Tutsak Güneş Kitap Bilgileri
Yazar: Ayşe Kulin
Tahmini Okuma Süresi: 12 sa. 28 dk.
Sayfa Sayısı: 440
Basım Tarihi: Ekim 2015
Yayınevi: Everest Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786051419336
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Tutsak Güneş Kitap Tanıtımı
"Güneşimizle aramızda kara kedi gibi duran o Gökcisim, bir gün çekip gidecekti elbette. Belki çok yakındı çözüm. Kapıdaydı. O an gelene kadar bize düşen, sanki güneş gökte parlıyormuşçasına yaşamayı sürdürmekti. Hayata tutunmaktı.
"
Yakın gelecekte, yeryüzünde bir ülke… Tiran ölmüş ve oğlu başa geçmiştir. Ülke, din ulemaları ve polisler ordusundan oluşan bir demir yumrukla yönetilmektedir. Katı yasalarla sınıflara ayrılan halksa, yoğun denetim ve gözetim altında yaşamaktadır. Güneşse, kimselerin nasıl, neden olduğunu hatırlamadığı bir dönemden bu yana, "Gökcisim" denilen dev bir kütlenin ardındadır. Her yer buz tutmuş, yaşam sevinci tüm canlılardan el ayak çekmiştir. Gelgelelim yıpratıcı uykusuzluğuna çare arayan bilim kadını Yuna, geçmişine, kaderine ve en önemlisi de, bir kadın olarak tutkularına sahip çıkarak, beklenmedik bir şekilde gerçekleri sorgulamaya başlar. Topluma dayatılan kuralların, değişmez varsayılan yasaların, sonu gelmez sansürün mutlak olmadığını fark eden Yuna, sorumluluğunu üstlenip, deyim yerindeyse, güneşe açılan kapıyı aralamayı göze alacaktır.
Geçmişle hesaplaşmalar, düzenle çatışan tutkular ve insanı dönüştüren aşklar… Ayşe Kulin, okurlarını sarsıcı bir gelecek hayal etmeye davet ettiği Tutsak Güneş'te, genç bir kadının unutulmaz uyanış hikâyesini anlatıyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Tutsak Güneş Kitaptan Alıntılar
1. "Kin zehirler insanı..."
2. "en sevdiğin çiçek , en sevdiğin meyve ve en sevdiğin renk hangileri ?"
3. ""
4. "Gün gelecek herkes uyanacak ."
5. "Gözyaşlarıyla yıkanmak rahatlattı , hafifletti beni ."
6. "Oysa her işin başı umuttur . Umudu asla kaybetmeyeceksin ."
7. "Mutluluk şansa kalmış ."
8. "+ Yazık . Çok güzel saçlarınız vardı .
- Önceleri ben de üzülmüştüm kestiğime ama..
."
9. "Her şeyden ve herkesten kuşkulanır olmuştum , galiba ."
10. "+ Bunca zaman sonra beni bugün gerçekten tesadüfen mi buldunuz ?
-
"
11. "+
, diye dalga geçti Tamur benimle .
- Sen de iç , benim gibi uzun yaşa , dedim .
+
!"
12. "Bırakın yaşama sevincini , yataktan çıkma gayretim bile yoktu ."
13. "Tecrübem bana kimseye güvenmemem gerektiğini öğretti ."
14. "Biraz da ruh sağlığımızı gözetseler keşke ."
15. "Gökyüzüne baktım ve halimize şükrettim ."
Tutsak Güneş Kitap İncelemeleri
Ayşe Kulin’in çok farklı,distopik bir romanını bitirdim bugün. Tutsak Güneş,Ramanis Cumhuriyeti adlı bir ülkede yaşanan olayların anlatıldığı bir kitap. Ramanis Cumhuriyeti çok gelişmiş,çoğu işleri robotların yaptığı,teknolojik bir ülke olmasına rağmen insanların;özellikle kadınların hakları aşırı derecede kısıtlanıyor. Romanda,kadınların kocalarından sürekli olarak şiddet görmesi,çocuğu olmayan kadınların toplumdan dışlanması gibi günümüzde de (ne yazık ki) hâlâ var olan sorunlara sıkça yer verilmiş. Aynı zamanda diktatörlüğün,faşist bir rejimin insanlar üzerindeki etkisi,ne gibi sorunlara yol açtığı da bu romanda gözler önüne seriliyor. Kitapta bahsedilen “Merkez” her şeye hakim ve her şey Merkez’in kontrolü altında. Bu ülkede insanlar o kadar kısıtlanmış ki,güneş bile tutsak. Ramanis Cumhuriyeti’nde(!) insanlar kendi düşüncelerini belirtemiyorlar,herhangi bir söz hakkına bile sahip değiller. Bütün kararlar yalnızca Merkez tarafından alınıp,uygulanıyor. Kitabın ana kahramanı Yuna ve ailesinin bu rejime karşı tepkileri,yaşadıkları olaylar Yuna’nın gözünden okura aktarılıyor.
