Şahmerdan Kitap Bilgileri
Yazar: Sait Faik Abasıyanık
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 18 dk.
Sayfa Sayısı: 152
Basım Tarihi: Ocak 2013
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
ISBN: 9786053607731
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Şahmerdan Kitap Tanıtımı
İçindekiler;
Şahmerdan
Çelme
Kaşıkadası’nda
Mahpus
Bir Define Arayıcısı
Projektörcü
Francala mı?, Ekmek mi?
Paşazade
Krallık
Çöpçü Ahmet
Köye Gönderilen Eşek
Zemberek
Alt Kamara
Satılık Dünya
Köy Hocasıyla Sığırtmaç
Şeytan Minaresi
Bekâr
Beyaz Pantolon
Bir Kadın
“1953’te Sait Faik, ikinci Türk olarak, Amerika’daki Uluslararası Mark Twain Derneği’nin onur üyeliği payesini aldı. Bu kadarı küçük bir haber olarak gazetelerde çıktı çıkmasına ama, sanatçılar gazete sütunları için pek çekici konu değildi. Oysa bundan önceki Mark Twain üyeliği ilk Türk olarak Atatürk’e verilmişti. Şimdi ikinci Türk de Sait Faik oluyordu. Aradan yıllar geçti, bugüne kadar başka hiçbir Türk bu onura layık görülmedi.”
Ara Güler (kitaptan, s.139)
Sait Faik Abasıyanık 18 Kasım 1906’da Adapazarı’nda dünyaya geldi. İlköğrenimini Rehber-i Terakki Okulu’nda tamamladıktan sonra, 1925’te İlstanbul Erkek Lisesi’ne yazıldı. Aldığı disiplin cezası nedeniyle ortaöğrenimini Bursa Erkek Lisesi’nde tamamlamak zorunda kaldı (1928). Bir süre İstanbul Darülfünunu’nda (Üniversitesi) Türkoloji okudu (1928). Babası Mehmet Faik Bey’in isteğiyle iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Lozan’dan kısa süre içinde ayrılarak Fransa’nın Grenoble şehrine geçti ve 1931-1935 yılları arasında Fransa’da kaldı. İstanbul’a dönünce kısa bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. Babasının ısrarıyla açtıkları toptancı tahıl dükkânını işletmeye başladı, fakat başarısızlıklarla sonuçlanan bu girişimin ardından sadece yazı yazarak geçinmeye karar verdi.
Babasını 1939’da kaybetti ve annesi Makbule Hanım’la birlikte Burgazada’daki evlerinde yaşamaya başladı. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir ay kadar Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). “Modern edebiyata yaptığı hizmetlerden dolayı” Amerika’daki Mark Twain Derneği’ne onur üyesi seçildi (1953). 11 Mayıs 1954 tarihinde uzun süredir mücadele ettiği siroz hastalığına yenik düşerek hayatını kaybetti.
Şahmerdan Kitaptan Alıntılar
1. "Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum. Cennetlerin olduğu yere doğru.
."
2. "Güzel olan muhakkak güzel ahlaklıdır demiyorum. Fena ruhlu güzel yüzün, insanı perişan eden, mahveden sihri de inkar edilemez.
."
3. "Sükût. .. Kim der ki bu bütün hazların hazzı değildir?
Sükût... Sükûn ... Oh!
."
4. ""Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum...""
5. "Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum."
6. "Ölüm belki de bir memlekettir."
7. "- Ruhum! Şurada biraz dinlenelim."
8. "Ölüm belki de bir memlekettir."
9. "Bir dinlenirsem bir daha artık kalkamam.
."
10. "Ölüm belki de bir memlekettir."
11. "—Ulan, insan körmüş be! Görmeyince görmüyor işte..."
12. "Bir insanın mühim ve saçma şeyler düşündüğünü nasıl bilebiliriz?"
13. "Zihni açılmıştı. Bin bir küçük, büyük hatıra birbiri ardından geliyor, gidiyordu."
14. "İçime ağlamak geldi. Gülmek istedim, tutturdum bir memleket havası...
_ Ah anam, dedim, Dünya güzelmiş be!"
15. "Ulan, insan ne körmüş be! dedi. Görmeyince görmüyor işte.."
Şahmerdan Kitap İncelemeleri
Türk edebiyatının "durum öyküsü" alanında temsilcisi olan Abasıyanık, yazın alanına 19 öyküden oluşan "Şahmerdan" isimli eserini kazandırmıştır.
Bu eserinde Sait Faik daha çok insan çekişmeleri, insanlar arası adaletsizlik, çocukluktan büyüklüğe geçişte insanın yaşadığı fikri değişim gibi konuları bolca işlemiş öykülerinde. Her zamanki gibi merkeze taşra insanını koymuştur. Çalışan işçileri betimlerken kullandığı "çalışan, terlemiş insanın harikulade güzelliği" tanımlaması aklımda kalan noktaların başında gelmektedir. Öykülerde büyük çoğunlukla adaları mekan olarak seçmiş, hatta öyküleri deniz üzerinde yaşıyoruz denilebilir.
Kitabın son kısmında Ara Güler'den yapılan şu tanımlama Sait Faik'i tahayyül etmemize yarıyor: "Akşamları Beyoğlu'nda, gündüzleri Cağaloğlu'nun ara sokaklarında hep karşıma çıkan o önemsiz bakışlı, yakaları kalkık, açık bej pardösülü adam." Bu tanıma ek olarak yazıda Sait Faik hakkında bilmediğim detayları da öğrenmiş oluyorum. Örneğin; zamanının güzellik kraliçesi ile yaptığı röportaj, Atatürk'ten sonra Mark Twan Derneği onur üyeliğini alan ikinci Türk oluşu, utangaçlığını öfkelenerek gizlemek isteği..
Eserdeki öyküleri genel olarak standart altı bulmuş olsam da Ara Güler'in eklenen yazısı ve öykülerdeki betimleme tarzı ile eser kendini okuyucuya geçirebiliyor.
Naçizane en beğendiğim öyküler:
1)Bir Define Arayıcısı
2)Beyaz Pantolon
3)Satılık Dünya
4)Köye Gönderilen Eşek
SAİT FAİK ABASIYANIK... KOSKOCAMAN BİR AD, KOSKOCAMAN BİR YAZAR...
Öncelikle burada Sait Faik'in Şahmerdan adlı kitabından ziyade yazar hakkındaki düşüncelerimi belirtmek amacıyla bu inceleme olmayan incelemeyi kaleme almak istedim.
1953 yılında Sait Faik, ikinci Türk olarak, Amerika'daki Uluslararası Mark Twain Derneği'nin onur üyeliği payesini alan tek yazarımızdır. Bu ödüle layık görülen ilk isimse Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.
Kendini küçük bir hikâyeci olarak tanımlayan bu ismin yazarlığı ve eserleri hakkında fikir belirtmek bile insanın saatlerini, günlerini, aylarını alabilir. O doğuştan yazarlık yeteneğiyle var olan biri. Sait Faik eserlerini kelime oyunlarına kapalı , insanın zihnini yoran bir anlatıya uzak olarak yazdı. Hikâyecimiz teknik olarak sadece içinden gelen sesi dinledi, bütün detayları gerçek bir samimiyetle hissetti ve hissettirmeyi başardı. Sait Faik hikâyelerinde yaşamı ve insanı, bütün çıplaklığıyla, güzelliğiyle, olağanüstülüğüyle yine insana aktardı. Onun hikâyelerini okurken acının, kederin, umudun, sevincin, fukaralığın, insanoğlunun geçirdiği bütün evrelerin, doğanın ve yaşamda var olan her karenin sıcak soluğunu içinde hissediyor insan. Şimdiden bu hikâyeleri okuyup bitirecek bir ömre sahip olmayı diliyorum.
Herkese insana insan olduğunu hatırlatan bu hikâyeleri okumasını tavsiye ederim.
Cahit Irgat, Sait Faik için:" Toprak kokan, deniz kokan, içi yıldız dolu bir insan. Sevdiği dosta, uçan kuşa, hayvana, suya, toprağa, her şeye bağlı bir insan... Yaşamak ne güzel derdi sık sık." demiştir.
İnsanların üzüntüsünü, heyecanlarını, mutlu oluşlarını kurgulayıp satırlarına dökmüştür. Oradan ise bizim içimize. İçimize diyorum çünkü sait faik hissiyatın, duyguların, kelimelerin yazarı. Şahmerdan da bunu fazlasıyla gördüm. Anadolu'daki yoksul, işsiz insanların iç dünyasını kılcal damarlarına kadar anlatmış, ne var ne yoksa hepsini bizlere yansıtmıştır. Şahmerdan' a ismini veren hikâyede olduğu gibi az para karşılığında çalışan işçinin iç dünyasına götürüp o zorluğu, mücadeleyi hissettirmiştir.
Yazdığı hikayelerde belirli bir konu yoktur. Ama ruh, bedenden daha somut olan ruh vardır. Yeri gelir elle tutulur, gözle görülür hale gelen o ruh, her zaman onun içinde vardır. Sait Faik ruhu...
Hepsine kendi ruhunu katmış. Kimi zaman bir köyden, kasabadan insanların türlü türlü yanlarını kusursuz bir kadrajdan çıkarmış ve kültür şöleni yaşattırmıştır. Her şeye dair bir parça şeyler koymuş. Bu biraz çocuk ağlaması, biraz ağarmış saçlar, işçiler, zorlu çalışma koşulları, yalnızlığa kaçma isteği, dostluk, arkadaşlık, geçmişe özlem, aşk, sevgi, köyden kente göç, evsiz insanlar... gibi şeylerdir.
19 hikayeden oluşan Şahmerdan da en çok etkilendiğim ve ilgimi çeken hikayeler ise; Şahmerdan, Çelme, Kaşıkadası'nda, Bir Define Arayıcısı, Çöpçü Ahmet ve Köye Gönderilen Eşek isimli hikayeler oldu.
İyi okumalar diliyorum hepinize...
ŞAHMERDAN / SAİT FAİK ABASIYANIK
Kitaplardan daha fazla tat almak için, yazarın hayatı ile ilgili bilgi edinmek gerçekten doğruymuş.
Yıllar önce bir iki kitabını okuduğum Sait Faik’in son günlerde ismini sık sık duymaya başlayınca, hemen iki kitabını aldım.
Kitaplardan bir tanesi "Şimdi Sevişme Vakti" adlı oldukça kısa bir şiir kitabıydı, diğeri ise kısa hikayelerden oluşan Şahmerdan.
Açıkçası şiir ile düz yazıyı birbirine bu kadar yaklaştıran bir tarz beklemiyordum.
Kitabı okurken gerçekten çok zevk aldım.
Sizi başka dünyalara götürüyor. Aslında yabancısı olmadığım adada ve taşrada yaşamış dostlarımın, babalarının ve annelerinin dünyasına ..
Tüm bunlardan da önemlisi Ara Güler’ Sait Faik ile ilgili yazdığı son bölüm.
İşte o bölümden ilginizi çekeceğini umduğum bir iki paragraf.
1953’te Sait Faik, ikinci Türk olarak, Amerika’daki Uluslararası Mark Twain Derneği’nin onur üyeliği payesini aldı. Bu kadarı küçük bir haber olarak gazetelerde çıktı çıkmasına ama yukarıda söylediğimiz gibi, sanatçılar gazete sütunları için pek çekici konu değildi. Oysa bundan önceki Mark Twain üyeliği ilk Türk olarak Atatürk’e verilmişti. Şimdi ikincisi Sait Faik oluyordu. Aradan yıllar geçti, bugüne kadar başka hiçbir Türk bu ödüle layık görülmedi.
O zamanlar Şişli’ye yakın Bulgar Konağı’nın karşısındaki köşede iki katlı beyaz büyük bir bina vardı bugünkü Kent Sineması’nın bulunduğu yerde. Adı Marmara Kliniği’ydi. O günden bugüne Şişli’ye yolum düştüğünde otomatikman o tarafa bakar, Marmara Kliniği’ni ararım. Yoktur Marmara Kliniği. Sait de yoktur…
ARA GÜLER
Ne zaman Sait Faik Abasıyanık eserlerini okusam sanki kıyı kesiminde bir kahvede bir hayalet gibi oturmuş insanların hayat hikayelerini,dertlerini, mutluluklarını, aşklarını dinlerim. Hepsine sarılmak, hepsine siz de haklısınız demek gelir içimden. Alır beni küçücük odamdan götürür deniz gezilerine, balıkçılara. Nasıl olduğunu anlamam fakat mutlu da kılar beni. Hikâyelerini okuduğum her parçada sanki bir parçamı da bırakırım kitapta. Belki de ondandır sonlara geldiğim vakit içimde hüznün artması, belki de ondandır son hikayeleri bu denli hızlı okumam. Çünkü ızdırap verir yavaş yavaş ayrılmak oralardan. Hani yara bandını yavaş yavaş çektiğin zaman daha fazla canın acır, zaman geçmek bilmez fakat birden çektiğin zaman daha fazla acı hissedersin ama acısı hızlı geçer ya aynen öyle sonlandırılması gerekir bu öykülerin de işte aynen öyledir. Ve Kitap bitiminde yakın zamanda kaybettiğimiz Ara Güler'in de yazısı olunca ne diyelim hepinizi bu yolcuğa davet ederim. Tanıtımı Ara Güler'in ifadeleri ile sona erdireyim;
"1953'te Sait Faik, ikinci Türk olarak, Amerika'daki Uluslararası Mark Twain Derneğinin onur üyeliği payesini aldı. Bu kadarı küçük bir haber olarak gazetelerde çıktı çıkmasına ama, sanatçılar gazete sütunları için pek çekici konu değildi. Oysa bundan önceki Mark Twain üyeliği ilk Türk olarak Atatürk'e verilmişti. Şimdi ikinci Türk de Sait Faik oluyordu. Aradan yıllar geçti, bugüne kadar başka hiçbir Türk bu onura layık görülmedi."
Ara Güler ( Kitaptan sayfa 139)