Pedro Paramo Kitap Bilgileri
Yazar: Juan Rulfo
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 15 dk.
Sayfa Sayısı: 150
Basım Tarihi: Aralık 2019
İlk Yayın Tarihi: 1983
Yayınevi: Doğan Kitap
ISBN: 9786050905090
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Pedro Paramo Kitap Tanıtımı
İspanyolcanın Don Quijoteden sonraki en büyük başyapıtı!
Her yolu kullanarak istediği her şeyi elde eden toprak ağası, kötülüğün ta kendisi Pedro Páramo... Ölüm döşeğindeki annesinin -Marquezin Macondosuna esin kaynağı olacak- hayaletli köy Comalaya babasını aramaya gönderdiği Juan Preciado... Pedro Páramonun çocukluk aşkı, bütün ömrünce tutkuyla sevdiği Susanna San Juan... Ve hem Meksika edebiyatının hem de bütün İspanyolca edebiyatın temel taşlarından Juan Rulfonun tek romanı: Pedro Páramo.
Pedro Paramo Kitaptan Alıntılar
1. "-Öldü - dedim.
-Öldü mü? Neden peki?
-Neden olduğu anlaşılamadı. Belki de üzüntüdendir. Sürekli iç çekerdi."
2. "''...o kadar aceleyle yaşıyor ki, bazen zamana karşı yarıştığını düşünüyorum.''"
3. "-Hayal mi? Bunun bedeli ağırdır."
4. "Her iç çekiş insanın yitirdiği bir yudum yaşamdır."
5. ""Her iç çekiş insanın yitirdiği bir yudum yaşamdır.""
6. "❝Her iç çekiş insanın yitirdiği bir yudum yaşamdır.❞"
7. "Hiçbir şey sonsuza dek süremezdi; zira ne kadar yoğun olursa olsun unutulup gitmeyen hiçbir anı yoktur."
8. "Hayır, sen deli değilsin Miguel, ölüsün."
9. "❝Günün kendimi sakin hissettiğim yegâne zamanı gece saatleri.❞"
10. "Ama bu kadınların neden her zaman bir şüpheleri vardır ki? Onlara gökten vahiy falan mı gelir?"
11. "- Sen deli misin?
-Tabii ki deliyim..."
12. "Ey hayat, beni hak etmiyorsun!"
13. "Dualar karın doyurmuyor ki."
14. "“‘Bu ölüm bana çok acı verdi,’ dedi, ‘Tabutun ağırlığı altında ezilen omuzlarım hâlâ acıyor.’“"
15. "Yüreğin acıdan tükeniyor.."
Pedro Paramo Kitap İncelemeleri
Gabriel Garcia Marquez’in çok sevdiği ve Yüzyıllık Yalnızlık’a da ilham kaynağı olmuş eser olarak bildiğimiz Pedro Paramo, Latin Amerika edebiyatı ve büyülü gerçekçilik için de önemli eserler arasında anılıyor. Kitap, annesi ölen Juan Preciado isimli baş karakterin, ölüm döşeğinde annesinin kendisine tembihlediği gibi babasını bulmaya Comala isimli Meksika’nın küçük bir kasabasına gitmesiyle başlıyor ve bu kasabada yolunun kesiştiği insanların hikayeleriyle devam ediyor. Düşsel ile gerçeğin oldukça muğlak sınırlarla ayrıldığı eserin arka planında Juan Rulfo, 20.yy başlarında yerini kentsel düzene bırakıp yavaş yavaş yıkılan feodal düzeni, halk ayaklanmalarını, Porfirio Diaz diktatörlüğünü ve Diaz’ın Pancho Villa ve Emilio Zapata tarafından devrilmesini anlatıyor. Gayrimeşru servetleriyle her şeyi satın alan toprak sahipleri ve bu düzene hizmet eden ruhban sınıfı eleştiriyor. Kitabın ilk 30-40 sayfasında ne okuyorsunuz, anlatıcı kim, biraz afallıyorsunuz fakat dikkatinizi yoğunlaştırıp ilerledikçe çok keyifli ve akıcı bir okuma serüveni sizi bekliyor. Yazarın büyülü gerçekçiliği insanı ürpertecek güçte bir anlatımla kullanması, büyüklere masal tadında sunduğu kurgu, nispeten geri planda kalsa da dönemin siyasi durumunu resmedişi ve tüm bunları ustalıkla harmanlayışı beni kendine hayran bıraktı. Latin Amerika edebiyatı eserlerinden hoşlanan herkese mutlaka tavsiye ederim.
Sen nasıl bir kitaptın ya dediklerimden biri Pedro Paramo Bu kez yazım tekniği açısından çok etkiledi. İstisnasız okuyan herkesin ne okuyorum ben diye şaşkınlıkla okuyacağı bir kitap olacak eminim. Daha önce de okudum elbette büyülü gerçekçilik tarzında ama bunda çok yoğundu işleyiş. Hem iki karakter tarafından konuşturulduğu için, hem 3 kurgunun içiçe geçtiği için, hem de zıt temaların çokça işlendiği kurgu olduğundan okurda kafa karışıklığı yaratması çok normal. Okurken fazlasıyla yaşayan-ölü, geçmiş-bugün, yeraltı-yerüstü, gerçek-hayal karmaşası yaşadım. Ama tüm bu kayboluşlarla beraber okura sürükleyici de bir okuma sunuyor enteresan bir şekilde. Marquez bile etkilendiyse biz saygı duruşunda durabiliriz ancak:) Hatta Yüzyıllık Yalnızlık’taki Macondo kasabası buradaki Comala’dan esinlenilmiş.
Konusu neydi derseniz, annesi ölünce babasını aramak için Comala kasabasına gidişi, orada karşılaştığı kişiler ve Pedro Paramo’nun sevdiği kadını diyebilirim. Bunun yanında 20.yy başlarında Meksika’da toplumsal yapının değişimi, devrim, ayaklanma gibi olayları da kurguya dahil etmiş. İlk kez bir kitabı bitirdiğimde geri dönüp tekrar okudum. Karakter, kurgu bakımından aşina olduğumuz yapılardan farklı olduğundan, postmodern eserleri deneyimlemeyi seven okurlara mutlaka tavsiye ederim.
Pedro Paramo / Juan Rulfo
.
Kitap Dünyam 2025 #NeYazsaOkurum maratonumuzun şubat ayı kitabıydı Pedro Paramo...
.
Marquez dahil birçok yazara ilham olmuş yazar. Büyülü gerçekçiliğin öncülerinden olan Pedro Paramo dikkat isteyen, bilinç akışının bolca yer aldığı bir metin...
.
Kitap ölmekte olan annesinin isteği üzerine babasını bulmak için yola çıkan Juan Preciado'nun Comala'ya gelmesiyle başlıyor...
.
"Comala'ya geldim, çünkü bana babamın burada yaşadığı söylendi, Pedro Paramo adında biriymiş. Bunu bana söyleyen annemdi."
.
Annesinden dinlediği Comala'dan çok farklı bir yer ile karşılaşıyor Juan... Sanki ölmüş bir yere gelmiş gibi, oysa annesi cennet gibi bir yer tasvir etmişti ona...
.
Hayalin gerçekle, ölülerin dirilerle, şimdinin geçmişle iç içe geçtiği, fısıltıların içindeki bu kısacık metin gerçekten çok çarpıcı... Aranılan baba Pedro Paramo ise kötülüğün timsali...
.
Çürümüş her sisteme uyacak nitelikte bir kitap... Bazı kısımları anlamlandırmak da epeyce güç... Yazarın muğlak bıraktığı yerler var metinde... Beyin jimnastiği için harika bir kitap... Hakkında bolca konuştuk Kitap Dünyam maraton grubumuzda... Üzerine bir de 2024 yapımı filmini de izledik... Benim filmlerle pek aram olmasa da bazı taşların yerine oturması açısından iyi geldi filmi izlemek...
.
Son olarak grubumuzda yazdığımı buraya da iliştireyim...
.
Kitap sıvı gibi, aktığı zihnin yer bulabilirse, bulduğu kadar şeklini alıyor. Bu şekilde yoruma açık olan, farklı düşüncelere uyan kitapları seviyorum.
ⒺⒺⓉ
Pedro Paramo kısa bir eser olmasına rağmen oldukça etkileyici ve kuvvetli bir anlatımı olan, ilk okunduğunda anlamakta okuru yoran ve kafa karışyıran bir kitap. İlk 30 - 40 sayfa boyunca kitabı okurken kafanız karışabilir zira kimin neyi anlattığı biraz karışıyor. Ama her şeye rağmen oldukça güzel bir eserdi. Kötülüğün ta kendisi olarak adlandırdıkları, istediklerini elde etmek için her türlü yola başvurmaktan çekinmeyen uçsuz bucaksız toprakların sahibi koca Pedro Paramo ekseni etrafında dönüyor kurgu.
Ölmeden önce annesine verdiği sözü tutmak için babası Pedro Paramoyu bulmak için Comala'ya gelen Juan Preciado ile başlıyor hikâye. O geldiğinde Comala artık eski ihtişamını yitirmiş, hayaletli bir kasabadır artık. Aradığı babası ise yıllar önce ölmüştür. Köyde gidenlerin huzursuz ruhları dolaşıp durur sadece. Hüzün yüklü, ölüm ve ayrılıkların bolca yeraldığı bir eserdi.
Pedro Paramo çocukluğundan beri sevdiği eşi Susana'yı kaybedince her şey değişi verir. Unutamaz koca toprak ağası aşkını. Hayatından bir çok kadın geçse de Susana gibi değildir hiçbiri. İntikam için köyü açlıkla yok eder. Her bir aile bırakır malını mülkünü ve çekip gider bu ölü topraklardan.
Pedro paramo aşkına kavuşmak adına günden güne zayıflar ve güçten kuvvetten düşer. Bir şafak vakti, Susana'ya ulaşmak adına göçer bu dünyadan.
Zor bir okuma olsa da oldukça hüzünlü ve acıklı bir hikâyesi vardı. Tavsiye ederim. ♡ Esenle kalınız.
Juan Rulfo’nun Pedro Páramosu, büyülü gerçekçiliğin Latin Amerika’daki ilk adımlarından biri. Okumadan önce bu unvanın ağırlığıyla büyük bir edebi atmosferin içine gireceğimi sandım. Ama kitap, beni içine almak yerine sürekli dışında tuttu.
İtiraf etmeliyim ki okurken sık sık durup “Bu kimdi?”, “Şimdi kim anlatıyor?”, “Yaşıyor mu, öldü mü?” sorularını sordum. Çünkü kitap tekil bir anlatıcıya ya da doğrusal bir zamana yaslanmaz; tam tersine, ölülerin, yankıların, anıların ve boşluğun içinde dolaşan bir kurgu sunar.
Roman, Juan Preciado’nun annesinin ölüm döşeğinde verdiği vasiyeti yerine getirmek üzere Comala’ya, yani babasını bulmaya gidişiyle başlar. Babası: Pedro Páramo. Fakat Comala yaşayan bir kasaba değildir. Orası ölülerin yankılandığı, bastırılmış arzuların, pişmanlıkların ve kırık hayatların kurak toprağıdır.
Pedro Páramo ise bir karakterden çok çürümüş bir sistemin, bastırılmış gücün, karşılıksız aşkın sembolüdür.
Kadınlar kırılmıştır. Erkekler susmuştur. Ve ölüler hala konuşur.
Dürüst olayım: Bu kitabı sevemedim.
Bir roman okurken karakterlere tutunmayı, olayları takip etmeyi, bir yolculuğun içinde hissetmeyi isterim. Burada ise ne yol vardı, ne yolcu. Sanki ölü bir kasabanın ortasında, herkesin fısıldadığı ama kimsenin yüzünü göstermediği bir hayalet alemine bırakıldım. Ama işte bu noktada saygım devreye giriyor çünkü Rulfo, bu karmaşık yapıyı 1955 gibi bir yılda, büyülü gerçekçiliğin henüz adı bile yokken, ortaya koymuş.
Ve bu kitap olmasaydı, Gabriel García Márquez belki de Yüzyıllık Yalnızlık’ı hiç yazamayacaktı.