Taş Meclisi Kitap Bilgileri
Yazar: Jean-Christophe Grangé
Tahmini Okuma Süresi: 11 sa. 47 dk.
Sayfa Sayısı: 416
Basım Tarihi: Kasım 2018
İlk Yayın Tarihi: 2000
Yayınevi: Doğan Kitap
Orijinal Dil: Fransızca
ISBN: 9789759915193
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Taş Meclisi Kitap Tanıtımı
Jean Christophe Grangé, "Kızıl Nehirler"in ardından "Taş Meclisi"yle yine sahnede.
Gerçekten şaşırtıcı bir hayal gücü...
Dayanılmaz bir gerilim...
Fiziksel ve psikolojik şiddet...
Parapsikoloji...
Şamanizm..
Telepatiyle gerçekleştirilen bir trafik kazası....
"Taş Meclisi", Grangé'nin bugüne kadar yazdığı en karmaşık ve en sarsıcı roman."
Le Point
"Hem gerilim romanlarından hem de fantastik romanlardan izler taşıyan, gene çok satacak yeni bir Grangé."
Le Soir
"Sonunda bir Fransız yazarın en iyi Anglosakson gerilim yazarlarıyla boy ölçüşebildiğini görmek sevindirici."
L'Independant Dimanche
Taş Meclisi Kitaptan Alıntılar
1. "Hamilelik telepatinin gerçek beşiğidir."
2. "Her şey bir yerlerde yazılmıştı mutlaka. Beklemek gerekiyordu. ."
3. "İnsan, sırtı uçuruma dayandığında arkasını döner mi.!?!"
4. "“ Psikolojik yeteneklerimizin gelişmesindeki en büyük engel önyargılarımız. Gücünden emin olmayan bir sporcu, yarışa yenik başlar. Bilincimiz kesinlikle aynı biçimde işler. Kuşkucu biri kendi zihinsel yeteneklerine erişemez. “"
5. "“ Gerçek dünya şiddet, ihanet ve kötülükten başka bir şey değildi. Hayat; bu karşı konulamaz gücün, her insanın içinde bulunan, alevlenme fırsatı bekleyen nefret çekirdeğinin çevresinde oluşuyordu. “"
6. "Ne derler bilirsin; bütün mümkün olanlar sıralanıp bir kenara bırakıldıktan sonra, geriye ne kalır ?
-İmkansız olan."
7. "Bütün mümkün olanlar sıralanıp bir kenara bırakıldıktan sonra, geriye ne kalır? İmkansız olan."
8. "“ İnanan insan, güce doğru ilk adımı atmış oluyor. Belki de gücün kendisi oluyor. Evrenin tüm parçalarının paylaştığı gücün insan tarafı. “"
9. "“İnsan hapishaneden her zaman kaçabilir. Ama özgürlükten ? “"
10. ""İnsan hapishaneden her zaman kaçabilir.Ama özgürlükten.?""
11. "“ Bir dereye baktığınızda suyu, köpükleri, suların içinde dans eden otları görürsünüz ama asıl olanı kaçırırsınız. Asıl olan akıntıdır, harekettir, o derenin hayatıdır...
İnsan vücudunun da bu örneğe uygun olmadığını kim iddia edebilir? Kan dolaşımı karmaşasının, kalp atışlarının, kimyasal salgıların altında bütün bunları harekete geçiren bir yaşam enerjisi bulunmadığını kim söyleyebilir? “"
12. "“Aynı kalabalığa ait değiliz”"
13. "- Tüm bunlar çok iç karartıcı...
- Tam tersine . Hayatın bir parçası, sadece."
14. ""Bir dereye baktığınızda; suyu, köpükleri, suyun içinde dans eden otları görürsünüz ama asıl olanı kaçırırsınız. Asıl olan akıntıdır, harekettir, o derenin hayatıdır. İnsan vücudunun da bu örneğe uygun olmadığını kim iddia edebilir? Kan dolaşımı karmaşasının, kalp atışlarının, kimyasal salgıların altında bütün bunları harekete geçiren bir yaşam enerjisi bulunmadığını kim söyleyebilir?""
15. "Devrim. Düş değildi. Bir öfkeydi devrim, bir gerçek. Toplumumuzu sınıflara ayıran, beyinlerimizi zincire vuran sistemi yıkmak mümkündü. İnsanı toplumsal ve zihinsel zindanından kurtarabilirdik. Adaletin, cömertliğin, bilincin egemen olduğu bir dünya kurabilirdik."
Taş Meclisi Kitap İncelemeleri
Öncelikle Grange'nin okuduğum ilk kitabı olduğunu belirterek yorumuma başlamak istiyorum.
Kitap tek kelimeyle enfesti. Okudukça merakım katlanarak arttı. Bir kitap okuyucuyu ancak bu kadar kendine bağlayabilir.
Yazarın tarzına, üslubuna ve betimlemelerine hayran kaldım.
Cümleler birbiri ardına devrilen domino taşları gibi ilerliyordu ki bu benzetme akıcılığını biraz anlatabilmiştir umarım.
Olaylar düz bir çizgi üzerinde ilerliyor geçmişe atlamalar pek sık yok sadece kahramanımızın yani Diane'nin bazı anılarını hatırlamasıyla sınırlı.
Psikoloji, telekinezi, parapsikoloji, şamanizim, kutsal inançlar, evrenin ruhu ve dünyamızdaki gizli kalmış nice sırlar kitapta ustaca harmanlanıp kurgulanmış.
Ve sadece ruhsal ve düşünsel boyutlar değil evrenimizin fiziksel yasalarınıda anlatan yazar bu ikilinin aslında birbirini tamamladığını sezdiriyor.
Kitapta nükleer reaktörlerden, füzyon reaksiyonlarından, Rusyanın nükleer merkezleri olan tokamaklara kadar birçok alan kurguya mükemmel bir uyumlulukla katılmış.
Spoiler vermek istemiyorum çünkü kitabın büyüsü kaçar :)
Eğer okumadıysanız derhal temin edip okuyun :)
Kitap ta polisiyeden çok anlatılan kurguya takılı kaldım hala etkisindeyim :)
Sevgili ucretsizkitap.com.tr ailesine iyi akşamlar dilerim
Keyifli okumalar...
TAŞ MECLİSİ
Taş Meclisi kitabının yorumuyla sizlerleyim. Şaşırtıcı bir hayal gücü, dayanılması zor bir gerilim ve psikolojik şiddet unsurları bir arada. Telapati yontemiyoe gerçekleşen bir trafik kazası. Akupunktur sayesinde hayata tutunan bir çocuk. Ve bir annenin zor anları. Gerilimi ve aksiyonun dozu her an yükselmeye meyilli ve bitmeyen bir kargaşa ortamı. Sürükleyici anlatımı kitabı okurken yaşıyormuş izlenimi veriyor.
Taş Meclisi kitabından bahsedecek olursam; Diane'nin önünde hepi topu 48 saat vardı. Bangkok'tan Puket'e gidecek ve sonrasında pazartesi günü evlat edindiği çocuğu da yanına alıp Paris'e dönecekti. Saat farkı Diane'dan yanaydı. Ancak aksilikler bir türlü yakasını bırakmadı.
Madame Maxwell'e ulaşan Diane zorlu bir süreç ve yolculuk ardından görmek istediği raporlara baktı. Durum ürkütücü boyutlardaydı. Diane'nin gözleri elsiz ve ayaksız bebekte takılı kaldı. Maxwell "Güney Hindistan'dan Andaman Dağları'nın öte tarafından geldi. Hindu fanatikleri ellerini ve ayaklarını kesmiş, ana-babasını öldürmüşler," diyerek konuya açıklık getirdi. Daha sonrasında ise Diane, Lucien'i evlat edinip yanına alarak Paris'e geri döndü. Diane'yı şimdi neler bekliyor? Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Kitapla kalın dostlar
#okudumbitti #kitapyorumu #arkakapak #erdeminkitapligi #bookstagram #kesfet #taşmeclisi #jeancristophegrange #doğankitap #sayfa412 #polisiyegerilimokuyorum
Kızıl Nehirler' den sonra okuduğum ikinci Grange kitabı. Polisiye-Gerilim türünü yüksek konsantrasyon saglayamayacağım zamanlarda tercih ediyorum ve katil kim sorusuyla sayfaları hızla çevirmekten ziyade okurken kurgusundan, yaratıcılığından zevk aldığım yazarları tercih etmeye çalışıyorum. Grange benim bu türfe okuduğum ikinci en beğendiğim yazar diyebilirim.
Kitaba gelince %70kadarını okumuş haldeyken "haa bu böyleymis işte amaaaan " dedikten sonra şaşırtma başlıyor. Etnik gruplara yapılmış eziyetin geçtiği satırlarda yine sıkca karşımıza çıkan sovyet komünizmi eleştirileriyle de karşılaşıyoruz.
