Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Sürgün ve Krallık - Albert Camus | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Sürgün ve Krallık Kitap Bilgileri


Yazar: Albert Camus
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 18 dk.
Sayfa Sayısı: 152
Basım Tarihi: Mayıs 2018
İlk Yayın Tarihi: 1996
Yayınevi: Can Yayınları
ISBN: 9789750724770
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Sürgün ve Krallık Kitap Tanıtımı


Jean-Paul Sartre, Albert Camus'nün ölümünden sonra şunları yazmıştı: "Uzun süre düşünmeden seçimini yapmayan, bir kez seçince de buna bağlı kalan ender insanlardandı... Camus'nün insancılığında, ansızın bastıran ölüme karşı insanca bir davranış varsa; mutluluk yolunda giriştiği o gururlu, katıksız araştırma, insana bu denli aykırı gelen ölüme dayanıyor, ölümle besleniyorsa; Camus'nün yapıtını da, bu yapıttan ayrı düşünülemeyecek yaşamını da, varlığın her anını ölümün elinden kapan bir insanın katıksız, başarılı denemesi olarak görebiliriz. Kırk dört yaşında, 1957 Nobel Ödülünü alan Albert Camus (1913-1960) "Sürgün ve Krallık"ta yer alan altı öyküde, acıma, güçsüzlük, iyilik, kötülük gibi temel insani durumları, insanın davranışlarını güdülendiren "kurban" ve "cellat" ikilemini ele alıyor.




Sürgün ve Krallık Kitaptan Alıntılar


1. "Bu memleket adamı deli eder."




2. "Öfke ve güçsüzlük kimi zaman öyle can yakar ki, insan bağıramaz bile."




3. "Öfke ve güçsüzlük kimi zaman öyle can yakar ki, insan bağıramaz bile."




4. "Öyle uzun zamandır sabrediyorum ki"




5. "Biraz sevgi, çok büyük bir şey. Nasıl elde edildiğinin ne önemi var."




6. "Artık bir insanın kötü ya da çirkin olduğunu değil, kötü ya da çirkin olmak istediğini söylemek gerek."




7. "Bu memleket adamı deli eder."




8. "Biraz sevgi, çok büyük bir şey. Nasıl elde edildiğinin ne önemi var."




9. "İçinde beklenmedik bir öfke doğdu bu adama karşı, tüm insanlara ve iğrenç kötülüklerine karşı, bitmez tükenmez kinlerine, kan çılgınlıklarına karşı."




10. "Bu memleket adamı deli eder."




11. "Yokluktan korunmak gerekir"




12. "Biraz sevgi, çok büyük bir şey. Nasıl elde edildiğinin ne önemi var."




13. "Öylesine çok sevdiği bu geniş ülkede, yalnızdı."




14. "Yaşam herkes için zor."




15. "“her sabah, gittikçe artan bir yorgunlukla aynı yolu tepmek zordu."





Sürgün ve Krallık Kitap İncelemeleri


Albert Camus'nün okuduğum 7. kitabı oldu. Şu ana kadar okuduğum eserleri arasında beni en çok zorlayan ve yıpratan kitabı bu oldu.

"Sürgün ve Krallık" adındaki bu kitap, Albert Camus'nün 6 adet öyküsünden oluşuyor. Öykülerin isimleri şu şekilde: Aldatan Kadın, Dönme ya da Karışık Bir Kafa, Dilsizler, Konuk, Jonas ya da Resim Yapan Ressam ve Büyüyen Taş...

Yazarın daha önce okuduğum kitapları roman, deneme, inceleme ve felsefe-düşünce türünde eserlerdi. Öyküye benzer birkaç yazısını okumuştum aslında; ama hiçbiri tam olarak öykü kitabı değildi. Bu eserle birlikte, açıkçası Albert Camus'nün öykülerinin pek bana göre olmadığını fark ettim. Çok sevdiğim bir yazar olduğu için de okurken birçok defa kendime kızdım, konsantre mi olamıyorum acaba diyerek kendimi sorguladım; fakat vardığım neticede öykülerinin bana hitap etmediğine karar verdim.

Ayrıca kitabın150 sayfa olmasına bakmayın. Öyküler hiç de öyle kolay okunabilen türden öyküler değil. Hepsi büyük dikkat ve çaba istiyor. Yazarın diline aşina olan okurları bile zorlayacağını düşünüyorum.

Genellikle Albert Camus'ye hangi kitabıyla başlanılması gerektiği yönünde okurların kafasında soru işareti oluyor. En azından bana çokça sorulan bir soru bu... Albert Camus'ye kesinlikle bu kitapla başlanılmasını önermiyorum.

Herkese keyifli okumalar dilerim.




Veba eserinden sonra okuduğum Camus’un bu eserinde üslubu Veba’ya göre ağdalı ve yoğun betimlemelerle ağır geldi. Neredeyse okumaktan vazgeçecek duruma geldim.
Camus’nun hayatı boyunca yazdığı tek hikâye kitabı Sürgün ve Krallık. Kitap, altı hikâyeden oluşuyor ve Camus, her bir hikâyesinin başlangıcında uzun ve detaylı tasvirlere yer veriyor. Yoğun anlatımıyla kısa cümlelerde bile kendi evrenini üst düzeyde anlatıyor Albert Camus. İçinde sırasıyla Aldatan Kadın, Dönme Ya Da Karışık Bir Kafa, Dilsizler, Konuk, Jonas Ya Da Resim Yapan Ressam ve Büyüyen Taş adlarına sahip altı öykü barındırır. Camus’da sıklıkla ele alınan bireyin yalnızlığı, toplumdan çekilme, anlaşılmadığını düşünme gibi temalar bu altı öyküde de ele alınmış, bu altı öyküyle okuyucuya aktarılmıştır.

Camus, Cezayir’in bağımsızlık savaşındaki tutumunu kitabının dördüncü öyküsü Konuk’ta Cezayir’de bir dağ köyünde öğretmenlik yapan Daru’nun öyküsüne yansıtır. Kitabı okumakta direnmemi asıl bu öykü sağladı diyebilirim. Nitekim öykü 2014’te başrolde Viggo Mortensen’in oynadığı “İnsanlıktan Uzakta” (Loin des hommes) filmine uyarlandı.
Camus’u okumak ve anlamak, diğer eserlerinde de olduğu gibi, bu kitabında da o kadar da kolay bir iş değil. Camus öylesine okunmaz, okunmak istemez. Her kitabını yavaş yavaş, düşünerek ya da belki de bir değil birkaç kereliğine okunması için yazar.







'in dilinin ağır eleştirildiğini biliyordum da, bu kadar kötü vuracağını tahmin etmemiştim. Bunca Arabın ve neredeyse diyalogsuz öykünün onsuz daha çok tat verip vermeyeceğinden emin değilim ancak Türkçesinin, hele de Rekin Hoca başta olmak üzere, dilin üstatları yanında "lezzet katili" olduğunu -gönül rahatlığıyla değil- büyük bir iç sıkıntısıyla söyleyebilirim. artık 80.-90. sayfalarda cümlelerini not almaya başladım. Aşağıya onları bırakıyorum, yazıklar olsun diyorum, niyeyse hep de Fransızcası iyi kalemlerin Türkçesi ağdalanır böyle, sinema kitaplarında da Oğuz Adanır temsilcisidir. Görelim:

------------
Tutuklunun ikinci devinisinde, hazır durumda doğruldu. Arap, nerdeyse bir uyurgezer devinisiyle, kollarının üstünde ağır ağır doğruluyordu. (S.76)

Jonas'ın sağ eli kımıltısızlaştırılıp da en sonunda can sıkıntısından aşka ilgi duyması için, Rateau'nun, arkasında dostu, fazla hızlı sürdüğü motosikletle kaza yapması gerekti. (S.84)

Böyle bir iççağrı Jonas'ın devinimsizliğe ve üstünlüğe olan eğilimiyle çok güzel uyuşmaktaydı. (S.84)

Baba, çocuğunun ciğersel yeteneklerine hayran durumda, hemen onu pışpışlamaya koşuyor, çok geçmeden de yerini karısı alıyordu. (S.89)
------------

Ciğersel bir devinimle haykırmak istedim ancak Yücel tarafından kımıltısızlaştırılan iççağrım beni susmam için pışpışlıyordu...




Ortaokul yıllarımdan beri kitap okuyan biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki okuyup da en zorlandığım, hazmedemediğim, sindirmekte baya bir zorlandığım, hatta ara ara kendime sinirlenerek niye anlayamıyorum bende mi bir sıkıntı var diye kendimle cebelleşip sorgulamalarda bulunduğum bir kitaptı. Özellikle 2. hikaye olan “Dönme ya da Karışık Bir Kafa” tekrar tekrar okumama rağmen tam olarak anlayamadığım sürekli koptuğum bir türlü konsantre olamadığım bir hikayeydi. Bu hikayeyi okuyup tam olarak anlayan bir arkadaşımız var mı diye de merak etmiyor değilim. Yazarın Vebasını da okuyan biri olarak bu kadar ağdalı, kompakt, yoğun bir dili kanıksamak için baya bir çaba harcadım. 3 hikaye haricinde (Dilsizler, Konuk, Jonas ya da Resim Yapan Ressam) diğerlerini okumanız için baya bir efor sarfetmeniz lazım şimdiden söyleyeyim.

Özellikle Jonas ya da Resim Yapan Ressam hikayesi iyiydi. Başarılı bir Ressamın başarısızlığa doğru sürüklenen sürecini psikolojik olarak ele almış bir hikayeydi. Başarılıysan, işler rayındayken herkes yanındadır, sürekli pofpoflanır, alkışlanırsın. Ancak bir de rüzgar tersine döndü mi işte o zaman görürsün, anlarsın kimin dost kimin düşman olduğunu. Jonasın ıssızlığa, yalnızlığa, başarısızlığa geçiş sürecinde yanında sadece ailesi ve bir gerçek dostu vardı. Bilmem anlatabildim mi?

Dilsizler de ise güç ve otorite karşısında genellikle takınılan içindekileri söyleyememe dile getirilememe tepkisiz kalma hali güzel yansıtılmış.

Konukta ise insanların çaresizliği hissettirilmek
istenmiş diye düşünüyorum.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: