Palyaço Kitap Bilgileri
Yazar: Heinrich Böll
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 15 dk.
Sayfa Sayısı: 256
Basım Tarihi: Mayıs 2019
Yayınevi: Can Yayınları
ISBN: 9789750732362
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Palyaço Kitap Tanıtımı
"Güzel bir söz vardır: hiçbir şey. Hiçbir şey düşünme. Başbakan’ı düşünme, Katolikleri de düşünme. Küvette ağlayan, terliklerine kahve damlayan o palyaçoyu düşün."
Hans Schnier, varlıklı bir ailenin oğlu olmasına karşın meslek olarak palyaçoluğu seçmiştir. Evlenmeye ve doğacak çocuklarını Katolik terbiyesiyle büyütmeye yanaşmadığından, toplum baskısına direnemeyen sevgilisi tarafından terk edilir. Hans bu kayıp yüzünden yıkılır, sanatı bitme noktasına gelir.
Palyaço 1963 yılında yayımlandığında Almanya’da büyük tartışmalara yol açmış, Heinrich Böll din karşıtı olmakla suçlanmıştır. Oysa yazar, İkinci Dünya Savaşı sonrası burjuva toplumunun dar kafalılığı ve çarpık ahlakı yüzünden “ayrıksı” bir bireyin o toplumda kendine yer bulamayışının altını çizer. Palyaçonun maskesi ardında en sarsıcı gerçekleri dile getirir; günlük hayatın acımasızlıklarını, boş kurallarını okurun yüzüne bir tokat gibi çarpar. Palyaço makyajı, aslında bireyin acılarını, arzularını, umutlarını sakladığı bir maskedir.
Palyaço Kitaptan Alıntılar
1. "Yaşayanların ölü olduğuna ve ölülerin yaşadığına inanırım"
2. "Susmak iyi bir silahtır."
3. "Susmak iyi bir silahtır."
4. "Yaşam değildi devam eden, ölümdü."
5. "Siz bir kadını, onunla beraber yaşamasanız da sevebilirsiniz."
6. "Eğer bir şeyden soğursam, o konu bitmiştir benim için."
7. ""Ölüm bizi ayırana kadar," demişti.
Ben ölmemiştim."
8. ""Sen nasıl bir insansın?” diye sordu.
“Ben bir palyaçoyum,” dedim, “ve anlar topluyorum...''"
9. "En kolay ve çok iyi istismar edilenler, kadınlarla sanatçılardır."
10. "“Ölüm bizi ayırana kadar” demişti.
Ben ölmemiştim"
11. "Hep düşlerime yeniliyorum..."
12. "Niçin o huzursuzluk, niçin o karanlıkta yalnız kalma özlemi ?"
13. "***
Şeytanın bile komşular kadar keskin gözleri yoktur.
***"
14. "***
Susmak iyi bir silahtır.
***"
15. "Hep düşlerime yeniliyorum."
Palyaço Kitap İncelemeleri
Çevresindeki herkesi eğlendiren, neşeli, oyunbaz palyaçoların hiç derdi yokmuş gibi gelir bizlere. Çünkü onlar hep gülümser ve dans ederler. Ama makyajları silinip, kıyafetleri üstlerinden çıkınca durum değişir. Aslında çoğu hepimiz gibi tatminsiz bir yaşam sürdürürler.
Bizim palyaçomuz da böyle biri. Ailesi ile sorunlu, sevdiği kadınla evlenebilmiş olmasına rağmen, kendi inançsız olması dolayısıyla koyu katolik olan bir kadını bir türlü mutlu edemeyen ve bundan ötürü de kendi de mutlu olamayan bir palyaço.
Sorun inanç çatışması değil aslında. Palyaçomuz biricik eşi mutlu olsun diye ne isterse yapmaya hazırdır fakat eşi bunları doğru bulmaz ve katolik olmayan biriyle olmaktansa evden kaçmayı yeğler. Marie'den başka kimseye ilgi duymayan ve hiçbir kadını arzulayamayan palyaçomuz ise her yerde Marie'yi arar ve ona ulaşmak, eski güzel günlerine dönebilmek için çaba harcar.
Dediğim gibi kendi ailesi ile de sorunludur çünkü ailesi iyi bir eğitim almasını isterken, palyaço olmayı kafasına koymuş olan karakterimiz ailesini terk eder.
Alkol ve Marie bağımlısı olması işini de etkiler. Çalışmalarını aksatır, bile bile sakatlanmaya çalışır, kendini geliştirme konusunda ise yetersiz bulur ve iş konusunda da bir çıkmaza girer.
Dışarıdan mutlu olduğu düşünülen ama içeriden bakınca paçalarından mutsuzluk damlayan bir hayat hikayesi.
Konu itibariyle sıkıcı gibi dursa da kaliteli bir kitaptır. Tek eşlilik, inanç sisteminin sorgulanması, aile kavramı ve bize zorla dayatılan çoğu konuyu ele alıp romanın içinde eritmesini de ayrıca başarılı buldum.
1972 Nobel edebiyat ödüllü yazar Heinrich Böll. Kahramanımız Hans bir palyaço. Çok zengin bir ailenin çocuğu. Ailesi seçtiği mesleği onaylamıyor. Sevdiği kadın Maria tarafından terk ediliyor nedeni kadının dinine çok bağlı bir katolik olması Hans’ın ise dinsiz olması.
Mesleğini başarılı bir şekilde sürdürürken özel hayatındaki olumsuzluklarla birlikte nasıl gerilediğini anlatıyor Hans. Bir yandan da 2. Dünya Savaşı sonrası Almanya’daki Katolik-Protestan çatışmasını eleştiriyor. Dindar geçinen bazı insanların( özellikle katolikleri kastediyor) iş kendi çıkarlarına geldiği zaman nasıl ikiyüzlü olabildiklerini hicvediyor.
Tekeşlilik, inanç sistemi, aile kavramı gibi konularda düşünmeye sevkediyor yazar. Örneğin iki insanın birbirine bağlı kalması için evlilik denen yazılı belge gerekli mi? Evliliğin getirdiği yükümlülükle sevilmeyen biriyle cinsel birliktelik yükümlülüğü, farklı dinlere ya da farklı mezheplere mensup insanların evliliği, ( ülkemizde de hala böyle bir problem var. Yakın zamanda bir arkadaşım Sünni Alevi çatışması yüzünden sevdiği adamdan ayrılmak zorunda kalmıştı.) doğacak çocukları bekleyen bazı durumlar gibi konuşmayıp üstünü örttüğümüz konular üzerinde duruyor yazar.
Değindiği konular itibarıyla özellikle din konusu yüzünden kitap bir süre yasaklı kitap olarak kalmış.
Yazarın dili açık, anlaşılır, eleştirel bir üslubu var. Fakat konu itibarıyla herkesin ilgisini çekmeyebilir.
Bu kitabı öneren arkadaşım çok beğendiğini söylemişti ama bence çok büyük bir beklentiyle okunmamalı.
1972 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ni alan Alman yazar Heinrich Böll’ün yayınlandığında çok tepki çeken, hatta bir dönem boykot edilen romanı Palyaço’da, mezhep anlaşmazlığı nedeniyle Marie adlı sevgilisinden ayrılan palyaço Hans’ın birkaç saat içindeki düşünceleri, kendiyle ve çevresindeki insanlarla kendi içindeki hesaplaşması anlatılıyor. Hans’ın sevgilisiyle arasındaki mezhep çatışması ekseninde Böll her ne kadar 2.Dünya Savaşı sonrası Alman toplumundaki Katolik-Protestan ayrışmasına dikkat çekiyor gibi görünse de, aslında ikiyüzlü dindarlığı ve bu dindarların çarpık ahlak anlayışlarını taşlıyor, toplumsal değer yargılarının ikiyüzlülüğünü hicvediyor. Baş karakter Hans toplumun dışında kalan bir palyaço olarak maskesinin ardından toplumun tüm kokuşmuşluğunu, prensipleri olmayan sözde dindarların baskısını ve her şeyden önce paraya tapan burjuvanın toplumsal dayatmalarını yerden yere vuruyor. Böll’ün alaycılığı ön plana çıkararak sergilediği eleştirel yaklaşıma, hiciv yeteneğine, okurun gözüne sokmadan sunduğu taşlamaları hem gülümsetip hem düşündürerek aktarımına bayıldım. Aynı zamanda ayrılık acısı başta olmak üzere kitapta insani duyguların aktarımı da çok başarılı ve naifti. Her sayfasında edebi bir dehanın elinden çıkmış bir eser olduğunu hissettiriyor Palyaço. Modern edebiyattan hoşlanan herkese mutlaka tavsiye ederim. 2020 bitmeden yazarın Nobel almadan önce yayınlanan son romanı olan Fotoğrafta Kadın da Vardı’yı okumayı planlıyorum.
Sanırım son zamanlarda Alman Edebiyatına yoğun bir ilgi duyuyorum ve özellikle dönem kitaplarını tercih ediyorum. 1972 Nobel Edebiyat Ödülü alan yazar Heinrich Böll 'den okuduğum ikinci kitap Palyaço. İlk kitap Nehir Kıyısı Kadınları da çokça güzeldi.
Palyaço ; 1963 yılında yayımlandığında Almanya' da büyük tartışmalara neden olmuş. Heinrich Böll din karşıtı olmakla suçlanmış. Hâlbuki yazar, İkinci Dünya Savaşı sonrası içinde bulunduğu burjuva toplumuna uymayan düşünce ve davranışları sebebiyle dışlanan Hans Schnier yani sevgili Palyaço'muz üzerinden, onun gözlemleriymiş gibi, dönemin aile kavramını, din baskısını ile çarpık zihniyetini, ırk ve cinsiyet ayrımcılığını, milliyetçilik kisvesi altında dönen oyunlarını çarpıcı bir şekilde aktarır okuyucuya.
Hans Schnier, varlıklı bir ailenin oğlu olmasına rağmen meslek olarak palyaçoluğu seçmesi ile önce ailesi tarafından dışlanır. Evlenmeye ve doğacak çocuklarını Katolik terbiyesi ile yetiştirmeye yanaşmadığı için, çevrenin de baskısına direnemeyen sevgilisi Marie tarafından da terk edilir. Bu terk ediliş ile birlikte mesleki hayatında da çöküşü yaşar Hans Schnier.
Ve yaşadığı bu çöküş sürecinde yaşadıklarını ve gözkemlerini aktarır okuyucuya.
Çok daha fazlası, elbette kitapta :-)
Zamanında din karşıtlığı gerekçesiyle, palyaço suratlı olmayan insanlar tarafından yasaklanan bir eser. Varlıklı bir ailenin fakir bir çocuğu olur mu? Ailesi paraya tapıyorsa olur. Olmak istediği kişi olan bir palyaço var karşımızda, çevresinde dinine bağlı ama paraya tapan insanlar, dine aykırı görerek aslında inandıkları dine göre daha büyük günahlara sebep olan insanlar yobaz, samimiyetsiz kimseler ve bunların karşısında bütün samimiyetiyle dik duran bir palyaço. Yaşayan ölülere inanan ve ölülerin yaşadığına inanan, ayaklarına kahve damlayan, küvette ağlayan o palyaço. İyi denebilecek bir kariyere sahip yetenekli bir insan olan Hans kendi doğruları için mücadele ediyor ve ne olursa olsun sonunda gitarını alıp sokağa çıkıyor. Dindar olmasa bile dindarlardan daha günahsız yaşayan palyaçomuzun içinde unutamadığı insanlar, o insanlara bağlı hiçbir zaman kapanmayacak yaralar barındırıyor. Küfür etse dahi sesi hoş çıkan insanları çok özlüyor. O bir palyaço ve anlar topluyor. Bir de babası var tabi onu kınadıklarında elini omzuna koyan ama hepsi bu bazı güzel hatıralar. Boşa yollanmış mektuplar, sahipsiz havada asılı kalan duygular. İçsel düşünce seyahatinde duygulara yer verilecek bir eser. Bir insanla konuşurken onun ne dediğini unutursun kapıya bakarsın, dalmışsındır sonra biri omzuna dokunur geç gelecek der boşa gözleme.. Bir iç çekişin romanı.