Od Kitap Bilgileri
Yazar: İskender Pala
Tahmini Okuma Süresi: 10 sa. 14 dk.
Sayfa Sayısı: 361
Basım Tarihi: Mart 2022
İlk Yayın Tarihi: Ekim 2011
Yayınevi: Kapı Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786054322848
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Od Kitap Tanıtımı
Her yazdığı romanla yüz binlerin kalbini feth eden İskender Pala yeni romanı 'OD' ile yeniden okurlarını selamlıyor. Od bir Yunus Emre romanı. Gök kubbemizin her zaman parlayan ve hep çok sevilen, şiirleri gönülden gönüle dolup dilden dile dolaşan Yunus Emre, bu kez OD'un ana kahramanı. İskender Pala'nın ilim ve kültür adamı olmasının yanında, yazar kişiliğinin imbiğinden geçirilerek aşkın tahtına bir kez daha oturtuluyor. 13. yüzyılın her bakımdan kavruk ve yanıp yıkılan ortamına Yunus Emre'nin gelişi tarihi atmosfer içerisinde hakiki anlamına kavuşturuluyor. Yıkıntılar ve yangınlar içinden bir gönül ve bir insanlık anıtının inşa edilişi cümle cümle anlatıyor ve elbette kalbe dokuna dokuna yol alıyor. Romanın her sayfasında Yunus'un hamlıktan saflığa geçişi okunuyor.
Biliyorum,"Biz bu ilden gider olduk, kalanlara selam olsun," demişti… Yine Biliyorum, "Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun." Demişti… Ve Sevgili'ye gittiği o geceden sonra adının dilden dile, Aşkının gönülden gönüle dolaştığını da biliyorum… Şimdilerde ona kimisi Âşık Yunus, Miskin Yunus… Derviş Yunus…Varsın onu da desinler. Ve Türk yurtlarında, onu en çok "Bizim Yunus" diye çağırırlar.
Biliyorum…
Od Kitaptan Alıntılar
1. ""Sevgiliye gidecek hediyeyi saymak yakışık almaz,öyle değil mi?"
O sırada dervişlerden yedisininde,birbirinden habersiz,cüppelerinin içinden gizliden gizliye çekmekte oldukları tespihlerin iplerini koparıverdiklerini çok sonradan öğrendim."
2. "Şu alemin şartlarına ayak uydur ama kendin ol. Hani su, girdiği kabın şeklini alır ama özde aynı kalır ya..."
3. "Bir ibretlik yer idi ; ne kapı vardı giresi, ne yemek vardı yiyesi, ne ışık vardı göresi!..."
4. ""Doğruluk mu daha büyük meziyettir, yoksa yiğitlik mi?" diye sorar, cevap ne olursa olsun, "Bütün insanlar doğru olsaydı yiğitliğe lüzum kalmazdı!." derdi."
5. "...yegâne doğru söz odur: Allah vardır ve Bir'dir."
6. "Elif'im, gözümün nuru kuzucuğum... Kocana hürmette bulun. Oturduğun yeri pak et, kazandığın lokmayı hak et. Asalet; duruluk ve doğruluktur. Sen feraseti yüksek bir çocuksun. Şu alemin şartlarına ayak uydur ama kendin ol. Bil ki Hak, güneşten daha zahirdir, hak çiğneme, çocuklarını öyle büyüt..."
7. "Annesi ölmüş bir çocuğun bir babaya olan ihtiyacı havaya suya ulan ihtiyacından daha değerliydi"
8. "Vatan sevgisi imandandır"
9. ""Biz görmüyoruz diye bu bahçenin bir Bahçıvanı yoktur diyemeyiz.""
10. ""Kimisi bilmem der, bilir; kimisi bilir bilmezlenir. Kimisi bilmediğini bilmez, bilirim der; kimisi bildiğini bilmiyor zanneder...""
11. "Gâh eserim yerler gibi
Gâh tozarım yollar gibi
Gâh akarım seller gibi
gel gör beni aşk neyledi"
12. ""Artık iyice anladım ki bana yan ama tütme dediler.""
13. ""Kendimle konuşup duruyordum: Ve denizimde şimdi yangınlar çıkıyor.""
14. "Allah'a dost olursan, Allah da sana dost olur!"
15. ""Her bilenden ziyade bilen bulunur""
Od Kitap İncelemeleri
Bir kitabın sonu değildi hayır, etkisi devam eden bir şey bitebilir miydi sahi?
OD, seninle çok güzel bir tevafuk ile karşılaştık. Ne kadar geç kalmışım o güzelim satırları okumak için, kendime ders çıkarmak için. Geç olsa da güç olmadı elhamdülillah :) ...
