Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Puslu Kıtalar Atlası - İhsan Oktay Anar | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Puslu Kıtalar Atlası Kitap Bilgileri


Yazar: İhsan Oktay Anar
Tahmini Okuma Süresi: 6 sa. 45 dk.
Sayfa Sayısı: 238
Basım Tarihi: Ekim 2024
İlk Yayın Tarihi: Ocak 1995
Yayınevi: İletişim Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789754704723
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Puslu Kıtalar Atlası Kitap Tanıtımı


Yeniçeriler kapıyı zorlarken, Uzun İhsan Efendi hala malum konuyu düşünüyor, fakat işin içinden bir türlü çıkamıyordu...

Rendekar doğru mu söylüyor? Düşünüyorum, öyleyse varım. Oldukça makul. Fakat bundan tam ersi bir sonuç, varolmadığım, bir düş olduğum sonucu da çıkar. Düşünen bir adamı düşünüyorum. Düşündüğümü bildiğim için, düşlediğim için, düşlediğim bu adamın da varolduğunu biliyorum. Böylece, o da benim kadar gerçek oluyor. Bundan sonrası çok daha hüzünlü bir sonuca varıyor. Düşündüğünü düşündüğüm bu adamın, beni düşlediğini düşlüyorum. Öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.

Kapı kırıldığında Uzun İhsan Efendi kitabı kapadı. Az sonra başına geleceklere aldırmadan kafasından şunları geçirdi: Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır.




Puslu Kıtalar Atlası Kitaptan Alıntılar


1. "Düşlere dokunmak mümkün olabilir mi ?"




2. "Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti."




3. "Yerinden kımıldamadan yeni kıtalar keşfetmenin peşindeydi."




4. "Gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum."




5. "Uzun İhsan Efendi, Dünya’nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi. Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı. Kur’an-ın kendisi peygamberin dünyayı nasıl okuduğuna bir örnekti ve onun ardında giden herkes, dünyayı onun gibi okuyup şahadetlerini yazmalı ve bunları başkalarına aktarmalıydı."




6. "Kaf Dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl."




7. ""Yaratılmamış olanı" anlaman için önce "yaratılmış olan" ile kastedilen şeyi bilmen yerinde olur."




8. "Ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim?"




9. "Ben bu dünyaya bilmek için geldim."




10. "Kıyamette ayağa kalkacak şu günahkar bedenlerin içinde ne vardı?"




11. "Düşlere dokunmak mümkün olabilir mi?"




12. "Sana karşı hissettiklerimi anlatmama imkan yok zaten. Bir duygu, anlaşılmıyorsa, duygu değildir zaten."




13. "Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti. Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı. Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazan o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve safadan, lezzet ve şehvetten bir âlem kurup, keder ve ızdırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı."




14. "Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti."




15. "Düşlere dokunmak mümkün olabilir mi?"





Puslu Kıtalar Atlası Kitap İncelemeleri


Puslu Kıtalar Atlası- İhsan Oktay Anar
Sen kimsin bre deyyus da bu kitabın incelemesini yapıyorsun diyecek olanlar haklısınız diyip incelemeyi bitirmiyorum tabii ki dilim döndüğünce, elimden geldiğince deneyeceğim. Vira Bismillah.
Kitap 1995 yılında basılan, belki de üzerine en çok akademik çalışma yapılan Türk eserlerinden olabilir. Öyle ki kitabı elinize alıp bir solukta okuyamayacaksınız. Durup düşüneceksiniz bol bol. Şimdi yazar burada kime selam çakmış, ben yine neyi bilmiyorum be arkadaş diye Kitap öyle bir kitap ki, örneğin Bünyamin yeraltını kazarken büyük bir gemi ve çifter çifter hayvan kemiği bulabiliyor. Ee ne var bunda? Aaa Nuh'un gemisi. Sonra Renekart diye birinden bahsediyor. Düşünüyorum öyleyse varım demiyor ama bizim kitabımız. Ben düşündüğüm için siz varsınız diyor. Hoop buradan da gidiyoruz Descartes 'a. Aristoteles'in adını okurken birden kendimizi Fars Edebiyatında aşina olduğumuz Efrasiyab'ı okurken bulabiliyoruz.
Çok mu karışık anlattım? Kitap da karışık düş ile gerçek içice çoğu zaman. Masalsı bir dil, bir sürü metafor .. Kendimi sürekli bir şeyler düşünüp araştırırken buluyorum. Mutlu muyum? Çok.
Eğer bütün bu yazdıklarım sizi korkutmadıysa şimdi hemen başlayın okumaya. Ama ben su gibi okuyayım, aksın gitsin ben de bir şey düşünmeyeyim diyorsanız, sizi başka incelemeye alayım dostlar.
Defalarca okunmayı hak eden bir kitap iyi ki okudum




“Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti.”

İlk defa İhsan Oktay Anar okudum, okumaya da devam edeceğim.  Yazarın dilini ve kitabın kurgusunu beğendim. Kitap, her şeyden önce tarihi bir roman değil, bana göre fantastik bir roman. Bu konuda yazarın kendisi de romanında, bu bir düştü, sen benim düşümdesin, sen ben zihnimin ürünüsün...gibi ifadelerle yazdığı eserin tamamen fantastik bir kurgu olduğuna işaret ediyor. 

Kitapta konular düşle gerçeğin iç içe geçmesi ile daha renkli bir hal almış. Bu konuda yazarı çok başarılı buldum. Kitabı okurken de bir taraftan konu nereye varacak diye de düşünmeden edemedim. 

Birbirinden farklı karakterleri hikayenin içine çok düzgün yerleştirmişti. Daha önce bu kitaba benzeyen Osmanlı Cadısı kitabını okumuştum. 

Hikaye 1621 yılında Konstantiniye'de başlıyor. Mekanlar eski İstsnbul'u anlatıyor. Ayrıca kitapta pek çok renkli karekterin olması ise çok güzel.

Yazarın, kitapta kendisini  de içine dahil etmesi ile kendi zihninde yazdığı karakterlerle sohbet etmesi benim çok hoşuma gitti.

Karakterlerin psikolojilerine yer verilmemesi dikkatimi çekti. Yazar karakterlerin renkli kişiliklerini anlatırken keşke psikolojilerine de yer verseydi. Örneğin Bünyamin'in babasının kaçırılıp, eziyet edildiği yazılırken evlat olarak ruh hali de yazılsaydı sanki bana göre daha anlamlı olabilirdi. Yazarın herkese hitap eden bir kitap yazması bana göre harika... Ayrıca kitaptaki bazı sözler eski dil olmasına rağmen cümleninin anlamından rahatlıkla anlaşılıyor.

İhsan Oktay Anar'ın tarihi fantastik türdeki Puslu Kıtalar Atlası kitabını ben beğendim. Herkese okumalarını tavsiye ederim.




Var mı, yok mu ?
Düş mü, hayal mi ?
Bilinen mi, sezilen mi ?
Uyku mu, uyanıklık mı?
Zehir mi, şifa mı ?
Kitapta soruların cevaplarını birlikte arayalım.

Bulunan bir kitap ile o eksende devam eden ve birbiriyle acayip bir şekilde bağ kurulacak olan olayların uzun uzun anlatıldığı fantastik bir serüven...
Kitaba okumaya başladıktan sonra benim de gördüğüm rüyalarla dahil olduğum bir okuma süreci...
Dilenciler, lağımcılar, çocuk savaşçılar, uğruna çok şey feda edilenler, öldürülenler, yıllarca uyutulanlar, hiç uyuyamayanlar...
Kör ve sağır olan birinin olayların içindeki etkili gücüne şahit olduğunuzda neler hissedeceğiniz de merak ediyorum.
Demkeşler, "Vay! Vay! Vay! Demek biz Uzun İhsan Efendi'nin zihninde birer düşünceden ibaretmişiz. Demek başımıza gelen her belanın sorumlusu bu adammış. Çünkü sadece zihin gücüyle bütün olaylara o yön veriyormuş" diyip diyip kahkahalarını koyverirken, kör ve sağır adam inatla susuyordu.
S:192

Kim kimin hayatında yaşıyor, Kim kimin rüyasını sahneliyor. Kim kimin için ölümle yüzleşiyor..
Cebimde yüz akçe olması için zihnimde yüz akçe düşlemem yetiyordu. Seni artık şaşırtmak istemediğim için her şeyi söylemek istemiyorum. Ama gördüğün ve işittiğin ne varsa, hepsinin, şu zavallı babanın zihnindeki düşlerden ibaret olduğuna inan!
S:237

Bazen karanlık bazen apaçık bir şekilde olay örgüsünü kavrayacağınız, aynı zamanda karmaşanın da lezzetini alabileceğiniz bir hayal, belki de gerçek. Okuyup kararı sizler verirsiniz kitap dostları:)




Türk edebiyatının kıymetli ve başarılı Post modern eserlerinden biri olan puslu kıtalar atlasını okumadığım için hep utanırdım. Bunca zaman neden erteleyip okumadığıma bir anlam veremesem de kitabı beğendiğimi söyleyebilirim. Öykü içinde öykü şeklinde ve muhteşem kurgularla ilerleyen bu kitapta baş kahramanımız Uzun İhsan Efendi. Kahramanımız evinden bile çıkmayarak sadece düşleriyle bir gezintiye çıkar ve bu gezintiler sonucunda eserin adı oluşur: Puslu Kıtalar Atlası. Uzun ihsan efendinin Descartes’in “düşünüyorum öyleyse varım.” felsefesinden yola çıkarak “ben düşünüyorsam siz varsınız.” Diyor ve düşünmeye başlıyor. Düşlediği şeyleri bir bir not ediyor ve oğlu Bünyamin’e bu defteri veriyor.

Defterle birlikte bir yolculuğa çıkan Bünyamin’in başına gelen ilginç olayları okuyoruz. Kâh yeniçerilerle, dilencilerle kâh kerpetenle diş çeken ve boşluğa inananlarla ilerleyen sürükleyici bir roman. Babası neyi düşlediyse ve not ettiyse Bünyamin’in başına da bizzat aynı olaylar geliyor. Bundan ötürü kitabın bazı yerlerinde acaba uzun ihsan bir oğlu olduğunu mu düşledi? Bünyamin gerçekte yok mu? diye düşünebilirsiniz. Asıl heyecanı da burada zaten. Bir sonraki cümlede bile ne olacağını tahmin edemeden, ters köşelerle çevrili bir kurguya kapılıyoruz. Gerçeklik algınızı sorgulatan ve pek çok şeyin üzerine düşündürten felsefi bir roman diyebiliriz. Okudukça ufkunuz genişleyecek ve olayların gidişatını merak edeceksiniz. Keyifli okumalar.




En çok merak ettiğim kitaplardandı.
Puslu Kıtalar Atlası. Okuyacak olanlar beklemesin kesinlikle.

Osmanlı'nın sokaklarını gezdirirken yazar, soluklanmak için bir de dilencilerle konuşturuyor. Onların ki de meslek yaptıkları ve ince detayına kadar anlatıyor.

Ben okurken hissettiğim bir çok his vardı. Osmanlı evet hepimizin gurur duyduğu kadar eleştirdiği de bir dönem. Yeniçerilerin zorbaca davranışları. Güce tapıcılık bir yerde. Güç her şey demek. Köle ticaretleri, rüşvet, bilimin yok sayılması, tek gerçeğin medrese eğitimi olması gibi durumlar..
Gözünü bilime kapayıp, tek gerçeğin şeyhülislâmın ağzından çıkan sözcüklerle eş değer tutulduğu, asılan kesilenin bol olduğu zamanlar. Bu var olmuş durumları da hikayenin aralarına dahil etmeyi başarmış yazar.

Bünyamin ve babası olan Uzun İhsan Efendi'nin başından geçen olaylar anlatılıyor. Özellikle İhsan Efendi'nin düşe yatması ve her düşünün de gerçekleşmesi.. bunu oğluna bir de emaneten verebilmesi, güzel bir kurguydu.

Uzun İhsan Efendi'nin yaşantısı.. bir kere her şey yazılır bunun için. Merak etmek, değil mi, önemlidir herşey onunla başlar. Merakının kurbanı oluyor bir yerde. Ama asla pes etmiyor, yaşamak için ısrarcı, hayata rağmen ve onun getirdiği felaketlere rağmen yaşamanın yolunu buluyor. Pusulası bilim olduğu için belki de.
Düşünüyorum o halde varım, ama kimim? Kim olduğunu hep sorgulamış ve bunu yaparken kaygılarını değil, kendisini bulmaya çalışmış. Zor olanın ne olduğunu soruyorum bende şimdi kendime.

Zor olan sadece kendimim ve zorlaştıran.
Keyifli bir kitaptı. Kendimce yorumladım. İlk aklımda kalanlar bunlar..



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: