Olalla Kitap Bilgileri
Yazar: Robert Louis Stevenson
Tahmini Okuma Süresi: 1 sa. 49 dk.
Sayfa Sayısı: 64
Basım Tarihi: 2024
İlk Yayın Tarihi: Aralık 1885
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: İngilizce
ISBN: 9786257070133
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Olalla Kitap Tanıtımı
Stevenson’ın İspanya’nın ücra bir köşesinde, dağlarda geçen bu tüyler ürpertici öyküsü çürümekte olan aristokrasi ve trajik aşk temalarının yanı sıra vampirlik anıştırmalarıyla dikkat çeker. İlk kez 1885 Noel’inde The Court and Society Review’da bir hayalet öyküsü olarak yayımlanan Olalla, tıpkı Dr. Jekyll ile Bay Hyde gibi Stevenson’ın düşlerinden çıkmıştır. Yazar düşünde gördüklerini geleneksel bir anlatıya dönüştürürken çektiği zorlukları bir yazısında bizzat anlatır.
Yarımada Savaşı (1808-1814) sırasında İspanyol ordusuyla birlikte savaşırken yaralanan genç bir İskoç subayı hastanede tedavi gördükten sonra hava değişimi için yoksul düşmüş soylu bir ailenin evine pansiyoner olarak yerleştirilir. Orada kendini akla hayale sığmayacak olayların içinde bulacaktır.
Olalla, gotik edebiyatın kimi özelliklerini barındırır: Stevenson’ın yaman fırtınaların tozu dumana kattığı kıraç ve dağlık arazilerdeki viran bir konakta geçen öyküde yarattığı kasvetli atmosfer, soyunun günahlarının kefaretini ödemek için dünyadan elini eteğini çeken olağanüstü güzellikte bir genç kız, lanetlenmiş bir soy, sadizm… Yazıldığı tarihten beri görmezden gelinen bu muazzam öykü, Modern Klasikler Dizisi’nde yerini alıyor.
Olalla Kitaptan Alıntılar
1. "Hem acından öleceksin hem de kibrinden geçilmeyecek, hiç gelemem."
2. "“İnsanın dibi boylamasının sonu yok..”"
3. "İnsanlar çok konuşuyorlar, çok fazla konuşuyorlar."
4. "Kimselerin sorgu sual etmeyeceği bir yere götür beni."
5. "Benzerlik farklılığın içinde yitip gitmişti."
6. "İlle de bir şey yapman gerekiyormuş gibi bir duyguya kapılırsın, ama ne yapacağını bilemezsin."
7. "Zambaklardan bir taçla geldi hüzün."
8. ""... kimselerin sorgu sual etmeyeceği bir yere götür beni.""
9. "…ağaçların dinelişini ya da bir gölcüğün dinginliğini seyreylerken hayallere dalmaya nasıl bayılırız,
işte öyle bir gönül şenliği veriyordu insana sanki."
10. "kendi payıma düşen acıyı gönül hoşluğuyla kabullendiğim zaman benden mutlusu olmayacak."
11. "Bu dünyanın solgun yüzünde
çiçeklerin ışıltısıyla parlıyordu."
12. "Bir şey yapman gerekiyor gibi hissedersin ama ne yapacağını bilemezsin."
13. "Düşüncesizliğimden ötürü kendi yüreğim en ağır cezayı verdi bana."
14. "Kelimeler inkâr ediyordu beni; eğer yapabilseydim sessizce alır kalbime gömerdim onu, fakat içimde kalan son akıl kırıntıları böyle bir yakınlaşma düşüncesine karşı isyan ediyordu."
15. "Kendi kendimizin efendisi olduğumuzu sanıyoruz, oysa bir hiçiz."
Olalla Kitap İncelemeleri
Olalla (Olaya),
’ın,
gibi yine düşlerinden çıkarmış olduğu ve birkaç saat içinde yazmış olduğu bir kitaptır.
“Yarımada Savaşı (1808-1814) sırasında İspanyol ordusuyla birlikte savaşırken yaralanan genç bir İskoç subayı hastanede tedavi gördükten sonra hava değişimi için yoksul düşmüş soylu bir ailenin evine pansiyoner olarak yerleştirilir. Orada kendini akla hayale sığmayacak olayların içinde bulacaktır.”
Doğa ile iç içe olsa dahi kasvetli bir mekana ve lanetli bir aileye yer verilmesinden dolayı
“Gotik Edebiyat”ında yer edinmiştir.
Doğa betimlemelerine çok fazla yer verilmiş, yalın bir anlatıma sahiptir.
Fantastik bir öykü olmasına rağmen araya tutkulu bir aşk serpiştirilmiş olduğunu fark ettim. İnsanın geçmişiyle bir alakası olmasa bile geçmişin peşini bırakmadığına da değinir.
“...hepimiz bizim olmayan bir geçmişe katlanmak ve kefaretini ödemek zorundayız...” (s. 52)
Kitap, okuduğum sırada aklımda çok fazla soru işareti oluşturdu ama bu sorulara cevap bulamadım. Bana eksikmiş gibi geldi o yüzden keşke biraz daha uzun olsaymış diye düşündüm. Sonu ise biraz havada kalmış. Gerçi yazarın gördüğü düşü yazdığını düşünecek olursak ilginç bir eser. Çerezlik niyetine okunacak bir klasik. Okurken sıkmıyor, zaten 53 sayfa olmasından dolayı okumaya başladığınız an bitirebilirsiniz.
kadar etkilemese de ilginç bir öyküydü.
Yazmaya devam edersem spoiler vermeye başlayabilirim. :)
O yüzden okuyacaklara şimdiden keyifli okumalar dilerim...
Gotik türü, edebiyat dünyasında belki de okuması en zevkli türlerin başında gelir. Yazarın Dr Jekyll ve Mr Hyde adlı eserini okuyanlar bilir orada bilim kurgu ve psikolojik bir tema vardı. Ama ben yazarın bu kitabını okuduktan sonra o eserinde ki gotik temayı yeni fark ettim. Zaten yazar bu Olalla adlı eserini Dr Jekyll ve Mr Hyde eserini yazdığı sıralarda kaleme almış.
Olalla gotik temayı yansıtmaya çalışan kısa serüvenli bir eser. Giriş olarak gotik temayı standart olarak yansıtmış ama gelişme ve sonuç olarak standardın altında kalmış. Kitap bağlayıcı noktalara sahip değildi. Çoğu şey havada kalmıştı. Okur giriş bölümünde eseri sevmeye başlıyor gelişme bölümünde tam böyle sürükleyici bir şeylere şahit olacak derken hayal kırıklığına uğruyor.
Sheridan Le Fan'ın Carmilla adlı eserini okuyan biri olarak bu eser gotik türünde başarısız değil yetersiz olarak nitelendirilebilir. Carmilla çünkü bu türünün temel taşlarından hatta temeli diyebiliriz. Yazarın gotik havayı az da olsa yakalaması ve okurun içinde bir şeyleri kıpırdatması eseri başarısız olma durumundan kurtarıyor.
Gotik edebiyatı sevenler için kısa bir macera olarak okunabilecek bir eser. Belirttiğim gibi fazla bir beklentiyle okumamak lazım. Eğer Gotik edebiyat doymak istiyorsanız Carmilla ve Frankenstein adlı eserleri şiddetle öneririm.
#okudumbitti
Dr. Jekyll ve Mr. Hyde'ın hikayesini okuyanlar yazarımızın çağdaşlarından farklı bir kafa yapısında olduğunu az çok biliyorlardır. Bu kitapta o fark çok daha belirginleşiyor.
Biraz yazarla ve kitapla ilgili araştırma yaptığımda Stevenson'un Olalla'yı gördüğü bir kabusun etkisiyle yazdığını öğrendim. Şaşırdım mı? Hayır. :) Çünkü olaylar bir kabustan başka bir şekilde karşılaşamayacağımız türden. Dağların arasında şatovari bir ev(?), güneşi bile solduracak denli yoğun bir kasvet, rüzgarın uğultusu, canhıraş atılan çığlıklar, normal olmayan bir aile... daha da sayabilirim ama bu kadarı bile anlamanıza olanak sağlamıştır ve o sıkıntıyı iliklerinizde hissetmişsinidir. Stevenson neredeyse hiç üzerinde oynamadan rüyasını aktarmış. Sanırım hikayedeki eksikleri de en iyi böyle açıklayabiliriz.
Kitap bir roman, ancak öylesine kısa ki bence uzun hikaye kategorisinde değerlendirilmeli.
Sonu tatmin edicilikten uzak olsa da yazarın düş gücü, özellikle ana karakterin duygu ve gözlemlerinin net verilmesi, betimlemelerin ölçülü ve gelişme bölümünün gerçekten iyi kurgulanmış olması bunu telafi ediyor. Ayrıca soyaçekim ile ilgili ortaya konan fikir ve açıklamalar fazlasıyla dikkat çekiciydi.
Tavsiye ederim etmeye ancak biliyorum ki yazıldığı dönemle ve yazarın bizzat kendisiyle ilgili fikriniz olmadan okursanız sevmeme ihtimaliniz yüksek :)
Kitabı okurken unutmayın ki bu bir kabus, karabasan değil :)) Ve siz elbette bu kabustan uyanacaksınız ;)
#mütemadiyenokur
Başlarda Balzac okuduğum hissine kapılsam ve yazarın adına bir daha baksam da; bir noktadan sonra Stevenson zihni kendini gösterdi. Sonradan öğrendiğim kadarıyla yazar bir rüyasından etkilenerek bu eseri kaleme almış. İyi de yapmış. Tıpkı Dr. Jekyll ve Mr. Hyde kitabı gibi Olalla'nın da hafızamda kalacağına eminim.
Savaş zamanı öldüğü düşünülüp bırakılan bir subay, hastane çıkışı doktor tavsiyesi ve yardımıyla eskiden soylu ve zengin ama şimdilerde paraya ihtiyacı olan bir ailenin kırsal arazideki evine pansiyoner olarak konuk olur. Ama ailenin tek şartı vardır; onlarla yakınlık kurmayacak, sadece hizmetlerinden yararlanacak. Bu şart subaya çok kaba ve itici gelse de teklifi kabul eder. Ama tabii ki böyle bir istek merakını uyandırır ve aile üyelerini daha derinden tahlil etmeye başlar. Bu aileye olan merak ve ilgisi kaldığı odadaki adeta aşık olduğu kadın portresi sayesinde iyice artar.
Konuyu bu kadar yazdığım yeter ki çok bile anlattım. Gerisini okuyun pişman olmazsınız. Tek üzüldüğüm nokta kitabın kısa olması, böyle güzel bir konunun daha uzun ve detaylı anlatılmış olmasını isterdim. Ve de sonunun bağlanmış, gizemin çözülmüş olmasını arzu ederdim. Öylesi daha iyi ve tadından yenmez olurdu ama bu haliyle bile harika. Normalde en sinir olduğum durum olan sonunun okurun hayal gücüne bırakılmış olması, Olalla'ya yakışmış.
Son olarak söyleyeceğim; çevirmen önsözünü adetim olduğu üzere önce okumadığıma, sonradan okuduğum zaman sevindim. Tavsiyem siz de öyle yapın. Zaten kitabın en can alıcı kısmı, tek sürprizi var onu da önceden öğrenmeyin.
#kitapyorumu #olalla
Bir iskoç subay savaşta yaralanmış ve tedavi olmuştur. doktoru hava değişiminin iyi geleceğini düşünüp adamı ispanya'daki bir ailenin yanına pansiyoner olarak yollar. Felipe ailenin küçük oğlu olup evi çekip çevirmektedir. Soylu bir ailenin bu küçük oğlu sanki aklen noksan ve tehlikeli içgüdülere sahip vahşi bir adamdır. ailenin annesi ile tanışan adam annenin yüzündeki bomboş bakış ve sessizlikle her günü avlu'da oturduğunu keşfeder. soyunun verdiği utançla kendisini her şeyden mahrum bırakan güzeller güzeli Olalla vardır bir de. Felipe'nin kardeşi acayip senyorita nın kızı. Subay, Olalla' ya aşık olur, kız da ona. Köylüler tarafından lanetlenen bu garip ailenin kendini enikonu yetiştirmiş dindar Olalla'sı subaydan evi terk etmesini kendini unutmasını ister.
gotik unsurları yerli yerinde kolay okunan bir kitaptı. Vampirizme hafif dokunuşlar vardı. Hristiyanlık da alt metinde yerini almıştı. Aşkının peşinden gitmek isteyen gence sunulan "atalarının suçları senindir" düsturu kabul görmediğinde sevinmedim desem yalan olur. Klasiği klasik yapan, minnacık metne bunca anlamın sığmış olmasıdır bence.
#kısakısaokuyoruz grubum için 53 sayfa olduğundan tercih ettim. @nihllck.kitap #aydabirklasik ve #harfliyazarokuyoruz (R harfi) için de okudum. Gruplara katılmak için bana ve nihale yazabilirsiniz.
.
#robertlouisstevenson #cevizyorumluyor #işbankasıkültüryayınları #modernklasikler #cats #exoticshorthair #paw