Tufandan Önce Kitap Bilgileri
Yazar: Mustafa Kutlu
Tahmini Okuma Süresi: 5 sa. 54 dk.
Sayfa Sayısı: 208
Basım Tarihi: 2006
İlk Yayın Tarihi: 2006
Yayınevi: Dergah Yayınları
ISBN: 9789757737513
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Tufandan Önce Kitap Tanıtımı
Belediye Başkanı Şemsettin Bilen, o sabah banyo yapmış, kurulanmış, üstte fanila, altta çizgili pazen pijima, gözlüklerini takıp sedire çıkmıştı.
Tırnaklarını kesiyor, ayak tırnaklarını.
Bir gazete yaymış, belini kamburlaştırıp ayaklarına eğilmişti.
(Kitabın İçinden)
Tufandan Önce Kitaptan Alıntılar
1. ""Siyaset zalimdir""
2. "Zor iştir efendim. Bir insanı tanımak, zor iştir."
3. "Zor iştir efendim.
Bir insanı tanımak, zor iştir.
Tanıyıp onu anlamak daha da zordur."
4. "Zor iştir efendim.
Bir insanı tanımak, zor iştir."
5. "Bir manyak bir manyağa gel beraber manyaklaşalım demiş :)"
6. "Günümüz dünyasında “para her şeydir” deniyor, bu sebepler dünyanın burnu boktan çıkmıyor."
7. "" Gülme dediğimiz şey sirayet eder, bulaşıcıdır. ""
8. "Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini."
9. ""Maskeli adamın hiçbir vakit gerçek bir dostu olamaz.""
10. "Para hiçbir vakit adaletin önüne geçemez, geçmemelidir. Günümüz dünyasında "para her şeydir" deniyor, bu sebeple dünyanın burnu boktan çıkmıyor."
11. "Zor iştir efendim.
Bir insanı tanımak, zor iştir.
Tanıyıp onu anlamak daha da zordur."
12. "O yeryüzüne fırlatılmış bir yalnızdı.
Bir kaya kadar;
Bir çakıl taşı kadar
Çölde bir ot kadar yalnız."
13. "Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi..."
14. "Para hiçbir vakit adaletin önüne geçmez, geçmemelidir. Günümüz dünyasında “para her şeydir” deniyor, bu sebeple dünyanın burnu boktan çıkmıyor."
15. "" Siyaset zalimdir. ""
Tufandan Önce Kitap İncelemeleri
Hırslar ve dünyevi ihtiraslar etrafında dönen hayatlar... Sağlanamamış dengeler, üstlenilmeyen sorumluluklar... Ve bilinçlerin açıldığı o tufan... Hepimizin hayatında dönüm noktası olabilecek tufanlar olacak mı dersiniz? Ya da illa bir tufan mı olması gerekir? Bu soruların sonu gelmez. En iyisi, sorularımızın cevaplarını kitabımızdan arayalım.
Siyaset girdabına kendini kaptırmış, küçük bir fırsatta bile birbirlerinin kuyusunu kazan kitap sakinlerimiz... Ailesinin varlığını unutan mı dersiniz, kararlarının amacının ne olduğunu bilmeyen mi? Derim ki, Peygamber Efendimizin "Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekin." ikazını umursamayan siyasi tipler. Öyle ki bize bahşedilen hayatın hem bir lütuf hem de bir imtihan olduğu gerçeğini kuşatıcılığıyla idrak edemeyen zihinleriz. Bu zihinler ne ölüme hazır ne de hazırlık aşamasındadır.
Bu kısa yolculukta —kısalığının mukabilinde ne kadar değerli olduğunu düşünürsek— durup hangi mevkide olduğumuzu sorgulamalıyız. Kendimizi hesaba çekmeliyiz. Kitabımızda veya benim de yaşadığım 6 Şubat depremindeki gibi, ölüme ne kadar hazırlıksız olduğumuzu hayatımızın ve hayatımızdakilerin değerini anlamamıza vesile olacak tufanlarla karşılaşma şansına sahip olmayabiliriz.Ya da siyasi karakterlerimiz yaşadıkları tufandan kurtulamasalardı. Kısacası hayat gidişatını sorgulamamız için bir tufanı beklemek yanlış olur.Çünkü ölüm denen tufandan kaçma gibi bir lüksümüz yok.
Siyasetin, hırsların, hayatın bir tufan gibi hızlı, sert çetin nasıl bir çırpıda geçip gideceğini sorsalar ancak bu şekilde anlatılabilirdi.
*Aslında hiç planda yoktu bu kitaba başlamak başlayınca da yazarın diğer kitapları gibi bir çırpıda severek okuyamadım; başta çok duraksadım fakat son kısımları hayli akıcı okunuyor.
Kitapta pek çok 'bey' olduğundan ve sık sık geriye dönüş tekniğiyle karakterlerin hayat hikayeleri anlatıldığından bu 'bey'leri ayırt etmek pek de kolay olmuyor. Her ne kadar diğerleri gibi bir köy-kasaba öyküsü gibi dursa da aslında kişilerin toplumdan gizlediği hırslarını, siyasetin yoruculuğunu ve bir Cuma hutbesi dinleyince 'bırakıyorum bu işleri dedirten dünya-makam hırsının nasıl da küçük bir vesveseyle insanı tekrar ele geçirebileceğini anlatıyor
Anlaşılmayan, kendine has bir hayat çizen ve çoğu zaman da toplumdaki 'sessiz içine dönük, kendi halinde olan insanların gözünü dünyanın koşuşturması kaplamış olanlar tarafından nasıl dışlandığını kısa parçalarla da olsa Kaymakam Çetin Bey'in bölümleriyle çok net bir şekilde hissettirmiş yazarımız. Karakterlerin içinden geçenlere sanıyorum karakterin kendisinden daha fazla okuyucu hakim olmuştur kitap boyunca, gereğinden fazla iç konuşma tekniği kullanılmış ve bu eserin başarısını akıcılığını fazlasıyla düşrümüş.
