Oblomov Kitap Bilgileri
Yazar: İvan Gonçarov
Tahmini Okuma Süresi: 17 sa. 37 dk.
Sayfa Sayısı: 622
Basım Tarihi: Mart 2021
İlk Yayın Tarihi: 1945
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Orijinal Dil: Rusça
ISBN: 9789754587203
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Ciltli
Oblomov Kitap Tanıtımı
İvan Aleksandroviç Gonçarov, Oblomov'u otuz iki-otuz üç yaşlarında, orta boylu, hoş görünümlü, koyu gri gözlü ama yüz hatlarında herhangi bir fikir, herhangi bir yoğunluk görünmeyen, odacığında oturan silik bir kahraman olarak yarattığında, aslında roman tarihinin en ünlü kişilerinden birine can veriyordu. 19. yüzyıl başlarında, çalışkan modern insan idealinden önce, Rusya'nın köle sahibi kırsal soylu sınıfı tarafından aylaklık hâlâ makul ve değerli bir amaç olarak görülürken Oblomov vardı. Miskin, dikkatsiz, meraksız, düş kurma ve oyalanmaya düşkün Oblomov... Yine de ona hayran olmamak imkânsız. Hayatın hep dışında ve uzağında kalan Oblomov, okurların gözünden asla kaçmayacak, gitgide insana dair belli bir durumu tanımlamanın adı haline gelecek, hatta Lenin, Bolşevik devriminden sonra "hâlâ içimizde yaşayan Oblomovlar"dan yakınacaktı...
Oblomov sadece sosyal satir değil, aynı zamanda 19. yüzyıl Rus toplumunun keskin bir eleştirisidir. Klasik olmayı fazlasıyla hak etmiş, dünyanın pek çok diline yeni bir kavram kazandırmış İvan Gonçarov'un bu başyapıtını Ergin Altay'ın özgün çevirisiyle sunuyoruz.
Gonçarov'un Oblomov'u "lüzumsuz adam"ın en dehşetli örneklerinden biridir.
-Murat Belge-
Oblomov Kitaptan Alıntılar
1. "Oblomov içini çekti:
- Ah! Bu hayat, dedi.
- Nesi varmış bu hayatın?
- İnsana rahat vermiyor. Başını derde sokuyor. Ne olur, şöyle bir yatıp uyuyabilsem... Hiç kalkmadan..."
2. "~
- Niçin uyuyorsun?
- Vaktin nasıl geçtiğini bilmemek için...
~"
3. "Niye beni kararsızlığınla korkutuyorsun?"
4. "Hiçbir şeyden umudu kesmemeli. İnsan kendini bir bıraktı mı yandı!"
5. "-Niçin uyuyorsun?
-Vaktin nasıl geçtiğini bilmemek için."
6. "Hayatın çiçekleri döküldü, sadece dikenleri kaldı."
7. "...bir de okumaya vakit bulurdu;
nasıl bulurdu Tanrı bilir..."
8. "— Niçin uyuyorsun?
— Vaktin nasıl geçtiğini bilmemek için."
9. "hiçbir şeyden umudu kesmemeli. insan kendini bir bıraktı mı yandı!"
10. "-Ah bu hayat, dedi.
-Nesi varmış bu hayatın?
-İnsana rahat vermiyor. Başını derde sokuyor. Ne olur, şöyle bir yatıp uyuyabilsem... Hiç kalkmadan..."
11. "Kafası bir kitaplıktı; ama ayrı ayrı ve hiçbiri tamam olmayan ciltlerle dolu bir kitaplık."
12. "İnsan nelere alışmazdı."
13. "Ne mümkün ah! Ne mümkün unutmak.
Ne mümkün aşkı akılla yenmek..."
14. "Umutsuzluk içinde, “ Ne zaman yaşayacağım ben”? deyip duruyordu."
15. ""İnsan her önüne çıkanı bir hata diye atacak olursa, doğruya ne zaman rastlayacak? ""
Oblomov Kitap İncelemeleri
İvan Gonçarov 1847 yılında Rusya’nın Oblomovka denilen kırsal yerindeki taşralıları anlatan bu eseri bir dergide öykü olarak ele almış 1857 ise roman olarak 1 ayda yazmış. Yazarın dediğine göre bu hikaye zaten 10 yıldır aklında yazılı olduğundan 1 ay gibi kısa sürede tamamlamış. Oblomov kitabının yayınlandığı tarihlerde Rusya da batının doğuya yayılan kapitalizmin etkisine girmeye ve dönüşüm geçiren bir ülke olarak dünya da yerini almaktaymış. Bununla birlikte o dönemdeki insanların da yaşam tarzı, kültürü, geleneği dönüşüme başlamıştı. Oblomov kitabı da işte o zamanki Rus insanını eleştiriyor ve batılı insan ile kıyaslıyor. Yeni bir terim doğuyor Tembellik yani Oblomovluk ortaya çıkıyor.
Kitap muhteşem ötesi bir kitaptı her insanı kendiyle yüzleştiren sanki beni anlatıyor diye düşündüren bir eser. Herkesin içinde bir oblomovluk var bence de. Yazarın anlatımı hiç ama hiç sıkmıyor kitap öyle güzel akıyor ki hiçbir yerinde sıkılmadan sizi alıp o döneme götürmeyi başarıyor. Kitabın kalın olmasına bakmayın diyaloglar o kadar güzel ve etkileyici ki hele o Zahar ve Oblomov’un diyalogları çok hoşunuza gidecek. Kısacası herkesin okuması gereken bir klasik, ama bu kitap beni anlatıyor ben tembelim, miskinim diyorsanız kitabı okurken de yorulabilir, bugün kalsın yarın okurum diyerek erteleyebilirsiniz.
İyi okumalar diliyorum…
İyi yürekli dostumuz Oblomov...
Kimlere kimlere benzetmedim onu, ilk yüz sayfa "Artık kalk şu yataktan be adam!" diye haykırdım içimden. Çoğu kişinin adını değiştirdim hafızamda, onlara artık Oblomov diye hitap edeceğim. :)
Ah ne kadar güzel bir serüvendi. Kesinlikle tam metnini okumanızı tavsiye ederim. Böyle bir haz anlatılmaz, ancak yaşanır çünkü. İvan Gonçarov keşke daha fazla eser bıraksaymış bizlere diye hayıflanmıyor da değilim. Tıpkı Dostoyevski gibi, büyük bir yazar Gonçarov ve Dostoyevski'den de fazlasıyla etkilenmiş doğrusu. Enfes bir kitaptı, çok doyurucuydu. Okuyucuyu yormadan, pasajları uzatmadan keyifli bir okunma sağlamış sevgili Gonçarov bizlere.
Oblomov'a gelince, tembelliğin kelime manası olan bir karakter, kendisinde hiçbir şey yapma gücü bulamayan, daha küçüklükten bu şekilde yetiştirilmiş bir çocuk.
Elbette burada ailenin yetiştirme tarzıyla alakalı önemi de çok açık bir şekilde görmüş oluyoruz.
Oblomov'a canlılık katan tek değer aşktı. Onu bile Oblomovluğuyla berbat edebilme özelliğine sahipti. Her şeye rağmen çok iyi yürekli,çok içten bir karakterdi. Onu sevmekten kendinizi alamıyorsunuz. Ve ona asla kızamıyorsunuz. Bu arada unutmadan... Aman dikkat! Kendisinin üşengeçliği kitabı okuduğunuz süre içerisinde size de yapışıyor, o konuda sizi uyarmak istiyorum. :)
Eee hala ne düşünüyorsunuz, Oblomovluk yapmayın da bir kitapçıya gidip hemen kitabı edinin. Oblomov'un güzel kalbiyle tanışmak için geç kalmayın, sonra pişman olursunuz...
Romanın ana karakteri İlya İlyiç Oblomov, soylu bir ailenin çocuğudur ve çok genç yaşta, ailesinin malikanesinde büyük bir rahatlık içinde büyür. Oblomov, tembel, düşüncesiz ve hareketsiz bir adamdır; genellikle kendini herhangi bir şey yapmaktan kaçınarak, yatakta vakit geçirmekle meşguldür. Hayatını geçirmek için büyük bir amaç ve tutku taşımaz. Eylemsizlik, onun hem bir kişilik özelliği hem de yaşam felsefesi haline gelir.
Oblomov'un bu pasif tavrı, romanda sosyal eleştirinin aracı olur. Toplumun değişim, yenilik ve girişimcilik gibi değerlerle donanmış bireyleriyle karşılaştırıldığında, Oblomov'un varoluşu bir tür çürümüşlük ve toprağa bağlılık simgesidir.
Roman, Oblomov’un arkadaşları ve çevresindeki insanlarla olan ilişkilerini de anlatır. En yakın arkadaşı, özgür ruhlu ve aktif bir insan olan Andrei Ivanovich, Oblomov’a karşı sürekli bir hayal kırıklığı yaşar. Oblomov’un hayatındaki tek belirgin ilişki, ona hayatını değiştirmesi için umut veren bir kadın olan Olga ile olan ilişkisidir. Ancak Oblomov, her fırsatta tembelliğinden ve korkularından dolayı bu ilişkinin üstesinden gelemez.
Roman, Oblomov’un içsel boşluğunu, toplumsal değerlerle uyumsuzluğunu ve son çare olarak yaşamını tamamen terk etme eğilimlerini vurgular. Sonunda Oblomov, eski hayatına geri dönmek zorunda kalır, bu da onun değişmeyen kişiliğiyle yüzleşmesini gösterir.
Niçin yaşadığını bilmeyen ve buna da bir cevap bulamamış bir adamın ızdırabı olarak gördüm ben Oblomov' u.
Bir adamın(ya da temsil ettiği insanların) Bir şeyleri sürekli ağırdan alarak ve erteleyerek ve hiç bir amaç olmadan yaşıyor olmasının, yani yaşıyor gibi gözükürken aslında ölü bir hayat sürüyor olmasının müthiş tasviri.
Doğduğu çiftlikte yaşayan herkes gibi o da dış dünyadan soyutlanarak büyümüş , ne zaman ki dışarıya açılacak gibi olsa gördüğü kötü şeyler onu daha da çok içine ve evine kapanmasına sebep olmuş. Aklı, ruhu benliği hep o korunaklılıkla birlikte kurduğu hayal dünyasında yaşayarak temiz kalmış ve Uyuyarak kendini gerçek dünyadan koparmış.
Dışarıdan tembellik olarak gözüken olayın arka perdesinde gizlenmiş onca sebep...
Bir psikiyatrist dehası olan Dostoyevski, boşuna hayran kalmamış, yazarımıza.
Kitapta ki karakterlerin hepsi, birbirinden bariz bir şekilde çok farklı. Onlarda tıpkı Oblomov gibi toplumda ki yaşayan insanların birer temsili.
Aynı zaman da Kitab,
Kendinizi de sorgulamanızı sağlayaraktan, bir ayna vazifesi görüyor en azından benim için öyle oldu...
Kitabı okurken yer yer sıkılabilirsiniz belki ama bitirdiğinizde okumaktan çok mutluluk duyduğunuz eserlerden biri olacak.
Kitabın sonu ise ayrı bir hayat dersi...
Okuyucuya çok şeyler katacaĝını düşündüğüm bu eseri herkese tavsiye ediyorum.
Oblomov karakterine kitaba başlamadan önce hakimdim biraz. Aşırı tembel ve üşengeç oluşunu kitabı okumayanlar bile duymuştur. Fakat ben bir çöküş hikâyesi okuyacağımı sanmıştım ona göre hazırlamıştım kendimi ama hiç yükseliş yoktu çöküş olsun karakter zaten dipteydi. Oblomov herkesin kendinden bir parça bulacağı, bazen iyi bazende kendinden bir parça bulduğu için kendine kızacağı, arkalara itilmiş ve unutulmuş duyguları tekrar gün yüzüne çıkaracağı bir kitap. Çok güzel yazılmıştı. Sayfalarda kendimi kaybettim âdeta ahengine kapıldım. Her sayfasını paylaşma ihtiyacı duydum diyebilirim.
Kitabın içeriğine değinmek istiyorum biraz. Alınması gereken en büyük ders kesinlikle insanın hayatında var olan, var olmuş ve var olacak herşey insanın kendi elinde. Etrafındaki insanlar istediği kadar konuşsun, çabalasın. Sen kendin için bir şeyler yapmadığın, ayağa kalkmadığın sürece yerli yerinde kalır hatta daha da dibe batar. En büyük iyiliği de kötülüğüde kendine yapar insan. Üşengeçlik erteleme tembellik insanın hayatını, duygularını emer ve böylece ruhun boşlukta kalır sana yorgunmuşsun gibi hissettirdiği gibi de seni uykunun tatlı kollarına alır.
Kitabın bi kısmında şöyle diyor; "kim demiş hayat zevk ve mutluluktur. Hayat hayattır. Bir ödevdir" bu hayata geliş amacımızın mutluluk olmadığını sorumluluklarımız olduğunu anladığımızda daha anlam kazanıyor yaşamımız. Mutluluğun peşinde koşmadığınızda kendiliğinden mutlu oluyorsunuz.
Son olarak yeni kararlar, yeni hayaller, yeni umutlar peşindeyseniz bir şeyler değiştirmek istiyorsanız okuyun size yol gösterecektir. Çokça Oblomov'dan ibret alırsınız