Ölümcül Yumurtalar Kitap Bilgileri
Yazar: Mihail Bulgakov
Tahmini Okuma Süresi: 3 sa. 51 dk.
Sayfa Sayısı: 136
Basım Tarihi: Şubat 2019
İlk Yayın Tarihi: 1924
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Rusça
ISBN: 9786053325161
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Ölümcül Yumurtalar Kitap Tanıtımı
1917 Rus Devrimi'ni izleyen çalkantılı yıllar yeni bir Sovyet gerçekliğini ortaya koyarken, dâhi zooloji profesörü Persikov da canlı organizmaların üreme hızlarını artıran ve onları devleştiren yeni bir "kızıl" ışın keşfeder. O sıralarda Sovyet cumhuriyetlerindeki bütün tavukları kırıp geçiren bir salgın patlak verince, Persikov'un henüz test edilmemiş buluşu bu soruna bir çare olarak görülür… Zira bilimde ilerleme ve bu sayede düşmanlarla rakipleri geride bırakma, Stalin döneminin yol gösterici ilkesidir… Stalin'in iktidara geldiği 1924 yılında yazılmasına karşın 1928'de geçen bu bilimkurgu, iktidarın ve bilginin kötüye kullanılmasının sonuçlarına işaret eden parlak bir sistem eleştirisidir.
Ölümcül Yumurtalar Kitaptan Alıntılar
1. "Fakat hayatta her şeyin bir sonu vardır."
2. "Gözlerinden anlaşıldığı üzere onu en çok etkileyen şey, tavana kadar uzanan kitaplarla dolu on iki raflı kitaplıktı."
3. "Fakat hayatta her şeyin bir sonu vardır."
4. "En iyi ve en güçlü olanlar kazanıyordu ve bu en iyiler korkunçtu."
5. "Keşfettiğiniz şey, eşi benzeri olmayan, görülmemiş bir şey…"
6. "Gözlerinden anlaşıldığı üzere onu en çok etkileyen şey, tavana kadar uzanan kitaplarla dolu on iki raflı kitaplıktı."
7. "Ne as ne kız ne vale,
Sürüngenleri geberteceğiz, ona yok şüphe,
Gidecekler cehennemin dibine…"
8. "Dünyadaki her şey sona erer..."
9. "Şeremetev'in eski çiftliğindeki elmalar olgunlaşmış, ormanlar yeşermiş, tarlalar sararmaya başlamıştı. İnsan doğanın kucağında daha güzel oluyor..."
10. "En iyi ve en güçlü olanlar kazanıyordu ve bu en iyiler korkunçtu."
11. "Kutsal Kitap’ta da söz edildiği gibi, incilerini ne diye burada saçacaksın?"
12. "... anlaşıldığına göre öncelikle tavana kadar yükselen ve kitaplarla dolu on iki raflı dolap onu şaşırmıştı."
13. ""Fakat hayatta her şeyin bir sonu vardır.""
14. "Kutsal kitap'ta dendiği gibi incileri boş yere saçmaya gerek yoktu."
15. "İnsan değil şeytan bunlar.."
Ölümcül Yumurtalar Kitap İncelemeleri
Ölümcül Yumurtalar adlı eseri beraber inceleyelim. Kısa ama etkili bir eser diyebilirim. Okuması zevkli, akıcı ve merak uyandırıcı bir eser.
Ana karakterimiz Profesör Vladimir İpotyeviç Persikovdur.
Profesör bilim aşkı ile gece gündüz peşinde koştuğu mesleği zoolojiye aşıktı. Hatta bu meslek onun karısı ile de ayrılmasına sebep olmuştu. Profesör kurbağalar, yılanlar üzerinde deney yapıyor ve bu istediği şeye ulaşmak için çabalıyordu. Zamanla da bu istediğinde başarılı olmuştur.
“Kırmızı Işın” elde etmişti. Bu ışın etki ettiği canlıyı vahşi bir görünüme büründürüyor ve çok hızlı üreme sağlıyordu. Profesör bu buluşu ile ünlü oldu ve araştırmalarına daha büyük bütçelerle devam etti. Bu sırada bir tavuk hastalığı salgını meydana geldi. Sebebi bilinmeyen bir şeyden tavukların hepsi ölmüştü. Bu nedenle yumurta ve tavukların hepsi yok edildi. Tavuk yetiştirmek isteyen Alexandr devlet yönetiminden yumurtalar istemiş ve bunları profesörün icadı ile yeniden yaşama döndüreceğini düşünmüştür. Bu istek kabul edişmişti. Profesör bu duruma çıldırdı hem daha bu ışınla alakalı gerekli araştırmaları bitirmemişti hem de kendi deney malzemelerini vermek istemiyordu. Buna rağmen onu dinlemediler ve Alexandr’a yumurtalar ve ışın teknolojisi verildi. İşte felaketin ilk adımı da böyle atılmış oldu.
Hikayenin bundan sonraki kısmı bir korku, bir trajedi öyküsü. Okurken hem eğlendim hemde biraz ürkütücü buldum.
Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Keyifli okumalar.
“— Vah, vah! -diye sızlanmaya başladı köylü kadın başını sallayarak - Nedir bu başımıza gelenler? Rabbin gazabına uğradık!”
-
’nden sonra okuduğum ikinci Bulgakov kitabı oldu Ölümcül Yumurtalar.
Bolşevik İhtilali’nin henüz yeni yeni serpildiği 1924 yılında kaleme alınmış olan kitapta baştan sonuna değin tam bir Sovyet kritiği mevcut. Her satır arası her bir sayfa bizi başka bir metafor ile selamlıyor.
Bilim adamı ve zoolog olan Persikov’un, laboratuvarında türlü zorluklar içerisinde kurbağa embriyoları incelemek için çalışırken ‘kızıl’ bir ışın elde etmesiyle başlıyor hikaye. Rivayet odur ki bu ışın canlı organizmalar üzerinde mucize bir etki oluşturuyor, büyümelerinde müspet bir fayda sağlıyor. Profesörü heyecanlandıran bu gelişme, yardımcısının boşboğazlığı yüzünden kısa sürede ülke gündemine damgasını vurmayı başarıyor ve işler öylece çığırından çıkıveriyor ansızın. i
Sosyalizm eleştirisi ve “NEP** Men” denilen olgunun ortaya çıkışının masum yumurtalar ve kızıl ışının - Sovyet Kızılı hem de - sebep olduğu gelişmeler üzerinden anlatıldığı değerli bir izlenceye davetlisiniz.
kitapla kalın…
** 1921 yılından itibaren SSCB’de uygulanmaya başlayan ve Novaya Ekonomiçeskaya Politika olarak bilinen politikanın kısaltmasıdır NEP. Bir fikir olarak Lenin tarafından ortaya atılıp uygulanmaya başlamış, Stalin döneminde ise sonlandırılmıştır. Gaye SSCB ekonomisini canlandırmak olsa da bunda pek başarılı olunamamıştır.
Rus kozmonot Yuri Gagarin 1965 yılında uzaya giden ilk insan unvanını alarak tarihe geçmişti. ABD'li astronot Neil Armstrong da 1969'da Ay'a ayak basan ilk insan. Tabii bununla ilgili komplo teorileri var bundan bahsetmek gereksiz şu anda. Rusya ve Amerika iki süper güç olarak her alanda yarışırken bilim de bundan nasibini almamış olamaz. 1928 yılında geçen hikayemizde de dahi bir adamın buluşunun devlet eliyle güç göstergesi olarak kullanılmasının yarattığı tahribatlar bize sunuluyor.
Feynman der ki: 'Bilimin en belirgin özelliği, uygulanışı sayesinde kişinin bir şeyler yapabilme gücüne sahip olmasıdır. Sonucun iyi ya da kötü olacağı nasıl kullanıldığına bağlı olsa da, gücün kendisi değerlidir.' Harap edici, tahrip edici, öldürücü sonuçlara sebep olan eylemlerden bilim insanı birinci dereceden suçlu ilan edilebilir mi? Cevabı net aslında, ama 'kalabalıklara' anlatamıyorsun işte.
Böyle ciddi ciddi yazdığıma bakmayın, abartılı gayriciddi bir anlatım kullanılmış hiciv sanatından ötürü sanırım. Esprili bir dili var deniyor ama ben bu kitapta bulamadım diyelim. 'Kızıl hükümet'ten dolayıdır ki, her şeyin müsebbibi buluş olan kızıl ışından itibaren bir çok ayrıntı kızıl. Gözümüze sokulmuş resmen. Orijini bakımından Sovyet eleştirisi olsa da ben çoğu devletin ve yurttaşlarının aynı sorunları olduğundan eminim.
Ben bu kitapla başlamanın iyi olacağını düşünmüyorum ama Bulgakov'a. Ayrıca İş Bankası Kültür Yayınları baskısı da noktalama işaretleri bakımından çok yorucuydu, diyalogların fazla olması sebebiyle kesme işaretlerinin çok kullanılması okuma zevkini azaltıyor.
Kitap için ince bir sistem eleştirisi denilmiş, fakat benim gibi Rusya tarihini çok bilmeyen biriyseniz kitap sizin için sadece bilim kurgu olacaktır.
Kitabın, 1917 Rus Devrimi sonrasındaki çalkantılı yılları ve Stalin'in iktidara geldiği yıllardaki bilimsel ilerleme ile düşmanları geride bırakma dönemini işaret ederek güzel bir sistem eleştirisi ortaya koyduğu belirtilmiş. Benim hissettiğim tek eleştiri laboratuvara gelen tüm malzemenin yurt dışından geliyor olmasıydı.
Kitapta geçen "kızıl ışın" kızıl hükümete iftira olarak algılanıp kitap gizli polise şikayet edilmiş. :)
Yumurtadan tavuk beklerken bambaşka bir şey çıkması Rokk vs Persikov'da, Persikov'un hıncını almış olduk derken sonunda Persikov'a da yazık ettiler matmazel.
Yine Bulgakov'un alışıldık mizahsen dili, akıcı anlatımı bu kitapta da mevcut. Köpek Kalbi'ni andırdı biraz da bana, belki her ikisinde de yetenekli bilim adamlarının yetenekli oldukları konu yüzünden sorun yaşamalarından dolayı böyle hissettim.
Bir de bir yerinde geçen Persikov ve öğrencisinin bir diyaloğunda, Persikov öğrencisini Marksist olduğu gerekçesiyle küçümsüyordu. Bu kısmı bana açabilecek gönüllü arkadaşlar arıyorum. :)
İster hiciv arayın, ister bilim kurgu olarak okuyun keyifle okunacak bir kitap olduğunu düşünüyorum. Herkese keyifli okumalar...
Genel olarak bakarsak dili akıcı ve sade, kurgusu birkaç noktada önemli boşluklar var gözümde ama tatmin edici, konusu ise sistemin kör topal ilerleyişi, ufak yanlışların büyük zararlara yol açması, yeteri kadar verinin olmamasına rağmen bilinçsizce ilerleme arzusu gibi eleştirisel bir konusu var. Bundan sonra irili ufaklı, alacalı beleceli, kıyıda köşede gibi zevkkaçıran(spolier) maruz kalabilirsiniz. Gelelim özel olarak incelemeye.
Profesöre hayran kaldım çalışma azmine, bilgisine, yerinde öfkesi, hafif şapşallığına ev doğrularından vazgeçmemesine. Beni şaşırtan yurt dışında rahat bir hayat sürebilecekken ülkesinde kalması idi. Onu da karısının ölmesi üzerine verdiği tepkiye bağladım. Birde büyük bir deneyin hiçbir işin ehli bir insana verilmesi fikir ondan çıktı diye ve bu kişinin yanına en azından işten anlayan birinin olması gerektiği çok güzel betimlemiş. Bu kitapta en çok üzüldüğüm olaysa toplumun galeyana gelmesi ile profesörü linç etmesiydi. Gönülsüz verdiği projenin başına böyle bir iş açması ve hükümetin yeterli koruma önlemi almaması büyük bir ironiydi. Birde tavuk vebası olayında hükümetin geç harekete geçmesi eleştirisi vardı bence çünkü profesörün gazeteciden haberi öğrenmesi ve araştırma komitesinin geç kurulması idi. Kitap hakkında konuşulacak çok şey var ama dünyayı robotların ele geçirmesi için çalışmalarıma yani makine öğrenmesine geçmem gerekiyor. :D Yaşasın tam bağımsız robot cumhuriyeti der yorumdan kaçarım. :D