Tek Yalnız Ben Değilim Kitap Bilgileri
Yazar: Jean-Louis Fournier
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 18 dk.
Sayfa Sayısı: 152
Basım Tarihi: Ocak 2021
İlk Yayın Tarihi: Ocak 2021
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
ISBN: 9789750848834
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Tek Yalnız Ben Değilim Kitap Tanıtımı
“Tek Yalnız Ben Değilim” Jean-Louis Fournier’nin en melankolik, en hüzünlü ve belki de en vurucu anlatılarından biri.
“Yalnız olmaktan bıktım artık, bıktım her geçen gün daha yalnız, daha yaşlı, daha çirkin olmaktan. Bunların başıma geleceğini bilseydim hiç yaşlanmazdım.
Yazın en sıcak günleri, boğuluyorum sıcaktan, hükümetin yaptığı sert uyarılara rağmen yakınlarım –artık yakınım değil de uzaktan tanıdıklarım oldular– arayıp yeterli miktarda su içip içmediğimi sormuyorlar.
Herkes beni terk etti, on yıl önce karım Sylvie, kısa bir süre önce de küçük kedim Salomé, bir başka deyişle hayatımı sürdürmeme yardımcı olan herkes beni terk etti.
Evim artık benim için fazla büyük ve karşı komşularımın panjurları da sürekli kapalı.”
Fournier, kara mizahı kaleminden eksik etmeden, mağazada unutulup annesini bekleyen bir çocuğun huzursuz masumiyetiyle anlatıyor yalnızlığını.
Tek Yalnız Ben Değilim Kitaptan Alıntılar
1. ""Bir kişiyi özlersiniz ve bütün dünya ıssızlaşır...""
2. "Başkaları olmadan yaşamak zor, başkalarıyla birlikte yaşamak da zor. Yaşamak hep zor."
3. "❝
Yalnız gezen adam hiçbir zaman yalnız değildir.
Rüyaları çok kalabalık olur...
❞"
4. "Bir kişiyi özlersiniz ve bütün dünya ıssızlaşır..."
5. "Başkaları olmadan yaşamak zor, başkalarıyla birlikte yaşamak da zor.
Yaşamak hep zor."
6. "Bizi dinleyecek kimse olmadığı için yazı yazıyoruz.
Edebiyat olmasaydı,
yalnız kaldığında insanın neler düşündüğünü hiçbir zaman öğrenemeyecektik."
7. "Ben yalnızlığı istemiyorum ama yalnızlığa gereksinim duyuyorum..."
8. "Yalnız kalmak, terk edilmek, unutulmak…
Bunların hangisinden daha çok korkuyorum?
Belki de unutulmak en kötüsü."
9. "❝
Yalnızlık, özgürlük için ödenen bedeldir...
❞"
10. "İnsan bir türlü başkaları için o kadar da önemli ve ilginç olmadığını düşünemiyor..."
11. "Yalnızlık insanın başına gelecek en kötü şey mi yoksa en iyi şey mi?
Bu sorunun yanıtı, yanında olanın kim olduğuna bağlı."
12. ""Bir kişiyi özlersiniz ve bütün dünya ıssızlaşır...""
13. "Sevmek birbirine bakmak değil, birlikte aynı yöne bakmaktır..."
14. "Yalnız gezen adam hiçbir zaman yalnız değildir. Rüyaları çok kalabalık olur..."
15. "Antonie de Saint-Exupery şöyle yazmıştı: "Sevmek birbirine bakmak değil, birlikte aynı yöne bakmaktır.""
Tek Yalnız Ben Değilim Kitap İncelemeleri
Yazarın kendi yaşadığı yalnızlığı sade bir dille betimlediği ve okuyucuya da sonuna kadar hissettirdiği sürükleyici bir kitap…
Birçoğumuzun zaman zaman hissettiği yalnızlığı tüm derinliğiyle ve duygusuyla okuyucuya yansıttığı bir anlatımla karşı karşıya kalıyorsunuz.
Yaşadığı bu bunalımlı yalnızlığın başkalarına muhtaç hissettirmesini en güzel vurguladığı kesitler, “Karşı komşunun panjurları kapalı…” diye başlayan kısımlardı.
Bulunduğumuz bu çağda komşularımızın çoğunu tanımıyorken, tanıma ihtiyacı duymadığımız bir hayat yoğunluğu yaşıyorken; bu hayat yoğunluğundan noksan olan ve sevdiği çoğu kişiyi kaybetmiş ana karakterimiz yani yazarımız komşularının yanında olmasa bile onların evin içinde olduğunu görmek isteyerek kendi yalnızlık hissiyatının ne denli şiddetli olduğunu okuyucuya aktarmış.
Bir de onu umursamayan, yalnız hissetmesine sebep olan insanlara; ortadan kaybolmuş, ölmüş izlenimi vermek isteyerek onların pişmanlık duyacağını ümit etmesi maalesef yaşanmış duygularımız arasında. Fakat böyle bir durumda dahi bir şeyin fark etmeyeceği bilincinde olarak arada ‘yalnızlığın onun için ne kadar yararlı olduğunu’ vurgulaması da yine çoğumuzun kendi kendine telkinde bulunduğu bir teselli şeklidir.
Yeri geldiğinde kendi yaşamış olduğunuz duyguları okuyorsunuz, yeri geldiğinde de bulunduğunuz hayat için şükrediyorsunuz.
Okurken kitabın satırlar arasında bazen de, “Acaba ben de yaşlanınca böyle bir yalnızlığa mahkûm olacak mıyım?” diye telaşlı düşüncelere dalıyorsunuz…
Yazarın okuduğum ilk kitabı ve kalemine hayran kaldım. Dilinin sadeliği, samimiliği, anlatımının vuruculuğu ve kendine has tarzıyla oturup bir solukta okunabilecek bir eser.
“bir kişiyi özlersiniz ve bütün dünya ıssızlaşır…”
Eşini uzun zaman önce kaybeden yazar, kedisini de kaybettikten sonra, içine düştüğü yalnızlık duygusunun tezahürünü; endişeler, korkular, özlemler ve sitemlerle dile getirmiş. Hüzünlü cümlelerin ağırlığında ezilmeyelim diye de kendi deyimiyle şaklabanlık yapıp kahkaha atmamızı istemiş.
Yer yer yazarların sözlerine hayatlarına dair küçük ayrıntıların yer alması; ressamlardan, resimlerden, sergilerden, müziklerden bahsetmesi anlatımını daha da kuvvetlendirmiş. Yalnızlık duygusuna dair okuduğum belki de en melankolik, en hüzünlü ve en vurucu anlatılardan biri.
“Çevremi saran o sonsuzluğa uzanan içi boş kalabalıkların ortasında yalnız olmayı isterdim. Başkalarından rahatsız oluyorum.”
Yalnızlık insanın başına gelebilecek en iyi şey de olabilir en kötü şey de. Bu kesinlikle yanında kim olduğuna bağlı. Geceyi aydınlatan, karanlıkta yürümeyi kolaylaştıran bir sokak feneri gibi olmak varken insan neden daha da zorlaştırır ki hayatı kendine, başkalarına?
“Başkaları olmadan yaşamak zor, başkalarıyla birlikte yaşamak da zor. Yaşamak hep zor.”
Henüz özlediklerimiz hayattayken,
birinin “nasılsın” dediğini duyacak sıcaklığa sahipken,
komşularımızın panjurları açık ve orda olduklarını biliyorken, en önemlisi de yalnızlık paylaşılıp kaybolabiliyorken
birbirine yük olmaktan ziyade yükü hafifleten olabilmek umuduyla.
Sevdiklerinizle ve kitaplarla kalın. Keyifli okumalar.
'' İlk ayrılık, ilk yas, ama aynı zamanda seçilen, arzulanan, umut edilen, tadına varılan tüm o anlar: bir kitapla baş başa, müzikle, başkalarını tek başına seyrederken, yazarken yalnız. Jean-Louis Fournier hâlâ bu küçük çocuk, arkadaşlıklar ve büyük bir aile hayali kuran ama aynı zamanda kaçmayı, büyümeyi, yalnız kalmayı da uman tek oğul.
On yıldır dul olan yazar, bu kitabında Seurat'nın bir tablosu gibi narin dokunuşlarla yalnızlığını anlatıyor bizlere. Çocukken kendini bir mağazada kaybolmuş olarak tek başına bulduğu o günden, on yıl önce ölen sevgili karısı Sylvie'nin yanında olmadığı büyük bir apartman dairesinde yapayalnız bulduğu bugüne kadar, yalnızlık anıları paylaşıyor bizlerle . Hem korkulan hem de aranan bir yalnızlık, aynı anda bir arayış ve kaçış biçimi. Çünkü yalnızlık da bir özgürlüktür, kafesin olmaması .Kendini esirgemese ve başkalarından hoşlanmadığını, ancak başkalarının onu sevmesinden hoşlandığını itiraf etmekten çekinmese bile ona karşı sonsuz bir şefkat hissediyoruz.
Jean-Louis Fournier kelimelerin simyacısıdır, ciddi olanlar da dahil her şeye bizi gülümsetmekte usta. Burada tek başına yaşamanın zorluğuna ve hüznüne dair hiçbir karanlık ya da ağırlık yok, gözyaşı yok, Yazar, yalnızlığın ağırlığını hiç omuzlarımızda taşımadan bize bir ölçü olarak aldırmayı başarıyor. Kaleminin altındaki kurşun... tüy olur. Gözyaşları gülümsemeye dönüşür.
Jean-Louis Fournier'in dokunuşu. ''
İyi okumalar ...
"Yalnızsan tamamen kendine aitsin."
anlatı türünde ki bu kitabında kendi hayatından verdiği örneklerle sanki bizlerle karşılıklı sohbet ediyormuşçasına içini dökmüş adeta, bunun yanında samimi ve esprili üslubu ile
diyerekten aslında dünyada bizlerin tek yalnız olmadığını ve aslında yalnızlığın dünyanın sonu olmadığını anlatıyor.
İsminden dolayı daha karamsar bir kitap bekliyordum ama aksine yazarın kendine özgü bir anlatım tarzı var. Esprili ve ironik bir üslup tam ismini koymak zor fakat karamizah gibi düşünebilirsiniz. Ama kesinlikle kendine has ve farklı. Bununla birlikte her şakanın altında ki gerçek misali yalnızlığın acı taraflarını da duygusal bir biçimde aktarmış.
Velhasıl kelam aslında acıyı tatlı bir şekilde sunan bir anlatım tarzına sahip olduğunu söyleyebilirim. Yer yer tebessüm edecek yer yer ise hüzünleneceksiniz. Kısa bir kitap, bir çırpıda okursunuz. Popüler olup olmamasına bakmayın, kitap güzel ve okunası. Tavsiyemdir.
| Kitaptan Alıntı
Çok kötüyüm, bütün erkekler öldü,
daha da acısı bütün kadınlar öldü.
Zayıfladım, artık hiç tıraş olmuyorum,
saçlarım uzadı, berberlerin hepsi öldü.
Çirkinleştim, artık şık ve cazip bir erkek değilim, baştan çıkarmak isteyeceğim kimse yok.
Son çiçekçi de öldü.
Ceketimin cebine koyabileceğim tek bir çiçek bile yok artık.
‘Üzerinde kırmızı bir kazak olan, saçları kısacık kesilmiş, isminin ‘bilili’ olduğunu söyleyen oğlan, mağazanın girişimde annesini yanına çağırıyor.
Yetmiş yıl sonra seksenli yaşlarını sürmeye başlamış hayat dolu Jean Louis, tüm panjurları kapalı olan komşusunun evinin kapısında öfke içinde tepinip söyleniyor.
Yanında biri olsun istiyor. Acı veren yalnızlığına daha fazla katlanamıyor.’
.
Biz seksenli yaşlarını sürmeye başlayan adamı dinliyoruz. Alabildiğine yalnız olan o adamı. Eşini kaybettikten sonra içinde oluşan o koskoca oyukla birlikte.
Öyle alışmış ki ‘yalnız olmamaya’. Bisikleti bile çift kişilik örneğin.. Baktığı tabloyu beğenip beğenmediğini söyleyecek kimse yok yanında.
Ama en nihayetinde kim yalnız değil ki? Peki ya buna rağmen neden bu kadar çok insan var? Ve neden giderek çoğalıyor yalnızlar?
.
Jean Louis Fournier okumak (ki sıradaki videomda kendisinden bahsediyorum) bana çok dokunuyor. Bu kitapta da kendimi olduğumdan yalnız hissettim. Onun hisleriyle dolup taştım.
Sayfaları hem yorgunluk hem de iştahla çevirdim. Bir deftere alınan notlar gibi yazıyor olması, yazarken yazdıklarıyla tamamlanması da bana çok özel geliyor. Kendinden yola çıkıp, bir başka yola sapmayıp karşısındakine varmasında sadelik saklı.
Süslemeden, taşmadan, tam kararında…
Velhasıl baskısı tükenmeden (ki diğer kitaplarında var bu sorun) almanızı tavsiye ederim!
.
Ayşe Ece çevirisi ve Nahide Dikel kapak tasarımıyla-