Ölüme Boyun Eğmeyen Adam Kitap Bilgileri
Yazar: Jack London
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 42 dk.
Sayfa Sayısı: 166
Basım Tarihi: Kasım 2006
İlk Yayın Tarihi: 1905
Yayınevi: Neden Kitap
ISBN: 9789752544468
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Ölüme Boyun Eğmeyen Adam Kitap Tanıtımı
Savaşın en kanlı günlerinden bir gün... Asker, en iyi arkadaşının az ilerde kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu:
Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?
Delirdin mi? der gibi baktı teğmen...
Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş... Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın. Asker ısrar etti ve teğmen peki dedi. Git o zaman.
Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü: Sana değmez, hayatını tehlikeye atma demiştim. Bu zaten ölmüş.
Değdi teğmenim dedi asker... Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için. Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı.
Geleceğini biliyordum!.. demişti arkadaşı. Geleceğini biliyordum!
Ölüme Boyun Eğmeyen Adam Kitaptan Alıntılar
1. ""Geçen her gün birbirinin aynı gibiydi.""
2. ""Geçen her gün birbirinin aynı gibiydi.""
3. "Tüm yaşamından ve felsefesinden sonra şu kanıya varmıştı:
Bu dünya çok gülünçtü!"
4. "Ben özgür bir insanım dedi. Suçsuzum. Kendi halime bırakılmaktan gayrı bir istediğim yok. Özgür yaşadım, yine özgürce öleceğim. Hiçbir zaman teslim olmayacağım."
5. "Hasta olduğumuz için özgürlüğümüzü elimizden alıyorlar. Yasalara boyun eğdik oysa. Suç muç işlemedik. Ama yine de hapsediyorlar bizi."
6. "Kalbi, ona çok rahatsızlık veriyordu."
7. "Demek hayat buydu: Boş ve geçici bir şey. Acı yalnız yaşamda vardı. Ölüm, ızdırap verici değildi. Uyumaktı ölmek. Bir ara vermek dinlenme demekti ölüm..."
8. "Demek ki yaşam buydu. Boş ve geçici bir şey... Öyleyse neden sanki ölüme boyun eğmiyordu?"
9. "Açlığın pençeleri keskindi."
10. "Burada kanun ya ye ya da yem ol; ya öl ya da öldürdü."
11. "Ya zafer, ya ölüm!.. Bunun ortası diye bir şey yoktu. Ya hükmeden olacaktı ya da boyun eğen..."
12. "Vahşi hayatta öyle bir sabır vardır ki, yaşam gibi inatçı, yorulmaz ve dayanıklıdır."
13. "... Çoşkunun geldiği an kişinin kendisini en canlı hissettiği andır ; fakat ayrıca kişinin yaşadığını unutması gibi bir andır."
14. "Budur həyat?! İztirab, əzab və işgəncələrlə dolu ötəri həyat! İnsanı bütün əzablara dözməyə vadar edən həyat. Ölüm insana əzab vermir. Ölmək röyaya dalmaqdır. Ölüm rahatlıq deməkdir. Madam ki, belədir, bəs o niyə ölmək istəmir?"
15. "Ya zafer, ya ölüm!…"
Ölüme Boyun Eğmeyen Adam Kitap İncelemeleri
Kitapta 3 öykü var.
İlki Ölüme Boyun Eğmeyen Adam; Bu öyküde ıssız bir bölgede arkadaşı tarafından yalnız başına bırakılan bir adamın doğa ile, açlık ile, yaşlı bir kurt ile yaşadığı hayatta kalma mücadelesi anlatılıyor. Sembolizme dayalı imgelemlerden uzak, yalın bir anlatımla insanın yaşama güdüsü çok canlı bir şekilde anlatılmış.
İkinci öykü Vahşetin Çağrısı; güneyin sıcak ikliminden ve konforlu hayattan koparılan, oradan bir bakıma çalınıp başka kişilere satılan Buck adlı bir köpeğin birçok sahip değiştirdikten sonra kuzeyin soğuk ikliminde posta taşımacılığında bir kızak köpeği olarak çalıştırılması ve sonrasında içinde körelen içgüdülerinin yeniden keskinleşmesiyle, içindeki vahşi, ilkel doğasını keşfetmesi ve amansız, mücadeleci ve güçlü bir avcıya dönüşmesi öykülenmiş.
Son öykü Serüven'de ise Akutan adlı bir kabilede yaşayan Nass'ın evlendiği gece eşi Unga'nın kaçırılmasının ardından yıllarca onu bulmak için iklim iklim, şehir şehir dolaşması ve nihayetinde onu bulduğunda ise geçen yıllarla birlikte Unga'nın geçirdiği duygusal dönüşümün Nass'ta yarattığı yıkım hikayeleştirilmiş. Malum bir sözün, bir bakışın, bir gülüşün söz konusu aşk olunca nasıl bütün aklı uyuşturduğu, devre dışı bıraktığı, zamanı boşa akıttığı bilinen bir gerçek. Nass'ta bu girdaba kapılmış bir karakter.
Basım hatalarından dolayı yayınevi pek başarılı sayılmaz lakin hikayelerin güçlü olması ve Jack London okunmaya fazlasıyla değer.
İyi okumalar...
Yazarın hikayesini okurken başlarda Knutson'ın Açlık kitabını okuyorum sanmıştım. Gerçi ikisinin de konusu genel hatlarıyla aynı. İki kitapta da açlıkla mücadele eden bir adamın hayata tutunma hikayesini anlatılıyor.
Hikayede bir lokmalık küçük bir balığı yakalamak için dakikalarca çırpınan adamın, kurtlardan arta kalan bir geyik kemiklerini kemirmesini, kurtarıldıktan sonra da yatağının altına ekmek stoku yapması gibi durumlar: bir insanın doğada, açlıkla, çaresizlikle mücadelesini konu edinen hikâyeden bazı ayrıntılar olarak, okuyucunun gözleri önüne seriliyor.
"İnsan bir şeyi yürekten çok isterse, doğa da onu yapmak için harekete geçermiş," diye daha önce Simyacı'da okumuştum. Zannediyorum ki adamın ölmeye razı olmaması, tükenmez "yaşama hırsı" O'na, doğadan kurtarıcı bir gemiye, rast gelmeyi sağladı.
Jack London'un bir başka eseri Martin Eden'de de yazar hikayenin sonunu kurtarıcı bir geminin gelmesiyle bağlamıştı. Belli ki yazar gemiyi, insanın dertlerini sıkıntılarını alıp, kişiden çok uzaklara götüren bir metafor olarak görüyor. Tabi yanılıyor da olabilirim. Ne de olsa Jack London'un henüz iki kitabını okudum sadece.
Yazarın sürükleyici anlatımını beğendim; okuyucuyu kendisine hayran bırakıyor. Bu sebeple yazarın diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
Hikayeyi okumanızı tavsiye ederim, samimiyetle ... .^_^.
Adam ve Bill Alaskanın ıssız bir yerinde altın aramaya çıkmışlardı. Adam nehirden geçerken bir kayadan kayıp bileğini burktu.
-Hey Bill, bileğim burkuldu."
+???
-Bill!" diye bağırdı. Bu, tehlikeye düşmüş cesur bir adamın yalvaran haykırışlarıydı, fakat Bill başını geri çevrilmedi. Ve yoluna devam edip Adam'ı geride bıraktı.
Hikayemiz böyle başlıyor. Hava soğuktur. Altın aramaya çıkılan bu yolda yaralı olan kişi geride bırakılmıştır. Defalarca donma tehlikesi geçirmiş. Açlıktan ölme noktasına gelmiştir. Ve daha kötüsü. Peşinde kendisini sürekli takip eden bir kurt vardır. Uyumaya korkar hale geldi. Kurt fırsatı bulduğu anda Adam'a saldırıp onu parçalayacaktır. Kitabın adı olan
'nı en iyi anlatabilecek alıntıyı eklemek istiyorum. Adam bir şekilde kurtulma çabasındadır. Son nefesine kadar hayatta kalmaya devam ediyordur
Alıntı:Güverteden bakarlarken ilerleyen acayip bir şey görmüşlerdi. Bunun ne olduğunu anlayamadılar. Bilim adamları da oldukları yerden kayığa atlayıp kıyıya gittiler. Gördükleri şey canlı, fakat insan denmeyecek bir mahluktu, kördü, şuursuzdu. Muazzam bir solucan gibi toprakta kıvranıyordu. Gayretleri umumiyetle neticesiz kalıyor, fakat o ısrarla devam ediyor ve kıvrılarak, sürtünerek saatte belki on metre kadar ilerliyordu.
Sonuç olarak Adam mucizevi şekilde kurtulmuştur.
Gerçekten çok iyi bir hikayeydi. Yaşam mücadelesini okumakla kalmıyor resmen yaşıyorsunuz. Jack London gene şaşırtmadı.