Otranto Şatosu Kitap Bilgileri
Yazar: Horace Walpole
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 18 dk.
Sayfa Sayısı: 152
Basım Tarihi: Kasım 2017
İlk Yayın Tarihi: 1764
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
ISBN: 9786052952559
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Otranto Şatosu Kitap Tanıtımı
"Gotik" terimini edebiyat alanında ilk kullanan kişi olarak bilinen Walpole, 1764'te kendi özel basımevinde hazırladığı Otranto Şatosu'nun toplumda nasıl karşılanacağını kestiremediği için, kitabı XVI. yüzyıldan kalma İtalyanca eski bir elyazmasının çevirisi olarak sundu. İlk baskının kapağında "Otranto Aziz Nicholas Kilisesi Kilise Heyeti Üyesi Onuphrio'nun yazdığı İtalyanca aslından William Marshal tarafından çevrilmiştir" ibaresi vardı. İkinci baskıdaysa ne çevirmen adı vardı, ne de yazar.
Şöyle der Walpole bir mektubunda: "Uyandığımda o düşten anımsadığım tek şey, kendimi bir Ortaçağ şatosunda görmemdi (benim gibi kafası Gotik hikâyelerle dolu biri için bu mekân çok doğal sayılır); hayli yüksek bir merdivenin en tepesinde, tırabzanın üzerinde son derece büyük bir zırhlı el gördüm. O akşam oturdum ve ne söyleyeceğimi, ne anlatacağımı bilmeden yazmaya koyuldum. Yazdıkça hikâye gelişti, benim de hoşuma gitmeye başladı (üstelik politikadan başka bir şey düşünebildiğim için de çok seviniyordum); kısacası kendimi öylesine kaptırdım ki, kitabı iki aydan kısa sürede bitirdim."
Otranto Şatosu Kitaptan Alıntılar
1. "“İşkence gören ruhumu daha da yaralama!”"
2. "Yaşamışım, yaşamamışım, kimsenin umurunda değil.."
3. "Erkek dediğin sahtekâr."
4. "Eğer ruhlar acı içindeyse onları sorgulayarak acılarını azaltabiliriz."
5. "“Bu dünya için fazla iyisiniz.”"
6. "Ancak insan kusursuz mutluluk için doğmamıştır!"
7. "Kötü bir dünya burası; onu pişmanlıkla terk etmemi gerektiren bir şey yok."
8. "Yüreğinizin safiyeti başkalarının içindeki fesatlığı görmenizi engelliyor."
9. "Kötü meleklerden korkmuyorum ve bugüne kadar iyilerini de gücendirmedim."
10. "Dürüstlük hayatımdan da önemlidir benim için."
11. "Erkek dediğin sahtekar."
12. "Bu kötü bir dünya ve ondan pişmanlıkla ayrılmamı gerektiren nedenim yok."
13. "Hepimiz sürüngeniz, sefil, günahkâr yaratıklarız."
14. "Bazen bir seyirci, oyunculardan daha iyi görebilir oyunu."
15. "Sırrınız erdemli bir yüreğe emanet edilecek cinsten ise korkmadan söyleyin."
Otranto Şatosu Kitap İncelemeleri
1764 yılında ingiliz yazar horace walpole tarafından kaleme alınmış bu kitap, gotik edebiyatın ilk örneği olarak kabul edilir. başta ann radcliffe, bram stoker ve matthew lewis olmak üzere kendisinden sonra gelmiş olan gotik edebiyat kuşağı öncülerini de derinden etkilemiştir.
eski dönem gotik mimarisine hayranlık duyan horace walpole, şatosunu görevlendirdiği mimarlar tarafından gotik bir şatoya dönüştürmelerini ister. bu şatonun adı “castle of twickenham”dır. bu kasvetli, karanlık ve insanın içerisinde olumsuz duygular uyandıran bu şatonun içinde gördüğü ilk kabus ona ilham vererek bu kitabı yazmasına neden olmuştur.
kitapta öğretici öğe bulmak çok zor. belki de kitaptan çıkarılması gereken tek ders atalarımızın geçmiş hatalarının, günahlarının bedelini bizlerin eninde sonunda çekeceğidir. karma inancına hafiften göz kırpan ortanto şatosu romanı, içinde bulundurduğu hortlaklar, rüyalar, hayaletler, yıldırımlar, konuşan portreler, karanlık mahzenler ve doğa üstü olaylarla gotik sembolleri bünyesinde yeterince taşımaktadır. gotik edebiyatı örnekleriyle karşılaştırılırken, bu kitabın 1700’lü yıllarda yazıldığını ve türünün ilk örneği olduğunu unutmamak gerekir.
betimlemelerin neredeyse hiç olmadığı, çoğunlukla diyalog ağırlıklı devam eden bu eser yalın bir dille kaleme alınmıştır. ilgilisi tarafından okunmalı ve ait olduğu türe dair özelliklerin bilinmesi gereklidir. aksi takdirde ilk on sayfasını dahi okuyamadan bir kenara atılması kuvvetle muhtemeldir. farklı türlere olan ilgimden dolayı ben beğendim.
Gotik edebiyat okumayı çok seviyorum ve bu kitabı da çok beğendim. Başlar başlamaz bitirdim zaten, çok akıcıydı ve konusu da ilgi çekiciydi. Kitabın yorumlarına baktığım zaman çoğu kişi kitabı beğenmediğini yazmış ama bence gayet güzeldi. Yazar, bu kitabı, villasını gotik bir tarza dönüştürdüğü evinde kaldığı ilk gece, gördüğü rüyasından esinlenerek yazmış ve gotik edebiyatı başlatmıştır. Okumanızı öneririm.
SPOİLER İÇERİR
Prens Manfred iki çocuk sahibi bir kraldır. Fakat bu çocuklarından oğlunu her zaman daha ön planda tutmakta, onu, soyunun devamını getirecek bir güç olarak görmektedir. Oğlunu bir prensesle evlendirmek ister. Ama oğlu hastalıklı, zayıf bir gençtir ve prensesin de onunla evlenmeye gönlü yoktur. Düğün günü prensin üstüne bir zırh düşer. Nasıl olduğu, nereden geldiği belli olmayan bu zırh, herkesi bunun bir büyücünün işi olduğundan şüphelendirir. Düğünü izlemeye gelen bir köylü, kralın dikkatini çeker ve söyledikleri şeyler yüzünden onu büyücü ilan eder ve zindana atar. Ve her şey bu olayla başlar. Manfred, oğlunun ölümünden sonra soyunu devam ettirecek başka bir çocuğu olmadığı için, oğlunun evleneceği prensese kendisiyle evlenme teklifinde bulunur. Üstelik Prens Manfred, Hippolita ile evlidir. Ama Hippolita ona başka çocuk verememektedir. Prenses bu duyduklarına inanamaz ve çok sinirlenip kaçar. Prens ise onu peşindedir. Hippolita karşımıza çok silik ve iradesi olmayan bir kadın karakter olarak çıkıyor karşımıza. Kocası ne derse sorgulamadan kabul eden, her şeye razı olan. Ve olaylar çok daha şaşırtıcı şekiller alır.
Merhaba herkese... Ülkemizde yaşanan büyük depremden sonra ilk kez kitap yorumu giriyorum. Aramızda sevdiklerini kaybedenlere baş sağlığı ve bolca sabır diliyorum. Dilerim ki bu günleri de güçlü bir şekilde atlatırız ve her zaman böyle birlik oluruz çünkü biz birken gerçekten çok güzeliz.
Ufaktan kitabımıza geçiyorum.. Okuduğum kitapları yarım bırakıyorum bu aralar. Çok iyi kitaplar okudukça çok iyinin altı doyurmuyor sanırım. Evet, Otranto Şatosu bir istisna oldu. İlk gotik roman olarak geçen bu eserde aksiyon dur durak bilmiyor ve okurken siz yoruluyorsunuz. Kısa olan bu eseri okurken sanki ben nefes nefese kalmış gibi hissettim ve bazen bazı sahneler o kadar dramatik geldi ki kendimi gülmekten alamadım.
Yazar betimlemelerden çok olay örgüsüne odaklanmış ama buna rağmen okurken o karanlık şatoyu ve ortamı hissedebiliyorsunuz. Benim için hikayesi o kadar da iyi değildi. İşte bu yüzden bu kitabı hikayesi ile değil de atmosferi ile hatırlayacağım.
Ann Radcliffe'in yazmış olduğu Sicilya'da Bir Aşk Hikayesi adlı eserde bunun gibi yorucuydu ve onun da atmosferini hikayesinden daha net bir şekilde anımsıyorum. Gotik romanlardaki ortak şey bu sanırım.
Okuyun der miyim bilmiyorum ama uzun bir eser okuduktan sonra soluklanmak istiyorsanız -ya da daha çok nefes nefese kalmak istiyorsanız mı demeliydim?- bir bakabilirsiniz. Esen kalın, kendinize çok iyi bakın.
Yazar Horace Walpole’ü gotik edebiyat türünü araştırırken keşfettim. Açıkçası daha önce adını duymamıştım. Aynı zamanda sanat tarihçisi ve siyasetçi- İngiltere Başbakanı Sir Robert Walpole’un oğlu- olan İngiliz yazarın bu eseri ilk gotik romandır. Walpole romanında gerçekçi karakterlerden oluşan kurgusunu, hayaletlerin yer aldığı her an korku ve gerilimle karşılaştığımız bir şatoda doğaüstü bir noktaya taşır.
Eski ile modern unsurları birleştirerek yeni bir tür yaratan Walpole’nin eseri bana göre bir çırpıda okunacak akıcılıkta, film tadında bir eserdir.
Sanat tarihine ve mimariye ilgisi olan biri olarak Strawberry Hill House’u anmadan geçmek istemiyorum. Walpole Twickenham bölgesinde kendisinin de burada yaşamına devam edeceği Strawberry Hill House’u dönemin mimari anlayışından uzak gotik uslupta yeniden tasarlayıp inşa etmiştir. Hem iç hem dış mekânda yaptığı bu uygulamayla gotik mimarinin 18. Yüzyılda tekrar canlanmasına yol açmıştır. Evin tasarımı ve atmosferi, Walpole’un Otranto Şatosu romanında da gotik unsurları ele almasında esin kaynağı olmuştur.
Roman, öykü, tarih ve sanat üzerine yazıları dışında ölümünden sonra 42 cilt olarak yayınlanan döneminin olaylarına, ilgi alanlarına ışık tutan üç binden fazla mektubu bulunduğu da ilgi çekici bir detay.
Romanla alakası yok hatta ilk kez bir kitapta alıntıladığım cümle yok ama Walpole’ün bir sözüyle kapanış yapayım:
“Yaşam düşünenler için bir komedi, hissedenler içinse bir trajedidir.”
Otranto Şatosu Gotik Edebiyatın öncüsü olarak kabul ediliyor. Nedir Gotik Edebiyat?
Literatürdeki "gotik" kavramı, korku, romantizm, fantazi ve macerayı birleştiren bir türdür. Gotik roman, 18. yüzyılın ortalarında romantizmin ilk dalgasında ortaya çıktı ve 19. yüzyılda olağanüstü bir popülerlik kazandı. İngiltere'de, o zamanki romanların biçimsel biçimine bir tepki olarak doğdu.
Gotik romanın oluşma dönemindeki ana özellikleri, edebiyatta izin verilen romantizm sınırlarıyla vurgulandı. Bu kültürel hareketin duyguları heyecanlandırmak ve duyguları heyecanlandırmak istemesine rağmen, 18. yüzyılın ortalarında romantik edebiyat, modernite açısından çok katıydı. Pek çok eleştirmene göre, Gotik roman, düşmüş dünyanın bir açıklamasıydı ve aynı dünya, geleneksel romanın temel unsurlarının da yardımıyla karakteristik olarak çok farklı olan okuyucuya gösterildi.
Konusundan bahsedecek olursam ; Şatonun prensi Manfred, oğlu için bir gelin bulur ve bunu da zorbalık ve rüşvetle yapar... Düğün gecesi oğlu esrarengiz bir şekilde ölünce soyunun devamı için geline kendisi talip olur, tabi önce boşanması gereklidir.... Bu konu üzerine olaylar başlar, sürpriz gelişmeler ve acı veren gelişmeler birbirini izler ve yıllardır saklı kalan sır ortaya çıkar...
Okurken tiyatro izliyor hissine kapıldım, çok güzel bir kitaptı tavsiyemdir.