Normal İnsanlar Kitap Bilgileri
Yazar: Sally Rooney
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 29 dk.
Sayfa Sayısı: 264
Basım Tarihi: 1 Ekim 2019
Yayınevi: Can Yayınları
Orijinal Dil: İngilizce
ISBN: 9789750741173
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Normal İnsanlar Kitap Tanıtımı
Connell ve Marianne, İrlanda’nın küçük bir şehrinde yaşayan, aynı okula giden iki genç. Connell okulun en popüler ve başarılı öğrencilerindenken Marianne içedönük, sevilmeyen, hatta dışlanan bir tip. İkili bir gün sohbet etmeye başlar ve bu sohbet giderek uzar, ikisinin de hayatını değiştirecek bir ilişkiye dönüşür. Normal İnsanlar arkadaşlık, karşılıklı çekim ve aşk üzerine bir roman. Sally Rooney lise yıllarından üniversiteye uzanan bir ilişkinin kaydını tutuyor; toplumda yer edinme ve özgürleşme mücadelesi veren, birbirlerinden asla ayrı kalamayan, ancak sevmek için de çetin sınavlar vermek zorunda kalan iki gencin hikâyesiyle bir kuşağı temsil ediyor.
Normal İnsanlar Kitaptan Alıntılar
1. "Erkeklerin asıl derdinin kendi özgürlüklerini gerçekleştirmekten çok kadınların özgürlüklerini sınırlamak olduğunu anladım."
2. "“ Bir şey yapmak istemiyorsan sebep bulmak kolaydır. “"
3. ""Çağımızın özeti:
İnsanların psikolog gibi konuşup akıl hastası gibi davranmasıdır.""
4. "Normal davranmak için yeterli gücü kendinde bulamıyordu."
5. "Dış dünya, ayarı bozulmuş eski bir televizyon ekranı gibi."
6. "Hiç arkadaşı yok, öğle teneffüsünü roman okuyarak tek başına geçiriyor."
7. "“ Dış dünya, ayarı bozulmuş eski bir televizyon ekranı gibi. “"
8. "İnsanların ya çok sevdiği ya nefret ettiği birisin."
9. "Çağımızın özeti: İnsanların psikolog gibi konuşup akıl hastası gibi davranmasıdır."
10. "Normal davranmak için yeterli gücü kendinde bulamıyordu."
11. "Marianne başka insanlarla yaşıyor olacak, başka bir hayatı olacak. Ama kendisi başka biri olmayacak. Kendisi aynı, vücuduna hapsolmuş aynı insan olacak..."
12. "...Marianne gerçek hayatın çok uzakta bir yerde olduğu ve onsuz gerçekleştiği hissine kapılmıştı; yerini öğrenebilecek, bir parçası olabilecek miydi, bilmiyordu..."
13. "Hayatının her aşamasında tekrar tekrar aynı şeyle mi karşılaşacaktı; kendini aynı çarpık tahakküm yarışmasında mı bulacaktı?"
14. "Erkeklerin asıl derdinin kendi özgürlüklerini gerçekleştirmekten çok kadınların özgürlüklerini sınırlamak olduğunu anladım."
15. "Zamane gençleri. İlişkilerinizi anlıyorsam gözüm çıksın."
Normal İnsanlar Kitap İncelemeleri
Bu kitap hakkında ne söylesem, doğru olur bilemiyorum. Emin olabildiğim bir fikrim olduğundan dahi emin değilim zira.
Çok ilginç bir üslup ile kaleme alınmış, içeriği itibari ile ise pek ilginç olmayan bir kitap. Alışıldık bir konu anlatıyor Sally Rooney bize, hiyerarşik lise ortamında ötekileştirilen genç bir kadın ve gözler önünde, basamakların tepesindeki iyi çocuk…
Buraya kadar sıkıntı yok, açıkçası insanların okudukları bir takım yapıtları klişe olarak nitelendirmesini anlamıyorum. Tarih boyunca edebiyatta süregelen bir durumdur çünkü bu. Klasisizm akımı doğar, yazarlar benzer konuları işler, ardından Romantizm çıkar yine aynı mesajlar yazılır aktarılır okuyucuya. Mesele bu olmamalı. Önemli olan ne anlattığı değil nasıl anlattığı da olmalı, değil mi?
Yazar bu konuda özgün bir iş başarmış fikrimce, çok farklı bir dil. Tamamen yer mekan betimlemesinden soyutlanmış bir anlatım, öyle işte. Dersiniz ki, okudun da ne oldu? Bilmiyorum. Sanırım bilmeme de gerek yok. Yine edebiyatın tek amacı bu olmamalı çünkü. (Bunu hiç okumasam da olurdu diyen dostlara istinaden yazmak istedim.)
Yine de yazarın duygu yönünden fazlaca sönük kaldığı yadsınamaz bir gerçek olsa da, ben sanki en başta niyeti zaten buymuş gibi hissettim. Bambaşka bir bakış açısıyla anlatılan, romantizm ve dostluğun iç içe geçtiği, ilişkilerde bireylerin iç dünyasına da ışık tutan bir hikaye. Sonuç olarak merak ediyorsanız buyurun okuyun derim sizden bir şey eksiltmeyeceği kesin :) Olmadı dizisini izleyebilirsiniz. Farklılıklara ilgi duyan bir kişilik olarak ben sevdim diyorum, neticede hayatın her anı gibi yeni bir deneyimdi.
Hayatımızın aldığı yönler genellikle çevremizdekiler tarafından, özellikle de aşktan yapılan eylemlerle şekillenir. Normal İnsanlar, sınıfsal ayrımların ve toplumsal baskıların olduğu sıkıntılı bir dünyada iki kişinin kendi içlerinde dönüşmesi sırasında genç bir aşkın adımlarının dokunaklı bir anlatımı.
Kitap, Connell ve Marriane'in lisede gizli aşıklar olarak ilk günlerinden Dublin'deki Trinity College'da çalkantılı arkadaşlıkları ile başlıyor. Normal İnsanlar, kapitalizmin güç dinamiklerini detaylandırmak için seksin bir araç olarak zekice kullanıldığı sınıfın sosyal meselelerini ele alma konusunda oldukça iyiydi. Marianne'in kendi cinselliğindeki özerkliğini hiçe sayan ve bu tercihin "zarar görmüş" olmanın alameti farikası olduğunu varsayan boyun eğmeyi tercih etmesiyle ilgili birkaç sorunlu an olsa da, Rooney modern aşkı çok doğru bir şekilde tarif etmeyi başarıyor.
Kitapta giderek daha fazla birbirine bağlı hale gelen bir dünyada başkalarını etkilemeye ve onlar için performans sergilemeye yönelik sürekli ihtiyacımıza dair açık bir eleştiri var. Marianne ve Connell'in başına gelen trajedinin çoğuna diğer insanlar, akran baskısı ve sosyal beklentiler neden olur. Birinin, başkalarının gözünde nasıl göründüğünü çözemediği için en çok sevdiği kişiden vazgeçmeyi düşünmesi gerçekten üzücü.
Bu yıl İrlanda edebiyatına merak saldığım için listeme eklediğim çağdaş yazarlardandı. Normal İnsanlar, her ne kadar yurt dışında birçok ödül almış olsa da, ülkemizde seveni olduğu kadar sevmeyeni de çok. Maalesef ben de sevmeyenler kulübüne katılmış bulunmaktayım. Popüleritenin kurbanı oldum da diyebilirim belki.
Neden sevilmediği üzerine biraz düşüncelerimi yazmak isterim. Öncelikle yazarın “Normal İnsanlar”ı asla bizim “normal”imiz değil. Bizim “Normal İnsanlar”ımız asla böyle değil. Yani lise çağındaki gençlerin cinsellik hakkında bu kadar rahat konuşmaları ve rahat yaşamaları bir yana ailelerinin de bunu destekliyor olmaları bize çok uzak bir kültür. Evet kültür diyorum, çünkü kitap Dublin’de geçiyor ve yazarın anlatımına göre orada aileler çocuklarını böyle yetiştiriyor. Aslında Avrupa’nın aile kavramı olmadığının tipik örneklerinden bana kalırsa. Aile kavramı olmadığından bu yönde bir kültür de gelişmemiş.
Yazar kitapta tam olarak ne anlatmak istemiş hiç anlayamadım. Belki sonunda bir sosyal mesaj verir diye kitabı bin işkenceyle okumaya devam ederken tam yarısında daha fazla devam edemeyeceğime karar verdim. İki gencin adı konulmamış garip ilişkisini anlatan ve edebi yönden pek bir şey bulamadığım bir kitap oldu.