Kitaba gelecek olursak;
Bir babanın yaşadığı zorluklar, İbrahim'ini toprağa vermenin acısıyla kıvranırken, aşkını, Elif'ini, Sitare'sini (yıldız), toprağa veriyor bu sefer. Hangi can dayanabilir ki bu acıya, hangi yüreğin içi yanmaz, parçalanmaz... Geriye bir tek çocuğuyla kalıyor Yunus. Çok geçmeden oğlunun kaçırılışı, yaşadığını öldüğünü bilmeden yıllarca süren bir arayış bu... Dünya kokan Yunus'un acıklı hikayesi, Allah'a yönelişini, imtihanlarını okuyunca yüreğinizin burkuluşunu, gözünüzden akan yaştan yaşadığı zorlukları yazar tek tek işliyor yüreğinize...
"Dağdan odun getiriyordum. Herkes ona odun diyordu; iki heceyle, od-un işte, ateş veren şey... Ama ben onun ilk hecesiyle ilgilendim, ateş olan kısmına, "od"a talip oldum. Herkes daha odun için gittiğimi sanıyordu ama ben od için gidiyordum. Gidiyor ve od üzerine kendimle konuşuyor, kendime konuşuyor, içimde onun alevini hissediyor, gönlümü onunla tutuşturuyordum."
Bizim de gönlümüzü tutuşturdun derviş Yunus, tespihlerimizin ipleri kopmasa da yüreğimizden parçalar koparmaya yetti hikayen...
***İskender Pala, Od adlı romanında yüzyıllardır gönüllerdeki yerini koruyan Yunus Emre’yi başkahraman olarak okuyucuya sunuyor. Eserde, ilahi aşkı en yalın haliyle dile getirerek kalpleri fetheden Yunus Emre’nin hayatı kurguyla harmanlanıyor. Hayatından belli başlı kesitleri kendi ağzından anlatan Yunus Emre, okuyucunun gönlündeki “od”u yüzyıllar sonra tekrar alevlendiriyor.
***Divan edebiyatı alanında uzman olan İskender Pala, ortaya koyduğu her eserde olduğu gibi bu eserde de başarısını sürdürüyor. Yalın ve akıcı dili ile keyifli bir okuma sunarken, tasavvuf izleri taşıyan üslubuyla naif bir anlatım sağlıyor. Bununla birlikte sahip olduğu bilgi birikimini de kurgunun arasına serpiştirerek eseri daha da ilgi çekici hale getiriyor.
***İskender Pala, Od ile birlikte Yunus Emre’yi tüm yönleriyle okuyucuya tanıtıyor. Bunu yaparken ara sıra şairin şiirlerinden de faydalanarak eserin derinliğine derinlik katıyor. Okuyucu, kitabın başından sonuna Yunus’la birlikte acı çekiyor, mücadele ediyor ve ilahi aşkın huzurunu yüreğinde hissediyor.
***Od, Yunus Emre’nin acıyla çıktığı yoldaki arayışları ve içsel yolculuğunu aktarıyor. Yunus önce Moğol baskını sırasında çok sevdiği Sitare’yi kaybediyor, ardından oğlu esir düşüyor. Yüreğindeki acıyla çaresiz kalan Yunus, ilahi ve ebedi aşkın peşinde bir arayış içerisine giriyor. Bu arayış içerisinde yolunun Hacı Bektaş-i Veli ve Tapduk Emre’yle kesişmesinin ardından nefsiyle mücadelesi başlıyor.
***Ten fânidir, can ölmez
Çün, gitti geri gelmez
Ölür ise ten ölür
Canlar ölesi değil ...
Kurgu ve gerçeğin etkileyici bir biçimde harmanlandığı bir eser.. Mutlaka okumalısınız
Bu kitabı bu kadar uzun bir sürede (14 gün)okumamın sebebi en son 50 sayfam kala deprem gecesi okuyordum bu kitabı bitirip yatayım dedim çok uykum geldi ayy yarın okurum deyip uyumuştum belkide asla bitiremeyecektim bu kitabı hala yaşadığıma şükür ediyorum.Depremden sonra kafamı toparlamaya çalıştım 1 haftaya yakın geçtikten sonra aldım elime bitirdim kitabı.Ama her zaman bende yeri ayrı olacak bu kitabın.Hala kapağına baktığımda deprem gecesi aklıma geliyor.Bir de bi kitabı aklına koyarsın okumak için sonra satın alırsın ve okursun bu kitapta hiç böyle olmadı sahafçıda gezerken bi an bu kitaba gözüm takıldı kitabın konusuna dahi bakmadan aldım ve dedim bu kitabı okumalıyım.
Neysee artık bu şahane kitabımızın konusuna gelelim.Açıkçası okurken çok keyif aldım zaten akıp gidiyor ,sahil kenarında gün batarken yapılan yürüyüş gibi huzur veriyor, sorguluyorsunuz kendinizi Yunus'un yerine koyup oğlunu bırakıp gitmenin acısını,Sitareyi kaybetmenin acısı,kimsenin olmamasının acısını en derin duygularla hissediyorsunuz.Aynı zamanda Yunus'un oğlu İsmail'in ağzıyla anlatılmış bölümler var bu bölümlerde de babasız büyümenin acısı,baba özleminin acısı,öfke ,sinir,çaresizlik... bütün bu duyguları aynı İsmail gibi en derinden hissediyorsunuz.Kitabın uslubuna gelirsek bazı anlamını bilmediğim sözcükler vardı ama anlamamı azaltacak kadar değil akıcı yalın aynı zamanda süslü diyebileceğim yerler de var.Yanlışlarım var ise affola
Şimdiden iyi okumalar.
"Kafese konulmuş bir aslan mağlup sayılır mı?"
Yunus Emre'nin bu sözünü kitaplığımda yıllardır bekletip "iskender Pala'nın dili çok ağır" diyenlerin vermiş olduğu önyargıya dayanarak erteleyip durduğum bu güzel kitaba ithaf ediyorum.
Roman yunus Emre'nin manevi yolculuğunu dönemde yaşanan tarihsel olaylara da yer vererek anlatıyor.
Kitaba ismini veren "od", odun (ateş veren şey) kelimesinin ilk hecesi. Tapduk Sultan'ın hizmetinde iken görevi odun taşımak olan Yunus Emre, gönüllerde aşkı tutuşturan alevli kısmına talip oluyor.
O Sitare'yi nasıl sevmek öyle... Eşi Sitare'ye beslediği pir-ü pak aşkı insanın içini eritiyor, ben yunusun vefasından da aşkından da razıyım..
Kitapta altını çizdiğim sözler:
-Acıları tatlandırır sevgi, bakırı altına keser
- Adem olan mülk'e suret bezemesin; mülke suret bezeyenler kara toprak olmuş, yatar
Sevgin, gönül denizimde tutuşan bir alev. Ve denizimde şimdi yangınlar çıkıyor
-soğuk tencere için ateş lazımdır, ama ateşten, kaynayan coşan bir tencereye ne?!
-günü, bugün say; Ölüm ki kaşla göz arasında, ölüm ki dudakla söz arasındadır
-balçık çok olunca fil bile Kayar
"-seni burada kim görecek ki bu kadar güzelsin?
-seni buraya kim gönderdiyse o!"
-Bağrında baş gerek evladım, gözün dolu yaş gerek. Dövene elsiz, sövene dilsiz kadar gönülsüz gerek evladım! Azıcık gülümsesen ne olur?
Anadolum! Benim güzel Anadolum! Güzelliğiyle, taaaa uzak diyarlardaki taliplileri dahi cezbeden Anadolum! 13. yüzyılın sonlarındaki Anadolu‘nun siyasi, sosyal, ekonomik, dini, kültürel vs yapısı hakkında özet de olsa kıymetli bilgiler verir OD. Bütün bu yapılara tasavvufun önde gelen şahsiyetleriyle dokunur. Kimlerdir bunlar?: Yunus Emre nam-ı diğer Bizim Yunus, Hacı Bektaşi Veli, Mevlana Celaleddin-i Rumi vs. Çağdaşı olan isimleri elbette konuk etti eserine ama “Bir Yunus Romanı” dedi OD’a İskender Pala. Gariplik ve miskinlik içinde yaşamış huyu güzel, işi güzel, bilgisi güzel ve sözü güzel ve insan-ı kamil denilen Bizim Yunus’un serüvenidir bu roman. Sarıcaköylü olan Yunus, sakin ve mutlu bir hayat yaşamaktadır. Selçuklu Devleti’nin yıkılmaya yüz tuttuğu zamanlarda Anadolu, Çekikgöz diye ifade edilen Moğollar’ın istila ve baskısı altındaydı. Anadolu çoğrafyasında kasırgalar estiren Çekikgöz, Sarıcaköy’e uğrayınca Yunus, bütün ailesini -Sitare dediği hayat arkadaşı Elifi’ni, oğlu İbrahim’i- kaybeder. Yunus, yaşayıp yaşamadığını dahi bilmediği oğlu İsmail’i aramaya başlar ve Tapduk Sultan’ın dergahına sığınır. Ve Yunus’u “Bizim Yunus” yapan serüveni başlamış olur.
Biz bu ilden gider olduk, kalanlara selam olsun.
Bizim için hayır dua, kılanlara selam olsun.
Gerçek sevgiliye gittikten sonra adı dilden dile, aşkı gönülden gönüle dolaşmaya başladı.
Ten fânidir, can ölmez
Çün, gitti geri gelmez
Ölür ise ten ölür
Canlar ölesi değil.