Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Reşad Ekrem Koçu Alıntıları & En Çok Okunan Sözleri

Reşad Ekrem Koçu En Beğenilen Sözleri



1. "İnsan eli hem kurucu, hem yıkıcıdır."


- Yeniçeriler



2. "“İnsan melek değildir… Hata işlemek insan içindir…
Ama padişahlar hata işlerse zulüm olur…”"


- Kösem Sultan



3. "“Hayat doyumluk değil, tadımlıktı. Yüz yıl yaşamak hüner değil, bir tek nefesin kıymetini verebilmek hünerdi.”"


- Kösem Sultan



4. "“Kösem, entrikalarını, kıl iğneyle oya işler gibi incelikle örebilecek kadındı.”"


- Kösem Sultan



5. "Galatasaray Lisesi, Türkiye'de kuruluş tarihi en eski olan okuldur. Temeli, Fatih Sultan Mehmed'in oğlu Sultan 2. Bayezid tarafından atılmıştır."


- Tarihimizde Garip Vakalar



6. "“İran’a sefere giderken Sultan IV. Murad ;
Vücudu pehlivan yapılı genç hükümdar mücevherli altın zırhı ve altın miğferi ve miğferinde mücevherli sorgucuyla bütün saray halkının gözünü dolduran bir cengâver olmuştu.
O altın zırh ve altın miğfer ve Sultan Murad’ın bir murassa kılıcı, laubali müzeciliğin kaçılmaz akıbeti olarak, Topkapı Sarayı Müzesi’nin hazine dairesinden çıkarılıp IV. Murad isimli oyunda aktöre giydirilmek veya o oyun vesilesiyle sergilenmek üzere Kültür Sarayı’na götürüldüğünde binayla birikte yanıp kül olmuştur.”"


- Kösem Sultan



7. "Fetihten II. Abdülhamid devri sonlarına kadar devam etmiş bir yasaktır. Kadınlar, tek veya iki üç çifte kayıklara erkeklerle beraber binemezlerdi. Yasağın konulmasına sebep, bazı hafifmeşrep nazenin taze kadınların kayıklarda kırıkları olan erkeklerle buluşmalarına mâni olmaktı."


- Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar



8. "Ey taht! Senin için ne cinayetler işlenmiştir..."


- Osmanlı Padişahları



9. "“Kollarımın arasında hicabı unut... Sen de güzellik, ben de aşk var... Bunların ikisi de gelip geçicidir.”"


- Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar



10. "“Benim kudretimin yettiği şeylere sizin muhayyilenizin bile hudutları dışındadır.”"


- Fatih Sultan Mehmed



11. "1669 yılında İstanbul'da Eğrikapı çöplüğünde dolaşan baldırı çıplak takımından bir adam bir yuvarlak taş bulur. Bir yaymacı kaşıkçıya giderek üç tahta kaşığa değişir..."


- Tarihimizde Garip Vakalar



12. "“Canını feda etmeyen âşık vuslata nail olur mu ?”"


- Fatih Sultan Mehmed



13. "...yasak olarak ilanı, ilk defa Alemdar Mustafa Paşa zamanında görülür. Bir hükümet darbesiyle II. Mahmud'un tahta oturtan bu namlı vezir, o zamanlar en azgın ve küstah devirlerini yaşayan yeniçerileri de sindirdikten sonra devlet sohbetini yasak etmiş, hanlara, hamamlara ve bilhassa kahvehanelere de sayısız hesapsız hafiyeler koymuştu. Kahvehanelerde siyasetten bahsedenleri derhal yakalatıp dil suçlarının cezasına göre hapse attırdıktan sonra bu gibi sohbetlerin yapıldığı kahvehaneleri de derhal kapattırmıştır."


- Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar



14. "“ İnsan menedildiği şeye karşı haristir.”"


- Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar



15. "Tütün, memleketimize ancak 17. asır başlarında I.Ahmed zamanında İngiliz gemicileri tarafından getirilmiş ve kısa bir zaman içinde, ayak takımından kibar ve ricale ve ulemaya varınca her sınıf ve tabaka arasında süratle yayılmıştı. Sigara kağıdı, 19. asırda kullanılmaya başlandı."


- Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar



16. "Öyle sermestim ki idrak etmezem dünya nedir?
Ben kimim, saki olan kimdir, mey-i sahba nedir?

( O kadar sarhoşum ki dünyanın ne olduğunu bile fark edemem.
Ben kimim, bana içki sunan(saki) kimdir, saf şarap nedir?)"


- Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar



17. "“Ben, hiçbir hususta benden evvelki padişahlara benzemem!”"


- Fatih Sultan Mehmed



18. "Sultan Selim ne kadar meygede var ise kapattı, şarap, rakı ve onlara benzer ne kadar içki var ise hepsini şiddetle yasak etti; yasağa rağmen içki kullanan birkaç kişi idam olundu; Rumlara ve Ermenilelere patrikleri, Yahudilere de Hamambaşı, Müslümanlara içki vermemeleri ve satmamaları için muhkem tenbih ettiler, aski takdirde idam olunacaklarını bildirdiler."


- Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar



19. "Türkiye'ye kahve 16. asırda, Kanunî Sultan Süleyman zamanında girdi ve evvela Suriye'de, bilhassa Halep ve Şam şehirlerinde taammüm etti, İstanbul'da ilk kahvehane, Hicretin 962 (Miladın 1554) yılında açıldı."


- Haşmetli Yosmalar Osmanlı Tarihinde Yasaklar



20. "Yarına salmayın fakirin kârın
Ne bilirsin nice olur yarın..."


- Aşık Şair ve Padişahlar



21. "“Silaha sarılmak isteyen için sebep bulmak kolaydır…”"


- Fatih Sultan Mehmed



22. "Öyle insanlar vardır ki, ellerinde fırsat yokken salih, âbid ve zahid görünürler, ellerine fırsat geçince nemrut kesilirler."


- Osmanlı Padişahları



23. "Fatih Sultan Mehmed'in hükümdarlığı otuz yıl sürdü; bu otuz yıl içinde iki imparatorluk, büyüklü küçüklü on yedi devletin ülkesini memleketimize ilhak etti, iki yüzden fazla şehir fethetti."


- Osmanlı Padişahları



24. "Dört kardeşinden üçünü idam ettirerek, içlerinden yalnız aklı biraz zayıf bulunan İbrahim'in hayatını anası Kösem Mahpeyker Sultan'ın himayesiyle lütfen bağışlamıştı. Fesat kaynağı olan yeniçeri ağasıyla ileri gelen zorbaları idam ve kul taifesinin fesadına sebep olan eşkıyanın her birerlerinin vücudunu "sahife-i ruzigardan nabud u napeyda" ederek "şol mertebe eşkıya kırmıştı ki bir kimsenin bir yerden baş göstermeye iktidarı kalmamıştı. Yatsı namazına fenersiz gidilemez ve yatsıdan sonra evlerde mum ve ateş yakılamazdı. Ne kadar kahvehane varsa hepsi yıktırılmış, yerlerine bekâr odaları yapılmıştı. Tütün içmek ve işret etmek, cezası idam olan en büyük cürümlerdendi. Geceleri damlara tırmanan casuslar, bacaları koklayarak tütün kokusu ararlardı.
(Kızlarağasının Piçi Hikayesinden)"


- İstanbul Hikâyeleri



25. "Güzel huylar güzel yüzlü insanlar da bulunur."


- Yeniçeriler



26. "Bir büyük devletin şanına yakışanı ihsandır."


- Yeniçeriler



27. "Maaşların muntazam verilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetiyle başlamış ve Cumhuriyet devrinde de, Atatürk'ün asil bir direktifiyle, bir adım daha ileriye gidilerek peşin maaş usulü tatbik edilmiştir, bu da muhakkak ki devlet idaresinde bir asaletin ifadesidir."


- Tarihimizde Garip Vakalar



28. "Padişahım, şunu bil ki, devleti ayakta tutan din değil, adalettir!.."


- Yeniçeriler



29. "“Hayat doyumluk değil, tadımlıktı. Yüz yıl yaşamak hüner değil, bir tek nefesin kıymetini verebilmek hünerdi.”"


- Kösem Sultan



30. "Geçen asır sonlarında Halil Ağa isminde bir adam, karılarının ve anasının geçimsizlik kavgaları yüzünden üzüntüyle ölmüştü; vasiyeti üzerine kabir taşına, " Karı dırıltısından ölen Halil Ağa" diye yazıldı. Bu kabir taşı Merkezefendi Mezarlığı'ndadır."


- Tarihimizde Garip Vakalar



31. "... İsraf günahtır, bundan böyle evlerde nihayet beş türlüden yedi türlüye kadar yemek pişirilebilir, yedi türlüden fazla yemek pişirtilmeyecektir."


- Tarihimizde Garip Vakalar



32. "Gözlerimden aktı deryalar gibi yaşım benim
Dostlar çok nesne gördü unmadık başım benim..."


- Osmanlı Padişahları



33. "Gayet genç, tüysüz yeniçeri neferlerine "civelek" denilirdi. Civelekler sokağa, kadınlar, kızlar gibi yüzlerine bir nikap (peçe) koyarak çıkarlardı. Bir civeleğin sokakta peçesini kaldırıp yalnız yüzüne bakmak, bir kadına veya kıza yapılmış hareket gibi tecavüz sayılır ve buna cesaret eden derhal hapse atılırdı."


- İstanbul Hikâyeleri



34. "Gazi bahadır han idi
Ali nesep Sultan idi
Namıyla Osman Han idi
Şah-ı cihana kıydılar."


- Yeniçeriler



35. "Bir asker için beden selabeti ve pazı kuvveti kadar ruh asaleti de şarttır."


- Yeniçeriler



36. "Bir gün, hoca efendi bir kitapta "Maymun fuhşa alet olur" diye bir bend okumuş, asabiyetinden ateş kesilmişti; hemen arkasına binlerce insan toplanarak Azapkapısı çarşısına gitmiş, maymuncu dülkanlarını basmış, ne kadar maymun varsa yakalatıp biçare hayvanları oradaki ağaçlara astırarak idam ettirmişti."


- Tarihimizde Garip Vakalar



37. ""Bu Kosova Sahrası'nda kırk bin kişiyiz, düşman yüz bin kişiden fazladır... Fakat zafer sayı üstünlüğünün değil, celadet, cesaret sahibi olanındır.""


- Osmanlı Padişahları



38. "Mazisiz adamlar istikbali göremezler."


- Yeniçeriler



39. "3. Murad'ın muhtelif kadınlardan, oğlan ve kız 102 çocuğu olmuştu. Ölümünde bunlardan 20 erkek evladı hayattaydı... En büyük şehzade Mehmed, padişah oldu ve padişah olur olmaz, öbür 19 kardeşini idam ettirdi."


- Tarihimizde Garip Vakalar



40. "Ne kadar yazıktır ki kaybolmuştur: Kasımpaşa'da Kulaksız Mezarlığı'nda bir kabir taşında şu satırlar yazılıydı:

Hû Dost,

Kırk gün günahkâr, bir gün tövbekâr
Hali aşikâr işte bu nigår
Şamlı Dürdane, elde peymâne
Göçtü mestâne, ne lazım inkâr
Oynaşı en az, pırpırı haylaz
Kırk nefer şehbaz ile dilfikâr
Ak keten başı, yetmişken yaşı
Bir keman kaşı eylerdi şikâr"


- İstanbul Hikâyeleri



41. ""Küfr ile devlet dura, zulm ile durmasa gerek!""


- Yeniçeriler



42. "“Bazen hakikaten padişahlığa layık kimseler bir komplonun kurbanı olup atılmış, nice liyakatsizler de huzur ve sükun içinde tahtlarında ölmüşlerdir…”"


- Topkapı Sarayı



43. "Tanzimat'tan evvelki devirde, İstanbul'da padişahtan başka ancak üç kişi, ata, eğer tercih ederlerse arabaya binmek hakkına sahiptirler. Bu üç kişi de ilmiye sınıfının en yüksek simaları olan şeyhülislam, Rumeli kazaskeri ve Anadolu kazaskeri efendilerdi."


- Tarihimizde Garip Vakalar



44. ""Beni Bursa'da kale içindeki Gümüşlü Kümbet'e göm. Devletimizin taht şehri Bursa olacaktır. Seni iyi yetiştirdiğimi zannediyorum, kılıcın son hayat demine kadar elinde olmalıdır. Adil ol, devlet adaletle durur... Ulemaya hürmet et, asker ve malla gururlanma... Dinimizin şanını koru... Tuttuğumuz yol kuru bir kavga yolu değildir.""


- Osmanlı Padişahları



45. "Bir altın kalem tutan el titremese dahi, hak ve hakikat sahnesi olan tarihte beşeri vicdan titrer."


- Yeniçeriler



46. "Meyhaneler yılda bir ay, ramazanlarda Müslüman müşterilerinden mahrum kalırlardı. Meyhaneciler, sofra başı olan hatırlı müşterilerinin evlerine ramazan bayramının ilk günü birer büyük tabak midye yahut uskumru dolması yollarlardı. Bunun manası da "bizi unutmayın" demekti."


- İstanbul Hikâyeleri



47. "Baş gidince ayak payidar olmaz."


- Yeniçeriler



48. "... Ferhad Ağa, çengeli, çarmıhı, kazığı az gördü, delikanlıyı çırılçıplak soydurttu, bilek, dirsek, diz ve ayak mafsallarını demir çekiçlerle kırdırıp zavallıyı yağlı paçavralara sararak bir havan topunun namlusuna gülle gibi tıktırttı, sonra topu ateşleterek havaya fırlattı, paramparça etti."


- Tarihimizde Garip Vakalar



49. "Halk deniz gibidir, hiç ummadığın anda, rüzgâr esince kabarır… Bugün baş tacı ettiğini yarın ayakları altına alır…"


- Kösem Sultan



50. "Öyle ki, hemen her sabah, sokaklarda, kırk elli ceset görülüyordu; cellatlar, tütün içerken tutulanların başlarını vurup kellelerini koltuklarının altına bırakıyor, padişahın emri mucibince ne için öldürüldüklerini anlatmak için, çubuğunu da kesik başın ağzına veriyorlardı."


- Tarihimizde Garip Vakalar



51. "Devlet kapısında sözün ayağa düşmesi kadar büyük felaket yoktur."


- Yeniçeriler



52. ""Rahat ve avrat isteyen geri dönsün, er olan peşimden gelsin.""


- Yeniçeriler



53. "Yeniçeri ocağı, son asrında askerliğin şerefini tamamen kaybetmiştir."


- Yeniçeriler



54. "“Yürü ki fethin sana verübdür ol Fettah…”"


- Fatih Sultan Mehmed



55. "“Halkın hafızası, kini, sadakati yoktur, onlar fertlerin kafasında yaşar, onun içindir ki insanın fert olarak düşmanı olmamalıdır… Halk deniz gibidir, hiç ummadığın anda, rüzgâr esince kabarır… Bugün baş tacı ettiğini yarın ayakları altına alır… “"


- Kösem Sultan



56. "Usulen, bir devlet adamı idama mahkum olunca, ferman, kendisine bostancıbaşı tarafından eteği öpülerek hürmetle gösterilir ve teselli yollu sözler söylenir ve aptes alıp iki rekat namaz kılmasına müsaade olunurdu; bu tebliğ ekseriya de metanetle karşılanırdı."


- Tarihimizde Garip Vakalar



57. "“Zulümle devlet payidar olmaz…”"


- Dağ Padişahları



58. "Sokullu Mehmed Paşa'nın evladına bıraktığı miras arasında gayet kıymetli bir inci tespih vardı. İmamesi iri bir zümrüt ve daneleri yakuttu. Devrin kıymetli bir hattatı, imamaden başlayarak bu tespihin üzerine Kuran-ı Kerim'i tam olarak yazmıştı."


- Tarihimizde Garip Vakalar



59. "Devlet idaresinde ilk bütçe 17. asır ortalarında Osmanlı İmparatorluğu'nda yapılmıştır. Bugünkü manada bir devlet bütçesi değildi; devlet idaresinde bütçe yapmak zaruretini gösteren basit bir gelir-gider defteriydi; fakat ortaya hayati bir fikir atması bakımından büyük işti."


- Tarihimizde Garip Vakalar



60. "Kanuni Sultan Süleyman sağ kulağında daima bir küpe taşımıştır, bu küpe, kulak memesine altın bir halkacıkla takılmış bir findık büyüklüğünde ve armut şeklinde gayet kıymetli bir inciydi."


- Tarihimizde Garip Vakalar



61. "Vur pençe-i Ali 'deki şemşir aşkına
Gülbangı asumanı tutan pir aşkına
Vur ruh-i pür fütuh-i Muhammed' le yekzeban
Fecr-i hücum içindeki tekbir aşkına..."


- Yeniçeriler



62. "Her devletin tarihinde olduğu gibi, Osmanlı İmparatorluğu tarihinde de on binlerce suçlu veya masum insan, cellat pençesinde can vermiştir; kimi, işlediği cinayetin veya devlete ihanetin cezasını görmüş, kimi bir entrikanın, bir iftiranın, bir kinin kurbanı olmuş, kimi de kurunun yanı sıra yanmıştır, kimi bir kement veya satırla bir anda yok edilmiş, kimi işkenceler altında inim inim inletilerek öldürülmüştür."


- Tarihimizde Garip Vakalar



63. "Mükeyyifata karşı şiddetli yasaklar koyan 4. Murad'ın kendisi, mahrem yaranıyla gece gündüz içer bir ayyaştı, ölümü de içki yüzünden tutulduğu sirozdan olmuştu ve Bağdat Seferi'nden döner dönmez ölüm döşeğine yatmıştı."


- Tarihimizde Garip Vakalar



64. "Bir oğlanın köçek olabileceği ayaklarından anlaşılırdı: ayak irikıyım, uzun uzun parmaklı, iri topuklu ve ayak bilekleri de gayet ince olmak şarttı; pervane gibi fırıl fırıl dönmek, uçar gibi koşarken birden durabilmek, sıçramak, perende atmak, fiskeleme yürümek, sırt üzerine yay gibi kıvrılmak için ayağın, parmağın, topuğun, tabanın, bileğin öyle olması lazımdı, eller de ayak kesimine denk olacaktı elbet, büyük ve uzun parmaklı."


- İstanbul Hikâyeleri



65. "Biz kolay ölmeyiz!.."


- Yeniçeriler



66. "Saki getür getür yine dünkü şarabımı
Söyle, dile getür yine çenk ü rebabımı
Ben var iken gerek bana bu zevku bu sefa
Bir gün gele ki görmiye kimse türabımı."


- Aşık Şair ve Padişahlar



67. "Bekri Mustafa'ya "ayyaşların piri" derler, yalan değil, yanlıştır. O, "içki içmesini bilenlerin piridir". Hayatının sonları Sultan IV. Murad zamanına rastlamıştır. En amansız bir içki yasağı devri, içki, tütün ve hatta kahve içenlerin idam edildikleri bir devir. Yeşilaycılar ve som sofular "Nerde şimdi öylebir adam!" diye Sultan Murad'ı aramasınlar, "içki, tütün, kahve" yüzünden adamlar astırır, kelleler uçurtur, öbür yanda da kendisi gece ve gündüz içerdi, "şåribülleyli vennehar" idi. Devlet kapısında küçük bir memur, bir "çavuş" olan Mustafa öyle bir devirde ölüme meydan okuyarak içmesini bildiği içindir ki, ölmez şöhretine kavuşmuştur. Zannediyorum ki koruyucu melekleri vardı, tatlı dili ve zarafeti ile sevimli yüzü."


- İstanbul Hikâyeleri



68. "Eyüp'te, Karyağdı bayırının arkalarında, münferit ve halen metruk bir mezarlık vardır ki taşlarının hemen hepsi yazısızdır, dört köşeli, uzun küfeki taşlarıdır; buraya "Cellat Mezarlığı" denilir. Bahtsız bir hırsızı, bir caniyi ölümünden sonra mezarlığına kabul eden cemiyetimiz, resmi bir vazife de olsa, bir aylık, para ve menfaat karşılığı can uçuran celladın ölüsünü umumi mezarlıklara kabul etmemekle, cellatlara ayrı bir mezarlık yapmakla muhakkak ki asaletini göstermiştir."


- İstanbul Hikâyeleri



69. "İnsan eli hem kurucu, hem yıkıcıdır."


- Yeniçeriler



70. "“Bu dünyada ölüm olduktan sonra sızlanmak ne boyuna borç ola, ben bir can için minnet mi ederim?..”"


- Dağ Padişahları



71. "“Bir çiçekle bahar olmaz…”"


- Patrona Halil



72. "Aşık-ı sadıkta dil birdir olamaz yâr iki
Hiç bir taht üzre mümkün mü ola hünkar iki…"


- Aşık Şair ve Padişahlar



73. "Padişahım, şunu bil ki, devleti ayakta tutan din değil, adalettir!"


- Yeniçeriler



74. "Sofra başında bodur hasırlı iskemlelerde oturulurdu. Sofra kurulunca ilk gelen şey ağaçtan oyma bir "tuzluk" olurdu, "tuz", sofranın uğur ve bereketini temsil ederdi. Meyhaneye masa girdikten sonra da, her masanın üstünde, müşterisiz, boş da dursalar bir tuzluk mutlaka bulunurdu."


- İstanbul Hikâyeleri



75. ""Yeniçeridir" töhmetiyle bütün imparatorluk topraklarında idam edilenlerin sayısı 140.000 kişinin çok üstündedir."


- Yeniçeriler



76. "“Âşıklar için takvim yoktur, tıpkı masallar gibi…”"


- Patrona Halil



77. "Galatasaray Lisesi, Türkiye'de kuruluş tarihi en eski olan okuldur. Temeli, Fatih Sultan Mehmed'in oğlu Sultan 2. Bayezid tarafından atılmıştır."


- Tarihimizde Garip Vakalar



78. "Kanuni Süleyman, kendi adını taşıyan muazzam Süleymaniye Camii'ni yaptırırken temel taşını, "Bu işe benden daha layıktır" diyerek devrin büyük alimi Şeyhülislam Ebussuud Efendi'ye koydurtmuştu. Camiinin resm-i küşadında da anahtarları takdim eden Mimar Sinan'a: "Bu cami-i şerifi sen yaptın. Kapılarını ibadete açmak da senin hakkındır!.." demişti."


- Tarihimizde Garip Vakalar



79. "Mükeyyifata karşı şiddetli yasaklar koyan IV. Murad'ın kendisi, mahrem yaranıyla gece gündüz içer bir ayyaştı, ölümü de içki yüzünden tutulduğu sirozdan olmuştu ve Bağdat Seferi'nden döner dönmez ölüm döşeğine yatmıştı. Bu padişahın ölüm haberi yayılır yayılmaz, imparatorluğun her tarafından kahvehaneler derhal açılmış, tütün keseleri meydana çıkarak çubuklar tellendirilmişti, yalnız İstanbul'da, korku, bir müddet daha devam etmişti. Yıllarca, tütün yasağının kaldırıldığına dair yeni bir emir çıkmamış, yasak kendiliğinden tavsamıştı..."


- İstanbul Hikâyeleri



80. "Cihanın gerçi nuş ettim yedi tastan geçen zehrin
Velakin zehr-i katiden beter buldum mekir kahrin."


- Yeniçeriler



81. "Türk ordusunda yaya olan yalnız yeniçeri kıtalarıydı. Gaza yollarının en ağır mihnetini, cefasını yeniçeriler çekerdi."


- Yeniçeriler



82. "İmdat edin bana kırklar yediler
İbrahim Paşa'ya maktul dediler
Leşimi cümle köpekler yediler
Namazım kılınmadığına ağlarım."


- Yeniçeriler



83. "“İmparator, evvela, koca Türk’ün (padişahın) bütün kuvvetleriyle bir umumi hücuma geçeceğini sandı ve bizim böyle bir hücuma dayanamayacağımızı da bildiğinden, ağlamaya başladı.”"


- Fatih Sultan Mehmed



84. "“Rüya görüyorum ama uyanığım…”"


- Patrona Halil



85. "Bir ayrancının güzel bir oğlu vardı, Aziz Mahmud Hüdayi ne zaman o dükkânın önünden geçse o çocuğun elinden bir tas ayran içerdi. Bir gün adı Yusuf olan oğlanın saçlarının usturayla kazınmış olduğunu gördü:
"Saç başın ve yüzün süsüdür, lüzumu olmasaydı Cenab-ı Hak başımızda saç bitirmezdi, yazık etmişsin güzel çocuğa!.." dedi.
Ayrancı:
"Direk Hoca 'Saç uzatmak küffarı taklittir' diyor” dedi.
"Küffarın başında kulak, burun, göz de var. Taklit diye onları da kesip oyalım mı? Hem sen o Direk Hoca'ya benden selam söyle' Şeyh Aziz 'Peygamberimizin de uzun saçları vardı' diyor dersin.
Ayrancının oğlunu o gün aldı, tekkesine götürdü. Yusuf'a "Kumral” lakabını verdi. Tekkesinin genç zakirbaşısı, musikişinas ve bestekâr "Hafız Kumral” işte o çocuktur."


- Kösem Sultan



86. "Huda göstermeye bir yerde asar-ı izmihlal
Ebibba şive-i yağmada mebhut ider adayı!.."


- Yeniçeriler



87. "Gereklidir yeniçeri kapuda
Ki hanı gözleyeler her tapuda."


- Yeniçeriler



88. "Cihan tarihinin en büyük imparatorluklarından birini kurmuş olan ecdadımızın kahramanlık menkibeleri, hiçbir milletin tarihinde görülmeyecek zenginlikte bir destan teşkil eder."


- Yeniçeriler



89. ""Pirimiz sultanımız Hacı Bektaş-ı Veli'nin demine devranına hu diyelim hu...""


- Yeniçeriler



90. "“Her dinde ve her dilde bütün kitaplar, devlet temelinin ‘adalet’ olduğunu yazar. Adalet terazisinin dengesi de cehlin karanlığında değil, ilmin ışığında sağlanır…”"


- Patrona Halil



91. "İstanbul'daki meşhur Kız Kulesi Osmanlı tarihinde yalnız bir defa ve bir kişi için hapishane olarak kullanılmıştır. Burada, 18. asrın namlı vezirlerinden Hekimoğlu Ali Paşa hapsedilmiş ve oradan sürgüne gönderilmiştir."


- Tarihimizde Garip Vakalar



92. "Kösem; en önde giden, sürünün önünde giden."


- Kösem Sultan



93. "Eskiden rakıya "aslan sütü" derlerdi; herkes içki içemez, rakıyı, yüreği sağlam insanlar içmelidir derlerdi. Onun için eski büyük gedikli meyhanelerdeki rakı güğümlerinin üzerine pirinçten bir yürek şekli konurdu."


- Tarihimizde Garip Vakalar



94. "Mazisiz adamlar istikbali görmezler."


- Yeniçeriler



95. "17. asırda Osman Dede isminde bir meczup, Aksaray'da yeniçeri kulluğunun önündeki kaldırımda tam elli yıl, yaz ve kış anadan doğma çıplak oturmuştu. Yerinden yalnız geceleri, zaruri ihtiyaçlarla kısa bir zaman için ayrılırdı. Bir gün, tebdil gezen müstebit hükümdar 4. Murad'a:
"Murad!..Murad!.. Dul ananı bana nikahla verir misin?" diye laf atmış, bu amansız padişahtan anası Kösem Sultan'ı istemişti."


- Tarihimizde Garip Vakalar



96. "Yola düşüp giden dilber
Musam eğlendi gelmedi.
Acep yolda yol mu şaştı
Musam eğlendi gelmedi."


- Yeniçeriler



97. "Alçak adamlar cebin olurlar, kendilerinde aciz ve karşısındakinde kuvvet hissedince hemen zelil olurlar."


- Yeniçeriler



98. "Olup yeniçeri çektim cefayı
Piyade eyledim nice gazayı"


- Yeniçeriler



99. "Oğullar ataya yürek yağıdır
Oğulun iyisi gamı dağıtır
Oğul kim atanın hemsazı olsa
Oğul kim dua alup makbul olsa
Atanın devleti, yüzü akıdır."


- Yeniçeriler



100. ""Ateşle oynayan elini yakar..." ve "Nifak eken ihtilal biçer...""


- Yeniçeriler



101. "“Bu dünyada olmaz yoktur hanımım. Yarım ayaklı, yarım pabuçlu helvacı çırağı bakarsın bir gün vezir olur…”"


- Patrona Halil



102. "“Hükm-i sultan olmaz ise gelmez hata cellattan…”"


- Topkapı Sarayı



103. "‘Bilmezlik ile size cefa ettim ise affedin ve siz bana cefa etmeyin, dün sabah padişah idim, şimdi üryan (bir entariyle başı açık, yalınayak) kaldım, bana merhamet idüp halimden ibret alın. Dünya size de kalmaz...’"


- Yeniçeriler



104. "Başıma derdi sen açtın, devası da senden."


- Aşk Yolunda İstanbul'da Neler Olmuş



105. "'Ağa, bu ağlamak evvelden gerekirdi, şimdi can pazarında merdanelik lazımdır!..'"


- Yeniçeriler



106. "Eskiden kuluyuz, yeniçeriyiz
Yanar oda girer semenderiyiz!.."


- Yeniçeriler



107. "“Eşeğin ölümü köpeğe düğün oldu…”"


- Dağ Padişahları



108. "hür insanın hakları arasında nefiss lezzetleri tatmak da vardır."


- Yeniçeriler



109. ""Ben ömrüm oldukça ağlayacağım...""


- Patrona Halil



110. "Cahil dosttan akıl düşman yeğdir."


- Yeniçeriler



111. "Kimi aldı kemanın deste, kimi tig-i bürrani
Birbirine kattı ikisin iğva-yı şeytani."


- Yeniçeriler



112. "Padişahım şunu bil ki, devleti ayakta tutan din değil, adalettir!.."


- Yeniçeriler



113. "Orhan Bey Yarhisar tekfurunun kızı bir Hristiyan Dilber ile evlendi.
“Rum kızı” demiyorum,”Hristiyan” diyorum. İslamiyet henüz Türkler arasında yayılmamıştı ki Orta Asya’dan göç eden putperest Türk aşiretleri Anadolu‘ya girmeye başlamışlardı, daha miladın 5.-6. yüzyıllarında. Gelenler Hristiyan dinini kabul ettiler, dindaş olunca devlette uzlaştılar, ama Rumcayı öğrenmediler, Türkçe konuştular... Ta zamanımıza kadar... En mutaassıpları da Orta Anadolu’da yerleşenleri oldu, son zamanlara kadar sorardınız, “Rum’um” demezlerdi, “Karamanlı’yım” derlerdi. İstanbul’da yerleşenlerin mezarlıkları bile ayrıydı. Rumlardan, Balıklı Mezarlığı’nda Karamanlıların kabir taşları bile yunan harfleriyle Türkçe yazılıdır.
Yarhisar tekfuru da onlardan biriydi."


- Aşık Şair ve Padişahlar



114. "Hiç yerde gökte zerrece yoktur kararımız
Hercai oldu kevn gibi çün Mihribanımız."


- Yeniçeriler



115. ""Yektir Allah, yek!..""


- Yeniçeriler



116. "Yüz kalbin aynasıydı."


- Kösem Sultan



117. "“Her zaman her yerde bulanık suda balık avlamak isteyenler çok olur…”"


- Dağ Padişahları



118. ""Bir insan ömrünün de rüyadan farksız olduğunu düşündü.""


- Aşk Yolunda İstanbul'da Neler Olmuş



119. "Hayatı doğduğu dakikadan itibaren avare bir macera olmuştu."


- İstanbul Hikâyeleri



120. ""Akrepten çekinen yılan gibiydiler.""


- Dağ Padişahları



121. "“Ortaçağ’da bu büyük şehre (İstanbul) ‘şehirlerin kraliçesi’ derlerdi…”"


- Fatih Sultan Mehmed



122. "Şirler pençe-i kahrımda olurken lerzan
Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek."


- Aşık Şair ve Padişahlar



123. "Mayaları aynı çamurdan insanlar çabuk anlaşırlar, ilk tanıştıkları gün kırk yıllık dost kadar yaklaşırlar.."


- Cevahirli Hanım Sultan



124. "“Akrepten çekinen yılan gibiydiler…”"


- Dağ Padişahları



125. "Tanrı buyruğu ne ise onu yapın!.."


- Yeniçeriler



126. "“Kösem, gökyüzünde elmas gibi parlayan yıldızlara benzer, aslında cehennemi bir ateş külçesidir…”"


- Topkapı Sarayı



127. "Biri başsız idi birisi başlı
Biri taze civan birisi yaşlı
Defterdar paşanın aslı Ayaşlı
Hasan Ağa şehri civan dörtkaşlı."


- Yeniçeriler



128. "“Her zaman kısmet ayağa gelmez, bazen de kısmetin ayağına varmak gerektir”"


- Yeniçeriler



129. "Padişah akıl olacaktır ve adil olacaktır."


- Yeniçeriler



130. "Kakülü alnına taramış berber
Sol yanak üstünde beni var anber
Aşıklar olmuştur kol kol seferber
Hey gümüş topuklu afetim hey hey..."


- Yeniçeriler



131. ""Selamünaleyküm kadınlar, cennet reyhanları, yer melekleri!" diyordu. "Ulema ve suleha ve yarar koca yiğitler sizden doğar. Allahu Teâlâ sürünüze bereket versin. Bizi duadan unutman!""


- Kızlarağasının Piçi



132. "Padişahım, şunu bil ki, devleti ayakta tutan din değil, adalettir!.."


- Yeniçeriler



133. "Germabede görsen eğer meleği
Belli olur Hacı Bektaş köçeği
Nişanı var eteğinde paçada
Trabzon bezi donu gömleği."


- Yeniçeriler



134. "“Filozof İmparator Memun, ‘bir cemiyet için en tehlikeli simalar pespayenin büyük bir servete yahut siyasi bir kudret ve nüfuza sahip olanıdır’ diyor…”"


- Patrona Halil



135. "Köçeklerin hepsi bataklık çiçekleriydi."


- Erkek Kızlar



136. ""Gözümde ne yalı, ne eşya var!..Bana sen lazımsın Halil!..""


- Patrona Halil



137. "Pembe bir topuğun, kızıl bir şalın, kara bir kâkülün, yahut fettan bir gamzenin ardından esir gönüller sürüklenirdi."


- Esircibaşı



138. "“Sultan Mehmed, gece yatağında, gündüz divanda, İstanbul’dan başka bir şey düşünmüyordu…”"


- Fatih Sultan Mehmed



139. "Yavuz Sultan Selim, babasının zamanında Trabzon valisi iken bir derviş kıyafetine girip İrana gider; kasdi o memleketin ahvalini gözile görmektir. Tebriz şehrinde misafir olduğu handa satranç oynayıp herkesi yenmeğe başlayınca satranç meraklısı Şah İsmaile haber verilir, o da dervişi huzuruna davet eder. Sultan Selim ilk oyunda hatır sayarak yenilir, fakat ikinci oyunda Şaha aman vermeyip mateder. Şah kızar ve elinin tersile dervişin çıplak göğsüne vurarak:
-Bre derbeder Aşık! Hiç Şah olanlar mat edilir mi? Edebin yok imiş! der ve Şehzadeye bin altın ihsan eder. Derviş huzurdan çıkıp atına bineceği sırada o bin altını kesesile beraber kimseye göstermeden binek taşının alına saklar. Ertesi gece Tebrizden kaçıp Trabzon yolunu tutar. Aradan yıllar geçip de Yavuz Selim Padişah olduktan ve Şah İsmaili Çaldıranda mağlup ederek Tebriz şehrine girdikten sonra Şah sarayına gider ve Sekbanbaşı Balyemez Osman Ağaya:
-Osman Ağa! Şu kapı eşiğinde Şahın ata bindiği taşın altında kendi elimle konmuş bin altın vardır, helal maldır, sana hediye ettim! Der. Herkes hayretle bakışır.Osman Ağa taşı kaldırır. Kesesi çürümüş , bin altın bir kor yığını halinde dururmuş."


- Tarihimizde Garip Vakalar



140. "Göreli ol sanemin kaşlarını yay gözüm
Kaldı cevr oklarına sinesiper vay gözüm
Dimedim mi ben bakma ana hay gözüm
Gözüm, ey vay gözüm,vay gözüm, ey vay gözüm."


- Aşık Şair ve Padişahlar



141. ""16. asır sonlarında Ferhat Ağa, bir defaya mahsus olarak 'top' cezası icat etti. Delikanlıyı soydurdu, bilek, dirsek, diz ve ayak mafsallarını demir çekiçlerle kırdırıp zavallıyı yağlı paçavralara sararak, bir havan topuna tıktırıp topu ateşledi ve paramparça etti.""


- Tarihimizde Garip Vakalar



142. "Kıracak zorbaları didi Fasihi tarih
Arşa astı kılıcın yed-i Sultan Mahmud."


- Yeniçeriler



143. "“Dördüncü Murat’ın cülusunda asker cülus bahşişi ve terfi istemeyeceğine söz verdiği halde bir müddet sonra bahşiş ve terfi diye yine ayak diremişti. Hazine tamtakır olduğundan sarayın altın ve gümüş eşyası eritilip para kesilmiş ve askere bahşiş ile terfileri verilmişti…”"


- Topkapı Sarayı



144. "..
Öylesine albenisi vardı ki: dostun gözüne, körlüğüne düşmanın!"


- Cevahirli Hanım Sultan



145. "Çörekotu kara, saçları kara
Ben boyamadım, kendinden kara..."


- Kösem Sultan



146. "Nagah açılır perde
Derman erişir derde
Görelim Mevlâ neyler
Neylerse güzel eyler"


- Kösem Sultan



147. "İnsan eli hem kurucu, hem yıkıcıdır. Daima silah altında bulunan
yeniçeriler bir kuvvetti. Onu siyasî ihtirasları yolunda kullananlar ateşle oynadilar ve Ali Osman Devleti'ne en büyük ihanet-te bulundular. Siyasî ihtiraslara alet edildikten sonradır ki, şöhre ti cihani tutmuş olan o disiplinli asker, cenk yollarında serdarla rina karşı ayak diredi. Padişahtan vezir kelleleri istedi ve hatta padişahına karşı isyan etti. Yeniçeri ihtilalleri tarihimizin kanlı yapraklarıdır."


- Yeniçeriler



148. "İnsan eli hem kurucu, hem yıkıcıdır."


- Yeniçeriler



149. "İffet ve istikametiyle tanınmış ve muhitinde mümtaz bir mevkii olan bir Müslüman-Türk ailesi, erkek evladı ne kadar çok olursa olsun içinden birini padişaha kul olarak veremezdi. Evladını, padişaha kul olarak feda edecek, onunla bütün bağlarını kesecek bir ailede de ruh asaleti olmayacaktı. Şu halde Saray içoğlanları gayri Türk ve gayrimüslim anasırdan toplanacaktı."


- Yeniçeriler



150. "Şimalden, cebuptan, şarktan ve garptan Istanbul'a esen bütün rüzgârlar, fitne ve fesat tohumları saçıyordu."


- Esircibaşı



151. "Ömür tomarları dürülenlerin gözleri kör, kulakları sağır olur."


- Yeniçeriler



152. "♤ Su testisi su yolunda kırılır♡ derler"


- Kızlarağasının Piçi



153. "Fars dilinde bir tekerleme vardır: "Hangi hatanı tashih edeyim ey haneharap!..”"


- Yeniçeriler



154. "Gül çam ağacının çiçeği olsaydı, çam ağacı o çiçekle donandığı zaman ne kadar çirkin olurdu…"


- Kösem Sultan



155. "Devlet kapısında sözün ayağa düşmesi kadar büyük bir felaket yoktur."


- Yeniçeriler



156. "“Bütün hainler korkak olur…”"


- Dağ Padişahları



157. "“ Türk’ün bütün samimiyet ve şecaatiyle ve ilmiyle, irfanıyla, sanatıyla İslam dünyasına yaptığı büyük hizmetleri maalesef Müslüman Arap alemi takdir edemedi. Hoş biz de takdir beklemedik…”"


- Topkapı Sarayı



158. "“İstanbul iki deniz arasında koca bir elmastı, değeri ancak güneşle tartılıp biçilebilirdi…”"


- Patrona Halil



159. "Eski yelken ve kürek devri gemiciliğinde her gemide birkaç tane talimli maymun bulunurdu. Bunlar açık denizde gemilerin direğinin tepesine tırmanarak korsan gözcülüğü yaparlardı.
Azapkapı camii civarında bir sıra maymuncu dükkanları vardı. Tersane gemileri ve saur tüccar gemileri için talimli maymunlar burada satılırdı."


- Tarihimizde Garip Vakalar



160. "“Akıncılar, akının devamınca at üstünden inmezler. Kısa molalarda at üstünde uyurlar…”"


- Osmanlı Tarihinin Panoraması



161. "Hiç ummadığın yerde
Birden açılır perde
Derman erişir derde..."


- Aşk Yolunda İstanbul'da Neler Olmuş



162. "“Devlet sözü baldırı çıplak ağzına düşmüştü…”"


- Kabakçı Mustafa



163. "Mustafa Üsküdar iskelesinde kayıkçılık yaparken, bir gün Sultan Murad ile Sadrazam Bayram Paşa tebdil gelirler ve mahsus koca ayyaşın kayığına binerler, sahilden bir hayli açılınca, kayıkçı, rakı destisini dikip bir kaç yudum çeker. Sultan Murad der. Mustafa güler; < Sen içemezsin oğul, içindeki su değil, rakı>der.. Padişah: deyince : der. Beriki ısrar edince destiyi uzatır. Yol aladursunlar desti elden ele dolaşır. Bir ara Sultan Murad: diye sorar. Bekri Mustafa der. Padişah: deyince: cevabını verir. Bunun üzerine çakır keyf olan hükümdar: < Ya ben padişah, bu adam da Sadrazam Bayram Paşa ise!> deyince, Bekri Mustafa kürekleri bırakıp kahkahayı atar:
der."


- Tarihimizde Garip Vakalar



164. "İstanbul'daki meşhur Kız Kulesi Osmanlı tarihinde yalnız bir defa ve bir kişi için hapishane olarak kullanılmıştır. Burada, 18. asrın namlı vezirlerinden Hekimoğlu Ali Paşa hapsedilmiş ve oradan sürgüne gönderilmiştir."


- Tarihimizde Garip Vakalar



165. "Bahçekapı'da bir sokak vardı ki, büyük şehrin has manada bir batakhanesiydi ve halk ağzında "Melek girmez sokağı" denilirdi ki, bu müthiş vebadan sonra devrin padişahı 2. Mahmud bu sokakta bir cami yaptırmış, adını Hidayet Camii koymuştu. (Cami Fatih'te)"


- Tarihimizde Garip Vakalar



166. "“Güzel huylar güzel yüzlü insanlarda bulunur” sözü nadir yanılır bir tabiat kanunu olarak kabul edildi."


- Yeniçeriler



167. "İnsan eli hem kurucu, hem yıkıcıdır."


- Yeniçeriler



168. ""Ey oğul! Harama bakma... Yalan söyleme... Haram giyme, haram içme... Tuz ve ekmeğe ihanet etme. Uluların önünden gitme." (...) "Oğul! Gafil olma, gözünü aç! Gün akşamlıdır!""


- Esircibaşı



169. "Pirleri Hacı Bektaşı-ı Veli'ydi."


- Yeniçeriler



170. "Devleti ve Padişahı Sancak-ı Şerif, Yeniçeri Ocağı'nı da İmam-ı Azam Bayrağı "denilen bir bayrak temsil ederdi. Yeniçerilerin Sünni mezhebine salik oldukllarını bildirmek için bayrağa İmam-ı Azam' ın adı verilmişti."


- Yeniçeriler



171. "“Bencillik etme, müstebit olma! Adalet tarlasını bilgi sabanı ile sür ve meşveret tohumunu ek…”
(Şeyh Abdülmecit Sivasî)"


- Dağ Padişahları



172. "“Ne kendi eyledi rahat, ne halka verdi huzur,
Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur…”"


- Topkapı Sarayı



173. "“Tarih önünde sorumlu politika adamlarımıza ve siyasi partilerin sadece hislerle konuşan hatiplerine her şeyden evvel Türkiye tarihini çok dikkatli okumalarını tavsiye ederiz…”"


- Dağ Padişahları



174. "Ben, hiçbir hususta benden evvelki padişahlara benzemem!"


- Fatih Sultan Mehmed



175. "Harem bir labirenttir. Orada uzun zaman yaşamayan yolları kolay kolay bulamaz, hatta az evvel çıktığı yere dönemez."


- Yeniçeriler



176. "Sevmek, hakikatlerden ayrılmak, bir hayal dünyası içinde küçüle küçüle yok olmak demektir."


- Fatih Sultan Mehmed



177. "Askerlik şeref ve haysiyeti ve milli namus uğrunda hayatını feda etmekte bir an tereddüt etmemiş kahraman bir kurmay albayımızdır. İstanbul'da Salkımsöğüt tekkesinin şeyhi İzzet Efendi'nin oğludur. Harp Okulu'nda ciddi bir tahsil, aile muhitinde de sağlam bir milli terbiyeyle yetişmişti. 1919'da İzmir'de IV. Kolordu Askerlik Dairesi reisi bulunuyordu. Meşum 15 Mayıs sabahında İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilirken makamına giren düşman askerleri bu Türk kumandanına "Zito Venizelos" diye bağırmasını söylediler, Süleyman Fethi Bey şiddetle reddetti ve "Yaşasın Türk milleti" diye bağırdı ve derhal süngü ve dipçik darbeleriyle şehit edildi."


- Tarihimizde Kahramanlar



178. "“Anadolu, Celalilerin pençesinde hala inim inim inliyordu. Her dağda bir padişah vardı…”"


- Dağ Padişahları



179. "Kadimden beri " Galata demek, meyhane demektir" denilirdi."


- Galata Canavarı Bıçakçı Petri



180. "Harem bir labirenttir. Orada uzun zaman yaşamayan yolları kolay kolay bulamaz, hatta az evvel çıktığı yere dönemez."


- Yeniçeriler



181. "Öylesine albenisi vardı ki: dostun gözüne, körlüğüne düşmanın!"


- Cevahirli Hanım Sultan



182. "Bugün dalkavukluk bir ruh ve tıynet meselesidir; iş, meslek olmaktan çıkmıştır. Tanzimattan evvelki devirde ise, dalkavuklar, kâhyaları, nizamnameleri ve narhları olan bir esnaf zümresi idi."


- Tarihimizde Garip Vakalar



183. "“Ar yılı değil kâr yılı…”"


- Patrona Halil



184. "İstanbul’da ilk Yeniçeri Kışlası bugün Şehzadebaşı dediğimiz yerde inşa edilmişti; bilahare Kanunî Sultan Süleyman bu kışlanın tam karşısına genç yaşında ölen sevgili oğlu Şehzade Mehmed adına büyük bir cami yaptırdı, mabede “Şehzade Camii”, semte de Şehzadebaşı adı verildi."


- Yeniçeriler



185. "O gün, deniz eğlenceleri arasında sabık mimarbaşı İbrahim Efendi’nin timsahı binlerce insanı hayrete düşürdü. İbrahim efendi tarafından yapılan bu timsah sureti, üç çifte bir piyade büyüklüğündeydi. Üst çenesini açıp kapayarak deniz yüzünde yarım saat kadar dolaşmış, sonra denize dalmıştı. Zevkle seyredilen timsah çok takdir edilmişti. Fakat bir saat sonra battığı yerden tekrar deniz yüzüne çıkınca, takdirler bir heyecan ve hayrete kalp olmuştu. Timsah bu sefer ağzını açıp durmuştu. Açılan ağzından rengarenk esvaplarla beş tane rakkas fırlamış, timsahın sırtına binerek raks etmeye başlamıştı.
İbrahim Efendi’nin bu timsahına, XVIII. asrın başında tecrübe edilmiş ilk denizaltı gemisi olarak bakmak mümkündür."


- Tarihimizde Garip Vakalar



186. "Tanzimat devrine kadar, devlet erkanı ve ricali ve İstanbul ayanı ve kibarı, yazın kendi mülk olan veya kirayla tuttukları yalılara canlarının istediği zaman taşınamazlar ve mevsim sonu da canları istediği zaman şehirdeki konaklarına dönemezlerdi. O yılın havalarına göre nihayet bir gün yalılara göç musadesi çıkardı."


- Tarihimizde Garip Vakalar



187. ""Kazık; müthiş acılarla öldüren bir cezaydı. Mahkum çırılçıplak soyulur, elleri ve ayakları bağlanır, bilek kalınlığında gayet sert ağaçtan yapılmış bir yağlı kazığa çakılarak oturtulur, omuzlarına yağ mumu dikilir, gezdirilerek teşhir edilirdi.""


- Tarihimizde Garip Vakalar



188. "„Kendimi elimden düşmeyen pergelle benzetirdim; pergel nasıl bir ayağıyla bir noktaya saplanır ve öbür ayağı ile etrafı gezer dolaşırsa, ben de hem mesleğime can ve gönülden sarılı mesleğimde yükselmek, hem de gaza yollarını verdiği fırsatla memleketler dolaşıp görmek isterdim.“"


- Yeniçeriler



189. "Bizans'a karşı ilk savaşlarda ün almış cengåverlerdendir, fethedilen İzmit Körfezi sahillerinden kayıktan farksız küçük teknelerle kalkarak, bu teknelere bindirilmiş her biri ateş gibi kılağılı gazilerle körfeze hâkim olan ilk Türk amiralidir. Marmara'da, bilhassa İzmit Körfezi'nin ağzını tutma bakımından çok ehemmiyetli bir yer olan "Emirali Adası" bu kahramanın adını taşır ki adaya, asıl isminin halk ağzında bozulmuş şekli ile "İmralı" denilegelmektedir."


- Tarihimizde Kahramanlar



190. "Milli Mücadele yıllarının şanlı hatıraları içerisinde Gazi Mustafa Kemal Paşa, 1918 mütarekesinin açtığı felaket ve izmihlali çiğneyerek Türkiye'nin halaskârı, Türkiye Cumhuriyeti'nin"


- Tarihimizde Kahramanlar



191. "Hayat doyumluk değil, tadımlıktı. Yüz yıl yaşamak hüner değil, bir tek nefesin kıymetimi verebilmek hünerdi."


- Kösem Sultan



192. "İnsan men edildiği şeye karşı haristir."


- İstanbul Hikâyeleri



193. "“İstanbul’da oturup da Topkapı Sarayı Müzesi’ni gezip görmeyenler, gözlerini eşsiz bir güzellikten ve ihtişamdan mahrum ettiklerini bilmelidirler. İhmal edilecek ziyaret değildir…"


- Topkapı Sarayı



194. "İstanbul bıçkınları, külhanileri, padişahın ihtiras sahibi has nedimine "Emir-i Kûn” lakabını takmış. "Kûn” kelimesinin karşılığını bir Arapça lügattan bakınız. Yüz kızartıcı lakap, İstanbul kibarlarının da ağzına düşmüştü, fakat onlar iki kelimeyi birleştirip azıcık da değiştirdiler, "Mirgün” dediler. Zaman ile de tamamen değişti, İstanbul ağzı Türkçe'nin zarafet kaideleri galebe çaldı, "Erguvan” adındaki güzel çiçeğin adına benzetildi, Yusuf Paşa'nın yalısının bulunduğu Boğaziçi'nin o güzel yerine "Emirgân” denildi. Vaka yazarları, tarihçiler de mahut lakabı kaydetmeden geçemediler, fakat onların kaleminde büsbütün değişti, onlar "Emirgûneoğlu” diye Yusuf Paşa'ya soyadıymış gibi yamadılar."


- Kösem Sultan



195. "Yeryüzünde yangınlara karşı ilk itfaiye teşkilatı XVIII. asırda Türkiye’de, zamanına Lale Devri adı verilen Sultan III. Ahmed’in büyük veziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşanın himmetiyle İstanbul’da kurulmuş ve Yeniçeri Ocağı’na bağlanmış olan bu tulumbacı teşkilatının efradı da acemi oğlanları arasından seçilmiştir."


- Yeniçeriler



196. "“Yirmi iki gazaya gittim ve elli yıl seyahat ettim…”"


- Osmanlı Tarihinin Panoraması



197. "“Herkes bilir ki şairlik başa beladır…”"


- Fatih Sultan Mehmed



198. "O zamanlar İstanbul çarşılarında dükkanlar sokak seviyesinden yüksek yapılırdı, dükkanlara üç beş basamak ahşap merdivenciklerle çıkılırdı, çıkarken de pabuçlar merdiven başında çıkarılıp bırakılırdı."


- Aşk Yolunda İstanbul'da Neler Olmuş



199. "“İstanbul zengin beldesidir, buraya fukara yakışık almaz…”"


- Kabakçı Mustafa



200. "Eğer sizler padişah iseniz, hücum-i küffarı def etmek için gelmek vaciptir ve eğer biz padişah isek emrimize itaat etmek sizlere vaciptir."


- Fatih Sultan Mehmed



201. "1669 yılında İstanbul'da Eğrikapı çöplüğünde dolaşan baldırı çıplak takımından bir adam bir yuvarlak taş bulur. Bir kaşıkçıya giderek 3 tahta kaşığa değişir... Kaşıkçı bu taşı bir kuyumcuya on akçeye satar... Kuyumcu taşı arkadaşlarından birine gösterir; kıymetli bir elması oldu anlaşılınca beriki sus payı ister... Aralarında kavga çıkar... Mesele Kuyumcubaşıya akseder... Kuyumcubaşı kavgacıların eline birer kese akçe vererek taşı alır... Fakat bu sefer de vakayı Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa duyar, taşı kendisi için satın almaya hazırlanırken mesele padişaha akseder... IV Mehmet bir hattı hümayun ile elması saray elmasıtıraşına verir.
Taş işlenince 48 kıratlı nadide bir elmas çıkar. Kuyumcubaşı'ya kapıcıbaşılık rütbesi ile bir kese bahşiş ihsan olunur...."


- Tarihimizde Garip Vakalar



202. "...bizim mehter ve mehterhane diye telaffuz ettiğimiz bu isimlerin doğru söylenişi “mihter" ve “mihterhane”dir..."


- Yeniçeriler



203. "Bazı laubali kalemler ondan “Sarı Selim, “Sarhoş Selim” lakaplarıyla bahsederler. Ama niçin “Akıllı Selim”demezler. Sarı tüylü imiş. Osmanlı hanedanında sarı tüylü sade o mu? Saltanatın ilk yıllarında kendisini içkiye vermişti. Osmanlı hanedanında kendisini içkiye vermiş olan da sade o? Ama onun bir padişah olarak akıllıca tuttuğu yolu Osmanoğullarının hiçbiri tutmamıştı."


- Aşık Şair ve Padişahlar



204. "Gördüler başımı yârin eşiği taşında
Dediler ulu saadet varmış başında
Bir nazarla nice bin âşıkı bican eyler
Ne aceb hasta varmış kirpiğiyle kaşında."


- Aşık Şair ve Padişahlar



205. "Ol badeden kim nuş eder, içtiği dem sarhoş eder."


- Esircibaşı



206. "Yeryüzünde yangınlara karşı ilk itfaiye teşkilatı XVIII. asırda Türkiye’de, zamanına Lale Devri adı verilen Sultan III. Ahmed’in büyük veziri Nevşehirli Damat İbrahim Paşanın himmetiyle İstanbul’da kurulmuş ve Yeniçeri Ocağı’na bağlanmış olan bu tulumbacı teşkilatının efradı da acemi oğlanları arasından seçilmiştir."


- Yeniçeriler



207. "...bizim mehter ve mehterhane diye telaffuz ettiğimiz bu isimlerin doğru söylenişi “mihter" ve “mihterhane”dir..."


- Yeniçeriler



208. "Bugün dalkavukluk bir ruh ve tiynet meselesidir; iş, meslek olmaktan çıkmıştır. Tanzimat'tan evvelki devirde ise, dalkavuklar kahyaları, nizamnameleri ve narhları olan bir esnaf zümresiydi."


- Tarihimizde Garip Vakalar



209. "Halkın hafızası, kini, sadakati yoktur, onlar fertlerin kafasında yaşar, onun içindir ki insanın fert olarak düşmanı olmamalıdır.... Halk deniz gibidir, hiç ummadığın anda, rüzgar esince kabarır... Bu gün baş tacı ettiğini yarın ayakları altına alır..."


- Kösem Sultan



210. "Mayaları aynı çamurdan insanlar çabuk anlaşırlar, ilk tanıştıkları gün kırk yıllık dost kadar yaklaşırlar."


- Cevahirli Hanım Sultan



211. "Gönlüm karasın aç, ey yüzü ak;
Gel, su gibi bir benden yana ak!"


- Erkek Kızlar



212. "İstanbul’da iki büyük yeniçeri kışlası vardı.Biri Şehzadebaşı’ndaydı, “Eski Odalar “diye anılırdı, kurucusu Fatih Sultan Mehmed’di; biri de Aksaray’daydı, adı “Yeni Odalar” diye anılırdı ,Kanuni Sultan Süleyman tarafından kurulmuştu."


- Aşk Yolunda İstanbul'da Neler Olmuş



213. "Yeniçeri tulumbacılarıa gelince, yangınlarda, yalnız kendilerine fazla para ve bahşiş vaadeden zengin kimselerin konaklarını koruyarak ateşin yayılmasını
önlemeye çalışmazlar, ateşten gayet uzak bir yeri beklerler de, göz göre göre ateş tehdidi altında bulunan bir fakirin çatısına hortum tutmazlardı."


- Tarihimizde Garip Vakalar



214. "“Nifak eken ihtilal biçer...”"


- Yeniçeriler



215. "Halil Ağa isminde bir adam, karılarının ve anasının geçimsizlik kavgaları yüzünden üzüntüyle ölmüştü; vasiyeti üzerine kabir taşına, "Karı dırıltısından ölen Halil Ağa" diye yazıldı."


- Tarihimizde Garip Vakalar



216. "Osmanlı'nın son dönemlerinde özellikle ikinci Abdülhamit zamanında ve meşrutiyette memur maaşları her ay muntazam olarak ödenemezdi. Tüm memurlar gayrimüslim sarraflara ve tefecilere borçlanırdı. Maaşların muntazam verilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti ile başlamış ve Cumhuriyet devrinde de Atatürk'ün asil bir direktifi ile bir adım daha ileri gidilerek peşin maaş usulü tatbik edilmiştir."


- Tarihimizde Garip Vakalar



217. "“Cahil dosttan âkil düşman yeğdir”"


- Yeniçeriler



218. "Çökmek üzere olan Ayasofya’yı Mimar Sinan’a tamir ettirdi. Kendi adına bir de büyük cami yaptırmak istediğinde; “İstanbul’da büyük bir cami için yer kalmamıştır. Caminizi Edirne’de yapalım” diyen Mimar Sinan’ı dinledi."


- Aşık Şair ve Padişahlar



219. "Hainleri devlet hizmetinde kullanmak da din ve devlete ihanettir!…"


- Kösem Sultan



220. ""Sen ağlatırsın beni!.." dedi.
"Ben mi ağlatırım?"
"Sen ağlatırsın ya! Te senin güzel yüzün, karaca karaca gözlerin, karanfil bıyıkların ağlatır beni!...""


- Patrona Halil



221. ""Bu kelimenin lügattaki manası "büyük kardeş"tir, hatta paşa isminin de bu kelimeden çıktığı söylenir. Toplum ağzında ise, Beşe, pespayelikten türeyen zengine unvan olmuştur.""


- Patrona Halil



222. "“Güzel huylar güzel yüzlü insanlarda bulunur”"


- Yeniçeriler



223. "Fatih bir suikasta kurban olmuştur, öldürülmüştür."


- Yeniçeriler



224. "“Nifak eken ihtilal biçer...”"


- Yeniçeriler



225. "“Cahil dosttan âkil düşman yeğdir”"


- Yeniçeriler



226. "“Güzel huylar güzel yüzlü insanlarda bulunur”"


- Yeniçeriler



227. "Fatih bir suikasta kurban olmuştur, öldürülmüştür."


- Yeniçeriler



228. "Sağ dizinde nigâr,sol dizinde mahbub,hizmetinde sakii peripeyker, elinde şarabı Kevser, gündüz gül gülistan havuz başında,gece dahi hamamı dilküşada göbek taşında meclis kurar ki ona el vermiş bu cümbüşü ne Sultan Mahmud Sebüktekin görmüş ve ne de şah alem Cem Cemşid duymuştur..."


- Cevahirli Hanım Sultan



229. "Yeniçeri Ocağı’nın zengin tarihi içinde öyle yapraklar da vardır ki, tomar tomar hikâye ve roman müsveddeleridir, işlenmek için usta kalemleri beklemektedir."


- Yeniçeriler



230. "“Bir ülke için yiyecek kıtlığı kadar tehlikeli olan devlet adamı kıtlığı ve onun peşi sıra gelen kirli hırslar, cehlin eseri kin, aczin doğurduğu alçaklık; Anadolu’da kardeşi kardeşe boğazlatıyordu…”"


- Dağ Padişahları



231. "Mecnunun Padişahlığına çocuğun Padişahlığı tercih edilir."


- Kösem Sultan



232. "Gayet namuslu, tok sözlü, mert ve cahil bir adam olan Tarhuncu Paşa, devlet masrafının gelirden fazla olduğunu görmüş bir muazene kurmak için birçok masrafları tahsisatı kısmış ve bu arada bilhassa boş yere hazineden para alan Saray bendegahına ağır bir darbe vurmuştu. Pek tabii çok düşman kazanmış bunların entrikalarıyla da hiçbir günahı taksiri yokken cellata verilmiştir."


- Tarihimizde Garip Vakalar



233. "Dalkavuğun burnuna fiske vurma, fiske başına 20 para

Başına kabak vurma 30 para

Yüzünü tokatlama, tokat başına 30 para

Oturduğu minderden ve setten aşağı yuvarlama 30 para

Merdivenden aşağı yuvarlama 180 para

Çıplak başına tokat atma Tokat başına 45 para

......."


- Tarihimizde Garip Vakalar



234. "Yavuz Sultan Selim’den, yani Hicaz’ın Türkiye’ye ilhakından sonra, Osmanlı padişahları saç ve sakal tıraşı olduklarında kesilen kıllar dikkatle toplanır, bir altın leğen içinde gül suyuyla yıkanır ve güzel bir çekmece içinde biriktirilirdi. Her yıl hac zamanında, Sürrei hümayunla İstanbul hacıları yola çıkarken, bu çekmece Sürre eminine teslim edilir, o da götürür, Medine’de Peygamberimiz’in kabri civarında bir yere defnederdi. Gariptir ki aynı zamanda bütün İslamların halifesi olan Osmanlı padişahları, her sene, sakal ve saç kıllarını Hicaz’a gönderdikleri halde kendileri hacca gitmemişlerdir."


- Tarihimizde Garip Vakalar



235. "Yeniçeri Asker Ocağı'nın kurulması yolunda ilk fikri ortaya koyan Karamanlı Molla Kara Rüstem'dir."


- Yeniçeriler



236. "Güzel huylar güzel yüzlü insanlarda bulunur"
sözü nadir yanılır bir tabiat kanunu olarak kabul edildi.."


- Yeniçeriler



237. "“Benim kudretimin yettiği şeyler sizin muhayyilenizin bile hudutları dışındadır…”"


- Fatih Sultan Mehmed



238. "“Bu talihsiz şair prensin (Sultan Cem) hazin macerası, asırlarca dillere destan olacaktı…”"


- Fatih Sultan Mehmed



239. "Oğlan güzel değildi, fakat özürsüz, kusursuzdu; civelek, sıcakkanlı, sevimliydi; Bihruz, reçinesi sızmış çıra gibiydi, bir kıvılcımla Zerefşan'ın gönül evine yangın kundağı olabilirdi."


- Cevahirli Hanım Sultan



240. "Geçen asır sonlarında Halil Ağa isminde bir adam, karılarının ve anasının geçimsizlik kavgaları yüzünden üzüntüyle ölmüştü; vasiyeti üzerine kabir taşına, " Karı dırıltısından ölen Halil Ağa" diye yazıldı. Bu kabir taşı Merkezefendi Mezarlığı'ndadır."


- Tarihimizde Garip Vakalar



241. "Devşirme Kanunu Yavuz Sultan Selim'in cülusuna kadar yalnız Rumeli eyaletlerinde tatbik olundu; Anadolu'daki Hıristiyanların devşirme olarak toplanması Yavuz'un zamanında başlamıştır."


- Yeniçeriler



242. "Hayat doyumluk değil, tadımlıktı. Yüz yıl yaşamak hüner değil, bir tek nefesin kıymetini verebilmek hünerdi…"


- Kösem Sultan



243. ""Bu sofuların sözleri ile işleri, ağızları ile yürekleri ayrı ayrıydı.""


- Patrona Halil



244. ""Siyasî mahkumlar, yağlı kementle boğulurdu. İdamdan sonra 'şifre' adı verilen gayet keskin bir usturayla başı gövdesinden ayrılır; ibret-i âlem için ya bir taşın üstüne konulur ya da sarayın şehre açılan büyük kapısının (Bab-ı Hümayun) önüne atılırdı.""


- Tarihimizde Garip Vakalar



245. "Yeniçerilik devrinde vatan borcu, askeri mükellefiyet dünyanın meçhulüdür."


- Yeniçeriler



246. "“Ne emsalsiz büyük zaferlerimiz yeniçeri kılıcıyla kazanılmıştır, ne de ağır bozgunlarımızın mesulü yeniçerilerdir, fakat zaferlerde de, hezimetlerde de hisseleri büyüktür”"


- Yeniçeriler



247. ""Selamünaleyküm kadınlar, cennet reyhanları, yer melekleri!" diyordu. "Ulema ve suleha ve yarar koca yiğitler sizden doğar. Allahu Teâlâ sürünüze bereket versin. Bizi duadan unutman!""


- Kızlarağasının Piçi



248. "“Yeniçerilik devrinde şişe içinde rakı yoktur, sofraya ibrikle, güğümle gelir. Tulumbacılar da bir ibrik şarap getirtirler, şarap ise o devirde yalnız testi içindedir.”"


- Yeniçeriler



249. "“Hayat her yaşta tatlıdır Petri. Güzel- çirkin, genç- ihtiyar, herkes için tatlı.”"


- Galata Canavarı Bıçakçı Petri



250. "Yeniçeri Asker Ocağı'nın kurulması yolunda ilk fikri ortaya koyan Karamanlı Molla Kara Rüstem'dir."


- Yeniçeriler

Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: