Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Seçme Hikayeler - Sait Faik Abasıyanık | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Seçme Hikayeler Kitap Bilgileri


Yazar: Sait Faik Abasıyanık
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 29 dk.
Sayfa Sayısı: 123
Basım Tarihi: Ekim 2020
İlk Yayın Tarihi: 1972
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786053607243
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Seçme Hikayeler Kitap Tanıtımı


İçindekiler;

Stelyanos Hrisopulos Gemisi
Zemberek
Çamaşır İpleri ve Don Gömlek Hayaletleri
Ben Ne Yapayım?
Havuz Başı
Uzun Ömer
Kraliçenin Evinde
Açık Hava Oteli
Diş ve Diş Ağrısı Nedir Bilmeyen Adam
Bir İlkbahar Hikâyesi
Fındık
Eftalikus’un Kahvesi
Sinağrit Baba
Son Kuşlar
Sivriada Geceleri
Sivriada Sabahı
Haritada Bir Nokta
Bir Kaya Parçası Gibi
Hişt, Hişt!..
Dülger Balığının Ölümü

Bu kitapta Sait Faik’in deniz kokusuyla, çocuk sesleriyle, balıkçı sohbetleriyle, martılarla, türlü türlü balıklarla donattığı sıcacık hikâyeleri bir araya getirildi.
Seçme Hikâyeler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim öğrencileri için belirlediği 100 Temel Eser’de yer almaktadır.

Sait Faik Abasıyanık 18 Kasım 1906’da Adapazarı’nda dünyaya geldi. İlköğrenimini Rehber-i Terakki Okulu’nda tamamladıktan sonra, 1925’te İstanbul Erkek Lisesi’ne yazıldı. Aldığı disiplin cezası nedeniyle ortaöğrenimini Bursa Erkek Lisesi’nde tamamlamak zorunda kaldı (1928). Bir süre İstanbul Darülfünun'unda (Üniversitesi) Türkoloji okudu (1928). Babası Mehmet Faik Bey’in isteğiyle iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Lozan’dan kısa süre içinde ayrılarak Fransa’nın Grenoble şehrine geçti ve 1931-1935 yılları arasında Fransa’da kaldı. İstanbul’a dönünce kısa bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. Babasının ısrarıyla açtıkları toptancı tahıl dükkânını işletmeye başladı, fakat başarısızlıklarla sonuçlanan bu girişimin ardından sadece yazı yazarak geçinmeye karar verdi.

Babasını 1939’da kaybetti ve annesi Makbule Hanım’la birlikte Burgazada’daki evlerinde yaşamaya başladı. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir ay kadar Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). “Modern edebiyata yaptığı hizmetlerden dolayı” Amerika’daki Mark Twain Derneği’ne onur üyesi seçildi (1953). 11 Mayıs 1954 tarihinde uzun süredir mücadele ettiği siroz hastalığına yenik düşerek hayatını kaybetti.




Seçme Hikayeler Kitaptan Alıntılar


1. "- Ne oluyorsun be? dedi. Şair misin, ne boksun?
- Martı öldü de... dedim.
- Martı da ölür, dedi. İnsan ölmüyor mu?"




2. "Kimse­ler aşık değil mi bu şehirde?
Kimseler, bir meydanın kanepe­sinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için kimsenin?
..."




3. "Kendi kendimiz kadar kim paylaşır derdimizi?"




4. "Zaten deniz kadar meçhul bir şey var mıydı?"




5. "Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar, ne zevksiz mahlûklardı."




6. "İçimizdeki sevinçleri, kederleri paylaşacak insan nerede?"




7. "“- Hiç haksızlık gördün mü?
- İnsan olur da haksızlık görmez olur mu?“"




8. "Ben senin gelmen ihtimali olan yola gözlerimi dikmişim."




9. "Bu hepimizin bildiği bir korkuydu;Ölüm korkusu..!"




10. "Kızdığım bir tek şey var: Haksızlık.

- Hiç haksızlık gördün mü?
- İnsan olur da haksızlık görmez olur mu?"




11. "Fakat onu görünce durup hayran hayran seyretmemeye de can ister."




12. ""Tek ihtiyacım olan şey; bir deniz kıyısında sabaha kadar oturup, olan biteni gözden geçirdikten sonra kafasında her şeyi aşmış bir insan olarak kalkıp gitmek.""




13. "Öyle şeyler soruyordu ki, samimi olup olmadığını anlayabilmek zordu. Sordukları samimi ise onun hesabına, değilse benim hesabıma dikkatli bulunmak lazım geliyordu. Öyle ya, ya alayediyorsa..."




14. "Nereden gelirse gelsin dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.

Hişt hişt!

Hişt hişt!

Hişt hişt!"




15. "Herkesler geçti, siz geçmediniz. Yüzünüzü göremedim. Bayramım, çocukluk bayramım salıncaksız geçmiş gibi gözüme yaş doldu."





Seçme Hikayeler Kitap İncelemeleri


İncelemeyi yapmaya karar verdiğimde aklıma ilk gelen yorum Gülten Akın’ın şu dizeleri oldu;

“Âh, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya.”

Sait Faik öyle ince, öyle insan bir yazar ki.. Durup ince şeyleri düşünmek bir yana, üzülen hatta oturup ağlayan bir insan.

Böyle bir insan varmış yani. Herhangi bir masaldaki bir efsane değil.

İşten, güçten, arkadaşlık ilişkilerinden, güncel yaşamdan, hatta kendimden çok bunaldığımda,kötü hissettiğimde hep bir deniz kenarına gider vapurları, gemileri izlerim. İyi gelir bana. Artık hayattan yorulup nefes almaya ihtiyaç duyduğumda Sait Faik’i okuyabileceğim. Aynı etkiyi yaratıyormuş meğerse. Öyle hissettim. Okurken içim o kadar dolup taştı ki, hayata dair umut verici, yaşamakla eşdeğer satırları, ağlattı, güldürdü. İnce ruhunu kitaptan bir alıntıyla aktarmak istiyorum;

“ —Ne oluyorsun be? dedi. Şair misin, ne boksun?
—Martı öldü de... dedim.
—Martı da ölür, dedi. İnsan ölmüyor mu?

..Ben martıya bir mersiye yazmış, ateşin karşısında okumak üzereydim.”

Kitabın sonlarına doğru, yalnızlık içinde kendine yalnızlık eşleri bulup, balıklara, kuşlara, ağaçlara duyduğu üzüntü kadar kendine de acıdığını, ama hala umutlu olduğunu anladığım hikayesinden bir alıntı;

“Nereden gelirse gelsin, dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!.. Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları..
—Hişt hişt.
—Hişt hişt.
—Hişt hişt. “




İncelemem kitaptan ziyade toplumsal bir yargıyı kapsıyor. Baştan sona okumanız ve bu konu hakkında düşüncenizi yorumda belirtmeniz beni çok memnun edecektir. Yazımın sonundaki linkten bahsi geçen videoyu izleyebilirsiniz.
Bu incelememde kitap hakkındaki düşüncelerimi sona saklayarak önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Öncelikle başlıktaki repliğin kahramanı olan güzel kalpli Ceylin'e burdan kucak dolusu sevgilerimi iletiyorum. Yaşına rağmen kitap okuma arzusu ve bunu da tüm yaşıtlarına aşılama çabası takdire şayan. Yüreği tertemiz bir kız. Hayatında bir kere bile kitap kokusuna şahit olmamış yüzbinlerce insanın bile aşağılamasına maruz kalmasını gerektiren hiçbir neden yok.. Hepimizin dili sürçebilir, hepimiz küçük haatalar yapabiliriz. Ve bana kalırsa, kültür ve bilim adına yapılmış tüm hatalar bile hiçbir adım atmayanın hiçsizliğinden daha önemlidir benim için. Celin ve nice küçük yaştaki bireylerin kitap okumaları bile övünç duyulacak bir şeyken bu konunun çeşitli sosyal platformlarda çocuğa türlü zorbalıklarla yorumlanacak hâl alması o kadar lüzumsuzdu ki, insanlık onurundan uzaktaki bu davranışlar umarım son bulur. Kitap, ortaokul ve lise dönemi için gayet verimli ve faydalı olmakla beraber tüm yaş grupları için gayet manidar bir kitap. Fait Saik hikaye konusunda gerçekten kalemi güçlü yazarlarımızdan bir tanesidir. Ruhu şad olsun..
Son olarak Ahmet Hamdi'nin Tanpınar kitabı ve Necip Fazıl'ın da Kısakürek kitabını okumanızı tavsiye ediyorum.

