Üç Köşeli Dünya Kitap Bilgileri
Yazar: Natsume Soseki
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 46 dk.
Sayfa Sayısı: 168
Basım Tarihi: Kasım 2022
İlk Yayın Tarihi: 1906
Yayınevi: İthaki Yayınları
ISBN: 9786052650035
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Üç Köşeli Dünya Kitap Tanıtımı
“Sadece aklın istikametinde hareket edersen insanlardan uzaklaşırsın. Duygularınla hareket edersen sürüklenirsin. Ruhunu açarsan ve dilediğin gibi yaşamazsan sıkışırsın. Nasıl bakarsan bak, insanlarla yaşamak zordur.”
Japonya’nın en tanınmış ve en saygı duyulan yazarlarından biri olan, Ben Bir Kediyim, Gönül ve Ardından gibi eserlerin yazarı Natsume Soseki, Üç Köşeli Dünya’da sanatı ve içinde yaşadığı çevreyi anlamlandırmaya çalışan bir sanatçının ruhani yolculuğunu ustalıkla anlatıyor.
Yazarın “haiku tarzı bir roman” dediği kitapta genç bir sanatçı şehirden ayrılarak dağlara doğru yola koyulur. Konakladığı kaplıcanın sahibinin kızı olan ve ona Millais’nin Ophelia resmini anımsatan gizemli Nami’yle karşılaştıktan sonra onun resmini yapmak ister. Orada kaldığı sürede hem resim ve şiir hakkındaki düşünceleri değişecek hem de yavaş yavaş bu gizemli kadının trajik dünyasına dahil olacaktır.
Üç Köşeli Dünya Kitaptan Alıntılar
1. "Bu dünya ısrarcı, zehirli, yaygaracı ve her şeyden önce arsız insanlarla dolu. Özellikle bazılarının bu dünyaya ne yapmaya geldiği anlaşılmıyor."
2. "Sadece aklın istikametinde hareket edersen insanlardan uzaklaşırsın. Duygularınla hareket edersen sürüklenirsin. Ruhunu açarsan ve dilediğin gibi yaşamazsan sıkışırsın. Nasıl bakarsan bak insanlarla yaşamak zordur."
3. "Sadece aklın istikametinde hareket edersen insanlardan uzaklaşırsın. Duygularınla hareket edersen sürüklenirsin. Ruhunu açarsan ve dilediğin gibi yaşamazsan sıkışırsın. Nasıl bakarsan bak, insanlarla yaşamak zordur."
4. "İnsanlar aleminde yaşamak zor diyerek kaçıp gidebileceğin bir düşler ülkesi yoktur."
5. "Bu sükunet dolu dünyada bir başıma sessizce oturunca,
Kalbimin derinliklerindeki cılız umudu hissediyorum."
6. "Henüz tutuşmuşken şafak ateşi,
Yoldaki seyyahların ay ışığı kaybından da
Hüzünlüdür.
Aydınlık yüzünün ufkumdan silinişi..."
7. "Bu hayatta yirmi yıl yaşadıktan sonra dünyanın yaşamaya değer bir yer olduğunu anladım.
Yirmi beş yıl yaşadıktan sonra aydınlıkla karanlığın bozuk para gibi iki taraflı olduğunu, ışığın vurduğu yerde mutlaka gölgenin de olacağını anladım.
Otuzuncu yılımı yaşadığım şu anda ise şöyle düşünüyorum: Mutluluk arttıkça hüzün de iyiden iyiye artar. Keyif hissettikçe çekilen acı büyür. Bunları ayırmaya çalışırsan hayatın akışı bozulur."
8. "Kalbimin derinliklerindeki cılız umudu hissediyorum."
9. "Bu dünya ısrarcı, zehirli, yaygaracı ve her şeyden önce arsız insanlarla dolu."
10. "“Bu hayatta yirmi yıl yaşadıktan sonra dünyanın yaşamaya değer bir yer olduğunu anladım. Yirmi beş yıl yaşadıktan sonra aydınlıkla karanlığın bozuk para gibi iki taraflı olduğunu, ışığın vurduğu yerde mutlaka gölgenin de olacağını anladım. Otuzuncu yılımı yaşadığım şu anda ise şöyle düşünüyorum:
Mutluluk arttıkça hüzün de iyiden iyiye artar. Keyif hissettikçe çekilen acı büyür. Bunları ayırmaya çalışırsan hayatın akışı bozulur. Bir araya getirmeye uğraşırsan başarısız olursun. Para önemlidir. Ancak senin için önemli şeyler çoğaldıkça, kaygılar uyku sırasında dahi peşinden gelmez mi? Aşk mutluluktur ancak bu mutlu aşk ağırlaştıkça ve taşınması zorlaştıkça insan aşksız geçen zamanlarını daha bir sever hâle gelmez mi?”"
11. ""Bu dünya ısrarcı, zehirli, yaygaracı ve her şeyden önce arsız insanlarla dolu. Özellikle bazılarının bu dünyaya ne yapmaya geldiği anlaşılmıyor.""
12. "İnsanlar aleminde yaşamak zor diyerek kaçıp gidebileceğin bir düşler ülkesi yoktur."
13. "Bu dünya ısrarcı, zehirli, yaygaracı ve her şeyden önce arsız insanlarla dolu. Özellikle bazılarının bu dünyaya ne yapmaya geldiği anlaşılmıyor."
14. "Sonbaharın çiyi gibi
uçlarında bir ân yatıyor
tohumlanan çimlerin,
bu yüzden biliyorum ki bende solup gitmeliyim
bu kısa dünyadan."
15. "Sadece aklın istikametinde hareket edersen insanlardan uzaklaşırsın. Duygularınla hareket edersen sürüklenirsin. Ruhunu açarsan ve dilediğin gibi yaşamazsan sıkışırsın. Nasıl bakarsan bak, insanlarla yaşamak zordur."
Üç Köşeli Dünya Kitap İncelemeleri
Modern Japon edebiyatının en önemli yazarlarından birisi kabul ediliyor Natsume Soseki. Kendisinden sonra gelen Kawabata, Tanizaki, Mişima ve Murakami gibi pek çok ismi etkilemiş. .
Türkçeye ilk kez çevrilen Üç Köşeli Dünya kitabını Burcu Erol tercümesi ile okuyoruz.
.
Bir arayış hikayesinin peşine takılıyoruz. Hayatı, dünyayı, sanatı ve özü kavramaya çalışıyoruz satırlarda. Şehir hayatından dağlara, kaplıcaya giden genç bir sanatçı tüm bu arayışını şiir ve resim ile anlamaya, anlamlandırmaya, anlatmaya çalışıyor. Şiir mi daha iyi anlatır duyguları, yoksa resim mi? Kendi benliğini ararken bu ikilemi yaşıyoruz ara ara. Hem doğu hem batı felsefesinin bazı yerlerde iç içe geçtiğine, bazı yerlerde ise tamamen birbirinden ayrıldığına tanıklık ediyoruz. Kolay ve sade bir dille yazılmış olmasına rağmen yine de sabır isteyen, ara vermek ve düşünmek gereken kitaplardan bir tanesi.
" Sadece aklın istikametinde hareket edersen insanlardan uzaklaşırsın. Duygularınla hareket edersen sürüklenirsin. Ruhunu açarsan ve dilediğin gibi yaşamazsan sıkışırsın. Nasıl bakarsan bak, insanlarla yaşamak zordur. Bu zorluk arttıkça dünyadan uzaklaşmak ve sakin bir yerlere gitmek istersin. Nereye gidersen git bu zorluğun seninle geleceğini anladığın zamansa şiir doğar, resim can bulur."
Hem başka bir ülkenin edebiyatında bir arayış hikayesi okumak keyifliydi hem de yeni bir yazarla tanışma fırsatı bulduğum için mutluyum. Arayışları seven okurlara tavsiyemdir.