Sonuç olarak 'klasik genç edebiyatı(!) 'saçmlaıklarını okumaktansa kafa dağıtmak için okunabilecek güzel bir durum öyküsü örneği.
selametle....
“Günümüzün dünyasında “para her şeydir” deniyor, bu sebeple dünyanın burnu boktan çıkmıyor.”
Küçük bir kasaba ve bu kasabaya yapılması planlanan bir tesisin nasıl siyasiler ve siyasete girmek isteyenler tarafından bir reklam haline getirildiği anlatılıyor. Birbirinden bağımsız kahramanların hayat hikayeleri ve yollarının nasıl kesiştiği bir takım eleştiri ve sitemlerle, tatlı hicivlerle kaleme alınıyor. Bu hikayeleştirme esnasında siyasete, makam-mevki hırsına yönelik eleştirilerde de bulunuluyor.
Tufandan önce tesisle reklamını yapıp siyasi olarak bir makam sahibi olmak yahut yükselmek isteyen kahramanların bir kısmı tufandan sonra hayatın her an son bulabileceğini fark ediyor ve bu işlerden elini eteğini çekiyor.
3. Tekil şahıs ile anlatılan ayrıca monolog ve okurla konuşur bir üslupla kaleme alınan bu eserde, eleştirilmesinin hoşuma gittiği bir konu da (siyasetin, siyasilerin eleştirilmesinden keyif aldım valla) köyden kente göçe teşvik edilmesi… ABD’de yetişip Türkiye’ye bakan olan kahraman, Türkiye’nin kalkınması için gerekli olan şeyin şehre göç olduğunu belirtiyor. Hemen arkasından tufan kopuveriyor. Yazarın bakanın o sözlerini tufanla kesmesi benim içime su serpti. Ben köylünün milletin efendisi olduğuna ve köylerin yaşam şartlarının iyileştirilerek var olması gerektiğine, köylünün üretime bu şekilde katkı sağlamasının en güzeli olduğuna inanıyorum.
“Günümüzün dünyasında “para her şeydir” deniyor, bu sebeple dünyanın burnu boktan çıkmıyor.”
Küçük bir kasaba ve bu kasabaya yapılması planlanan bir tesisin nasıl siyasiler ve siyasete girmek isteyenler tarafından bir reklam haline getirildiği anlatılıyor. Birbirinden bağımsız kahramanların hayat hikayeleri ve yollarının nasıl kesiştiği bir takım eleştiri ve sitemlerle, tatlı hicivlerle kaleme alınıyor. Bu hikayeleştirme esnasında siyasete, makam-mevki hırsına yönelik eleştirilerde de bulunuluyor.
Tufandan önce tesisle reklamını yapıp siyasi olarak bir makam sahibi olmak yahut yükselmek isteyen kahramanların bir kısmı tufandan sonra hayatın her an son bulabileceğini fark ediyor ve bu işlerden elini eteğini çekiyor.
3. Tekil şahıs ile anlatılan ayrıca monolog ve okurla konuşur bir üslupla kaleme alınan bu eserde, eleştirilmesinin hoşuma gittiği bir konu da (siyasetin, siyasilerin eleştirilmesinden keyif aldım valla) köyden kente göçe teşvik edilmesi… ABD’de yetişip Türkiye’ye bakan olan kahraman, Türkiye’nin kalkınması için gerekli olan şeyin şehre göç olduğunu belirtiyor. Hemen arkasından tufan kopuveriyor. Yazarın bakanın o sözlerini tufanla kesmesi benim içime su serpti. Ben köylünün milletin efendisi olduğuna ve köylerin yaşam şartlarının iyileştirilerek var olması gerektiğine, köylünün üretime bu şekilde katkı sağlamasının en güzeli olduğuna inanıyorum.
“Günümüzün dünyasında “para her şeydir” deniyor, bu sebeple dünyanın burnu boktan çıkmıyor.”
Küçük bir kasaba ve bu kasabaya yapılması planlanan bir tesisin nasıl siyasiler ve siyasete girmek isteyenler tarafından bir reklam haline getirildiği anlatılıyor. Birbirinden bağımsız kahramanların hayat hikayeleri ve yollarının nasıl kesiştiği bir takım eleştiri ve sitemlerle, tatlı hicivlerle kaleme alınıyor. Bu hikayeleştirme esnasında siyasete, makam-mevki hırsına yönelik eleştirilerde de bulunuluyor.
Tufandan önce tesisle reklamını yapıp siyasi olarak bir makam sahibi olmak yahut yükselmek isteyen kahramanların bir kısmı tufandan sonra hayatın her an son bulabileceğini fark ediyor ve bu işlerden elini eteğini çekiyor.
3. Tekil şahıs ile anlatılan ayrıca monolog ve okurla konuşur bir üslupla kaleme alınan bu eserde, eleştirilmesinin hoşuma gittiği bir konu da (siyasetin, siyasilerin eleştirilmesinden keyif aldım valla) köyden kente göçe teşvik edilmesi… ABD’de yetişip Türkiye’ye bakan olan kahraman, Türkiye’nin kalkınması için gerekli olan şeyin şehre göç olduğunu belirtiyor. Hemen arkasından tufan kopuveriyor. Yazarın bakanın o sözlerini tufanla kesmesi benim içime su serpti. Ben köylünün milletin efendisi olduğuna ve köylerin yaşam şartlarının iyileştirilerek var olması gerektiğine, köylünün üretime bu şekilde katkı sağlamasının en güzeli olduğuna inanıyorum.