Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Palyatif Toplum - Byung-Chul Han | Detaylı Ücretsiz Kitap İncelemesi

Palyatif Toplum Kitap Bilgileri


Yazar: Byung-Chul Han
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 16 dk.
Sayfa Sayısı: 80
Basım Tarihi: 22 Ocak 2024
Yayınevi: Metis Yayınları
ISBN: 9786053162599
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak


Palyatif Toplum Kitap Tanıtımı


Günümüzde her yerde genel bir algofobi, acı korkusu hâkim. Acı toleransı da hızla düşmekte. Algofobi sürekli bir anesteziye yol açtı. Acı yaratacak her durumdan kaçınılıyor. Aşk acılarına bile şüpheyle bakılmaya başlandı artık. Algofobi toplumsal alana da uzanır. Acı verici tartışmalara yol açabilecek çatışma ve fikir ayrılıklarına ve çatışmalarına giderek daha az yer verilmektedir. Algofobi siyasete de yansır. Uyum ve uyuşma baskısı artar. Siyaset palyatif bir alana yerleşerek her türlü canlılığını yitirir. “Alternatifsizlik” siyasi bir ağrı kesicidir. Muğlak “orta yol” palyatif bir etki gösterir. Tartışmanın ve daha iyi savlar uğruna mücadelenin yerini sisteme uyma baskısı alır. Demokrasi-sonrası bir toplum yapısı yaygınlaşmaktadır. Bu palyatif bir demokrasidir. Palyatif siyaset acı verebilecek keskin reformlar ya da vizyonlar oluşturmayı beceremez. Bunun yerine sistemik bozukluk ve kırıklıkların üzerini örtmekle kalan kısa süre etkili ağrı kesicilere başvurur. Palyatif siyasetin acıya cesareti yoktur. Böylece her şey eskisi gibi devam eder.




Palyatif Toplum Kitaptan Alıntılar


1. "Ölemeyecek kadar canlı ve yaşayamayacak kadar ölüyüz."




2. "Gerçek mutluluk ancak kırılmış olarak mümkündür. (…) Acıdır mutluluğu taşıyan."




3. "Kopuşlar acı veriyorsa bağlar hakiki demektir."




4. "Ölemeyecek kadar canlı ve yaşayamayacak kadar ölüyüz."




5. "Ölemeyecek kadar canlı ve yaşayamayacak kadar ölüyüz."




6. "“Kopuşlar acı veriyorsa bağlar hakiki demektir.Sadece hakikatler acı verir.”"




7. "Kopuşlar acı veriyorsa bağlar hakiki demektir. Sadece hakikatler acı verir."




8. "“Aşkı söyleyeyim dedim, aşk acı oldu bana. Acıyı söyleyeyim deyince de acı, aşk oldu.”"




9. "☆☆
Ha­yatlarından endişe ettiğim insanları sevdim.
☆☆"




10. "Kopuşlar acı veriyorsa, bağlar hakîki demektir."




11. "Acı, yok olmayan şeylerden biridir. Sadece görünüşünü değiştirir."




12. "Palyatif toplum aynı zamanda bir “beğendim” toplumudur. “Like” günümüzün imi, hatta ağrı kesicisidir.Sadece sosyal medyada değil, kültürün bütün alanlarında hakimdir."




13. ""Like" günümüzün imi, hatta ağrı kesicisidir."




14. "Hayatı yaşanılır kılan ne varsa hepsini hayatta kalma uğruna seve seve feda ederiz."




15. "Ölemeyecek kadar canlı ve yaşayamayacak kadar ölüyüz."





Palyatif Toplum Kitap İncelemeleri


Senenin şu son günlerinde yakın zamanda okuduğum, okurken de çok keyif aldığım iki kitapla geldim. Byung-Chul Han'ın Yorgunluk Toplumu ve Palyatif Toplum adlı eserleri, günümüz insanının ruh halini ve toplumsal yapısını derinlemesine işlediği iki muazzam kitap.

Yorgunluk Toplumu, bireyin üzerinde hissettiği performans baskısı nedeniyle kendini sömürüsünü ve bu baskının yarattığı depresyon, tükenmişlik sendromu, yetersizlik hissi sorunlarını ele alıyor.

Palyatif Toplum ise bireyin acıyı hayatın doğal bir parçası olarak kabul etmek yerine ondan kaçmaya çalışmasını eleştiriyor. Han, bu kaçışın bireyi yüzeyselleştirdiğini ve acının öğretebileceği derslerin farkına varılmadığını vurguluyor.

Kitaplar bittiğinde birçok soru akıllara gelebilir, benim aklıma ilk gelen soru şunlar oldu: Palyatif Toplum'da eleştirilen acıdan kaçma çabası insanın kendini bu baskılardan kurtarmak için bulduğu yüzeysel bir çözüm müydü? Eğer öyleyse birey üretim baskısı hissederken içine girdiği psikolojik baskıdan nasıl kurtulmalıydı? Baskı ve tükenmişlik sorunlarını çözmek yerine, bu tür sorunları konfor alanına sığınarak görmezden gelme, yani acıdan kaçma eğilimiyle nasıl başa çıkılması gerektiğiydi. Birey gerçekten özgür müydü, yoksa modern toplumun dayattığı normlar içinde sıkışıp kalmış mıydı?

Byung-Chul Han'ın diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum, size de çok tavsiye ediyorum.




Örtülü her gerçeklik gelecekte daha büyük sonuçlar ve daha kötü portreler doğurur.

Sahte ve suni bir özgürlük hayaline kapılmış gidiyoruz. Bu uğurda ilerlediğimiz kadar kendimize yabancılaşıp uzaklaşıyoruz. Her olumsuzluğun üstünü örterek günü birlik mutlu sonlu masallar evreninde göğsümüzü gere gere ilerlemeye devam ediyoruz.
Ama nereye kadar...

Palyatif Toplum hakikati olmayan toplumdur. Hakikati olmayan toplumun ne disiplinle ne ahlakla ne de etikle düzeltilebilecek bir tarafı vardır. Sadece tüketmek ve tüketmekte özgürlüğü bulmak için vardır. Komik liderleri,kendileri ile çelişen politik tutumları vardır. Anlayışları ve bilinçleri günü birliktir.

Palyatif Toplum yama toplumudur. Her açığa her acıya yamayacak bir yama bulur. Yamalar arttıkça toplumsal gerçeklerden uzaklaşır ve ortaya bir sirk toplumu çıkar. Doğal olarak bu sirk ucubelere ihtiyaç duyar ve bu ucubeleri, toplum kendi yozluğundan temel alarak yaratır. Ortaya toplumun yoz fenomenleri çıkar ve arkalarından insan sürüleri sürüklemeye başlarlar. İnsanların nasıl yaşaması gerektiğinden tüketim alışkanlıklarına kadar yeni modalar pazarlar.
Acıdan uzak tutarak olumsuzlukların üstünü kapatarak yeni tüketim alanları yaratırlar.

Ve artık tek gereklilik mutluluktur hayatın sırrı her şeyi olumlamaktır. Ne vicdan rahatlatacak bir alan vardır ne de bu alanı oluşturacak gerçek özgür beyinler.




Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan. Ufuk açıcı, farkındalığı arttırıcı içeriklere sahip ince bir kitap ama derinliği yüksek. Palyatif ,gizlemek örtmek anlamına gelmektedir. Tıpta tedavisinin mümkün olmadığı durumlarda hastanın şikayetlerini , esas olarak da acılarını gidermeye yönelik tedaviyi tanımlamak için kullanılır. Yazarın muazzam tespitleri var. Pandemi, acı, ağrılar vb üzerine mutlaka okunmalı bence her zamanki gibi en beğendiğim alıntılarla bitiriyorum.

Palyatif toplum bir beğendim toplumudur da . Bir beğeni çılgınlığına kapılmıştır.Like günümüzün imi , hatta ağrı kesicisidir.

Bağımlı kişi bağımlılığının farkında bile değildir. Kendini özgür sanır. Hiç bir dış baskı olmaksızın kendini gerçekleştirmekte olduğu inancıyla kendini kendi isteğiyle sömürür.

Karantina , hayatın salt yaşamsal faaliyetlerden ibaret olduğu toplama kampının virüs nedenli versiyonudur.

Kapitalizm, hayatta kalmayı mutlaklaştırır. Sermayenin artması ölümün azalması demek olduğu bilinç dışı kaynaktan beslenir. Sermaye ölüme karşı biriktirilir.

Macera sporları ve riskli davranışlar kendi varlığından emin olma çabalarıdır.

Kronik ağrılar, bedenin ilgi ve yakınlık hatta sevgi isteyen çığlıkları , günümüzde temasın seyrek hale geldiğine işaret eden etkileyici ipuçlarıdır.





Bu toplumu tanıtmak için,pandemi sürecinde gelişen toplumsal reaksiyonlardan yola çıkarak, tıpta tedavisi mümkün olmayan; hastalığın semptomlarını hafifletmek için kullanılan tedaviyi tanımlayan, tıp terimini kullanıyor.

Mutlu hissettiğimizde, eğer psikolojik bir sorumuz yoksa bu histen kurtulmaya calışmayız,peki neden acı çekmekten kaçarız?

Palyatif toplum acıyı bir ruh hali olarak kabul edemez,çünkü herşeyin tüketilmesi gerektiği pompalanan performans toplumunda acı işleri yavaşlatır,tek motivasyonu onaylanmak olan birey kendi için değil ait olduğu toplum için vardır.Yaşlanmayı, hastalığı, normal görünmeyi marjinelleştirip ; beğenilmeyerek ruhsal acı çekmektense fiziksel acı çekmeyi yeğler,kendiyle savaşır,yarışır ve kendi kendini sömürür.
Oysa acı dönüştürücüdür,acı çekmeyen tin aynının cehennemine hapsolmuştur.
"ama acı çekmeden de insanlığın bir önderi ve eğiticisi olunamaz"der


Bu durum kuşak çatışmasının da temeli olabilir.Bir tarafta yoğun bir şekilde fiziksel ve ruhsal acıya maruz kalan silent ve babyboomer kuşağı,diğer tarafta acıdan kaçan ve acıyı dijitallestirip duyarsizlasan x,y,z kuşağı birbirini anlamakta, uyum sağlamakta sorun yaşayabilir tabii.
Bana göre ; üreten,düşünen,gelişen bir yapıda değilse insan,acı çekmesi de fuzulidir.
İyi okumalar.




En ufak psikolojik bir sorunla karşılaşınca ağrı kesiciler alıyor musunuz? Ya da büyük sıkıntılar, acılar çekince depresyon ilaçları? Hayır deseniz de, ağrı kesici ve depresyon ilacı satışlarının günümüzde tavan yapmış olması bunu yalanlayacaktır. Peki acıdan kaçmak yerine onu bir şekilde yaşamak bize gercekten zarar mı verir fayda mı?
Artık her şeyi o kadar hızlı yaşıyoruz ki, durup kendimizi, içinde bulunduğumuz vaziyeti seyredip bir muhasebe yapmaya vakit bile bulamıyoruz, kaldı ki acıyı yaşayacak zaman mı var diyebilirsiniz. Aslında zaman var, mesele o acıyı yaşamaktan korkmamak. Neden mi?
Dünyada kitlelere yön veren büyük insanlara bakın. Peygamberler, filozoflar, komutanlar, bilim insanları, yazarlar vs. hepsi de büyük acılar çekmiştir. Peki o çekilen acılar boşuna mıydı? Tabi ki hayır her birinin insanlığa veya kendi toplumuna farklı farklı faydaları oldu.
Bir bebek bile ilk yürümeye başladığında yüzlerce kez düşüyor canı acıyor ve motor becerileri o acılar sayesinde gelişiyor ve sonuç olarak yürümeyi öğreniyor. Ne derler bilirsiniz "acı yoksa, kazanç da yoktur".

Sonuç olarak kitapta genel hatlarıyla günümüz insanlarının acıdan neden kaçtığından, aslında acının kaçılması gereken değil sebepleriyle ve örnekleriyle niçin yaşanması gereken bir durum olduğundan bahsediliyor.
Konuya ilgilisi olanların keyifle okuyacağı ve faydalanacağını düşünüyorum. Dili sade ve anlaşılır. Tavsiye ederim. Keyifli okumalar...



Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: