Sevdalinka Kitap Bilgileri
Yazar: Ayşe Kulin
Tahmini Okuma Süresi: 9 sa. 38 dk.
Sayfa Sayısı: 340
Basım Tarihi: 1 Eylül 2020
İlk Yayın Tarihi: Mayıs 2016
Yayınevi: Everest Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789752892422
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Sevdalinka Kitap Tanıtımı
Aynı ırktan, kim bilir belki de aynı soydan geliyorlardı. Aynı yaşlarda, aynı boylardaydılar. Aynı kadını sevmişlerdi. Ataları aynı tanrıya ayrı yollardan ulaşmak istedikleri için, biri Boşnak diğeri Hırvat'tı. Bunu kendileri seçmemişlerdi, savaşmayı ve kaderlerini de seçmedikleri gibi. Ve ambulanstaki çocuğu kurtarmanın dışında, beklentileri yoktu yarın için.
Yarınlar, kurşun, havan topu ve bombaydı, kandı. Ama her ikisi de farkına bile varmadan 'daha güzel günleri' bekliyorlardı. İnsanlar, değişik inançlarla ve hırslarıyla ne kadar karıştırırlarsa karıştırsınlar, kana, acıya, şiddete bulaştırsınlar, bu muhteşem dünyayı, yaşam bir umuttu sonuçta. Hiç bitmeyen bir umuttu.
Dünya tarihinin en acımasız soykırımlarından Bosna'da, bir kadın gazetecinin hayatla hesaplaşması...
(Tanıtım Bülteninden)
Sevdalinka Kitaptan Alıntılar
1. "Acılar bile, özgür ortamlarda çekilmeliydi."
2. "Dünyada en korkunç savaşların din yüzünden çıktığına, kanın en çok din uğruna aktığına inananlardanım."
3. "...içinden ağlamak, avaz avaz bağırmak geliyordu."
4. "Kimi değiştirmemişti ki zaman?"
5. "Kimse başını kaldırıp, yüreğinin sesini dinleyecek zamanı bulamıyordu."
6. "Hayatı kaçırmış olduğumu anladım."
7. "Yorgundu. Üzgündü. Perişandı."
8. "İnsanın ölümü yaşama tercih ettiği anlar oluyor."
9. "Acılar zaten hiç dinmezdi dünyanın bu bölgesinde."
10. "İnsanların böylesine duyarsız ve ırkçı davranışları karşısında dehşete düşüyordu."
11. "Ama 'zaman' denen gaddar olgu, her şeyi değiştirmede, unufak etmede mahirdi*."
12. "Bir gün, çok acı görmüş insanlar olarak yaşlanacağız."
13. "Savaş insana her şeyi öğretir. Bir de barış içinde yaşamayı öğretse, keşke."
14. "Yine her zamanki gibi yenik düşmüştü duygularına."
15. "Aklı başında hiç kimse yanaşmaz savaşa. Sadece ölüm acısı, açlık, sefalet için değil korkum, savaş insanda insanlık bırakmaz."
Sevdalinka Kitap İncelemeleri
Kitabı şimdi bitirdim, sıcağı sıcağına inceleme yazmak istedim. Ayşe Kulin’in okuduğum üçüncü kitabıydı “Sevdalinka”. Ama diğer kitaplarından çok çok farklıydı.
Kitap, Boşnakların yıllar boyunca yaşadığı zorlukları, onlara yapılan işkenceleri, nasıl sahnede kalmak için mücadele verdiklerini oldukça detaylı anlatıyor. Kulin’in bu kitap için yoğun bir araştırma yaptığı çok belli. (Zaten tarihe ilgisini her kitabında dile getiriyor.) İlk 100 sayfa zaten tamamen siyasetle geçiyor. O kadar yorucu ve sıkıcı bir anlatımı vardı ki roman okuduğumdan şüphe ettim bir an. Anlatılanlar bir kurguya yedirilmiş gerçekler aslında.Bosna’ya,Boşnaklara bakışım bu kitaptan sonra çok değişti.Kanınız donuyor insanların yaşadıklarını öğrendikçe ama yine de üslup çok savruktu bence.
Kitabın bu tarihi seyrinin dışında -aslında ön planda tutuluyor gibi gösterilen- bir yasak aşk var. Yazar bu yasak aşk mevzusuna güzel bir giriş yapıp öyle bir heveslendiriyor ki insanı…Birden “Durun size azıcık tarih anlatayım.” der gibi konuyu bölmesi hevesi kursakta bırakıyor. Yani kısacası konuları birbirine harmanlayamamış. Diğer kitaplarına bakarsam bence Ayşe Kulin biyografi ve otobiyografide çok daha başarılı bir kaleme sahip.
Merakınız varsa tarih kitaplarına okuyabilirsiniz. Ama karamsar ruh halindeyseniz ya da kafanızı boşaltmak istediğiniz zamanlardaysanız açıp okunacak bir kitap değil. İyi okumalar.
Bu kitap, Osmanlı öncesinde dini nedenlerle Haçlı Orduları tarafından, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sonrasında ve 1992 Savaşı'nda ise Sırplar ve Hırvatlar tarafından sürekli soykırıma tabi tutulan ama asla yok edilemeyen Boşnak halkının acılarını,Türk halkına biraz olsun tanıtabilmek amacıyla yazılmıştır.
Roman, savaş öncesinde Tito'nun kurduğu altı federe devletten oluşan Yugoslavya Federatif Cumhuriyeti'nde, aşırı milliyetçiliği azdırarak savaşı tırmandıran ve sonuçta Yugoslavya'yı alevler içinde bırakan günleri anlatıyor, savaşın ilk üç yılında yaşananları okura aktarıyor.
Kitapta yazılan olaylar belgesel nitelikli, tarihi ve siyasi kişilerin dışındaki karakterler kurgudur.
Roman kahramanı, Nimeta, bir inşaat mühendisi ile evli ve iki çocuk annesidir. Bosna Televizyonu'nda haber görevlisi olarak çalışmaktadır. Mesleği gereği, Bosna Savaşının başlamasına kadar ülke içinde meydana gelen olayları yerinde gözlemler. Bu görevlerden birinde Zagreb'de çalışan gazeteci Stefan ile tanışır. Kısa zamanda ilişkileri aşka dönüşür. Nimeta , ailesi ve Stefan arasında bir tercih yapma zorunluluğu karşısında kendi içinde psikolojik bir savaş vermektedir. Aynı günlerde ülke içerisinde de mevcut düzen yavaş yavaş bozulmakta , Yugoslavya Federasyonu muhtemel bir iç savaşa doğru ilerlemektedir. Daha net bir ifade ile , Sırbistan , "Büyük Sırbistan" arzusuyla federasyonu sonu meçhul lakin muhakkak kan ve acı dolu bir savaşa; faturasını Boşnaklar'ın çok ağır ödeyeceği kanlı bir savaşa sürüklemektedir.
Bir kitabı okumak insana ne kadar zor gelebilir ki?
Çok zor geldi!
Boğazımda düğümler yapa yapa okudum.
Savaş değildi yazılan şey, tam anlamıyla katliamdı.
Yugoslavya adıyla bir bütünken devletler, kirli emeller karıştı kardeşlik duygularına. Komşu olanlar düşman oldu, kardeş olanlarsa ayrı düştü. Devletler savaşıydı belki ama olan yine her zamanki gibi mazluma oldu.
Tarih içinde savaşın olmadığı bir dönemi görmedik ve sanırım göremeyeceğiz. İçinde değilken bile bizi bu kadar etkileyen olay, yaşayanları nelere sürükledi kim bilir.
Aklım almıyor... İnsan olan buna nasıl sebep olur, insan olan bunu nasıl yapar, insan olan buna nasıl göz yumar... Tecavüz edilen kadınlar, karnı yarılarak dışarı çıkarılan organlar, sıraya girip kurşuna dizilenler... Yazıyorum ki unutmayalım, yazıyorum ki unutturmayalım. Tarih gurur duyulacak savaş kahramanlıklarından ibaret değil, devlet olma hırsından doğan katliamların da sahnesi...
Kitabın bu gerçekleri sunması dışında hikaye kısmı Nimeta adındaki bir gazetecinin hayatını ele almasından oluşuyor. Parçalanan ailesine ulaşmak için yaşadığı zorlukları, daha dün komşum dediği kişilerin yüz çevirmesini hayret ve korkuyla tasvir ediyor. Tüm bu hesaplaşmalar ise acıdan başka bir şey getirmiyor.
Kim bilebilir di ki mavi bir kelebek bir dala konacak ve o dalın yeşerdiği toprak içinde neler barındıracak. Saklanan onca cenazeyi toprak kabul etmiş etmesine ama, o bile değişmiş içinde barındırdığı insanlardan ötürü... İnsanlığımdan utanıyorum! Mayasında iyilik, ruhunda ilahi bir değer taşıyan bu varlık alemi nasıl oluyor da böylesine vahşi olabiliyor?
Aklım almıyor... Utanıyorum!!!
Kitap genel itibariyle Bosna'da yaşanan Srebrenitsa Katliamının gelişimini bir gazeteci kadının hayat hikayesiyle kurgular nitelikte ilerliyor. Bosna'nın geçmiş tarihinden toplumsal cinsiyet kalıp yargılarına kadar birçok konuda bilgi edinebileceğiniz bu eserde bu katliam öncesinde yaşananları, Avrupa'nın katliam öncesi tutumu, Aliya İzzetbegoviç'in barış çabaları ve Sırpların balkanlar üzerinde egemenlik kurma çabaları hakkında bilgi edinebileceğiniz bir kitaptı.
Kitabın ana konusu Bosnalılara yapılan katliam olmakla birlikte tarihten bu yana aile, evlilik ve aşk ilişkilerini de kapsar şekilde betimlemeler barındırıyordu. Özellikle savaş karşıtı betimlemelere bol bol rastlayabilirsiniz. Sosyolojik bir meseleyi ele almakla birlikte karakterlerin içsel dünyasını, psikolojik yapısını da gayet güzel bir şekilde ele alan bir eserdi. Örneğin, evli çocukları olan bir insan olup daha sonra başka birine aşık olsaydınız ne yapardınız? veya bir Bosna kralı olarak sevdiğiniz kadını siyasi ilişkiler dolayısıyla başkasıyla evlenip terk etmek zorunda kalsanız nasıl olurdu? Bosnalıların dini ve tarihi gelişimi haricinde bu ve benzeri sorulara da cevap bulabilmek mümkün. Yapılan katliam hakkında ki betimlemeler ise herkesin kaldırabileceği düzeyde değil. Özellikle tarihi romanları sevenler için okunmaya değecek bir kitap. Fakat kitapta karakterlerin yaşantısı ve iç dünyalarından yola çıkarak güncel hayatımız hakkında da birçok çıkarım yapmak mümkün.
Bir kitabı okumak insana ne kadar zor gelebilir ki ? Çok zor geldi...boğazımda düğümler oluşa oluşa okudum...nefesim kesildi , yüreğim burkuldu ... yazılan şey savaş değil insanoğlunun yaptığı KATLİAMDI !!!
.
Boşnak soykırımı hakkında pek bir bilgi sahibi olmadığımı sadece yüzeysel olarak bildiğimi bu kitapla anladım . Kitabı okudukça katliamlar arasında yaşadığım hissettim ... aklım almıyor yüreğim kabullenemiyor kalbim ise inanamıyor bu yaşananlara nasıl olur da insanoğlu bu katliamları yapacak kadar vahşi olur ? Nasılll nasılll ? Kadın hatta ve hatta erkeklere de yapılan tecavüzler, deşilip derileri yüzülerek açığa çıkarılan organlar... çocukları annelerinin kollarından zorla alınıp annelerinin gözleri önünde çalışan silindire atılıp ezilen , pencereden fırlatılarak öldürülen , birbirinin kollarını , bacaklarını kestiren türlü işkenceler yaptıran yaptırılan katliam... söylenecek daha nice şeyler var ama ne kelimelerim ne de yüreğim kaldırmıyor ...
.
Yazıyorum ki yaşananları yaşatılanları unutmayalım!!!
Yazıyorum ki unutturmayalım!!!
Ve yine yazıyorum ki utanalım insanlığımızan bir avuç toprak uğruna yaşanılan katliamlara göz yumulduğu için !!!!!
.
Demem o ki geçmişte yaşanılan katliamları bir kitapta okumak bu derece zorken o anları yaşayan insanların sesi kulaklarımızda neden çınlamıyor? Neden susuluyor ? Görmezden geliniyor?? Daha iyi bir dünya diliyorum ... katliamların yaşanılmadığı bir dünya... mümkün mü bilemem fakat tek diyeceğim şey , insanoğlu bu derece vahşi olmamalıydı...!!!!!!!!!