Ayşe Kulin,Ayşe Arman’a verdiği bir röportajda bu kitabı yazarken ,Gezi Parkı olaylarından esinlendiğini belirtmiş.
Dili gayet sade ve anlaşılır. Zaten akıcı olduğu için 2-3 günde bitirilebilir.Kitabı bitirdikten sonra bazı gerçekler yüzünüze “pat” diye vurulmuş gibi hissedebilirsiniz,gayet normal. Bana kalırsa,uyandırıcı ve düşünmeye sevk edici bir yanı var romanın. Tavsiye ediyorum.
Tutsak Güneş'i okurken Bir Gokcisminin ülkenin tam önünde durmasından dolayi Güneşsiz bir ülkede,Uluhan'ın yönetiminde yaşayan insanlar ile tanışıyorsunuz. Teknoloji şimdiki zamandan daha da gelişmiş mesela arac kullanirken direksiyon yok, gidalarin birçoğu da toz halinde. En cok hosuma giden de açlığı kisa surede gidermek icin olan haplar. :) Teknoloji guzel ama ülkede olan bazi durumlar insanı üzüyor ve aslında bu durumlara da bizler de pek uzak sayılmayız.
Kitabı okurken mevcut düzene karşı çıkan insanlar var. Çünkü bu düzende kadınların haklarını savunması yok. Özgürlük yok. İnternetten diğer Ülkelerdeki gelişmelere de bakamıyorsunuz çünkü bakarsanız özgür olmadığınızı anlayacaksınız. Ve kitaptaki ana karakter olan Prof. Otis (Adı Yuna) bu bahsettiklerimden yana pek şikayetçi değil. Yani bu düzen için eylem yapan insanlardan birisi değil çünkü kendisi Prof olduğu için kendisini alanına adamış bir kişi. Daha sonraları bu düzenin aslında hiç de iyi olmadığını anlıyor. Anlamasında ki en büyük etken de annesi Samira Elan Otis oluyor. Samira, kızına hiç belli ettirmeden ülkenin düzenine karşı gelen kişilerden birisi olarak yaşıyor. Eylemlere katiliyor yani aslinda Ülkenin geleceği güzel olsun diye elinden geleni yapan bir karakter.
Bu mevcut düzeni daha yakından tanıyıp farkında olmadığınız bazı durumların farkına varabilmek için Tutsak Güneş sizler için doğru bir kitap.
Mutlaka okuyun.
Genelde güzel kurguları beğenirim. Belki ilk kez burada bir kitaba bunca düşük puan verdim. Açıklamayı hak eder.
Kitap bir çeşit distopya olarak kurgulanmış ama ülkemize de her bir tarafından benzetilmiş. Yine de 50-100 yıl sonrası gibi bir izlenimi var açık tarih verilmese de. Yemekler doğrudan yenmiyor da devletin özel kurutma alanlarında kurutulup insanlara tozu satılıyor. Güneş görmüyor ülke, sadece o ülke ile güneş arasına bir cisim yerleştirilmiş. Bunun uzaybilim bakımından imkanlılığı-imkansızlığı bir yana, kitabın sonunda öylesineymiş gibi ortaya çıkan garip gerçek… (okuyacak olanlar için belirtmiyorum ama söylemeliyim ki okurken heyecan vermiyor öğrenmesi)
Kitapta ayrıca insanlararası konuşmaların bazen gereksiz uzaması son derece sıkıcı olmuş. Yani mesela hadi yemek ye diye birine ısrar etmenin romanda üç beş satır almasının kurgu bakımından hiiiç önemi olmadığını görmek ve yine de başka sohbetlerde tekrarlanması… Sıradan ve biz gibi hayatlar yaşadıklarına işaret edilmek istenmiş olabilir ama son derece sıkıcı, öngörülebilir ve zor biten bir kitap.
