Sıcak Kafa Kitap Bilgileri
Yazar: Afşin Kum
Tahmini Okuma Süresi: 5 sa. 26 dk.
Sayfa Sayısı: 192
Basım Tarihi: 2016
İlk Yayın Tarihi: 2016
Yayınevi: April Yayıncılık
ISBN: 9786055162771
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Sıcak Kafa Kitap Tanıtımı
Dünyayı pençesine almış bir delilik salgını...
Konuşma yoluyla, zihinden zihne bulaşarak yayılan bir hastalık...
Yıkılmanın eşiğine gelmiş uygarlık...
Vaktiyle bu amansız hastalık üzerine çalışmış eski dilbilimci Murat Siyavuş, umutsuzluk içinde annesinin evine sığınmıştır. Acımasız bir devlet kurumunun peşine düştüğünü öğrenince, evden çıkıp hayata karışmak ve salgının dönüştürdüğü dünyayla yüzleşmek zorunda kalır.
Afşin Kum'un ilk romanı; akıl, dil, uygarlık, hayatın doğası ve boşlukta anlam arayışımız üzerine çarpıcı bir düşünce deneyi.
"Meraklandıran, sürükleyen, çokça güldüren ve nihayet elinizden tutup uçuran bir hikâye.
Türkiye'nin dünya bilimkurgu literatürüne armağanı."
-Alper Canıgüz-
(Tanıtım Bülteninden)
Sıcak Kafa Kitaptan Alıntılar
1. "İnsanların birbiriyle konuşmaya korktuğu şu zamanlarda hangimiz yalnız değiliz ki!"
2. "Kafamın içindeki bu zehirle yaşamak ve onu herkesten gizli tutmak zorundayım."
3. "Kimseyi rahatsız etmeden yavaş yavaş ömrümü dolduruyorum."
4. "Bizim kendimizden başka bir şeyle ilgilenmeye mecalimiz yok."
5. "Kimseyi rahatsız etmeden yavaş yavaş ömrümü dolduruyorum."
6. "Ne kadar tuhaf! Sanki benim hayatım değil de gece yarısı televizyonda izlerken uyuyakaldığım bir film."
7. "Sevmek birçok şeyi göze almaktır."
8. "Sizin sorununuz ne biliyor musun? Asla şimdiki zamanı yakalayamıyorsunuz."
9. "Sevmek birçok şeyi göze almaktır."
10. "“Oradan otobüs geçmiyor,” dedim.
“Biliyorum,” dedi. “O yüzden bekliyorum zaten.”"
11. "Senin yokluğun tarihin boşluğu gibi."
12. "“Sen ne sorsan söylerim,” dedim. Gülümsedi."
13. "Zaten artık pek kitap okunmuyor."
14. "Senin yokluğun tarihin boşluğu gibi."
15. "Çöl yağmuru özlemez, çöldür o çünkü. Bunu anlasan bile yeterli."
Sıcak Kafa Kitap İncelemeleri
Afşin Kum un Sıcak Kafa romanı distopik bir Türkiye manzarası üzerinden dil yoluyla bulaşan bir salgını konu alıyor. Romanın merkezinde, bu dilsel salgına karşı bağışıklık geliştirmiş eski bir dilbilimci olan Murat Siyavuş yer alıyor. Fikirsel bulaşıcılığın metaforik bir salgın olarak işlendiği kitap ilk başta ilgi çekici bir fikirle yola çıkıyor. Ancak kurgu ilerledikçe bu ilginç fikir derinleşmek yerine yüzeyde kalıyor. Kitabın en temel sorunlarından biri, atmosfer kurulurken detaylara fazla takılıp olay akışını geri planda bırakması. Özellikle karakter gelişimi ve olayların ritmi zaman zaman yavaşlıyor ve okuyucuda bir şey olmuyor hissi yaratıyor. Distopya öğeleri barındıran bir romanda, okurun içine çekilmesi beklenirken, Sıcak Kafa yer yer kopuk anlatımı ve fazla iç monologlarıyla bu etkiyi yaratmakta zorlanıyor. Ayrıca, yazarın kurduğu dünya –ne tam olarak bilimkurguya ne de klasik distopyalara tam uyum sağlıyor. Anlatım dili zaman zaman teknik zaman zaman ise fazla süslü kalıyor. Bu da romanın tonunu kararsız hale getiriyor. Ana karakter Murat'ın iç dünyasına uzun uzun girilmesine rağmen, yan karakterler oldukça yüzeysel kalmış ve hikâyeye derinlik katmakta yetersiz. Konunun potansiyeline rağmen Sıcak Kafa beklentiyi tam olarak karşılayamayan bir roman. Fikir olarak orijinal olsa da bu fikrin edebi ve dramatik olarak yeterince işlenmediği hissi uyanıyor. Özellikle son bölümlerde olayların hızlanması, bu yavaş ilerleyen anlatımı telafi etmeye yetmiyor.
Herkese Selaaammmmm
Kulaklıkla yürüyen birini gördüğümde aklıma hep müzik gelir. Ama Afşin Kum’un Sıcak Kafa dünyasında işler bambaşka…
Bu romanda kulaklıktan yayılan şey müzik değil, kelimelerle bulaşan bir hastalık. İnsanlar, saçmalayarak yayılan bir salgınla boğuşuyor. Konuşma yoluyla zihinler arasında dolaşan bu hastalık, sadece biyolojik değil, düşünsel bir tehdit haline geliyor.
Ana karakter Murat Siyavuş, bu sıra dışı salgın üzerine çalışmalar yapan bir dilbilimci. Yaşadığı çalkantılı olayların ardından annesiyle birlikte sıradan bir daireye çekiliyor ama bu “sıradanlık” kısa sürede yerini karantinaya alınmış halklara, kim olduğu belirsiz gizemli insanlara, terk edilmiş depolara ve kaosun ortasında ayakta kalmaya çalışan umutlu zihinlere bırakıyor.
Murat hem olan biteni gözlemliyor, hem de bu bilinmezliğe bir çare arıyor. Etrafında çaresizlik içinde sevdiklerini arayan insanlar, suskun sokaklar ve kelimelerin bile tehlikeli olduğu bir dünya var.
Romanı okurken kendinizi bu karanlık ve merak uyandırıcı evrenin içinde buluyorsunuz. Sayfalar akıyor, sorular çoğalıyor ve cevaplar hep bir adım ötede kalıyor. Kitabın aynı zamanda bir diziye uyarlandığını öğrendim, onu da izlemeyi kesinlikle planlıyorum. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Sıcak Kafa’nın edebi dünyasına girmek başlı başına etkileyici bir deneyim. Okuma keyfi arayanlara kesinlikle tavsiye ederim.
Sıcak kafa, büyük bir zevk alarak okuduğum kitaplar arasına girdi kesinlikle. Kitaba bilim kurgu da diyebiliriz distopya da diyebiliriz, iki esası birden barındırıyor bence. Aslına bakarsanız bu kadar sürükleyici olmasını bekliyordum desem yalan olur ama yanılmışım, fakat güzel bir yanılma oldu bu.
Gayet akıllıca kurgulanmış ve yazılmış. İnsan elinden bırakamıyor. Merak uyandıran, heyecanlandıran bir roman. Akıl sağlığı bozulmuş fakat bunun farkında olmayıp kendini normal zannedenler, birbiri ile konuşmaktan korkan insanlar, uygarlığın geldiği durum, düşünce biçimleri, toplumların çaresizliği, tüm dünyaya yayılmış bir hastalık, deneyler, salgın vs konuları ile bayağı ilgi çekici bir kurgu sıcak kafa. Kurguda tüm dünyaya yayılmış bir durumdan bahsedilse de, anlatılan esas olayların İstanbul'da geçiyor olması da ayrı bir hava katmış kitaba. Bilinen bir yer olduğunda gerçekliğe daha yakın hissettirmesinden sanırım. Okura (en azından bana) bir köşede oturup olan biteni canlı olarak izliyormuş hissi veriyor sanki.
Kitabın sonunda daha farklı bir şeyler bekledim aslında daha etkileyici bir son mesela ama yine de çok sevdim kitabı.
Yaratıcı bir kurgu, akıcı bir anlatım, bazı yerlerinde güldüren ve okurken insanı sıkmayan aksine hemen bitmese keşke dedirten bir roman. Bilim kurgu seviyorsanız mutlaka okuyun derim.
Afşin Kum'un yüreğine, kalemine sağlık..
Yazardan okuduğum ilk kitap ve dilini, düşüncelerini yansıtmasını, sistem eleştirilerini çok beğendim. Dizinin 2. sezonu iptal olduğunu öğrendiğimde kitabı edindim ve okudum. Keşke daha önce okusaydım dedim. Konuyu başka yazarlar ele alsa 400 sayfadan az olmadı herhalde veya seriye dönüştürürlerdi. Yazar vermek istediği mesajı 188 sayfaya sığdırıyor, ama ben de keşke daha uzun olsaydı dedim :)
Gerçek hayatta da başkalarına sorgulamadan inanan ve düşünmeden hareket eden bireyler görmüyor muyuz. Ne kadar eğitim almış olursa olsun, ne kadar ailesi onu eğitmek için çaba sarf etmiş olsun, birkaç sözcük ile manüpüle olan insanları görmüşsündür. Kitap biraz bunu iyimserleştirmiş, salgına yakalandığı için böyle olduğunu belirtmiş. :)
Konuşarak yayılan bir hastalık, insanların bilinçsizce hareket etmesine, anlamsız hareketlerde bulunmasına ve anlamsız konuşmanı sağlıyor. Kısacası düşünmeden hareket etmenizi sağlıyor. Hastalığın adına "Abuklama" deniliyor. Hastalığın bir tedavisi bulunamıyor. Hastalık üzerine çalışan dil bilimci Murat Siyavuş, eşinin ölümü ve hastalık tedavi merkezinin kapatılması ile beraber annesinin yanında yaşamaya başlar. Dünya'dan kendini izole eder, sadece tv'daki haberleri seyreder. SMK'nın peşine düştüğünü öğrenen Murat, annesinin yanından ayrılır ve hastalık üzerine çalışan bir grup ile tanışır.
Zaten ilk gördüğüm andan beri listeme girmeyi başarmış, merakımı çelmiş olan bir kitaptı Sıcak Kafa ama nedense almayı hep erteliyordum. Sonunda biraz da netflixte yayına giren dizisini izleyebilmek için gelen baskıyla beraber aldım ve okumaya başladım. Peki ne düşünüyorum, hadi onu okuyalım şimdi de.
Kitap güzeldi ama elbette ki eleştirilebilecek veya daha da geliştirilebilecek tarafları vardı bana göre. Mesela Saramago'nun Körlük kitabını okurken hissettiklerimi hissettim diyebilirim. Yani bir eksiklik, bir çıkmaz vardı kitapta ve sonuna kadar bunun çözülmesini bekledim, fakat çözülen bir şey olmadı. Bu bence bir eksiydi. Murat'ın yaşadıklarını okurken birçok noktanın eksik kaldığını ve bunun da bağlanmamı engellediğini hissettim. Kitap biraz daha uzun, hem geçmişe hem bugününe daha odaklı olsaydı bence daha fazla etki bırakabilirdi. Ayrıca sonu beni memnun etmiş olsa da birçok okurdan eksi alabilecek ana kısım olduğunu da söylemem gerekir.
Bir yandan da kitabı kafamda kurmamı ve yaşamamı engelleyen en büyük unsur, okumama sebep veren şeyle aynıydı. Kitabın uyarlandığı diziye her yerde rastlamam ve bu rastlamalar sonucu bazı şeyleri kafamda oldukça farklı şekillendirmem. Dolayısıyla dizisi bu kitabın hem en büyük şansı hem de en büyük laneti olabilir. Üstelik diziyle ilgili gördüğüm her şey umut vaat ederken, kitabın karanlık bir tonlaması olduğunu görmek de şaşırttı. Diziyi de izledikten sonra fikrimi iyice netleştirip tekrar paylaşacağım.