Yine de aranızda okuyup seven veya benim gibi merak edip hevesle başlayacak olanlarınız vardır. Okuyanlarınız varsa yorumlarınızı merakla bekliyorum. Yılın ilk yarım bırakılan kitabı oldu benim için. Belki ilerleyen zamanlarda bitirmek için çabalayabilirim, bilmiyorum. Daha keyifli okumalara inşaAllah.
Dizisini mükemmel bulduğum bu yüzden okumak istediğim bir kitaptı.
Dizide İrlanda'nın soğuk güzelliği, her karenin yalın bir tablo gibi oluşu, hiç kasmadan duru bir oyunculukla iki karakterin birbiriyle mükemmel uyumu, yeri geldiğinde kendi hayatlarımızdan anlar bulup ufacık detaylarıyla seyirciyi duygudan duyguya sürükleyişi...
Kitap incelemesi yapayım derken diziyi övdüm farkındayım ama kitaptansa kurduğu dünyayla dizi bana daha çok şey hissettirdi. Sanki bir yerlerde Marianne ve Connell gerçekten var ve hepimiz gibi normal hayatın içinden anlar yaşayarak hayatlarına devam ediyor gibi bir algı yaratmıştı bende. Bu biraz da hikayenin uzun bir zaman aralığına yayılan ve atlayarak ilerleyen yapısından kaynaklı sanırım. Bilerek kitabı okumak için dizinin üzerimdeki etkisinin geçmesini bekledim. Kitapta iki karakterin iç dünyası daha iyi anlaşılıyor tabi ama yine de duygular daha az hissediliyormuş gibi geldi bana. Açıkçası kitabın dilini beklediğimden daha soğuk buldum. Yine de Y kuşağının hayata bakışını, arkadaşlık ve aşk ilişkilerini, kafa karışıklığını, bocalayışını güzel anlattığını düşünüyorum.
Kitap bittiğinde; yeri geldiğinde gerçekten değer verdiğin biri tarafından söylenen bir sözün ya da yüzdeki bir ifade değişiminin bile insanı ne kadar etkileyebileceğini, hayatımıza aldığımız insanların bizi nasıl dönüştürebileceğini düşünmemizi sağlıyor görüşündeyim.
Dizisini de izlemenizi öneririm.
İnsan ,ne çok sever hem özne hem zamir olmayı kendi hakkında düşünmeyi yani dönüşlülüğü …Sanırım doğamız gereği varlığımızı ,kim olduğumuzu ,nasıl biri olduğumuzu sorgulamaya programlıyız . Bu romanda da Marianne sık sık kendi hakkında düşünüyor(hissediyoruz) ve kendi hakkında vardığı çıkarımları görüyoruz.
.Bir süre sonra “normal”olmak adı altında kendini öyle çok değiştirtiyor ki ve bu değişim o kadar keskin geliyor ki insan hayret ediyor . Bu dönüşümlerin bütün aşamalarında yanında olan biri var o da Cornell . Aslına bakarsak zıt kutupların birbirini çekmesi gibi klasik bir döngünün devamını sağlamak için biri değişirken diğeri de değişiyor zamanla. Cornell içine kapanıp olgunlaşıyor Marianne ise gizlemek zorunda olduğu benliğini kabından taşan bir su gibi ortalığa saçıyor .Başlarından bir sürü yaşantı geçen bu iki insan günün sonunda hep birbirinin yanında soluklanıyor .
.İnsanın değişkenliği , değişimin normalliği , iki insan arasında zaman ve mekandan bağımsız olarak her zaman aynıya yakın kalan o enerjiyi hissettiğim bu kitabı ben sevdim ,tavsiye ediyorum. Bazen anlamaz insan bir yere, bir kişiye neden çekilir .Anlaması da gerekmez belki ruhlar birbirini tanır ve tekrar görünce yeniden eşleşir .
.Karakterlerin ruhsal çözümlemelerinin yapılmadığı konusunda eleştiri alan bu kitap zaten halihazırda olan bir şeyi çetrefilli olanı anlatıyor bence uzak değil yakın hissedeceğiniz bir kitap .Yine de siz bilirsiniz ,karar sizin :)