Video'yu izlemeyenler için:




Bir dosta rastladım okuduğum her satırında. Bizden birine sokakta yanımdan geçip giden Uzun Ömer’e okulda sürekli saati sorduğum Celil’e Kör İvan ile karşı dükkanda börek de yedim hatta. Havuz Başı’nda gelmeyecek olan sizleri bekliyorum. Bugün bir dost edindim Sait Faik’in yalnızlığına dost oldum. Fark ettim ki Sait Faik okumak beni iyi hissettiriyor. İnce şeyleri bir bir işleyişi, sokakta başından geçenleri anlatışı, bu dünyayı tükettik diye bas bas bağırışı benim yüreğime yoldaş olan cümleleri, özenle seçilmiş kelimeleriyle birlikte o ada kokusunu içime çekiyorum. Bir yelkenli geçiyor limandan, bir balıkçı Sinağrit balığını çekiyor oltasından, birisi Hişt diyor arkamdan kim olduğunu anlamıyorum bile. Bir ses geliyor da kimden geliyor? Boşuna mı diyor Sait Faik “ Nereden gelirse gelsin dağlardan,kuşlardan,denizden,insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları... “ mis gibi deniz havası ve güzel insanlarıyla kalbime ilmek ilmek umudu işleyen hikayeleri ne güzeldin ne güzel bir kitaptın. Hatırlıyorum da çocukken babam her karne günü bana bir Sait Faik kitabı getirirdi. Okudum mu hatırlamıyorum. Tozlu raflara gömülü kalmış bir sürü kitap. Her kitap kendi zamanını kendisi seçiyor bence. Her kitap vakti gelince elinden çıkan bir kaynaktan ırmak olup akıyor gözlerine. Yol kenarında birkaç bank kurulmuş oturup okuyorsun. Okuyorsun da sadece gözle değil, yüreğinle okuyorsun. Hoş geldin Sait Faik...




Öykücülükte yeni kapılar açan, hiçbir akıma bağlı kalmayan, kendi tarzını oluşturan ve durum öykücülüğünün öncülerinden Sait Faik Abasıyanık'tan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 100 Temel Eser arasında gösterilen Seçme Hikâyeler.

Eserlerinin yasal temsilcisi olan Darüşşafaka Cemiyeti 2012'den beri Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları işbirliğiyle hem "Sait Faik Hikâye Armağanı"nı veriyor hem de eserlerini okuyucu ile buluşturuyor.

Kitapta 20 tane kısa hikâye bulunuyor ve bazıları birbiriyle bağlantılı. Sait Faik'e verilen "anadan doğma çevreci" sıfatıyla örtüşen hikâyelerinde pek çok hayvana (en çok balıklar, kedi, köpek, tavşan, at, kuşlar...) ve çevre sorunlarına değiniyor. Deniz temasından hiç kopmuyor. Benim gibi bozkır çocuklarının pek de bilmediği balık isimlerinden bahsediyor. (kıraça, istavrit, kolyoz, sinagrit, orkinos, karagöz, çaça...) Bazen bize bilmediğimiz kelimeler de öğretiyor. (menendi, çalak, istikrah, teessür, müselles, füloka...) O kadar iyi bir gözlemci ki konularını tam da hayatın içinden seçiyor. Balıkçılara, çocuklara, belediye işçilerine, kâtiplere, evsizlere yer veriyor hikâyelerinde ve bu insanların hepsi birazdan yolda karşımıza çıkabilirler. Ama yine de net sonları seven, konunun bir sona bağlanmasını isteyenler için çok da tatmin edici olmayabilir. Çünkü gün bitmiş ve orada, o hikâye öylece sonlanmış gibi bir bakıyorsunuz hikâye de bitivermiş.

En çok sevdiğim hikâye ise: Fındık.
Hatta duygusal olarak bağlandığım bir hikâye oldu.
Empati ve çaresizlik. İnce bir çizgi.




Senelerdir kitaplığımda okunmak için bekleyen bir eser. Ne iyi yapmışım da böyle güzel bir kitapla tanışmışım. Okurken çoğu hikayeyi daha önce okuduğumu fark ettim fakat asla sıkılmadım. Hatta tekrar tekrar okuyabilirim.
Sait Faik, Çehov (durum) öykücülüğünü zirveye taşıyan bir yazar benim için. Sade, doğal ve akıcı üslubu okuyucuyu içine çekiyor. Bunun haricinde Abasıyanık, müthiş bir gözlemcidir. Denizi, balıkları, çevreyi, adaları, çocukları, işçileri, evsizleri hikayelerinde ustalıkla betimliyor. Fakat hikâyelerinde şöyle bir fark vardır; toplumsal sorunlardan ziyade kişilerin kendi sorunlarına dikkat çeker. Kitap, 20 farklı sımsıcak hikayeden oluşmaktadır. Abasıyanık’ın deniz hayranlığı ve bunu tüm gerçekçilikle aktarması sayesinde onun hikayelerini sevmemek elde değil. Balıkçılıkla ilgili bilmediğiniz terimler karşınıza çıkabilir fakat bunların açıklanması sayesinde sizi zorlayan bir kitap olmayacaktır. Böyle iç açıcı hikayeler okumaya hepimizin ihtiyacı var. Sevgiyle kalın.

" Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: