Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu Kitap Bilgileri
Yazar: Eleanor Coerr
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 43 dk.
Sayfa Sayısı: 96
Basım Tarihi: Eylül 2021
İlk Yayın Tarihi: 1977
Yayınevi: Beyaz Balina Yayınları
Orijinal Dil: İngilizce
ISBN: 9789756580585
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu Kitap Tanıtımı
Bilinen en eski çocuk romanlarından olan Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu, yaşanmış bir hikâyeyi anlatıyor.
Yazar, Sadako Sasaki’nin günlüğünden yola çıkarak, Hiroşima’ya atılan atom bombasının ardından bu ülkede yaşananları ve dünya kamuoyundaki yankılarını trajik bir üslupla kaleme alıyor.
-Özcan Ünlü- Türkiye Gazetesi
Sadako, yalnız çocukların değil, büyüklerin de severek okuyacağı bir kitap, gerçek bir yaşamöyküsü. Savaşın yıkıcılığı, atom bombasının insanlık onurunu yok eden ölümcül etkileri... Ve en önemlisi, küçücük bir kızın yaşam tutunma çabası, turnaların kanadına asılı kurtulma düşleri... Bu romanı okuyun, çocuklara da okutun... Ve kağıttan turna kuşu katlamayı öğretin onlara, ömür boyu barışa ve umuda sarılmaları için...
-Ali Çolak- Zaman Gazetesi
Sadako ve Kâğıttan Bin Turna Kuşu bir çocuk romanından çok büyüklerin okuması gereken bir kitap adeta. Acı, ama bir o kadar da umut dolu kitabın kendisinin de garip bir çekiciliği var... Bir çocuğun yüreği ve elleri için hazırlanmış... Her sayfada bilinen sona rağmen terk edilmeyen cesaret, okuyucunun kalbini de kağıt bir turna gibi katlıyor okudukça...
-Ece Yücel- Radikal Kitap
Japon geleneğine göre kâğıttan bin tane "tuna kuşu" yapan kişinin her dileği gerçekleşmiş... Sadako adında bir Japon kızı da Hiroşima’ya atılan atom bombasının etkisiyle on iki yaşında öleceğini bildiğinden turna kuşları yapmaya başlıyor... Kitapta, Sadako’nun gerçek yaşamından yola çıkarak bu küçük kızın hayata sarılışının hikâyesi anlatılmakta...
"Altı yıl boyunca aradığım, basılmasını beklediğim kitap. Sonunda iki yıl önce buldum ve aldım. Yaklaşık yarım saat sonra kitap bitmişti ama ben de bitmiştim. Umut etmeyi unuttuğum zamanlardan utandım. Uçurumun eşiğine gelinse bile nasıl yaşanacağını bilmediğim için utandım. Bence tüm yetişkinlerin, umutlarını kaybetmiş, çocukluğunu öldürmüşlerin okuması gerekli olan bir kitap.
-Zephyra-
Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu Kitaptan Alıntılar
1. "‘’Kendini hiç bu kadar yalnız ve mutsuz hissetmemişti.’’"
2. "Ölürken insanın canı acıyor muydu? Yoksa ölüm, uykuya dalmak gibi bir şey miydi?"
3. "“Zamanla alışacaksın.”"
4. "❝Bu bizim haykırışımız,
Bu bizim duamız;
Hakim olsun dünyaya barış!❞"
5. "“Yarın… Yarınlar öylesine uzak geliyordu ki…”"
6. ""Kendi kendini yoruyorsun.""
7. "Ölmek insanın canını yakar mıydı? Yoksa uykuya dalmaya mı benziyordu?"
8. "Ölmek insanın canını yakar mıydı? Yoksa uykuya dalmaya mı benziyordu?"
9. "Doktor Numata odaya geldi ve elini Sadako’nun alnına koydu. Sadako doktorun, “Şimdi dinlenmen gerek. Yarın daha çok kuş yapabilirsin,” dediğini güçlükle duyabildi.
Ve yarı baygın bir şekilde başını öne eğerek, “Yarın...” diyebildi. Oysa yarın, o kadar uzak görünüyordu ki..."
10. "❝Ölmek insanın canını yakar mıydı? Yoksa uykuya dalmaya mı benziyordu?❞"
11. "Ölmek insanın canını yakar mıydı? Yoksa uykuya dalmaya mı benziyordu?"
12. "Ölüm korkusunu kafamdan bir atabilsem, diye düşündü. Fakat bu, yağan yağmura engel olmak gibi bir şeydi."
13. "❝Yarın... Yarınlar, Sadako'ya öylesine uzak geliyordu ki...❞"
14. ""Turna kuşlarıyla ilgili o efsaneyi hatırlıyor musun? Bin yıl yaşadıkları söylenir. Hasta biri kağıttan bin tane turna kuşu yaparsa, Tanrılar o kişinin dileğini yerine getirir ve onu sağlığına tekrar kavuştururlar." Kağıttan turna kuşunu Sadako'ya uzattı. "İşte, bu da ilk turnan.""
15. ""Umarım Tanrılar, çikolatayı seviyorlardır.""
Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu Kitap İncelemeleri
Kitabı beğendiniz mi? Diğer okurlara tavsiye eder misiniz?
Hmm... Şimdi bilemedim. Yani beğenmesine beğendim de tavsiye konusunda kararsızım. İçindeki bazı cümleler çok güzeldi - tek cümle olarak; alıntı şeklinde. Ama bir bütün olarak, okurken çok güzel dedirtmedi. Bakın yanlış anlaşılmasın hikayeye bir laf etmiyorum ki yaşanmış, gerçek bir hayat hikayesi. Hatta öğrendiğim zaman ağlamıştım. Kitabı okurken de ağlamak isterdim. Bence kitabın daha ilk sayfasında - ön sözünde sonunu söylediği için merak uyandırmadı.
"Atom bombasının yaydığı radyasyon sonucu lösemiye yakalanan Sadako, bombanın atıldığı tarihten 10 yıl sonra öldü."
Buna rağmennn daha iyi bir üslupla , daha güzel bir şekilde olabilirdi. Misal olarak dönem dizilerini, tarih romanlarını diyebiliriz. Sonuçta onların da sonu belli ama kendini izlettiriyor, okutuyor. Kısaca spoilerden öte biraz da yazarın başarısızlığından kaynaklı bence. Okumayın diyemem hatta okuyun. Beklentiniz olmadan okuyun. İsteyenlere pdf olarak gönderebilirim. İyi okumalar.
"Doktor Numata odaya geldi ve elini Sadako’nun alnına koydu. Sadako doktorun, “Şimdi dinlenmen gerek. Yarın daha çok kuş yapabilirsin,” dediğini güçlükle duyabildi.
Ve yarı baygın bir şekilde başını öne eğerek, “Yarın...” diyebildi. Oysa yarın, o kadar uzak görünüyordu ki..."
"Ölürken insanın canı acıyor muydu? Yoksa ölüm, uykuya dalmak gibi bir şey miydi?"
Sadako ve Kağıttan Bin Turna Kuşu her ne kadar çocuk kitabı gibi gözükse de 7 den 70 e herkesin okuması gereken GERÇEK BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ.
1943-1955 arasında yaşamış olan Sadako okul yaşamında, sosyal ilişkilerinde başarılı herkesin sevdiği hayat dolu bir kızdır. Okulun atletizm takımında da başarılar kazanmıştır. Bu güzel hayatı bir gün yarışta başı dönmeye başlayıp bayılmasıyla sonra erer. Sadako 10 yıl önceki atom bombası yüzünden lösemiye yakalanır.
Bir gün arkadaşı ona kağıttan turna kuşu yapmasını öğretir. Bin tane turna kuşu yaparsan tanrılar seni görür der. 'Kâğıttan Bin Turna Kuşu' efsanesi der ki: Bir insan kağıttan 1000 turna kuşu yaparsa dileği kabul olurmuş. Bunun üzüne Sadako iyileşmesi umuduyla kağıttan 1000 tane turna kuşu yapmaya başlar. Ama günler geçtikte Sadako zayıflar ve 25 Ekim 1955 günü 644.turnayı katlarken hayata gözlerini yumar. Arkadaşları tamamlayamadığı turna kuşlarını tamamlayıp Sadako’nun mezarına koyarlar.
Cenazeden sonra Sadako'nun okul arkadaşları mektuplarını ve günlüğünü derleyip "Kokeşi" adını verdikleri bir kitap olarak yayımlarlar. Kokeşi aslında okul arkadaşlarının Sadako hastanede yatarken ona hediye olarak getirdikleri bebeğin adıdır. Sadako'nun arkadaşları bir de atom bombası yüzünden hayatını kaybedenler için bir anır dikilmesini sağlarlar. Heykel 1958 yılında Hiroşima Barış Parkı'nda açılır. Bu heykelde Sadako bir dağın tepesinde durmaktadır ve ileri doğru uzattığı avucunda altın bir turna kuşu vardır.
Sormalıyız kendimize. 10 yaşında naptın, peki 15 ya da 18 yaşında naptın? 20 yaşında ne yaptın? Soruyorum kendime böyle kitapları süslü süslü yazmadan direkt dolduracak olursam 100 sayfa kadar bir hayat hikayem yoktur belki de.
Kitap özeti ise şu sekilde; Sadoka, 2. dünya savaşı sırasında Hiroşima'ya atılan atom bombası yüzünden yıllar sonra lösemi hastalığını yakalana bir çocuğun hayata bağlılığını ve hayatta kalabilmek için "turna kuşu"nun Sadako'yu nasıl hayata, umutla bağlandığını görmekteyiz. 1000 turna kuşu yaptığı taktirde hayata tekrar güzel bir merhaba demeyi uman bir çocuktur Sadako. Ama ne yazık ki 644. turnayı yaptıktan sonra hayata gözlerini yumar.
Kitap bir kurgu değil, 1955 yılında hayata gözlerini yuman Sadako Sasaki'nin gerçek hayat hikayesidir. Kitap diline bakıldığında sade bir dille yazılmış, kolay ve akıcı şekilde okunabilen bir kitaptır. Kitap resimlerle desteklenmiş olmakla birlikte benim bu zaman kadar belki de en beğendiğim resimli kitap arasına girdi bile.
Okurken sorguluyorum, küçücük bir çocuğun hayata bağlılığı nasıl bu derece olabilir. Peki ben o küçük kızın yerinde olsam bu gayreti gösterebilir miydim, bilemiyorum. Hastalık konusunda pek de ilerigörüşlü olmayan bir insan olduğumdan bilemiyorumdur belki.
Kitabı bir tavsiye üzerine okumuştum, şimdi de ben şiddetle tavsiye ediyorum. 10/10 bir hayat hikayesi, 10/10 bir kitap. İyi okumalar.
- Merhaba, ben hiç seçmediğim bir şehirde, hiç seçmediğim bir ırkta, hiç seçmediğim bir dinde, hiç seçmediğim bir dünyada savaşın ortasında hayatını kaybeden binlerce çocuğun ruhuyum. Ölümümde senin ve senin gibilerin etkisinin olduğunu söylediler ve genelde dürüst konuşmazmışsınız. Yalvarırım dürüstçe söyle. Sen kimsin?
- Merhaba ben politikacıyım. Benim topraklarım ve çıkarlarım senin hayatından daha önemli. Üzgünüm çocuk.
- İşte son cümlende yalan konuştun. Üzgün değilsin.
Merhaba ben Sadako Sasaki, 6 Ağustos 1945’te yaşadığım şehir olan Hiroşima’ya atom bombası atıldı. Atom bombası ne demekti? Atom karıncalarının ne olduğunu bilir çocuklar sadece. O gün öğrendim ne olduğunu. “Sanki milyonlarca güneş aynı anda parlıyordu. Üstelik bombanın sıcaklığı nedeniyle gözlerime dikenler batıyor gibiydi.”
Ben çok hızlı koşardım biliyor musunuz? Hem de takımdaydım. Örümcekleri severdim, şans böcüşü görürdüm. Hem ne varmış yani kitabı kapağına göre mi yargılasaydım. Bence insanlar da bunu yapsın. Belki daha güzel bir dünya olur. Belki seçimimiz olmayan bu atom karıncalı bombayla tanışmamış olurdu çocuklar. Belki daha uzun yaşardım. Belki binlerce Turna Kuşları yapan bir çocuk meclisi açardık olmaz mıydı? Adını da buldum: United States Of Children. Yaşasıııınnn(!)
Çocuklar yaşasın.
Nazım Hikmet’in atom bombasının etkisiyle olaydan 10 yıl sonra lösemi olup hayatını kaybeden Sadako Sasaki için yazdığı “Kız Çocuğu” şiiriyle veda ediyorum.
Çocuklar öldürülmesin. Şeker de yiyebilsinler.
http://ucretsizkitap.com.tr.com/gonderi/102845693o
Ah Sadako, kaç milyon can yitip gitti aşağılık hırslar yüzünden?
Bilmem ne kadar insan hikayesi yarıda kaldı...
Her ölümün sebebi vardır derler ama ölüm; hastalıktan, kazadan, savaştan, afetlerden gelince daha bir acı duyarız değil mi? Peki o ölüm daha hayatının başında -atom bombası şehrine atıldığında henüz bir bebek- tek derdi bir gün olimpiyatlara katılıp, rüzgar gibi hızlı koşmak isteyen bir çocuğun başına geldiyse? Acımızı ne ile ölçmeliyiz, ne kadar hayıflanmalıyız, hayata nasıl devam etmeliyiz? Ey yetişkin insanlar bunu bana açıklayabilir misiniz?
Atom bombasının yarattığı tahribatı, korkunç gücünü anlatmama gerek yok. Sizin, en yakınlarınızın, komşularınızın, doğanın, hayvanların, bitkilerin gözlerinizin önünde tel tel -kelimenin tam manasıyla- döküldüğünü tahayyül edin...
Kitabın herhangi bir edebi yönü yok, derin felsefi cümlelerde barındırmıyor, bilinen edebiyat teknikleri ile de yazılmamış.
Kitabı özel kılan, alçak insanlığın yıkımını olduğu gibi -acı bir haykırışla- yazılmasıdır.
Mitlere inanmam ama artık origami sanatıyla yapılan turna kuşu bana çok farklı imgeleri çağrıştıracak.
Çiçek, böcek bir kenara... sıklıkla ne kadar uslanmaz, alçak, hırs küpü, yıkıcı, ölümcül, savaş yanlısı olduğumuzu hatırlamak ve mümkünse asla melekeden yitirmemek adına bu tür 'sarsıcı' kitapları okuyun, okutturun...