Peri Gazozu Kitap Bilgileri
Yazar: Ercan Kesal
Tahmini Okuma Süresi: 5 sa. 37 dk.
Sayfa Sayısı: 198
Basım Tarihi: Mart 2019
İlk Yayın Tarihi: Mart 2019
Yayınevi: İletişim Yayınevi
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9789750512018
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Peri Gazozu Kitap Tanıtımı
"Vicdanımız kuruyor. Babalarını erken kaybetmiş yetim çocukların masum başlarını koyacakları göğüsler çoktan çöktü, farkında mısınız? Göğüs çöktükçe zulüm tepemizde kalıyor. Kavisli ve dolaşık geçmişimizse, bozuk düzenimizin telleri olmuş. Duyduğunuz sesler bu yüzden içli ve bu kadar derinden geliyor. Şimdi bir türlü sığamayıp, delice bir kavgaya tutuştuğumuz, adına Anadolu denen şu kadim topraklarda, binlerce yıl önce hüküm sürmüş, bir Hitit kralının oğullarına bıraktığı vasiyete bakın isterseniz: 'Öldüğümde beni, usulünce yıkayın, göğsünüze yaslayın ve toprağa bırakın.' Bu kadar."
Hayatın en yalın ve en efsunlu meseleleri, ölüm ve yaşam, anne-baba-çocuk arasındaki zor muhabbet, büyümek ve yaşlanmak üzerine... Vefalı bir oğulun gözüyle. Bilhassa ölümün, ölümle başetmenin olağanüstülüğü ve olağanlığı üzerine... "Alışmaya" direnen bir hekimin gözüyle. Taşranın sıcak kucağı ve serin kasveti üzerine... Orayı hem içinden hem dışından bilen bir evladının gözüyle. Türkiye'nin ipin ucundaki yakın tarihinin gölgesi... Kalbi avucunda birinin gözüyle. Ercan Kesal'dan, aynanın kenarındaki fotoğraflar misali hayat parçaları, sohbet makamında insan hikayeleri.
(Tanıtım Bülteninden)
Peri Gazozu Kitaptan Alıntılar
1. "Öyledir. Bazı fotoğraflar her seferinde içinizi yakar."
2. "Kelimelerin ruhu vardır."
3. "Hiç, birileriyle aynı dünyada yaşamaktan utanç duyduğunuz anlar oldu mu?"
4. "Büyümek ne zor şeymiş."
5. ""Bazı şeyler insana geri dönülmez yollar çizer. Bir sarsıntı, bir kırılma olur hayatınızda ve sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz.""
6. ""Hiç birileriyle aynı dünyada yaşamaktan utanç duyduğunuz anlar oldu mu?""
7. "Mutlu anlar, hatırlanmayacak kadar azdır."
8. ""Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz. Herkesin mezarı kendine.""
9. ""Hiç, birileriyle aynı dünyada yaşamaktan utanç duyduğunuz anlar oldu mu?""
10. ""Sığamadık yeryüzü sofrasına.
Kibir denizinde boğulmuşuz da haberimiz yok.
Değirmenimiz susmuş, unumuz bitmiş, fırınlarımız da kararmış, kalplerimiz gibi...""
11. ""Kimse kimsenin çukurunu doldurmaz. Herkesin mezarı kendine.""
12. "Hiç birileriyle aynı dünyada yaşamaktan utanç
duyduğunuz anlar oldu mu?"
13. "~
❝
...ahir ömrümdeki en güzel hediyelerden biri galiba onun gülüşü.
❞
~"
14. "~
❝
—Kimse kimsenin çukurunu
doldurmaz. Herkesin mezarı kendine.
❞
~"
15. ""Bunlar kendileri aç. Vatandaşı nasıl doyuracaklar?""
Peri Gazozu Kitap İncelemeleri
Ercan Kesal'ın Peri Gazozu kitabı..
Nevşehir de doğmuş olması ile kitabın az biraz bağlantısı var mıdır? Periler oranın simgesi çünkü!
Kendi hayat kesitlerinden oluşturduğu hikayeler var. Aslında kendisini etkileyen olayların derlemesi olmuş. Küçük bir yerde doğup yaşayan yazarımız önemli dönemlerin önemli olaylarına tanıklık ediyor. Bunları da işlemiş kitabında.
80'ler ihtilaller, hapishanelerde yaşanılan insanlık dışı muameleler, kendi tanık oldukları ve maruz kaldıkları..
Ercan Kesal'in anlatımını çok sevdim. Duru ve yalın bir anlatımı var. Yaşamış olduğu şeyler aslında kocaman şeyler.. bunu anlatırken kullandığı dilin ve anlatımın yalınlığı ve olduğu halinde gibi anlatılması güzeldi. Bir doktor olarak gördüğü şeyler ve şahit oldukları beni etkiledi. Olaylar daha çok. Kadınlarımızın Anadolu coğrafyasında yaşamış olduğu muameleleri. Küçücük çocukların da yaşadıkları hatta. Ve hala daha bu tarz tecavüzlerin önüne geçilebilecek bir caydırıcı kanunun çıkmaması. Kadınların veya tecavüze uğrayanların Tek kurtuluş olarak ölümü görebilmesi. Hala daha.. Bir gıdım ilerleme yok. Toplum hala tecavüze uğrayanı al aşağı ediyor. Suçlu tecavüzcü olmuyor hala. Yasalar bile Onu koruyor. Umut etmekten vazgeçmiyoruz. Umuyoruz. Mitinglerde 'belki' bağıra bağıra bunu bağıran bir vekil, aday çıkabilir. Umut ediyorum. En çok acıtan şey bu insanı diye düşünüyorum.
Keyifli bir kitaptı.
Ben sevdim. Tavsiye ederim.
İç burkan, sarsan, farkındalık oluşturan bir Anadolu hikayesi.. Hani hergün haberlerde gördüğümüz, umursamadan -başkaları yaşadığı için bizim üstümüzden kalkmış gibi bir rahatlıkla- izlediğimiz haberler var ya, onlar anlatılıyor bu hikayede. Ve haber olma niteliği taşımadığı için yayınlanmamış, ama insanın yaşını büyütecek olaylar. Bebeğiyle intihar eden anneler var, çocuğuna isim koyma gereği bile duymamış babalar, kendi yemeden önce başkasını düşünen insanlar var. Ölümü son derece doğal karşılayan köylüler olduğu gibi kendi kardeşlerini kocasından kaçtı diye ölüme sürükleyen abiler de... Darbeler var sonra, zindanlar var.. Dua eden anneler var, silah çeken adamlar var bir yandan. İyisiyle kötüsüyle bir yaşam mücadelesi var kısacası.
Ercan Kesel doktorluk yaptığı Anadolu'yu tatlı bir anılar kuşağı olarak anlatıyor. "Bir zamanlar Anadolu'da" filminin arka planı gibi anlattıkları. Olaylar arasında da çok güzel bağlar yakalamış. Birkaç hikayeciği aynı imge altında birleştirmiş. Çocukluğunda duyduğu bir cümle yıllar sonra çok değişik bir biçimde karşısına çıkıyor yeniden. Mağaraya konan kibritlerde, mühürlerde, kelimelerde, bırakılan ellerde birleşiyor insanlar.
Son olarak kitabın arka yazısını buraya eklemek istiyorum:
"Bilhassa ölümün, ölümle başetmenin olağanüstülüğü ve olağanlığı üzerine.. " 'Alışmaya' direnen bir hekimin gözüyle."
Hiç aklıma da yokken tesadüf eseri arkadaşımın bana kitabını hediye etmesi ile bende
’ın Hayat yolculuğuna eşlik ettim.
İlk başlarda kitap belli bir hikâye akışı ile gitmediğin den zorlandım. Tabi sonra bir film izler gibi olayları bende gözümde canlanarak okudum.
"Yaşadıklarınızdan kan ter içinde kalırsınız. Ama bir şeye hâlâ inanırsınız nedense. Bu dünyada hâlâ rüzgârlar esiyor ve onlar sizin terinizi kuruturlar. Mutlaka kuruturlar..."
Bu toprakların yazgısı olan acı doluluklu hayat hikayesini dinledim hatta yazar bile hayatının bir dönemin de Bozkır dan tayini İstanbul'a çıktığın da artık beni hiç bir şey şaşırtmaz dediği zamanlar da bile aslında hiç bir şeyin değişmediği dertlerin aynı olduğunu yaşadığı hayattan bize aktarmış.
Aslın da bizim de zaman zaman sosyal medyada, etrafımız da karşımıza çıkan haberlerden gördüğümüz kiminin utanç duyduğu, yardım eli uzatmak istediği anları gözümüz de yeniden canladırmış.
Belki uzaklar da ama benim de benimsediğim umutla tutunduğum bir iki alıntı ile devam etmek istiyorum
"Benim aklımda kalansa, sarılmayı unutmuş bir ülke. Bir yandan ağlayan, öte yandan kollarının arasında kendine bir yol arayan, kaybolmuş yıllarına acıyla bakan ülkem..."
"İnsan, kendinde olmasını istediği herhangi bir şeyi bir başkası için de aynı şiddette isteyebiliyorsa "insanım" diyebiliyor."
Yazarın da dediği gibi" korkusuzca, hiç bir kaygı taşımadan gezdiğimiz çoçukluk günlerimiz çok geride kaldı. "
Yine de bir umut olduğuna inanıyorum çok zor olmamalı….
Belki de bu kitap başka bir dönemde karşıma çıksa bir kaç sayfa sonra kitabı kapatabilirdim.Lakin bur grup içinde hareket edip onu okuma isteği ve paylaşıp yorum yapma isteği ağır basınca bir anda kendimi kitabı bitirmek isterken buldum.
Gözlerim satırlar arasında gezinirken kelimelerin sadece mürekkebe boyanmış harflerden ibaret olmadığını görüyorum. Çünkü aslında her kelime, her cümle yaşadığımız andan beri coğrafyamızda hepimizin içten içe yaşadığı hisleri gün yüzüne çıkarıyor. Sayfaları çevirirken kendinizi kitapta geçen karakterlerin başından geçen olaylara aslında çok tanık olduğunuzu ve belki bazılarını yaşadığınızı hissediyorsunuz. Okuduğunuz satırların altını çizerken aslında o duyguyu içten içe yaşamış olduğunuzu çok net görüyorsunuz.
Sarılmanin aslında her bir yürek için ne kadar kıymetli olduğunu anlıyorsunuz. Haritanın hangi noktasında yaşarsak yaşayalım yazarımızın da dediği gibi "birbirimizin hayatlarının içindeyiz. İstesek de istemesek de."
Kitabı okumaya devam ederken ilerleyen her sayfada şunu soruyorum kendime: "madem hepimiz bu kadar benzer duyguları birebir hissetiysek neden bu kadar uzaklaştık birbirimizden?"
Sona gelirken belki de hepimizin aklında aynı şey geçiyor. Evet zorlandık ama her şeye rağmen "Kalbimiz avucumuzun içindeyken; Evet ,bu dünyada hala ümit etmek için bir sebep var."diyerek bitiriyorum.
Kitaba başladığınızda bir hikâye okuyor gibi değil, çok yakından tanıdığınız biriyle sohbet ediyor sanki o anlatıyor da siz dinliyor gibi hissediyorsunuz. Çünkü çok tanıdık, çünkü çok bizden. İçinde var olduğumuz bu coğrafyayı ve bu coğrafyanın insanını anlatıyor size. Daha doğrusu yazarın değimiyle seyrettiriyor. Bunu yaparken de çok edebi birşey ortaya çıkarmak, büyük argümanlar kullanmak değil amacı yazarın. Bazen birşeyi anlatmanın en güzel yanı onun en sade halidir ya. Tam da bunu yapıyor. Hikayelerle insanın en yalın halini sunuyor size. Bence kitabın etkileyici olmasının sebebi bu. Okuyucuyu zorlayan bir karakter karmaşası ya da dil ağırlığı yok. Okurken düşündürüyor; insan sorgulamalı diyorsunuz varlığını bile. Kendisine başkaları tarafından biçilen o hayatın dışına çıkabilmeli.Cesur olmalı. Düşse de kalkabilmeli. Gülümsetiyor sizi; O unutulmaya yüz tutmuş güzelim Anadolu insanının naifliğini, merhametini, kadir bilirligini okudukça gülümsüyorsunuz. Ofkelendiriyor hikayeler sizi ; yazılı olmayan ama benimsenmiş o katı toplum öğretilerinin altında ezilen hayatlari okudukça, insanın ne kadar zalim olduğunu gördükçe ofkeleniyorsunuz. Bütün bu duyguları hissedip kitabi bitirdiğimde şu soruyu sordum kendime; sahi insan sadece etten,kemikten ve ruhtan mi ibaretti? Kitabı okuduğunuzda siz de cevabı bulacaksınız...