Sonsuz sevgiler.
Bu hayatta yirmi yil yaşadıktan sonra, dünyanın yaşamaya değer bir yer olduğunu anladım. Yirmi beş yıl yaşadıktan sonra aydınlıkla karanlığın bozuk para gibi iki taraflı olduğunu, ışığın vurduğu yerde mutlaka gölgenin de olacağını anladım. Otuzuncu yılımı yaşadığım şu anda ise şöyle düşünüyorum:
Mutluluk arttıkça hüzün de iyiden iyiye artar. Keyif hissettikçe çekilen acı büyür. Bunları ayırmaya çalışırsan hayatın akışı bozulur. Bir araya getirmeye uğraşırsan başarısız olursun. Para önemlidir. Ancak senin için önemli şeyler çoğaldıkça, kaygılar uyku sırasında dahi peşinden gelmez mi? Aşk mutluluktur ancak bu mutlu aşk ağırlaştıkça ve taşınması zorlastıkça insan aşksız geçen zamanlarını daha bir sever hale gelmez mi?
Yaptığı iş hayranlık uyandırıcıdır ancak bir devlet başkanı milyonlarca insanın sorumluluğunu alır. Omuzlarında tüm ülkenin ağırlığını taşır. Bir şey lezettliyse, yememek zorlaşır dahası birazcık yersen fazlasını istersin. Doyasıya yersen de sonradan yiyeceklerin tatsızlaşır.
Kitap yerini ve zamanını net olarak anlayamadığımız bir olay örgüsünden oluşuyor. Sanattan yoğun bir şekilde bahsediyor. Şiir yazmadan ve resim çizmeden önce sanatçının neler düşündüğünü bizlere aktarıyor. Okuması çok keyifli ve akıcı bir kitap.
Uzak doğu sadece bir ilgi alanından fazlası olmuşken, bu alanla ilgili ders seçmişken çok güzel denk gelen bir eser oldu.
Ana karakterimiz ressam, ama resim kağıtlarını yanında taşıyıp taşıyıp resim yapmak yerine şiir yazmayı tercih eden türden bir ressam. Kendisinin misafir olduğu bir bölgedeki gözlemlerine tanık oluyor, sanatla, şiirle resimle ilgili düşüncelerine kulak veriyoruz. Kendini sanatına adamış olması, bir tapınağı, bir keşişi, kendini etkileyen bir kadını hep sanat açısından incelemeye çalışması, bunu yaparken gözlemden, sakinlikten ve "hissizlik" ten taviz vermemesi takdire şayandır doğrusu. Ben kendisini çok sevdim. Tutarlı ve keyifli bir insan olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda japon-budist kültüründeki anda kalmak, akışa izin vermek, doğayla dost olmak gibi fikirleri oldukça güzel açıklıyor ressamımız.
Esas kızımız nami ise benim pek sevdiğim bir karakter olmadı maalesef. Kendi halinde, dobra bir karakter. Ama bu işin güzel yanı onu bir sanatçı dilinden dinliyor oluşumuz. Yani bakış açısı sen nelere kadirsin diyesi geliyor insanın. Ana karakterimiz, ressamımız kendisini çok güzel inceliyor, tasvir ediyor. Nami nami olmaktan çıkıyor!
Japon sanatçılara, çay seremonisi gini kültürel unsurlara atıflar faydalıydı. Kitabı okurken bir romandan fazlası olduğu hissi motive ediciydi.
Bir de ophelia meselesi var tabi. Kitabın bu tabloya yaptığı atıflar, kurulan bağ çok çok sanatsal ve keyifliydi. Onu da ayrıca sevdim.
Bir de kitaptaki şiirleri Japonca aslından okumak isterdim. Türkçe mealleri pek heyecan verici değildi. Olacak o kadar diyelim.
Üç Köşeli Dünya #kitapyorumu geldi!
