."




15. "Toplum olarak mutlu değiliz.
Ne istediğimizi bilmiyoruz. Yaşamımız ve isteklerimiz neredeyse zıt. Yapmış olmak için yaptığımız suni davranışlar suni mutluluk sağlamıyor bile."





Uçarca Kitap İncelemeleri


- spoiler-

Kitapta Atar Uçarca adlı kahramanımız gazetecilik bölümünden mezun olmuş, iş arayan biridir. Çoğu yerde çalışır fakat en sonunda arkadaşları Emre ve Hikmet aracılığıyla Günbegün gazetesinde çalışmaya başlamasıyla kitabın gelişme bölümüne girilir.
Yazar, kitapta iki bölümde " yazarın notu " başlıklı küçük bir notu bahsettiği olayın hemen ardından düşer. Burada biri davlumbaz filtresi sorunudur diğeri de bir vatandaş üzerinedir.
Kitapta çokça dikkati çeken diğer bir konu sosyal durumlardır. Yani ev-kira, elektrik faturası, geçim sıkıntısı, kadın cinayeti, hayvan hakları, komşu ilişkileri- ilişkisizliği gibi bir çok konuya yer verir.
Bir diğer konuda köşe yazarlığına geçiş sürecidir. Burada Atar, Yılmaz adlı köşe yazarıyla yaptığı sohbet sonrası ve onunda teşvikiyle köşe yazarlığına başlamış olur. ilk yazısı " cinayet " başlıklıdır. Bu yazıyı yazmasına sebep ise komşusu bir kadının tam 39 yerinden bıçaklanarak öldürülmesidir. Burada yazar komşunun kızının bile sürekli kaba davranışlarının yerini korku ve endişenin aldığından söz eder.
Kitabın kapağından bahsedersek ; elinde bıçak olan biri vardır o kişinin muhtemel kadın cinayetinin mesajı olduğu açıktır artık. Diğer figür ise haber spikeridir ,onu ise arkadaşı Hikmet ile bağdaştırıyorum.
Kitap genel itibariyle realist olmasının yanında yer yer sembolist ve yararcılık akımındadır.
Kitapta olağan olarak iş rekabetinden bahseder ve komşuluk ilişkilerinin olmamasından dem vurur ( ev sahibi adam hariç- çoğunlukla onunla sohbetleri var- ).




Kitapta başkahramanımızın hayatının bir bölümüne eşlik ediyoruz, kitabın merkezinde o var ve onun hayatından her insanın kendi hayatından bir şeyler bulabileceği bir döneme tanıklık ediyoruz. Kahramanımızın mesleki idealistliği, hayalleri, gelecekteki profili için hedefleri vb. birçok yeni mezun insanın yapmak istedikleri ile toplumun duyarsızlığı, algısının darlığı, vizyonsuzluğu vb. olgularla arasındaki mücadeleyi izlemekteyiz. Ne yazık ki kahramanımız da toplum tarafından soğurulma ve içine çekmeye çalışma sorununu hayatının hemen her alanında tecrübe edenlerden. Okurken kendimden bir seyler bularak, yaşadığım benzer sorunları hatırladığım gerçekçi bir hikayeydi bu nedenle. Sona doğru temposu ise gittikçe arttı, sosyal mesajları güçlendi, kahramanımız güçlü bir duruş edindi ve kitap gülümseterek bitti. İlaveten çok sevdiğim bir şey olan “yazarın kitap okunurken şarkı önerilerini yer alması” deyim yerindeyse lezzetli bir detaydı.

Teknik anlamda başlarda diyalogları ve metin akışını biraz zayıf bulsam da sonlara doğru bu sorun ortadan kalktı. Buna istinaden yazarın da kaleminin zamanla güçleneceğini düşünüyor ve kendisine başarılarının devamını diliyorum. Bir günde bitirilebilecek, dili yalın ve akıcı bir eserdi, tavsiye edilmektedir.




(spoiler)

Kitap çok buhranlı başladı. İş aradığım zamanlari bir de Atar in ağzından yaşadım. 2. bölüme kadar okudum. Toparlanabilmek için ara vermek zorunda kaldım. Neyseki 2. bolumde iş bulabildi de rahatladım
Bazı bölümlerde gündemin toplumsal sorunlarina vurgular yapmış. Ama şunu da söylemem gerekir ki Atar in komşularının kapısını çalma kısmı bana çok gerçekçi gelmedi.
Karakterler çok siyah beyaz kalmış. Ana karakterin yemek yedi, duş aldı, işe gitti gibi olayları duygusuz bırakmasının romanı sığlaştırdiğını düşünüyorum. Duş alırken başından akan ılık suyun umudunu besleyip yesettiginden bahsetmesi bu sığlıktan kurtarabilirdi...
Birinci bölümde kitap ben diliyle başlamış fakat 2. bölümden sonra ben dilinden vazgeçip 3. kişinin ağzından anlatılmaya devam edilmiş. Ben diliyle devam etmesi daha iyi olabilirdi diye düşünüyorum.
Zaman akışında da şöyle bir sıkıntı yaşadım. Başından ortasına kadar günler bir bir geçerken bı anda 10 Ocak gününe geçilmiş. Gerilere dönüp hangi aydaydik ki diye bakma ihtiyacı duydum ve daha sonra haftalar hızlı hızlı geçti gitti...
Yazarin romanın aralarına girip yorumlama yaptığı zamanlar çok eskide kaldı sanıyordum Felatun Bey ile Rakım Efendi zamanlarından bahsediyorum. Bence dipnot da kullanılabilir.
Gel gelelim ki eleştirmek çok basit ama bir ürünü ortaya koyabilmek hatta başlayabilmek bile çok zor. Yaptığı işe inancını yitirmemesini diliyorum, yazarin vurguladığı hususlar yerinde ve güzeldi. Ve tabiki #kadinasiddetehayir





Uçarca/ Mehmet Fatih Işıldak
"Unutulmasın ki kadınlar bu dünyanın süsü değildirler. Havasıdırlar, suyudurlar."
Merhaba,
Bugün ki konuğum Atar, kendisi büyük umutlar ve hayallerle gazetecilik bölümünü bitirmiş. Tabii okul bitince de mezun olmanın haklı gururuyla memleketine dönmüş. Dönmüş dönmesini de iş yok, güç yok, şaşırdık mı? Tabii ki hayır, ne de olsa günümüzün en büyük sorunlarından biri, üniversite bitirip iş bulamamak değil mi? Bizim Atar da bakmış ki, memlekette iş yok, soluğu İstanbul’da almış ve gelir gelmez bütün gazetelerden teklif üstüne, teklif gelmiş, çocukcağız acaba hangisine girsem diye düşünüp, durmuş. Şaka şaka, nerede o günler. Burada da iş aramaya devam etmiş ve yine yüzüne kapanan kapılardan başka bir şey bulamış. Derken üniversite arkadaşları yardımına koşmuş. Daha önce başvuruda bulunduğu fakat işe alınmadığı Günbegün, araya torpil girince işe almış Atar'ı.
Neyse böylece bizim Atar işe başlamış ama bakmış ki , öğrendikleri başka yapması gerekenler bambaşka... Topluma yararlı olmak isterken, kendini magazin bölümünde bulmuş. Üstelik üniversitede ezbere öğrendiklerinin burada hükümsüz olduğunu da anlamış. Hele iş arkadaşları hepsi birbirinden değişik tipler...
Evet #uçarca günümüz iş, insan ilişkileri, aşk, hayvan, aile, eğitim ve daha birçok toplumsal konuyu, eğlenceli ve düşündürdü bir dille bizlere aktarmış. Sizce Atar bu çürük düzene ayak uydurup yoluna mı bakacak? Yeni bir iş mi bulacak ? Doğrusu ben Atar'la keyifli bir vakit geçirdim. Sizin de tanışmanız dileğiyle. Yeni kitaplarda buluşmak üzere, esen kalın. ‍️




Üniversiteden iyi bir dereceyle mezun olan, hayata tutunmaya çalışan, tecrübesiz diye her kapıdan geri gönderilen gazetecimiz Atar eski dostları sayesinde kapısından döndüğü bir #gazete de iş bulur. Tek isteği bu koca şehirde geçinmek ve mesleğini yapmaktır. Ama okuldaki hayatın,iş dünyasının yanından bile geçmediğini er geç öğrenir. İstediği ayrı , yaptıkları apayrıdır. Elimden geldiğince bu sisteme direnmeye, yanlışı düzeltip umuda ve mutluluğa inandıracağı haberler yapmaya çalışır. Çalışır diyorum sizce başarılı olmuş mudur? Yoksa gerçekleri söylediği için dokuz köyden kovulmuşmudur?
Bazı kitaplar vardır hani kafanızı dağıtacağını, hemen biteceğini düşündüğünüz. Bu güzel kitaba da bu duygularla başlamıştım. Lakin sayfa sayısı az olsada alt mesajları muazzam bir kitap okuyacağımı tahmin etmemiştim. Ben hep öğrencilerime 'Öğrencilik sizin için en keyifli an olmalı, emin olun mezun olduktan sonra bu günleri çok anacaksınız' derim. Tamda bu cümlemin sayfalara dökülmüş haliydi kitap diyebilirim. İnsanların birbirlerini dinlemekten aciz olduğu, kin ve nefretin gözümüzü kör ettiği, işsizliğin normal, insanlığın anormal olduğu şu günleri yazarımız çok espirili ama bir o kadarda mesaj içerikli anlatmış. Ee ne diyelim? Herkes gönlündeki işi hakkıyla yapmadan göçüp gitmesin bu dünyadan..



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: