Orospu Kırmızı Kitap Bilgileri
Yazar: Umay Umay
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 43 dk.
Sayfa Sayısı: 96
Basım Tarihi: Haziran 2018
İlk Yayın Tarihi: Ekim 1997
Yayınevi: Altıkırkbeş Yayınları
ISBN: 9786055150259
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Orospu Kırmızı Kitap Tanıtımı
Umay Umay'ın kült kitabı 14. baskı ve yeni kapağıyla karşınızda...
Artık özgürüm, öyle yalnızım ki.
Orospu Kırmızı Kitaptan Alıntılar
1. "Her şeyi nefret edecek kadar çok sevdim."
2. "Kızıyordum, artık kızmıyorum.
Bir şey oldu epey önce,
Kimsenin beni öldüremeyeceğini fark ettim."
3. "Nerem varsa insan kalan, işte orası acıtıyor."
4. "Ben çok gülüyorum. Hadi sen de gül."
5. "Kar yağarken çocukları kurşuna dizdiler. Herhangi bir nedeni yoktu. Ne ellerini, ne de gözlerini bağladılar. Soru sorulmadı. Yalnızca en esmer olana ağaca bakmaması söylendi. O da gözlerini askerin çamurlu botlarına çevirdi. Sonra sessizlik oldu. Çocuklar hiç üşümediklerini fark etmediler. Korkuyorlardı, nedenini boşverdiler. Yalnızca esmer çocuk ikide bir ağaca bakıyor, ıslak bir kızarıklık rüzgarla gözlerine bulaşıyordu. Sarı dişleriyle alt dudağını ısırarak, "lanet olsun" dedi. "Ben kötü bir şey yapmadım ki. Neden dövüyorlar bizi. Sadece duvarlara yaşamak istediğimizi yazdık. Daha iyi bile değil sadece yaşamak istediğimizi. Bağırmış da olabiliriz. Belki sokaklarda çok hızlı yürüdük, belki botlarımızın sesi biraz fazla çıktı. Ama biz üşümemek için koşuyorduk. Belki de baba bütün suç senindi." Yağmur yağıyordu ve çocuklar ilk kez bir şey hissettiler. Dönecek yerleri yoktu. "Ayağıma bakma" diye bağırdı asker. "Ben de bir şey yapmadım. Ama bir suçlu gerek adalet için. Ve adalet için kurban gerek bir kahramandan çok." Ama çocuklar yine de askere bağırmak istediler: "Neden av tüfekleriyle vuruyorsunuz, neden salıncakların ipleriyle boğuyorsunuz, neden yağmurdan sığındığımız duvarların altında
taşa tutuyorsunuz. KALBİNÎZÎ SÖKÜP ALAN BİZ DEĞİLDİK Kİ...""
6. "Kendine söyleyemediklerini dudaklarının kenarı anlatır bana."
7. "Anlamıyorsun. Boğuluyorum."
8. "Nerem varsa insan kalan...
İşte orası acıtıyor."
9. ".
Anne, bu adam bana, sen gecesin, diyor.
."
10. "herkese söyledi mi? beni sevmediğini... nasıl çok isteyip, bir türlü aşık olamadığını... ben onun... belki yarın sever."
11. "- Bak.. Yine özlüyorum seni. Bu itiraf edilmemiş bir yalnızlıktır."
12. "Kızıyordum, artık kızmıyorum. Bir şey oldu epey önce, kimsenin beni öldüremeyeceğini fark ettim. Affedilmeyecek ihanetlere tanık oldum. Affetmeyeceğim. Affetmenin, ne büyük uyum isteği ve palavra olduğunu fark ettim. Çok uyumsuzmuşum. Azıcık uyayım diye, ne fedakarlıklar yaptım, geçmiş olsun, affedemiyorum, etmeyeceğim de. Korku kendi cehenneminde debelensin, benim cehennemim başka."
13. ""Bir dilenci gibi yalvarıyorum yine de yanıt vermiyor sözcükler.
Sözcükler bana kazık attı...
Tek kelimeyle kazıklandım.""
14. ""Nerem varsa insan kalan;
İşte orası acıtıyor... ""
15. "" Ben de seni seviyorum, hem de nasıl...
Korkuyorum...""
Orospu Kırmızı Kitap İncelemeleri
Bazen sadece ismi için okursunuz, bir kitabı..
Umay Umay'ın Orospu Kırmızısı adlı kitabı da bunlardan biri. (benim için)
Neden Kırmızı olmuş kitabın ismi yazarımız şöyle söylüyor;" Kırmızı, mavi,yeşil, siyah benim için başkaldırı renkleri.. özellikle de Kırmızı, diyor. Ve devam ediyor. Benim doğduğum kasabada Kırmızı ruj sürenler için orospu denirdi. Pavyonda çalışan kadınlar vardı. Onlar da hep Kırmızı ruj sürerlerdi ve bu yüzden kıranırlardı. İyi gözle bakılmazdı onlara ve hep arkalarından kötü şeyler denilirdi.. " burdan ilham almış, kitabın ismi için.
Ben bu kitabın satırlarını okurken, alışılmışın dışında bir şeylere rastladım ve bu yenilik beni etkiledi ve sevdim. Kimseye benzemeyen, kendi halinde, duygularını anlatmaktan korkmayan, sığındığı yerden dünyasının kaoslarını, duygusal iniş-çıkışlarını başarılı bir şekilde irdeleyen ve olduğu haliyle dizelerine, cümlelerine yerleştiren cesur bir kalemdi şahit olduğum. Kadınların duyguları da öyle değil midir? Hop orda hop surda.. her şeyi irdeleyen, inceleyen, didik didik eden, anlam veren, bekleyen, sonra beklemekten nefret eden, şikayet eden aptallığına.. karmaşıklaşan, anlamını aşkı görünce hepten kaybeden, kadın ruhu.. dizilerde, cümlelerde kayboldum. Ve sevdim, bu halini.
Okumalısınız.
Bazı renkleri giymek, kadınlar için risktir, o rengi elimize alınca irkiliriz ve kimi insanların düşünüp söyleyebilecekleri tüm o iğrenç şeyleri duymamak için iteriz. Iteriz ve böyle böyle renkleri çıkartırız bir bir hayatımızdan.
Önce renkleri, sonra sevmeyi, en sonunda da kendimizi..
Ben çok beğendim. Okuyun mutlaka.
Artık özgürüm, öyle yalnızım ki... Yalnızlık insanı özgür mü kılıyor yoksa insan, özgür olunca yalnızlaşıyor mu? Önemli bir soru üzerinde düşünülmesi gereken bir soru.
Umay Umay kendini varoşların dansçısı olarak görüyor varoşlarda kelimelerle adeta dans ediyor gibi. Sözcükleri ustalıkla, herhangi bir süzgeç kullanmadan, yani kimin ne düşünüp düşünmeyeceğini takmadan, olduğu gibi söyleyen prangalarından kurtulmuş, yazdıkları ciddiye alındığında kaosa götürebilecek düzeyde, düşüncelerini korkmadan cesur şekilde ifade ettiğini söyleyebiliriz.
Kimine göre manyak kimine göre sosyopat kimine göre bu benim düşüncem onu kelimelerin prensesi diye adlandırmak isterim. Yaşam boyunca itilmiş, kakılmış, hor görülmüş, sokaktan geçerken farkına varmadığımız ihtiyaç sahipleri kimsesizler, dışlanmışlar, kabul görmemişleri bize göstererek yazdıklarıyla yüzümüze tokat atar gibi bir gerçeği gösteriyor. Hepimiz insanız, bazen seçme şansına sahip olamıyoruz. Herkesi olduğu gibi kabul etmek, onlara saygı duymak ve en önemlisi yardım etmek gerekir
Umay Umay sosyal haberleri tarihte yapılan işkence zulüm ölümlerine kayıtsız kalamamıştır bize tarihin acı gerçeklerini, yapılan zulüm ve işkenceleri göstererek karanlık tarihe ışık tutuyor. Bu ışığı şu dizeleriyle haykırıyor.
''Ama bir suçlu gerek adalet için ve adalet için kurban gerek bir kahramandan çok.''
Sonuç olarak dikkatimi çeken şu dizede şunu söylemektedir.
''Senin için akvaryumlar alacağım demektedir.''
Acaba yaşadığımız dünyayı bir akvaryuma, bizi de akvaryumun içinde yaşayan kırmızı balıklar olabilir miyiz?
“Bu iki küçük kırmızı balığın öyküsü” der ve başlar anlatmaya. Konuları dağınıktır, bir ayrılık dinlerken kendinizi birden ölen çocuklarda, ölüm oruçlarında, ezilen insan manzaralarında bulabilirsiniz. Sanki bir öykünün içinde değil de bir rüyanın içinde geziniyor gibi oldum okurken. Hani rüyalarımızda bazen geçişler birden ve anlamsız olur ya, tam da o hissi yaşattı bana kitap. Cümlelerin birçoğu tek tek gerçekten anlamlı ama sanki yan yana gelmemesi gereken cümleler, kitapta bir basım hatası olmuş da yan yana gelmiş gibi duruyor. Örneğin “Ne mucize, zaten hep güzel bir kadındım. Sen atını okşarken yine şans rüzgara gülecek.” Bu iki cümle neden birbirinin ardından geliyor? Sanırım tarzı bu fakat ben bu tarzı beğenmedim.
Bir kadının acısını, içinden geldiği gibi söylemesi bakımından ve kurulan cesur kelimeler açısından başarılı buldum. Belki ayrılık sonrası okuyanlar kitaptan biraz daha fazla etkilenebilirler. Bilemiyorum. Şöyle sağlam bir cümle çakayım hayata! diyenler için bol aforizmalar var. Ama yazar bir şey anlatmamış da sayıklamış adeta diyebilirim. Genelde bizde kitapta çok fazla janjanlı kelimeler varsa sevilir. Hele de biraz da karışıksa bayılırız... Umay Umay’ı şarkılarıyla tekrar hatırlamak istiyorum. Güzel cümleleri olan kadın ama cümleleri anlamsızca bir araya getirmek... Bu olmamış.
Yine de okunmaya değer mi derseniz, alıp okuyun derim. Belki bu tarzı ilginç bulabilirsiniz...