.
.
Herkese merhaba. Az önce bitirdim taze taze yorum yapmaya geldim. Öncelikle bu güzel kitap ile beni buluşturan @tokyomangaklasik çok teşekkür ediyorum.
Üç köşe; akıl, duygu ve ruhtur. İnsanı insan yapan da bu üç şey değil midir zaten?
Soseki adında bir ressam kendini anlamak ve tanımak için yaşadığı şehir Tokyo’dan uzaklara gitmeye karar verir. Ve gittiği yerlerde bambaşka hikayelerle insanlarla tanışır. Yol üzerindeki doğa betimlemeler o kadar güzel işlenmiş ki insan gerçekten kendisini Japonya’nın dağlarında hissediyor. Yazarın dili akıcı ve çok güzel. Yazar ressamın sadece başka köylere yolculuk etmesini konu almıyor. Bunu bir metafor olarak kullanarak insanın kendi iç dünyasına yönelmesini tavsiye ediyor aslında bizlere.
Hani bazen oturup karşıya bakarız ve bazı anlar kafamızda canlanır ya işte kitabı okurken ressamımızın çizeceği o resimler tam da gözümüzün önünde beliriveriyor.
Hem roman hem de günlük ya da anlatı tarzında bir kitap . Sizi asla yormuyor ve sıkmıyor. Bu sıcak yaz günlerinde hafif esen bir rüzgârda elinize alıp okuyabileceğiniz şahane bir eser.
Bu arada ressam acaba hangi insanlarla karşılaşıyor ve resim çizerken hayatı nasıl sorguluyor ya da sessiz sakin bir köşede resim yapmak isterken acaba hangi olaylar yaşıyor bunu okudukça göreceksiniz.
Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.
Kitapla kalalım hep beraber.
#kitap #kitapönerisi #kitapöneri #book #books #japon #japonya #tokyo #tokyomangaklasik
"Aynaya baktığı zaman, insan sadece mutlu anılarını anımsadığım için acı çekiyor olmalı."Natsume Soseki
"Üç Köşeli Dünya'da şehir hayatından uzaklaşan bir sanatçının dağlara doğru yaptığı yolculuk anlatılıyor.
Soseki'nin poetikasına dair belirgin izler taşıyan eser tam anlamıyla bir arayış hikâyesi. Anlatıcı şiiri, resmi ve kendi benliğini arıyor. Sanatı ve hayatın özünü kavramaya çalışan Natsume Soseki, Doğu ve Batı felsefelerini de anlatısında ustaca harmanlıyor.
Köşeli Dünya’da sanatı ve içinde yaşadığı çevreyi anlamlandırmaya çalışan bir sanatçının ruhani yolculuğunu ustalıkla anlatıyor.
Yazarın “haiku tarzı bir roman” dediği kitapta genç bir sanatçı şehirden ayrılarak dağlara doğru yola koyulur. Konakladığı kaplıcanın sahibinin kızı olan ve ona Millais’nin Ophelia resmini anımsatan gizemli Nami’yle karşılaştıktan sonra onun resmini yapmak ister. Orada kaldığı sürede hem resim ve şiir hakkındaki düşünceleri değişecek hem de yavaş yavaş bu gizemli kadının trajik dünyasına dahil olacaktır.
eserlerin batı doğu arasında anlam farklıklarına değiniyor yer yer. arayışını Japonya’nın şehirden çok uzak ve ıssız olan bir köyünde sürdürürken, karşılaştığı her şeyi betimleyerek, çoktan var olmuş eserlerle karşılaştırarak, anlatmak istediklerini, gördüğü eksikleri resim ve şiirle tamamlamaya çalışarak bir nevi"
"bir nevi sanatı ruhuna işlemeye çalışıyor. sanat öğretisinin, nasıl olması gerektiğini, anlatıyor
…gidenle kalanın arasında az bir mesafe olmasına rağmen, kaderimiz sona ermişti.”s:155