Semaver Kitap Bilgileri
Yazar: Sait Faik Abasıyanık
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 55 dk.
Sayfa Sayısı: 138
Basım Tarihi: Ekim 2019
İlk Yayın Tarihi: 1951
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786053608851
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Semaver Kitap Tanıtımı
İçindekiler;
Semaver
Stelyanos Hrisopulos Gemisi
Meserret Oteli
Bir Kıyının Dört Hikâyesi
Babamın İkinci Evi
İpekli Mendil
Kıskançlık
Bohça
Orman ve Ev
Düğün Gecesi
Şehri Unutan Adam
Üçüncü Mevki
Garson
Birtakım İnsanlar
Benimle Beraber Seyahatten Dönenler
Sevmek Korkusu
Louvre’den Çaldığım Heykel
Robenson
İhtiyar Talebe
Bir Vapur
“Sait Faik, Burgaz çalılıklarından çekti bir kızılcık dalı kopardı, kalem gibi yonttu, ucunu yaşama batırdı ve yazmaya koyuldu.
Türk hikâyeciliği Ömer Seyfettin’den sonra Memduh Şevket Esendal, Fahri Celalettin gibi ustaların sürdürdüğü bir türdü. Sabahattin Ali, Refik Halit’in memleket hikâyeciliğine diyalektik bir görüş katmış ve bu yeniliği ile 1940’ların tek ismi olmuştu . Sait Faik ise onların yapmadığı bir şeyi yaptı. Bir konuyu değil, yaşamın bir parçasını işliyordu. Bir tez savunmuyor, bir yaşantıyı yansıtıyordu. İnsan sevgisi dolu, doğa sevgisi dolu bir yüreği vardı. Neye baksa bu sevgi ile ısınıyor, ışıklanıyordu. Biz ancak o el attıktan sonradır ki, en önemsiz görünen insanların ve şeylerin zevkine eriştik.”
Haldun Taner, Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil, 1983.
Semaver Kitaptan Alıntılar
1. ""Onun için kimse, üç yavrusunu kaybetmiş bir insan diyemezdi. Bu gülen yüz, en bahtiyar insanların yüzüydü. Belki bir hile düşünen hilekar da böyle gülerdi. ""
2. "Cama kafasını yasladı.
Yine hayal etti. Hayal etmek kadar güzel bir şey yoktu."
3. "“Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır.”"
4. "“Evladım, yegâne saadet Allah’tır.”"
5. "“Ayakucuma düşüp kırılan neşemi gözlerimle topladım.”"
6. "Yalnız kalmak en iyisi. Çünkü hislerim korkudan çok uzak."
7. "Sevmekten korkuyorum..."
8. "Ölüm bildiğimiz kadar korkunç bir şey değildi. Yalnız biraz soğuktu o kadar…"
9. "Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahluklardı."
10. "Ayakucuma düşüp kırılan neşemi gözlerimle topladım."
11. "Ali bütün gün zevkle, hırsla, iştiyakla çalışacak."
12. ""Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir.""
13. "Kızarmış ekmek kokan odada semaver ne güzel kaynardı."
14. "Ayakucuma düşüp kırılan neşemi, gözlerimle topladım..."
15. "“Hepimiz, sırtımızda ve elbisemizin altında, gözlerimizin içinde bir müstakbel ölü gezdirmiyor muyduk?”"
Semaver Kitap İncelemeleri
Liseye bu sene başlayan ufak oğluma edebiyat hocası tarafından okuyacaksınız zorunluluğu getirmesi üzerine okumayı sever umuduyla birlikte tekrar okuduğumuz eser... Oğlum, pek kitap okumayı sevmiyor, pek değil hatta hiç . Bir ara Behzat Ç dizisi revaçta olunca birden Emrah Serbes hayranı oldu, aha dedim işte şimdi okumaya devam edecek; ta ki şu vicdanlı vicdansız spekülasyonlarının bir hafta boyunca gündemimizi meşgul eden trafik kazası olana dek... Bak gördün mü anne oku oku diye zorladığın kitapların yazarları bile bir tuhaf, yazmasınlar biz de onlara boş yere hayran olmayalım dedi ve okumaktan yine vazgeçmişti. Hatta bir kaç gündür evde bulunan kitaplarımı bırakın okumayı bunları satsam ne para kazanırım diye ti ye bile almaya başladı beni. Ama iyi ki edebiyatı seven ve sevdiren hocaları var. Zorla başlamış olsa da kitabı sevdiğini hissettirdi bana. Hatta yazarı ile ilgili internette gezinirken ; hakkında bulduğu bir yazıyı bana da okuttu. Sait Faik'in neden öykü yazmayı bıraktığı ile ilgili..
.. Bu yazıyı okuyunca eminim kitaplarımı satmaktan vazgeçti:-)))
Oğlum kitabı bitirince çok etkilendim anne dedi hatta en sevdiği öykü Semaver imiş. Umarım edebiyat hocası okutmaya oğlum da okumaya devam edecek..Bana da sevinmek kısmı kalacak... Keyifli okumalar...
'ın 1936 yılında yayımlanan ilk hikaye kitabıdır.
Öncelikle kitabın sonunda yer alan Haldun Taner’in yazarla ilgili yazısının bir bölümünü paylaşmak istiyorum.
“ Sait Faik, bir konuyu değil, yaşamın bir parçasını işliyordu. Bir tez savunmuyor, bir yaşantıyı yansıtıyordu. İnsan sevgisi dolu, doğa sevgisi dolu bir yüreği vardı. Neye baksa bu sevgi ile ısınıyor, ışıklanıyordu. Biz ancak o el attıktan sonradır ki, en önemsiz görünen insanların ve şeylerin zevkine eriştik.
Bir şeytanminaresi, bir karpuz sergisi, bir mangal ve iskemle, bir kameriyeli mezar, bir boya sandığı, bir projektörcü, bir balıkçı, bir garson, bir papaz efendi, Sait onlara bakınca, onları anlatınca birdenbire ilginçlik kazanıyorlardı.”
Haldun Taner (s.138)
Kitabın başında annesi vefat eden Ali' nin kahır dolu hayatının içinde kaynadığı semaverin, başka bir hikayede bir dosta ‘buraları muhakkak gel gör’ denilerek tembihlendikten sonra, gelip gördüğü, dostunun ölümünden önce çizdigi kendi portresinin, başka bir hikayede de sevginin nakşedildiği bir mendil olmak yerine ölümün nakşedildiği mendilin bir parçası oluveriyorsunuz.
Yazarın hayal ve düşünce dünyasından, gözlemlerinden kalemine dökülenler her bir hikayesinde yaşama dair, farketmediğimiz ve kendimizden olan parçalara dönüşmüşler. Hikaye okumayı seviyorsanız Sait Faik'in hikayeleriyle tanışmak lazım diye düşünüyorum.
Keyifli okumalar…
“Sait Faik, Burgaz çalılıklarından çekti bir kızılcık dalı kopardı, kalem gibi yonttu, ucunu yaşama batırdı ve yazmaya koyuldu.
Türk hikâyeciliği Ömer Seyfettin’den sonra Memduh Şevket Esendal, Fahri Celalettin gibi ustaların sürdürdüğü bir türdü. Sabahattin Ali, Refik Halit’in memleket hikâyeciliğine diyalektik bir görüş katmış ve bu yeniliği ile 1940’ların tek ismi olmuştu . Sait Faik ise onların yapmadığı bir şeyi yaptı. Bir konuyu deği l, yaşamın bir parçasını işliyordu. Bir tez savunmuyor, bir yaşantıyı yansıtıyordu. İnsan sevgisi dolu, doğa sevgisi dolu bir yüreği vardı. Neye baksa bu sevgi ile ısınıyor, ışıklanıyordu. Biz anc ak o el attıktan sonradır ki, en önemsiz görünen insanların ve şeylerin zevkine eriştik.”
Haldun Taner, Ölürse Ten Ölür Canlar Ölesi Değil, 1983.
.
Çehov tarzı öykünün edebiyatımızdaki en önemli temsilcilerinden olan Sait'in 20 farklı öyküsü bulunuyor bu kitapta.
Kitaba adını veren ve Ali ile annesinin günlük yaşamına tanık olan 'Semaver' içlerinde en beğendiklerimden. Kitabın çoğu yazarın ilk öykülerinden oluşuyor. Adapazarı ve çocukluk günleri, İstanbul ve Fransa olmak üzere üc farklı mekanda geçiyor olaylar.
Semaver'de işe yeni başlayan, fabrika ve nesnelerin kuşatması sonucunda makineleşen, ötekileşen Ali'nin hayat karşısındaki benlik kazanma mücadelesi, hakim anlatıcı tarzıyla anlatılıyor. Bunu da sokağın diliyle yapıyor.
Edebiyatımıza yeni bir tarz getiren Sati Faik'i mutlaka tavseiye ederim.
Kitap İlk bölümde Semaver, Stelyanos Hrisopulos Gemisi, Meserret Oteli, Bir Kıyının Dört Hikâyesi, Babamın İkinci Evi, İpekli Mendil, Kıskançlık, Bohça, Orman ve Ev, Düğün Gecesi, Şehri Unutan Adam, Üçüncü Mevki, Garson, Birtakım İnsanlar başlıkları altında, sıcacık, samimi ve duygusal hikâyelerden oluşuyor. İlk hikâye Semaver en açık ifade edilen hikâye diyebilirim. Diğerleri daha sürpriz bir şekilde ilerliyor. Her biri sade bir dil ve müthiş bir anlatımla aktarılmış. Okurken içine alıyor ve nasıl bittiği anlaşılmıyor. Duygusal açıdan çok etkilendiğim birçok bölüm oldu. İkinci bölümde ise Benimle Beraber Seyahatten Dönenler ana başlığı altında toplanmış olan, Sevmek Korkusu, Louvre'dan Çaldığım Heykel, Robenson, İhtiyar Talebe, Bir Vapur alt başlıklarıyla yazılmış hikâyeler ve bunların en sonunda da Sevimli Bir Aylak başlığı altında Haldun Taner'in kaleminden bir yazı yer alıyor. Haldun Taner daha çok Sait Faik Abasıyanık kalemi ile ilgili düşünceleri ve övgülerini anlatmış. Onun kalemini ifade ediş şekli müthişti. Hikâyelere gelecek olursak, ilk bölümdekilere nazaran, daha uzun soluklu hikâyeler ve duygusal açıdan bir tık daha geride olmakla birlikte, psikolojik anlamda daha ilerideler. İnsan ilişkileri, davranış şekilleri, davranış sonuçları, hayaller, hayatların getirileri ve elde kalanlar çok güzel bir şekilde ifade edilmiş. Genel anlamda Sait Faik'in kalemi tek kelime ile müthişti. Abartıdan uzak, okuru sıkmayan, samimi, sıcak ve bir o kadar da anlaşılır bir dille yazılmış harika bir kitap.
Evet Sait Faik'le tanışma kitabım. Tanıştığıma memnun oldum diyebilirim. Belki daha önce de tanışmış olabilirim çocukken okumuşluğum da olabilir ama hatırlamıyorum. Belki de o zamanlar hayatı pek bilmediğimiz için aklımızda kalmamış da olabilir. Ne de olsa Haldun Taner'in dediği gibi Sait Faik, "bir konuyu değil yaşamın bir parçasını işliyordu." Evet bunu çok net görebiliyoruz hikayelerin içinde. Belki de artık o yaşamın parçalarının içinde bir yerde olduğumu hissettiğimden unutmayacağım Sait Faik okuduğumu. Daha başlar başlamaz Semaver hikayesiyle büyüledi beni. Ali ve annesi, ufacık mutluluklar, sıcak bir yuva ve kaçınılmaz ölüm hissi. İnsanın içine işliyor. Sonrasında Stelyanos Hrisopulos Gemisi, emeğin, çabanın ürünü olan, bir çocuğun hayallerinin ürünü... Sonrasında yine hüzün. Varlık ve yokluk hep peş peşe.. Devamında yeri geldi beğendiğim, yeri geldi anlamlandıramadığım hikayeler oldu. Yazarın kendine özel hikayeleriydi sanırım. Hani bazen birine çok anlamlı gelen, veya o kişi için çok şey ifade eden şeylerin, başkaları için bir anlam ifade etmediği gibi bir durum işte...
Ancak İhtiyar Talebe baya baya sağlam olmuş yaaa. Ayrıca bu kitaptaki en uzun hikaye.Hikayede geçen şu alıntıyı hemen şuraya iliştireyim.
"Küçük şeyleri unutmayanlar, en geri hatıraları da
unutmayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan, her yeri, her şeyi severek öleceklerdir."
Sait Faik okumaya devam...