Pulbiber Mahallesi Kitap Bilgileri
Yazar: Didem Madak
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 14 dk.
Sayfa Sayısı: 114
Basım Tarihi: Ocak 2007
İlk Yayın Tarihi: Ocak 2007
Yayınevi: Metis Yayıncılık
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789753426046
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Pulbiber Mahallesi Kitap Tanıtımı
Didem Madak'ın Pulbiber Mahallesi kitabının ilk baskısı 2007'de yapılmıştı. Didem Madak geçen sene aramızdan ayrıldı. Bu basıma eklediğimiz "Ardından" bölümünde şairin kitaplarında yer almamış şiirlerine de yer verdik.
Pulbiber Mahallesi Kitaptan Alıntılar
1. "Şiir şiir olalı böyle şiirsizlik görmemişti."
2. ""Dünyaya bir kadının eli değse Zeyna!
Şöyle ağır bir halı gibi çırpılsa
Tozlar havalansa...""
3. "Dokunsalar dağılırdı iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz
Kıtırdı ve çıtırdı"
4. "Beni çöz Miss Marple
İçimden çıkmak istiyorum artık."
5. "İnsanlar aradığında gelmezler,aramadığında keşke beni çağırsaydın derler."
6. "Dünyaya bir kadının eli değse Zeyna!
Şöyle ağır bir halı gibi çırpılsa
Tozlar havalansa..."
7. "Bir gün gelecek hiç ağlamayacaksın"
8. "Kalbine mektup yazamıyor insan."
9. "İyi bir şeyler olsun artık hayatımızda."
10. "İnsanlar için dualar ve beddualar icat etmekten başka
Ne yapabiliriz Zeyna?"
11. "dokunsalar dağılırdı
iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz.."
12. "Dokunsalar dağılırdı iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz.."
13. "Bazı yarım işleri artık tamamlıyorum.
Bazı yarım şiirleri…
Bazı yarım baş ağrılarıyla."
14. "yarın karlar erirse
yüzüm geçit verirse gülümserim birilerine.."
15. "“Dokunsalar dağılırdı iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz”"
Pulbiber Mahallesi Kitap İncelemeleri
İlan ediyorum!!! Didem Madak'ı günümüzün Nasrettin Hocası ilan ediyorum!! Didem Madak'ın Ah'lar Ağacı'ndan sonra okuduğum ikinci şiir kitabı Pulbiber Mahallesi kitabını okurken hem düşündüm ve hem de güldüm. Nasrettin Hoca'da böyle değil miydi?
Belki de ilk defa bir şiir kitabındaki tüm şiirleri inanılmaz bir iştahla okudum. Bazen okurlar derler ya hani "kitap hiç bitmesin istedim" diye. Şimdi böyle diyenleri anlıyorum. Bu kitap ve şiirler hiç bitmesin istedim ilk defa. İstedim ancak Didem Madak artık bu dünyada değil maalesef. O, şiirlerinden anladığım kadarıyla da hayattayken de bu dünyada değilmiş. Aslında içimizden biriymiş ancak esasında içimizde değilmiş. Miş, miş, miş.... Bunlar hep benim düşüncelerim. Keşke hayatta olsaydı da iki kelam edebilseydik Didem Hanım ile. Kendisinin diğer şiir kitabı olan Grapon Kağıtları'nı okumak için sabırsızlanıyorum. Önceden de söyledim bir şiir kitabındaki tüm şiirler hoşunuza gitmeyebilir. Ama Didem Madak şiirlerinde bu yok. Abartısız söylüyorum tüm şiirler inanılmaz şekilde ruhuma dokundu. İnsanın okudukça şair olası ve Didem Madak'tan etkilenesi geliyor. Burada bir şeyi belirtmeden geçemiyorum. Hani diğer şairlerin şiirleri kafiyeli, heceli olabiliyor. Ama Didem Madak'ın şiirlerinde bu yok. Ama içerik olarak anlatılmaz okunur diyorum sadece. Velhasıl kesinlikle okunması gereken ve şair listemin en tepesine yerleşmiş bir şair oldu Didem Madak. İyi okumalar.
Annesi Füsun ile başlayan hayatı kızı Füsun ile son bulan Didem. Onun hayatı iki Füsun arasında mekik dokur aslında. O ne çocukken ne de anneyken doyar Füsun’larına.
24 Temmuz 2011'de aramızda ayrılan Didem Madak giderken bize çok acıyan şiirler bıraktı. Didem Madak’ı okumaya başlayacaksanız eğer öncelikle onun hayatını okuyun derim. Yoksa manasız gelir o en manalı sözleri. Bize sadece üç şiir kitabını bıraktı.
Kangurular gibi şiirlerini karnında taşıyıp gitti.
Seninle yolculuğun sonuna geldik.
Yok hayır hayır!
Seninle yolun başındayız aslında.
Artık tüm nesnelerde sen varsın.
Tüm objelere bir anlam yüklüyorum sayende.
O savaşçı ruhunu bize de aşılayıp gittin.
Huzurla uyu.
Didem Madak’ın ödül töreni sırasında tanıştığı arkadaşı Şükran Yücel’e gönderdiği e-postadaki metin şöyledir:
“Canım Kızım
Sana mektup yazacağım.
Çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. Bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. Sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. Kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. Mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. Yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. Saçıma tutuyorum. Bakın yakışmış mı diye soruyorum. Sonra yaprakları havaya savuruyorum. Ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. Çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis!
Canım kızım, cehaletimden şair oldum…
Annesizlikten.
Sen sakın şair olma!”
İlk satırları Füsun’a yazılan şiirlerin, son satırları da Füsun’a yazılır.
Pulbiber Mahallesi, okuduğum ilk şiir kitabı, sırf bu nedenden dolayı bile yeri bende hep ayrı olacak. Bu zamana kadar şiirlere karşı ön yargılıydım ve bunun sebebinin doğru şairlere rast gelmeyişim olduğunu anladım bu kitaptan sonra.
Didem Madak; 40 yıllık hayatına onlarca acı, onlarca şiir sığdıran kadın...
Şiirlerini okuduktan sonra yaşantısına bir göz gezdirmek istedim. Şiirlerinde sık sık adı geçen annesi Füsun Hanım, şair 13 yaşındayken veda etmiş dünyaya. Bu ölüm kapanmaz yaralar açmış Didem Madak'ın hayatında. İlerleyen zamanlarda ise şiirlerine ilham olmuş. Ve ne yazık ki annelikten yana yüzü hiç gülmeyen Didem Madak, kızını dünyaya getirdikten yalnızca üç yıl sonra aramızdan ayrılmış. Kızına yazmış olduğu mektupta geçen
"Canım kızım cehaletimden şair oldum.
Annesizlikten.
Sen sakın şair olma!" sözleri ise aslında bütün yaşamını özetler nitelikte.
Şiirlere gelecek olursak, okumaya yeni başladığım sıralarda bir arkadaşım Didem Madak'ın şiirlerinin edebi değer taşımadığından ve oldukça basit bulduğundan söz etmişti. Birkaç şiirinde ben de bunu hissettim fakat onları bir kenara koyarsak; acılarını şiir ile dışa vuran (söylediğine göre buna mecbur kalan), ve en önemlisi kadından şair olmaz ön yargısını yerle bir eden usta bir şair olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Sakin kafayla, her bir kelimesini anlamaya çalışarak okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
"Bir şiir senin ismini ağrı koyar mıydı sanıyorsun İstanbul?
Ben bu şiiri kusarak yazdım."
Ah'lar içinde uzun sürmeyen bir vakitte, Ah'lar Ağacı isimli şiiri ile tanışmıştım Didem Madak ile. O günlerde içinde bulunduğum buhrana cuk diye oturduğu için o buhranlı anı mı beklemiştim tanışmak için hala bilmiyorum bunu.
Sonrasında , orda burada çok şiirini okudum Didem Madak'ın. Kitaplarını almak için ise neden bu kadar geciktiğimi ise inanın bilmiyorum.
"Bu kitap ısrar üzerine yazılmıştır." yazıyor kitabın ilk sayfasında, belli Pulbiber Mahallesi'nin ısrar için, ithaf için, yorgun bir şair tarafından yazıldığı.
Klasik bir şiir kitabı değil,Pulbiber Mahallesi. Didem Madak tarzının gereği, bu kitabın içinde onun oluşturduğu kahramanlar var yine her şiirde, bir bütünlük, bir omurga var kitabın tamamında. Roman gibi hissettiren bir his var, aynı konudan ama ayrı telden şiirler değil yazdıkları.
Gerçekten tanımayı çok isterdim Didem Madak 'ı.Dünya üzerinde böyle bir insanın ve böyle güzel ağlayanların olduğunu bilmek ve o insanları ölüme teslim etmek çok acıklı. Kitapta yer alan tüm şiirler iç sızısıyla okuduğum şiirlerdi, acı çekiyordum okudukça veya acım uzakta kendi kendini çekiyordu, uzakta ve gömülü önümdeki şiire.
Eğer siz de Didem Madak'ın şiir tarzını sevmiş hatta bayılmış ama şiir kitabı sevmeme huyunuzdan dolayı kitaplarını almamışsanız hala, hadi kalkın alın.
Tüm dünyaya Didem Madak okutmak istiyorum.
Dokunsalar dağılırdı
iyi pişmiş kurabiyeler gibi kalbimiz
Kıtırdı ve çıtırdı.
okuduğum ilk "didem madak" kitabı, her satırında bende derin anlamlar bırakan pulbiber mahallesi, şairin son eseri. içimde tuhaf bir buruklukla, belki de şu an en sevdiğimin hastalıkla olan mücadelesine şahit olmanın verdiği ağırlıkla okuduğum için çok daha anlamlı oldu benim için. son şiirinde geçen;
"füsunun yeşil ela gözleri var
ve pembe plastik fincanı ile kahve getirişi var
ve bana anne deyişi var
benim pembe fincandan pembe kahve içişim var
bu kahveleri seviyorum ahbap içimi pembe bulutlar kaplıyor şekerli ve tatlı bir biçimde havalanıyorum.
sonra ağrılar, sonra hastaneler ve sonra doktorlar...
şeker donup yapışıp kalıyor bir kağıda"
satırları gözyaşlarımın süzülmesine sebep oldu. keşke didem madak ile tanışma fırsatım olmuş olsaydı, keşke kalbim böyle acı çeken herkesin acısını dindirebilecek bir şeyle dolmuş olsaydı. geçte olsa bu kitapla tanışmış olduğum için buruk bir mutluluk içerisindeyim. sevgili "didem madak" arkadaşlarının da söz ettiği gibi sen hep "neşeli, üç numara saçları ile yüzünün bütün güzelliğini ortaya çıkan makyajınla epeydir uzak durduğun küpelerin ve kolyenle, içinle dışınla, her şeyinle iyi bir haber duymaya hazır bir şekilde, her şeye rağmen iyileşmek için elinden geleni yapan" güçlü biri olarak anılacaksın. iyi ki vardın, iyi ki iz bıraktın bu dünyaya güzel kadın. okudukça keyif alacağımız ve çokça düşüneceğimiz kitaplarla buluşmak temennisiyle. sevgiyle kalın kitap severler