Rubailer Kitap Bilgileri
Yazar: Mevlana Celaleddin-i Rumi
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 7 dk.
Sayfa Sayısı: 110
Basım Tarihi: 2007
İlk Yayın Tarihi: 1968
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
ISBN: 9789944880046
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Rubailer Kitap Tanıtımı
Mevlânâ Celaleddin Rumî (1207-1273):
Yapıtlarının bütünü düşünüldüğünde yalnız 13. yüzyılın en büyük tasavvuf şairlerinden biri değil, dünya şiirinin de en önemli adlarındandır. T. İş Bankası Kültür Yayınları, içinde bulunduğumuz 2007 yılında, doğumunun 800. yılı UNESCO'nun girişimiyle bütün dünyada "Mevlânâ Yılı" olarak kutlanacak
şairin 107 rubaisini Hasan Âli Yücel'in çevirileriyle kendi dizisinde okura sunuyor.
Hasan Âli Yücel (1897- 1961); Klasikler'den Köy Enstitüleri'ne,1938 sonundan 1946 Ağustosu'na dek süren Milli Eğitim Bakanlığı döneminde kurduklarıyla Cumhuriyet Aydınlanması'nın en önemli ve kalıcı "orkestra şefi"ydi. Telif ve çevirileriyle de son derece nitelikli bir kültür insanı olan Yücel'in Mevlânâ çevirileri, şairin 800. doğum yılına denk gelen
110. doğum yılında yeniden okurla buluşuyor.
(Arka Kapak)
Bu katra katra şiirler,
Hilkatin muamması önünde
Aşkın yanan vecdiyle dökülmüş
Birer gözyaşıdır.
Mevlana,
Varlığın mistisismini
Ve aşkın lirismini sezerek
Gözü yaşaranlara
Ölmiyen bir arkadaştır.
Kendini onda kaybeden,
Onu
Kendinde bulmuş olacaktır.
Hasan Âli
Rubailer Kitaptan Alıntılar
1. "aslım Türktür."
2. "... Eğer sen kendini beğenmekten kurtulursan her işin başkaları tarafından beğenilmiş olur."
3. "Gönül söylenecek binbir sözle dolu,
Dil söylemekten aciz..."
4. "...
Sen şehvetinin adını aşk koymuşsun;
halbuki şehvetle aşk arasında ne uzun mesefa vardır..."
5. "Sen benden geçtin; fakat gamın benden geçmedi. Doğrusu, gamın senden daha vefalıymış."
6. "Eğer zaruret ve mahrumiyetten öleceğimi bilsem, yine hürriyetimi esaretle değişmem."
7. "Ben senin talihinim hiç uyumuyorum .
Sen benim bahtımsın, hiç uyanmıyorsun."
8. "Bu zulüm sana kimden geldi, kelimesiz ve dilsiz, böyle feryat ve figan nedendir; ey ney? .."
9. "Ayın güzelliği biraz onun yüzüne benzer."
10. "Sen benden geçtin; fakat gamın benden geçmedi. Doğrusu, gamın senden daha vefalıymış!.."
11. "“Ey can, haberin var mı ki Canan'ın kimdir?
Ey gönül farkında mısın ki mihmanın kimdir?”"
12. "Bugün de her günkü gibi haraplık içinde harabız."
13. "Can ve cihandan kalkıp gitmek güç değildir; asıl güç olan senin bulunduğun yeri terk etmektir."
14. "Sen şehvetinin adını aşk koymuşsun; halbuki şehvetle aşk arasında ne uzun mesafe vardır."
15. "Ey gece sen o sevgiliden habersiz olduğun için böyle karanlıklar içinde kaldın.
Ey gündüz, sen de git o sevgilinin gündüzünden gündüz olmayı öğren."
Rubailer Kitap İncelemeleri
ÖVGÜLERLE DOLDURMAK İSTEDİĞİM BAŞKA BİR BİLGİN, ÂLİM ... " MEVLANA "...
'Okudum bitti' demek istemediğim sayılı kitaplardan sadece birkaçı diyebilirim. Zira kendisi bunları sarf ederken acaba hangi içine sığmayan duygularla pervane olmuştur... Gerçekten çok okunası, kaldı ki istisnasız her evin kitaplığında mutlaka bulunmalı..
13. yüzyılda Anadolu'da yaşamış bir Fars tasavvufçu, ilahiyatçı ve Sufi bir mistik şairdir. Mevlana'nın etkisi ulusal sınırları ve etnik ayrımları aşar: onun manevi mirası son yedi yüzyıldır İranlılar, Tacikler, Türkler, Yunanlar, Peştunlar, Orta Asya ve Hint Yarımadası Müslümanları tarafından büyük ölçüde takdir edilmektedir. Şiirleri dünya dillerinin çoğuna geniş çapta çevrilmiş ve çeşitli biçimlere aktarılmıştır. Mevlana Amerika Birleşik Devletleri'nde "en popüler şair" ve "en çok satan şair" olarak tanımlanmıştır.
Âlemden, yüce Allah'tan, onun eşsiz varlığından, varoluş sancısından, var ettiği bütün güzelliklere kadar uzanan her bir aşamaya çok mu çok rûhefza-i bir hisle dokunmuş ve bu sözcüklere dil döken herkimseye de aynı duyguları geçirdiğini söyleyebilmek mümkün. Dilerim ki daha niceleri de bu eserle tanışıp o rûhefzalığa eşlik ederek benim aldığım tatla tanışırlar temennisiyle bitirmek isterim.
Keyifli okumalar diliyorum...
İyikisin... Saygıyla...
Mevlânâ; Rubailer; Çev. Hasan Âli Yücel; İş Bankası Kültür Yayınları, III. Baskı, Şubat 2009, İstanbul.
Rumî’nin Dîvân-ı Kebîr’inden alınmış 107 rubaisi bulunuyor kitapta. Her sayfada bir rubai var. Üstte Latinize edilmiş Farsçası, altta Yücel’in mensur çevirisi.
Farsçanın Latinizesi kötü. Yücel, biz Farsçayı nasıl okuyorsak öyle aktarmaya çalıştım yeni harflere diyor, İranlıların böyle okumadığını belirtiyor. Fakat sorun yalnız bu değil; yazımda bir birlik yok, izafet kesresi ve bağlaçların yazımında özellikle. Tabiî bu durum sadece Yücel’den kaynaklanmıyor. O yıllardaki transkripsiyon işi şimdikinden farklıydı, muhtemelen daha kuralsız ve gelişigüzeldi. Yayımcının dediğine göre rubailerin Türkçe çevirilerinin yazımı yenilenmiş ama Farsça yazılışlarına dokunulmamış, Yücel’in 1932’deki okumalarına sadık kalınmış.
Türkçe çeviri de rubaiden rubaiye değişiyor; bazıları çok hoş, bazılarına yeterince özenilmemiş sanki. Yazım hataları çevirilerde de çok. Bazı hatalar çevirilere sonradan müdahale edenlerin dikkatsizliğinden kaynaklanmışa benziyor: 58. sayfadaki “Onur nerededir?” ifadesinde olduğu gibi. Doğrusu “O nur nerededir?” olacaktı.
Rubailerin içeriklerine gelince… Rubai deyince Hayyam aklıma geliyor benim, sanırım çoğumuz için de öyledir. Rumî’nin rubaileri ise pek Hayyamâne gelmedi bana. Kaba bir genelleme yapacak olursak, Ömer Hayyam dünyanın gelip geçiciliğine vurgu yaparken Rumî aşka ağırlık vermiş.