Kitabın geçtiği bölge coğrafyasinda ortak bir tarihimizin de bulunduğu, şamanizme dayanan yüzlerce adet barındıran bizler için nispeten daha çok etki birakabilecegini düşünüyorum.
Mevcut batı bilimiyle bazı olayları açıklayamıyor oluşumuz sadece bizim bilim anlamında yetersiz oldugumuzu gösterir. Anlamlandıramadıklarımızı yok sayma eğilimimiz hakkında da bir özeleştiri yapmamiza olanak verebilir bu kitap. Kimi okur da sadece bir kurgu deyip geçebilir elbet.
Anlamadığımızı ötekileştirmediğimiz, araştırmak için ise hiçbir canlıya zarar vermediğimiz ve evrenin bütün olasılıklara açık olduğunu kabul ettiğimiz bir zamanın çok yakinda olmasını dilerim.
Ve evet kitabı tavsiye ediyorum. :)
Jean-Christophe Grangé, gerilim ve polisiye türünde kendine özgü bir tarzı olan, sürükleyici anlatımıyla okuyucuyu baştan sona içine çeken bir yazar. Onun kitaplarını elime aldığımda, zamanın nasıl geçtiğini anlamam. Özellikle karanlık atmosfer yaratma konusundaki ustalığı ve olay örgüsündeki zekice kurgular, her kitabında kendini hissettiriyor.
Taş Meclisi, Grangé’nin yine sürükleyici ve gerilim dolu bir romanı. Kitap, ilk sayfalardan itibaren okuyucuyu içine çeken bir hikâyeye sahip. Küçük bir çocuğun kaçırılmasıyla başlayan olaylar, mistik ve tarihi ögelerle zenginleşerek çok katmanlı bir hale geliyor. Fransa’dan Moğolistan’a uzanan bu yolculuk, sadece coğrafi bir seyahat değil, aynı zamanda insanın iç dünyasına da yapılan bir yolculuk. Yazar, gerilimle mistisizmi öyle başarılı bir şekilde harmanlamış ki, hikaye boyunca sürekli bir gizem duygusu hâkim oluyor. Karakterlerin derinliği, özellikle de Diane ve Luc karakterleri arasındaki dinamik, romanı daha da güçlü kılıyor.
Grangé’nin olay örgüsünü ustalıkla örmesi ve beklenmedik gelişmelerle okuyucuyu şaşırtması, bu kitabı unutulmaz kılan unsurlardan biri. Aynı zamanda, tarih ve mitolojiye yaptığı göndermeler de kitaba ayrı bir boyut katıyor. Polisiye, tarih ve mistisizmi bir arada sevenler için kesinlikle tavsiye ederim.
Baş kahramanımız Diane'in Tayland'daki yetimhaneden evlatlık aldığı çocukla birlikte Fransa'da geçirdiği trafik kazası ve sonrasında yaşadığı mistik olayların peşine düşerek maceradan maceraya koşmaya başlar.
Çocuğun başına gelen şeyi aslında bir kaza değil öldürme teşebbüsü olduğunu çok geçmeden anlayacaktır. Tıbbın çaresiz kaldığı, umudunun tükendiği o noktada nereden geldiği bilinmeyen Alman bir doktor "Lucian yaşamalı, o ölmemeli" diyerek akupunkturla tedavi ederek iyileşme sürecini başlatır. Ne var ki aynı gece aynı hastanede alman doktor öldürülür. Diane artık şundan emindir, oğlunu öldürmek isteyen ve kurtarmak isteyen iki taraf vardır. Peki ama neden? Hakkında hiç bir şey bilmediği oğlu Lucian gerçekte kimdir? Bu mistik olaylarla ne ilgisi vardır. Tüm bunlar evlat edindiği oğluyla ilgili sorular doğurur ve aradığı cevaplar arkasında bir çok gizemli olay ve ölü bırakarak Moğolistan'daki Tseven şamanlarina kadar uzanır.
Yazarın okuduğum 5. kitabı sanırım. Diğerlerine nazaran gerilim ve heyecan bir miktar azdı ama bu kötü olarak algılanmasın. Yine araştırmacı gazeteci kimliği, yine farklı coğrafyalarda gezinme, ki Moğolistan gerçekten gitmeyi istediğim bir yer. Şamanizm, telekinezi, parapsikoloji, etoloji ve daha bir sürü farklı konu. Bu konuları ayrı ayrı araştırıp gerçek bilgilerle harmanlamasi apayrı bir değer.