Yalnızca distopya ile henüz tanışmamış ya da yalnızca 1984 kitabını okumuş ilk gençlik çağlarındaki dostlara önerilebilir okusun diye. Belli bir okuma birikiminin üzerine sığ gelecektir bu eser. Distopyaya ve hatta bir de Ayşe Kulin’in başka güzel eserlerine aşina iseniz bence zaman kaybı olur.
Sayfa 427 deki cümle ile başlamak istedim. '' Dünyamız değişmişti. Denizlerimiz kirlenmiş, akarsularımız kurumaya yüz tutmuş, ormanlarımız tükenmişti. İnsanların para ve iktidar hırsı dünyamızı dahi mahvetmeye yetmişti. Benim tek tesellim, bunca tahribata karşın, sevginin hala var olmasıydı.'' Çok uzun zamandır bu kadar farklı bir konuya denk gelmemiştim. Her cümleye farklı bir bakış açısıyla yaklaştım. Para hırsının, gücün, bencilliğin ve bunun gibi kirli bir sürü oyunun içinde olunmasının dünyanın sonunu nasıl getirdiğine şahit oldum. Kitabı okurken özgürlüğe, insanca yaşamaya hasret kaldım. Teknoloji üst düzeyde harika peki kadına verilen değer ? Robotlar, uçan arabalar, renk değiştiren kıyafetler nasıl olağanüstü..Hayattaki her şey değişmiş kadına şiddet dışında. Söz hakkı olmayan, değersizleştirilen, toplum dışına itilen, yapacağı tek şeyin çocuk doğurmak olduğuna inanılan kadınlar..Kısacası kanser hücresi gibi düşünceler. Dünyayı iki ayaklı bir köprü gibi düşünün. Sırtını uçurumla aramıza veren kadın... Bir ayak; çağdaşlaşırken toplum huzurunu gözeten, liyakate uyan, adaleti sağlayan, halkına eşit mesafede duran, sosyal devletin tüm gereklerini sağlayan, yeniklere açık, halkın nefes almasını sağlayan DEVLET.. Bir ayak: çalışarak, yılmadan toprağına, ülkesine, vatanına sahip çıkan, onu her daim ileriye taşıyan aydınlık günlerin emekçisi HALK.. Bu köprüyü sarsmayan değerlere ihtiyacımız var.Sevgiye, saygıya, insanca yaşamaya ihtiyacımız var. İyi okumalar :)
Ayşe Kulin bu kitabında farklı bir tarza bürünmüş
Bu iyi bir şey çünkü bazı kitaplarını okurken hep aynı tarz olunca sıkılıyor insan!
Evvet kitap konusu
"biraz ülkenin iktidarına gönderme yapmış gibi hissettim
(biraz değil bildiğimiz direk gönderme)
#subliminalmesajiçerir
Tutsak Güneş'i okurken Bir Gokcisminin ülkenin tam önünde durmasından dolayi Güneşsiz bir ülkede,Uluhan'ın yönetiminde yaşayan insanlar ile tanışıyorsunuz. Teknoloji şimdiki zamandan daha da gelişmiş mesela arac kullanirken direksiyon yok, gidalarin birçoğu da toz halinde. En cok hosuma giden de açlığı kisa surede gidermek icin olan haplar. :) Ve bir başkaldırış
Çünkü bu düzende kadınların haklarını savunması yok. Özgürlük yok. İnternetten diğer Ülkelerdeki gelişmelere de bakamıyorsunuz çünkü bakarsanız özgür olmadığınızı anlayacaksınız. Ve kitaptaki ana karakter olan Prof. Otis (Adı Yuna) bu bahsettiklerimden yana pek şikayetçi değil. Yani bu düzen için eylem yapan insanlardan birisi değil çünkü kendisi Prof olduğu için kendisini alanına adamış bir kişi. Daha sonraları bu düzenin aslında hiç de iyi olmadığını anlıyor. Anlamasında ki en büyük etken de annesi Samira Elan Otis oluyor. Samira, kızına hiç belli ettirmeden ülkenin düzenine karşı gelen kişilerden birisi olarak yaşıyor.
Keyifle okuyun...