Talebe Kitap Bilgileri
Yazar: Tara Westover
Tahmini Okuma Süresi: 10 sa. 17 dk.
Sayfa Sayısı: 363
Basım Tarihi: Ağustos 2019
İlk Yayın Tarihi: Şubat 2018
Yayınevi: Domingo Yayınevi
Orijinal Dil: İngilizce
ISBN: 9786051980942
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Talebe Kitap Tanıtımı
Tara Westover'ın bir doğum belgesi olmadı. Okul kaydı yoktu çünkü hayatında hiçbir sınıfa ayak basmamıştı. Tıbbi dosyası yoktu çünkü babası tıp biliminden ziyade kıyamete inanıyordu.
Çocukluğunda Mormon babasının bağnazlığa, erkek kardeşinin şiddete teslim oluşunu izledi. Ve on altı yaşına geldiğinde Tara kendi kendini eğitmeye karar verdi. Bilgiye duyduğu açlık onu Idaho'nun dağlarından çok uzaklara, okyanusların ötesine, bir kıtadan diğerine, Harvard'dan Cambridge'e taşıdı. Neden sonra aklına şu soru düştü: “Acaba fazla mı uzağa gittim?”, “Eve dönmenin hâlâ bir yolu var mı?”
Çıktığı günden itibaren dünya çapında büyük övgü toplayan, pek çok yayın organı tarafından yılın kitabı seçilen ve şu ana dek 40 dile çevrilen Talebe bir kendini inşa öyküsü. Tara Westover, hiddetli bir sadakatle bağlandığı ailesinin, eğitim sayesinde yaşadığı değişimin ve ayrılık kederinin hikâyesini bizzat kendi hayat hikâyesini büyük yazarlara özgü bir içgörüyle anlatıyor. Yürek burkan ve umut saçan bir hikâye bu.
“Sarsıcı. . . Tara Westover'ın hayat hikâyesi sıra dışı ama kitabın merkezindeki sorular hepimize dair: Sevdiklerimiz için kendimizden ne kadar ödün verebiliriz? Büyüyebilmek için onlara ne kadar ihanet edebiliriz?”
- Vogue
“İlham verici.”
- Bill Gates
“Muhteşem.”
- Stephen Fry
“Olağanüstü.”
-Barack Obama
Talebe Kitaptan Alıntılar
1. "~
.
~"
2. "~
.
~"
3. "~
.
~"
4. "~
,
.
~"
5. "~
...
~"
6. "~
"
," demişti.
"
."
~"
7. "~
...
~"
8. "~
"
?" dedi.
"
." dedim.
"
."
~"
9. "~
:
,
.
~"
10. "~
İnsan bir yerin parçasıyken, o toprakta büyürken, oralı olduğunu söyleme gereği duymaz.
~"
11. "~
.
.
~"
12. "~
,
...
~"
13. "~
...
~"
14. ""𝘊𝘢𝘯𝚤𝘮𝚤 𝘺𝘢𝘬𝘵𝚤𝘨̆𝚤𝘯𝚤 𝘧𝘢𝘳𝘬 𝘦𝘵𝘮𝘦𝘮𝘪𝘴̧ 𝘰𝘭𝘢𝘣𝘪𝘭𝘪𝘳 𝘮𝘪?""
15. "~
...
.
~"
Talebe Kitap İncelemeleri
Bu kitapla ilgili ne düşünmem gerektiğini çok bilmiyorum aslında. Öncelikle konusundan bahsedeyim biraz. Tara Westover isimli bir kadının mormon ve yobaz bir ailede doğup sonrasında Cambrige'e uzanan hikayesini okuyoruz. Böyle söyleyince baya ilham verici geliyor kulağa zaten bende o yüzden okudum.
Ama kitabı düşündüğüm kadar çok sevemedim. İlk başladığım zaman atlamaları çok rahatsız etti diline alışamadım bir süre. Sonra diline alışmaya başladım bu sefer tutarsızlıklar çok yordu beni.
Spoilerr
Örnek vericek olursam kitabın bir yerinde Tara bir erkekle konuştu diye büyük bir şiddete maruz kalıyor. Sonraki bölümlerdeyse erkek arkadaşıyla çok rahat görüşebiliyor eve yemeğe gelebiliyor.
Bir başka örnekte lise bitirme sınavının konusu geçti diye evden atılmak isteniyor. Sonrasında bu sanki sorun değilmiş gibi davranılıyor.
Daha bir sürü böyle örnek sayılabilir.
Bir diğer sorunda kitapda sürekli anılar yaşayan kişiler tarafından farklı hatırlanıyor. Ufak ayrıntılar da değil üstelik. Bu da rahatsız ediciydi. Kitapta bir sürü kişide psikolojik rahatsızlık olduğu bariz bi şekilde anlatılmıştı. Buna yazarda mı dahil diye sormadan edemedim kendime.
Son olarakta travma tetikleyebileceğini düşündüğüm bazı şiddet bölümleri mevcut. Böyle durumlara hassasanız okumanızı tavsiye etmem.
Okuycak olanlara keyifli okumalar
Merhaba
Talebe kitabı otobiyografik bir eser, yazarımız Tara Westover 'in hayatını konu alıyor. İsimleri değiştirmeden direkt olarak aktarmış. Ana karakterimiz Tara. Kitabı yer yer kendi anılarından yer yer de kardeşlerinden aldığı bilgiler ile şekillendirmiş.
Öncelikle bir kavramdan bahsetmek istiyorum : Mormonluk. Bu kelimeye birkaç kitapta daha rastladım sanırım ama üstünde durmamıştım. Biraz araştırınca biraz da kitapta anlatılanlar sayesinde bana çok tuhaf gelen bu inanç hakkında fikir sahibi oldum. Biraz bahsedelim çünkü Tara mormon bir ailede yetişmiş. Aşırı derecede tutucu, körü körüne, sorgulamadan inanan bir topluluk. Sürekli olarak dünyanın sonuna hazırlık yapıyorlar ve bunun için evlerinin altında gizli sığınaklar yapıp yiyecek depoluyorlar. Hiçbir zaman dedikleri tarihte kıyamet kopmasa da başka tarih belirleyip yine o güne hazırlanıyorlar. Devletin sürekli onları ele geçirmek istediğini, beyinlerini yıkamak istediğini düşündüğü için çocuklarını okul, hastane gibi yerlere asla göndermiyorlar. Hastalanınca acıyı çekmeye razı oluyorlar. Çünkü yaratıcı bu şekilde uygun görmüştür diye düşünüyorlar. Karakterimiz Tara bunları mantıklı bulmuyor ve düşünmeye başlıyor. Olaylar Tara 'nın okula gitmek istemesi ile başlıyor. Böyle tutucu bir aileden çıkıp en iyi üniversitelerden mezun olup profesör olmasına kadar geçen sürede yaşadıklarını, mücadelesini okuyoruz.
Bill Gates' in "ilham verici" olarak nitelediği bir kitap. Ben de beğendim.
Talebe dağ kulübesinde yaşayan yedi çocuklu bir Mormon ailenin en küçük çocuğu Tara Westover'ın gerçek hayat hikayesini anlatıyor. Evin babası devletin bir sömürge aracı olmakla beraber iblisin tarafında olduğuna inanıyor. Bu yüzden çocuklarını devletin okullarına göndermeyi hatta kimlik çıkartmayı bile reddediyor. Başlarına bir şey geldiğinde dahi devlet hastanesine gitmeyi düşünmeyerek annenin şifalı bulduğu otlarda tedaviyi arıyorlar. Babanın bu takıntılı halinin aileye senelerce verdiği zarardan sonra evden ayrılıp eğitime yönelen Tara bu takıntının sebebini bir akıl hastalığına bağlıyor. Ailedeki bir diğer akıl hastası olan ancak ailede böyle adlandırılmayan ağabeyin de Tara'nın hayatında bıraktığı izler çok derin.
Ailesine bağlı bir insanın benliği ve ailesi arasında tercih yapmak zorunda kalışının sancısı yaşayan biri ağzından anlatıldığını belli eden güçlü betimlemelerle anlatılmış. Yazarın diline hayran kaldım. Kitapta bazen yok artık bu kadarı da gerçekten yaşanmış olamaz dediğim anlar vardı. Eğitimin insanın bakış açısındaki etkisi üzerine yapılacak çıkarımlarsa kitabın iskeletini oluşturuyor.İnsanın kaç yaşına gelirse gelsin ailesini hep sığınak olarak istemesi de kitaptan çıkarılacak bir başka sonuçtu. Şiddetle tavsiyemdir.
950 kitabı devirdikten sonra artık eskisi gibi zevkle, keyifle neden okuyamıyorum diye hayıflanırken (ki sebepler açık aslında) karşıma Tara Westover çıktı. Hayatımın bu döneminde yılda okuduğum 70-80 kitap arasından yaklaşık 10-15 kadarından ancak keyif alabiliyor, hayranlık besleyebiliyorum. Talebe ise bunların içinde bile öne çıkıyor.
Kitaba başlamadan önce aylarca okumayı ertelediğim bir kitaptı Talebe. Harika yorumlar almasına rağmen dram olduğunu biliyordum ve bu uzun süre ertelememe neden oldu. Anı kitabı olduğunu ise okumaya başladıktan sonra keşfettim. Bir buçuk günde bitti. Kitabı normalde kastettiğim anlamda dram kategorisine koymak istemiyorum. Kişisel zevklerim vıcık vıcık ağlatan, ağdalı, sadece amaç olarak dramatik bir şekilde yazılmış hikayeleri okumama artık neredeyse izin vermiyor. Bunun yerine sert, vurucu, gerçekçi hikayeleri tercih ediyorum. Bu yazarın ise hiç bir şeyi dramatize etmeye çalışmadığından emin olabilirsiniz. Yazarın edebi anlamda yetenekli olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle sıradan ya da basit değil. Ama bazı insanları kalemi kullanırken sergiledikleri muazzam yetenekleri için okursunuz. Tara Westover'ın olayı ise bu değil. Kesinlikle yetenekli ama kişiliği, azmi, zekası ve en önemlisi hikayesi o kadar etkileyici ki yazma yeteneği ikinci planda kalıyor. En azından benim için öyleydi.
"Eğitim ailede başlar!" cümlesi hepimizin ağzında pelesenk. Peki ya o aile şizofren mi bipolar mı olduğu belli olmayan bir aşırı dindar, bağnaz, zalim, sanrılı baba, babanın gölgesinde adeta onun kurduğu ilahi topluluğun müridi gibi kendini şekillendiren bir anne, şiddet eğilimli, zalim, hastalıklı bir büyük erkek kardeş ve Travmatik çocukluklarıyla her biri ayrı hasarlı diğer kardeşlerden oluşan bir aileyse? Okula gitmek yok, hastaneye gitmek yok.. Evde bulduğun ya da satın alabildiğin kitapları okumak serbest. Tabii Rabbin onayıyla. Öyle bir çocuk, kadın, insan istismarı ki; Aşırı tehlikeli işler yapmaya zorlanmaları, şiddet görmeleri, şiddet karşısında sessiz kalan ebeveynler, aşağılama, değersizleştirilme, eğitim ve sağlık hakkının kısıtlanması, defalarca geçirilen kazalar, ama bunların hepsine karşılık aşırı bir aile sadakati. Çünkü kendinden emin olmadıkça, kendine ait olmadıkça hep bir yere ya da birşeye ait olmak ister insan. Bu böyledir. Eğitim insanın kendine ait olabilme özgürlüğü bence. Kendini dayatılandan daha iyi bir versiyona ulaştırabilen, Idoha'nın ücra bir köşesindeki hurdalıkttan çıkıp Harward da doktora yapabilecek kadar kendini eğitebilen bir küçük kız çocuğunun hikayesini okudum bu kitapta. O yolculuktaki şükürler olsun ki karşısına çıkan iyi ve destekleyici insanlar, gel gitleri, kendine verdiği hasarları. Çok sarsıcı bir kitap. Gerçek olduğunu bilmekse daha da yıkıcı. Ama okumaya değer.