Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Tante Rosa - Sevgi Soysal | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Tante Rosa Kitap Bilgileri


Yazar: Sevgi Soysal
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 0 dk.
Sayfa Sayısı: 106
Basım Tarihi: 17 Nisan 2019
İlk Yayın Tarihi: 17 Nisan 2019
Yayınevi: İletişim Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750500923
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Tante Rosa Kitap Tanıtımı


İletişim Yayınları Sevgi Soysal’ın bütün eserlerini yayımlıyor. İlk kitap Tante Rosa, Sevgi Soysal’ın ölüm yıldönümü olan 22 Kasım’ın haftasında çıktı. 1968’de yayımlandığında, çocukluğu Birinci Dünya Savaşı Almanya’sında geçmiş, Rosa adlı bir kadının hayat hikâyeciklerini içeren bu roman, edebiyat çevrelerini şaşırtmış ancak pek de anlaşılamamış. Sevgi Soysal’ı 12 Mart dönemi edebiyatı yoluyla tanıyan okura ise hiç ulaşamamış. Oysa Tante Rosa, Sevgi Soysal’ı 12 Mart döneminin simge yazarı yapanın yalnızca 12 Mart değil, Tante Rosa’da ilk filizlerini veren cesur bir kadınca duyarlılık olduğunun en güzel ispatı. Bütün Eserleri dizisinde önce kronolojik bir sırayla romanları yayımlanacak Sevgi Soysal’ın. Tante Rosa’dan sonra sırada kadın-erkek ilişkisi ve evlilik temasını işlediği romanı Yürümek var. Soysal bu romanıyla (1970) TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü’nü kazanmış. Ve yine bu romanı nedeniyle müstehcenlik gerekçesiyle yargılanmış. Daha sonra gelen Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, özellikle Ankaralı solcuların çok sevdiği, etkilendiği bir roman. Oradaki Ali karakteri, ideal bir devrimci modelidir; bir kuşak onu örnek alarak devrimciliği öğrenir. Bir sonraki romanı Şafak ise Murat Belge’nin sözleriyle “devrimci Türkiye romanı için çok yeni ve çok önemlidir” çünkü “Sevgi Soysal’ın olayların nesnelliği ve insanların öznelliği arasında kurduğu diyalektik ilişki, Marksist bir estetiğin ürünüdür.” Sevgi Soysal, kanser tedavisi için gittiği İngiltere’de “hastalık-tedavi ötesi şeyler yapmaya” çalışır. Burada yazmaya başladığı romanı Hoşgeldin Ölüm yarım kalır. İletişim Yayınları’ndan çıkacak Hoşgeldin Ölüm’ün ardına Sevgi Soysal’la aynı dönemde yaşamış ve yazmış, Attilâ İlhan, Oya Baydar, Tomris Uyar, Adalet Ağaoğlu, Ahmet Oktay ve Vüs’at Bener gibi isimlerin tanıklıkları eklenecek. Hoşgeldin Ölüm, bu haliyle belki de bir hüzün kitabı olacak. Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu, romanlardan sonra ilk yayımlanacak anı kitabı. Muzip bir dille yazılmış bu anılar, tefrika edilirken bazı solcuların tepkisini çekmiş. Öykü kitabı Barış Adlı Çocuk, 12 Mart öncesini, daha sonraki değişimi ve hastalığı konu ediyor. Yeni Ortam ve Politika gazetelerine yazdığı yazılarının toplandığı Bakmak ise ilk öykü kitabı Tutkulu Perçem’in ardından yayımlanacak. Yıldırım Türker, bu siyasi deneme yazılarının gazete yazarı olmaya kalkmasındaki en önemli neden olduğunu söylüyor. Türker, Sevgi Soysal’ın kendisi için “ilkgençliğinde dünyayla arasına gerili; şefkatle harelenmiş bir zekâ, isyankâr bir neşe, kül yutmaz bir duruştan dokunmuş bir tül” olduğunu yazıyor. Sevgi Soysal’ın İletişim’den çıkacak son eseri ise daha önce yayımlanmamış oyunu Venüslü Kadınlar. Yayına hazırlanan bir diğer kitap da, Sevgi Soysal’ın eserleri üzerine edebiyat eleştirisi ağırlıklı yazılardan oluşan bir derleme. Genç yaşta kaybettiğimiz Sevgi Soysal’ın bütün eserleriyle yeniden gündeme gelmesi, onunla büyümüş bir kuşağın ona borcunu ödemesi, onu tanımadan büyümüş bir kuşak içinse önemli bir fırsattır.




Tante Rosa Kitaptan Alıntılar


1. "Hayatta en kesin şey ve galiba tek kesin şey ölüm."




2. "Her şey özlenebilir. Her şey tutku konusu olabilir. Her şey aynı ölçüde kutsal ve aynı ölçüde aşağılık olabilir. Tutkular çevreye göre değişen şeylerdir."




3. "Savaş eksilmiyordu, önce babalar eksildi, sonra ağabeyler eksildi, savaş eksilmedi."




4. "Bir elmanın bir meyve olduğu, bir babanın baba, bir savaşın savaş olduğu, bir gerçeğin gerçek olduğu, bir yalanın yalan olduğu, bir aşkın aşk olduğu, bir bıkmanın bıkma olduğu, bir başkaldırmanın başkaldırma olduğu, bir sessizliğin bir sessizlik olduğu, bir haksızlığın bir haksızlık olduğu, bir düzenin bir düzen ve bir evliliğin bir evlilik olduğu, olacağı günler gelecekti, inanıyordu. Tante Rosa."




5. "Ölüm, bazen öyle zamansız ve acıdır ki, koyu bir gölge olup siner kısa da olsa dolu dolu yaşanmış bir yaşamın ve o yaşamdan geride kalanların üstüne."




6. "İnsan hiçbir şeylere aldırmamaya bir başladı mı. Ne kendi durumunu, ne de bütün durumları, üstünde durulmaya değer bulmadı mı? Bu bir kış uykusudur ki hiçbir yaz sökemez."




7. "Bir kendime I Love You! Sevebileceğim tek aşağılık, tek salak kendimim - kendimim - kendimim."




8. "İnsanları sevmemeye başladı mı insan, insan gibi yaşamayı da sevmemeye başlıyor, insan gibi çalışmayı, kazanmayı, yemeyi, içmeyi, sevişmeyi, ölmeyi."




9. "Şimdi beklenen bir intihardır, bir uçurumdur, bir düşüştür."




10. "Çok konuşmak hiçbir şeyi düzeltmedi."




11. "Bir kavanoz ekşi yoğurt buldu, batı batı denen uygarlık bu işte, buzdolaplı açlıklar var burda."




12. "İnsanları sev­memeye başladı mı insan, insan gibi yaşamayı da sevmemeye başlıyor, insan gibi çalışmayı, kazanmayı, yemeyi, içmeyi, se­vişmeyi, ölmeyi."




13. "Çok konuşmak hiçbir şeyi düzeltmedi."




14. "Çok konuşmak hiçbir şeyi düzeltmedi.
İstediğin kadar yeniden başla anlatmaya, bütün sözcükleri evir çevir; çirkin tekrarları sıvayamazsın."




15. "Aile mutfakta, yatak odasında ve bodrumda savaşın eksilmesini bekliyordu. Savaş eksilmiyordu, önce babalar eksildi, sonra ağabeyler eksildi, savaş eksilmedi."





Tante Rosa Kitap İncelemeleri


Merhabalaaaar!
Eserde, Rosa adında Alman kökenli, Katolik inancında yetiştirilmiş bir kadının, çocukluktan itibaren toplumun dayattığı kadın kimliği öngörüsünün dışında kalması ve bu durumla olan mücadelesi anlatılır.

Tante Rosa, geleneksel kadınlık rollerine uymayan, özgür ruhlu ve bağımsız bir karakterdir. Bu nedenle, çevresi tarafından sürekli eleştiriye ve dışlamaya maruz kalır. Rosa, yaşadığı zorluklara rağmen hayatta kalmak için çabalamaya devam eder ve kendi kimliğini korumak için mücadele eder.

Sevgi Soysal, "Tante Rosa"da sadece Rosa'nın hikayesini değil, aynı zamanda 1960'ların Türkiye'sinde yaşayan kadınların genel durumunu da ele alır. Eserde, ataerkil toplumun kadınlara dayattığı kısıtlamalar ve bu kısıtlamalara karşı çıkan kadınların yaşadığı zorluklar gözler önüne serilir.

"Tante Rosa", yalın ve akıcı bir dille yazılmış olsa da, oldukça derinlikli ve etkileyici bir eserdir. Sevgi Soysal'ın usta kaleminden çıkan bu kitap, okurları Rosa'nın hikayesine ortak olmaya ve onunla birlikte duygusal bir yolculuğa çıkmaya davet ediyor. Kitabı tavsiye ederim.

•Ölüm, bazen öyle zamansız ve acıdır ki, koyu bir gölge olup siner kısa da olsa dolu dolu yaşanmış bir yaşamın ve o yaşam­dan geride kalanların üstüne.
Sayfa 11

•Yasaklar prensesler için değildir. Prensesler hangi yasayı çiğnerlerse çiğnesinler bir şeycikler olmaz, çünkü bir gün prens atla gelerek pren­sesi kurtaracaktır.
Sayfa 22




Sevgi Soysal'ın bizzat kendisinin adı "Tante Rosa" olmasaydı yerli olmamakla suçlanmazdım dediği eserini henüz bitirmiş bulunmaktayım. Sunuş ve kapak yazılarında da bu ithamların gereğinden fazla ciddiye alındığı anlaşılıyor. Yerli olmamakla ilgili sürekli açıklama yapılmış. Hatta ithamlar Sevgi Soysal'ın annesinin Alman olması durumunu söylemeye kadar varmış. Diyelim ki yerli değil, buraya saplanıp kalmak eserin değerini belirlemekten bizleri alıkoyacaktır. Bu mesele ile ilgi şahsi görüşüm ise: Zamanına göre erken gelmiş modernlik insanların ataerkil ve gelenekçi düşünce tarzlarına fazla aykırı gelmiş. Birinci baskısı 1968'de yapılan eser, bir küçük kızın kurduğu hayallerden acı gerçekliğe uzanan yolculuğunu anlatıyor. Sevgi Soysal, okuyucuya zihninde tamamlamaları için imkan veren bir anlatıma sahip. Bağlam kurabilecek zeka seviyesinde bir kitleye hitap ediyor. Okuyucunun hazır bilgiyi özümsemek isteyen yanı var tabii. Her bilgi açık, net bir şekilde tabakta önüne sunulsun istiyor. Tabii ki bu mükemmel okuyucumuz asla kendine toz kondurmaz. Ben anlamadım, demez de kitap anlaşılmıyor, der. Kadınsal duyuş öne çıkarılmış. Kadının sürekli annelik vasfı, görevleri manipülasyonundan sıyrılmış. Kadının kendi benliğini savunmuş. Önce kendi arzularına, hayallerine olan bağlılığı işlenmiş. Bir solukta okuduğum kitabı sizlere de tavsiye ediyorum. Rüyalar ile üstkurmaca kurulmuş. İronik bir üslubu var. Aynı zamanda dönemdeki birçok sosyal, siyasi, ekonomik olgu da kurgunun içine yerleştirilmiş. Kırk yaşında kanserden vefat eden Sevgi Soysal'ın yazınsal zekasına hayran kalmamak mümkün değil.




Bırakmaların, tutunamayışların, hayata körlemesine dalışların, dibe vurup vurup yeniden başlangıçların adıdır Tante. . At cambazı olmak isteyen, başına buyruk, kurallara, geleneklere ters düşen ve tabi ki de tutunamayan bir kadının hikayesi..

Tante rosa’nın en belirgin özelliği bırakmasıdır, bırakabilmesidir. Yazar Sevgi Soysal bir röportajında, Tante rosa’nın bu özelliğiyle anlatmak istediğinin: “bırakmanın, bırakılanlar ne denli bırakılası olsalar da bırakanı sevindiremeyeceğini, yüceltemeyeceğini bilmektir. O anda kendiyle yanlız kalanın; bu yeni düşman karşısında, bir yığın ahmak yüzünden tanıma fırsatını hiç bulamadığı kendi karşısında duyabileceği dehşettir. Önemli gösterilebilecek bir eylemin ardından; başkalarının yanlışlarının o ana dek gölgelediği kendi yanlışımızın çırılçıplak kalışıdır. o yeni saçmalık, gülünçlüktür..

Kitap, oniki hikayeden oluşuyor ama hepsi farklı başlıklar ile aslında Tante'nin biyografisi tadında. Hüzünlü bir mizahı ve iğneleyici, gerçekçi bir dili var Sevgi Hanımın.. Yine hayatını okurken roman tadı aldığım nadir isimlerden ayrıca. Ve kitabı birlikte okuduğum tatlı insan tarafından da Sevgi Hanım'a benzetilmek de bir güzel kıldı benim için. Ama umarım bahtım benzemez. Yoksa hangisine yanayım bilemem :) 3 evliliğe mi yoksa 40 yaşında vefat etmesine mi..
Velhasıl kelam bu detoks süresinde iyi bir eser oldu benim için..




2. Dünya Savaşı sonrasında özellikle Almanya'da "Yığıntı Edebiyatı" dediğimiz bir dönem başlar edebiyatta. Çünkü savaştan sonra geriye sadece her anlamıyla yıkıntılar ve onların oluşturduğu yığıntılar kalmıştır.
Sevgi Soysal'ın bu kitabı da her yönüyle bence Yığıntı edebiyatının erken dönem (olaylar 1. Dünya savaşı sonrasında geçmektedir.) güzel bir örneği sayılabilir kanımca. Ne alaka diyeceksiniz belki ama kitabı okuyunca göreceksiniz ki yerli bir eser okuyor olmaktan öte Almanya'da yaşayan ve her türlü savaş dönemi yaşanmışlıkları ile karşımıza çıkan Tante Rosa'nın çocukluktan ölümüne kadar hayatından bazı kesitlerle tam bir Alman edebiyatı eseri ile karşılaşacaksınız. Anlatılanlar 1. Dünya Savaşı sonrasında olduğu dile getirilse de aynı sonuçlar 2. Dünya Savaşı'nda yaşandığı için haliyle oraya da uyarlanabilir.
Yazarın yazdığı ilk kitap olmamasına rağmen başlangıç okuması olarak en ideal olduğu düşünüldüğünden bütün eserlerinin basımında 1. Kitap olarak seçilir. Okuduktan sonra haklı bir seçim olduğunu anlıyorsunuz.
Yazarın dili ve duyguları dile getiren yoğun anlatımı çok hoşuma gitti. Doğrusu bu kadar yetkin bir kalemle karşılaşacağımı tahmin etmiyordum. Beklediğimden de iyi bir kalem olduğunu gördüm.
Savaş edebiyatında hep erkekler anlatılır. Savaştaki kadının psikolojisini güzel bir şekilde dile getiren bu eseri okumanızı tavsiye ederim.




Herkese selamlar! Yeni bir kitaba başlamak istedim kitaplığımın önündeyken Sevgi Soysal'a gözüm çarptı. Üç aydır kendisi tanışmam için kitaplığımda beni bekliyordu ve nihayet tanıştık. :)

Kitabın önsözünde kızı Funda Soysal onu tanımak için bu kitabın en iyi seçenek olduğunu söylüyor. Ben de bunu bilmeyerek almıştım ve nokta atışı oldu benim için. Kısacık, birbiriyle anlamlı 14 hikâyeden oluşan ve kadını merkeze alan bu kitabı okuduğunuzda yazarın hayata olan bakış açısını çok rahat anlayacaksınız. Kendisi o döneme göre bir kadın olarak çok cesur bunu görebiliyoruz. Zaten bu kitap 1968 yılında yazılmış ve yasaklanmıştır da. Çünkü Sevgi Soysal'ın bu kitapta çizdiği karakter bize; kalıba sığmamayı, gerektiğinde başkaldırmayı ve yeniden yeniden hayata tutunup kendini yeniden yaşatmayı bilen kadınları anlatır. Bu da o döneme göre istenmeyen kadın profilidir. Kitabın arka yazısında denildiği gibi " O 'bütün kadınca bilmeyişlerin tek adıdır.' "

Yazarın dili bu kitapta size garip gelebilir ama bir süre sonra diline alışıyorsunuz. İçerisinde çizimlerin de olması kitabı farklı ve güzel kılmış. Ben severek okudum, yazar merak ettiğim ve okumayı planladığım birisi. insAllah başka kitaplarında tekrar karşılaşacağız Sevgi Soysal'la. 40 yaşında hayata veda eden Sevgi Soysal'ı kısacık hayatında daha iyi tanıyabilme ümidiyle... Kitapla kalın. :)

Alıntı "Onlar ki hep kendi ölümlerine ağlarlar, kendi yalnızlıklarına, kendi kadersizliklerine ağlarlar."



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: