Sarı Zeybek Kitap Bilgileri
Yazar: Can Dündar
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 21 dk.
Sayfa Sayısı: 224
Basım Tarihi: Aralık 2015
İlk Yayın Tarihi: 1994
Yayınevi: Can Yayınları
ISBN: 9789750715297
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Sarı Zeybek Kitap Tanıtımı
Sarı Zeybek ilk yayımlandığında ilkokul çağında olanların, şimdi ilkokul çağında çocukları var. Arada yanıma gelip, Belgeselinizi okulda gözyaşlarıyla izlemiştim, şimdi çocuğuma izletiyorum, diyorlar.
Sarı Zeybek yayımlandıktan 20 yıl sonra, şimdi ikinci kuşakla buluşuyor.
Bir belgeselci için daha büyük mutluluk olabilir mi?
Belgeselden bir yaş küçük olan kitap, ondan biraz daha geniştir. Ek bilgilerle takviye edilmiş, belgesele sığmayan tanıklıklara yer vermiştir.
Benim hayatımda çok önemli yeri olan ilk kitabımın yeni baskısını şimdi Can Yayınları, yeni fotoğraflar eşliğinde sunuyor sizlere...
Kitap, geçen 20 yıl içinde Çinceden Makedoncaya kadar değişik dünya dillerine çevrildi.
Türkiyede de onu, yazıldığından hayli farklı bir konjonktürde yeni(den) okuyacak olanlarda, bambaşka duygular uyandıracağını ve Atatürkü yüreklere daha da yaklaştıracağını umuyorum.
Atatürkü ölüme götürecek hastalığının geçmişi, tedavi süreci, Gazinin ayakta kalmak için umutsuz ama yiğitçe verdiği mücadele ve o henüz gözlerini kapatmadan başlayan iktidar kavgası
Sarı Zeybek, Atatürkün son 300 gününü, tanıklıklar ve en yakınındakilerin anıları ışığında anlatarak, Büyük Önderin ardındaki insanın belki de en gerçekçi, en insani, en dokunaklı portresini çiziyor.
Kitabın arkasında Sarı Zeybek belgeselinin DVDsini de bulacaksınız.
Sarı Zeybek Kitaptan Alıntılar
1. ""Onu özlüyorum
Aslında onu hiç görmedim.
Yüz yüze gelmedim.
Ama onu tanıyorum.""
2. "Atatürk öneriyi dinledi ve itiraz etti:
"Ortada Hatay meselesi var. Hastalığım hariçte duyulursa fena olur." dedi."
3. "Öyle ya Ata'nın "siyasi mirası"ı neydi? Tahtını boşaltırsa böyle bir karizmanın yerini kim, nasıl doldurabilirdi? Daha doğrusu, doldurabilir miydi?"
4. ""Son arzusu 29 Ekim'de Ankara'ya gitmek ve başkentiyle son kez kucaklaşmaktı.""
5. "O şimdi dünya çapında bir lider ve yepyeni bir ülkenin tek hakimiydi ama "küçük" bir sorunu vardı : Yalnızdı..."
6. ""Biz, bir Türk bestesini dinlediğimiz zaman, ondan, geçmişin uyanma bırakması lazım gelen hikayesini, kalbimize giren oklar gibi duymak isteriz. Acı olsun, tatlı olsun biz bir beste dinlerken farkında olmaksızın hislerimizin inceldiğini duymak isteriz.""
7. "Onu özlüyorum...
Aslında onu hiç görmedim.
Yüz yüze gelmedim.
Ama onu tanıyorum.
Sesini cızırtılı bantlardan dinledim.
Hep siyah beyaz filmlerde gördüm yüzünü.
Çelik bakışlarını şiirlerde okudum.
Onu yaşıyorum.
Özlü sözlerini okudum köşe başlarında
Adını her sabah okul sıralarında andım.
Şimdi yıllar sonra
Onunla son yolculuğa çıkıyorum
Bir kez daha...
Onun geçtiği yollardan geçiyorum.
Yollarda bıraktığı anıların izini sürüyorum.
Çektiği acıları ruhumda taşıyorum.
Onu arıyorum..."
8. "İçiyorum. Çünkü bu vücut artık bu kafayı taşımıyor. Kafam, vücudumun çok önünde gidiyor. Beynimi huzura kavuşturmak, biraz dinlendirmek için içiyorum."
9. "Çağımızın en güçlü ve en olağanüstü adamlarından biri olan Kemal Atatürk ıstıraplı bir karaciğer hastalığından rahatsız. Etrafında hiçbir gürültüye, hiçbir harekete tahammül edemediği belirtiliyor. Bunlar doğruysa, bütün hayatı hareketle geçmiş bir aksiyon adamı için bu ne garip, ne ağır mukadderattır. Ve Kemal Atatürk daha 60'ında yok..."
10. "Onu özlüyorum...
Aslında onu hiç görmedim.
Yüz yüze gelmedim.
Ama onu tanıyorum.
Sesini cızırtılı bantlardan dinledim.
Hep siyah beyaz filmlerde gördüm yüzünü.
Çelik bakışlarını şiirlerde okudum.
Onu yaşıyorum.
Özlü sözlerini okudum köşe başlarında
Adını her sabah okul sıralarında andım.
Şimdi yıllar sonra
Onunla son yolculuğa çıkıyorum
Bir kez daha...
Onun geçtiği yollardan geçiyorum.
Yollarda bıraktığı anıların izini sürüyorum.
Çektiği acıları ruhumda taşıyorum.
Onu arıyorum."
11. "“Ortada Hatay meselesi var. Hastalığım hariçte duyulursa fena olur,” dedi.
~M.K"
12. "“Hâlâ varım. Yaşıyorum, yaşayacağım..................."
13. "Bana hala dargın mısın?
Sana dargın olabilir miyim?"
14. "Onu özlüyorum...
Aslında onu hiç görmedim.
Yüz yüze gelmedim.
Ama onu tanıyorum.
Sesini cızırtılı bantlardan dinledim.
Hep siyah beyaz filmlerde gördüm yüzünü.
Çelik bakışlarını şiirlerde okudum.
Onu yaşıyorum.
Özlü sözlerini okudum köşe başlarında
Adını her sabah okul sıralarında andım.
Şimdi yıllar sonra
Onunla son yolculuğa çıkıyorum
Bir kez daha...
Onun geçtiği yollardan geçiyorum.
Yollarda bıraktığı anıların izini sürüyorum.
Çektiği acıları ruhumda taşıyorum.
Onu arıyorum."
15. "Bir gün, herkesi gözyaşına boğan şu sözler, dudaklarından dökülüverdi:
“Bu yatı, bir çocuğun oyuncağını beklemesi gibi beklemiştim. Meğer bana bir hastane olacakmış.”"
Sarı Zeybek Kitap İncelemeleri
....
in
'ün son gunlerini anlatmaya calistigi bir Şaheseri...
Yıllar önce belgeleselin izlemiştim.bi belgesel ancak bu kadar etkileyici olabilir......
'ın ses tonu, Fahir Atakoğlu'nun ezgileri ile bütünleşen görüntüler bütünü. etkilenmemek mümkün degil!
hastaliginin ilerleyen evrelerinde Ata'nin cani cok enginar cekmis, ama İstanbul'da bulunamadigi icin Hatay'dan getirilmesi icin siparis verilmis. ne yazik ki enginarlar geldiginde hastaligi cok ilerlemis oldugundan bunlari yiyememis
.
......
serin bir bursa gecesinde ölüme meydan okuma cesaretini gösterip(doktorlarının koymuş olduğu yasaklarına rağmen..) yaptığı göz alıcı valsten sonra.. orkestradan sarı zeybek'i çalmalarını söyler..
zeybeği mırıldanmaya başlar orkestra..
"o değil.. sarı zeybek" der..
istediği "sarı zeybek" çalınır.. ve sarı zeybek "sarı zeybek" eşliğinde oynar.. hastalığına inat dizlerini vura vura zeybek oynayışı etrafındaki insanları o kadar etkilemişti ki etrafında çember oluşturmuşlar o'nu izliyorlardı .. o'nun, hasta ve yatağında ölümü beklediğini iddia edenler gördüklerine inanamamış olacaktı..(zaten bu amaçla yapmıştı Ata bunu.. basında yaygın olarak gazte ve radyoda yapılan "Atatürk hasta" haberlerini boşa çıkarmak için atılmış bir adımdı bu..)
Kitap da belgesel de mükemmell!Okuyun izleyin!
Atatürk'ün son 300 gününü öğrenmek için harika bir kitap. Ama Ata'ma kızmadan edemedim ben. Doktorları dinlemeyen adeta bir çocuk gibi. Doktorların reçete ve perhizlerini her bozduğunda sanki ben ölüm döşeğine giriyor gibi üzüldüm ve kızdım. Doktorların yanlış tedavi ve tanıları da söz konusu fakat doğru tanı koyulduktan sonra da buna uygun davrnmadığı zamanlar olmuş.
Sağlığını yitirmek uğruna Hatay için kalabalık içine çıkması... Normalde biz savaşları muharebe muharebe meydanlarında olur biliriz ama Atatürk böyle olmayabileceğinin bir örneği resmen. Ölüm tehlikesi uğruna kendini kalabalığa atması bir savaş değil mi? Cehaletle girdiği irtica karşıtlığı bir savaş değil mi? Ataerkil düzene karşı yapılan düzenlemeler bir savaş değil mi? Var oluşuyla ve öncülüğünü yaptığı her düzenleme ile hayatı boyunca bir savaş vermiş bu heybetli adam.
İnsan, daha yaşasaydı neler olurdu diye düşünmeden edemiyor ama kendisi de dikkat etmemiş... En çok da bu üzüyor. Doğru teşhis ve teşhise uygun hayat düzenlemesi ile belki de iyileşecekti. Ormana gidip yaşamayı çok istemiş. Türkiye için çalışmasa bile en azından ömrü devam etseydi de hayalini gerçekleştirseydi. Zaten tüm ömrünü ülkemiz için tüketip göçtü dünyadan.
Bıraktığın emanet, senin en büyük eserin, cumhuriyet hala bizimle Ata'm. Her zaman korumaya çalışacağız onu, sanki seni hayatta yutmaya çalışır gibi!