Ninatta'nın Bileziği Kitap Bilgileri
Yazar: Ahmet Ümit
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 57 dk.
Sayfa Sayısı: 104
Basım Tarihi: 2012
İlk Yayın Tarihi: 2006
Yayınevi: Everest Yayınları
Orijinal Dil: Kürtçe
ISBN: 9752897359
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Ninatta'nın Bileziği Kitap Tanıtımı
Anadolu'nun kalbinde yeryüzünün ilk büyük imparatorluğu: Hititler... Açgözlü kralların toprak hırsı. Kanla yazılan bir tarih. Yeryüzünün ilk büyük savaşı Kadeş. Umarsız bir sevda. Aşkını günah gibi yaşayan genç bir kadın. Tanrıların lanetlediği insanlar. Uğradığı lanetin bedelini savaşla ödeyen bir adam. Acımasız bir dünyada, aşkın derme çatma kalesine sığınmış iki insan... Yıllar öncesinden gelen bir çığlık... Savaşa karşı bir haykırış.
"Hoş geldin, ey, uzak yolların yolcusu,
ey güzel haberlerin müjdecisi,
ey omuzlarında yılların bilge yorgunluğunu,
gözlerinde bilinmezin heyecanını taşıyan kişi,
yaşlı ülkeme, Hattilerin bin Tanrılı toprağına, güzel Hattuşa'ya hoş geldin...
Hastalanmış mutluluğa, uzun ömürlü kedere, sona erdireceğin yasıma hoş geldin.
Öksüz sokaklara, kimsesiz meydanlara, boynu bükük evime, hoş geldin.
Seni bekliyordum.
Uzun geceler, uzun günler boyunca, neşeli baharlar, doygun yazlar, yorgun sonbaharlar, kavruk kışlar boyunca, uzun, çok uzun yıllar boyunca.
Hoş geldin."
Ninatta'nın Bileziği Kitaptan Alıntılar
1. ""Ben güzel günlerin geleceğine inandım ve bekledim.""
2. ""Bedenim, ruhuma ayak uydurmaya çalışıyordu.""
3. "_
Aylardır en güzel günüm bu, çünkü seni gördüm.
...
Aylardır en güzel günüm bu, çünkü bana gülümsedin.
...
Aylardır en güzel günüm bu, çünkü benimle konuştun.
...
Teşekkür ederim.
__"
4. ""Özlemek kutsal ise unutmak da kutsaldır.""
5. "Seni bekliyordum.
Yarım kalmış şarkımı tamamlaman için."
6. ""Ben kaldım yalnızlığımla, ben kaldım bir başıma, ben kaldım elimden alınan umudumla.""
7. ""Zor günler var önünde, geçecek.
Uzun ayrılıklar var önünde, geçecek.
Acı günler var önünde, geçecek.""
8. "✦
Bedenim, ruhuma ayak uydurmaya çalışıyordu.
• • •"
9. "Umudumu yitirmedim ama biraz gölgelendi inancım."
10. "Onu ilk gördüğüm an, onu sevdiğim andı."
11. "Ben hiçbir şeyi bu kadar çok istemedim.
Ben istediğim hiçbir şeyi bu kadar çok sevmedim."
12. "İnsanlar kötü. Senin mutsuzluğun, eğlencedir onlara."
13. "İnsanlar kötü. Senin mutsuzluğun, eğlencedir onlara."
14. "Umudumu yitirmedim ama biraz gölgelendi inancım .."
15. "Benim sevgim, saygıdan da, korkudan da büyüktü, Benim sevgim daha derindi, daha güçlüydü."
Ninatta'nın Bileziği Kitap İncelemeleri
Ninatta'nın Bileziği;
Ahmet Ümit bu eserinde, 3300 yıl öncesine ait "oniki Tablet' te" yazılanlardan esinlenerek , Hititler'in başkenti Hattusa' da geçen bir yasak aşk öyküsünü şiirsel anlatımla sunuyor. Kadeş Savaşı sırasında yaşanan Aşkın hikayenin kadın kahramanı Ninatta'nın anlatımıyla öğreniyoruz. Soylu bir ailenin genç kız olan Ninatta, ülkenin başarılı komutanı, kralın da en çok güvendiği ve danıştığı kişi, babası yaşındaki Nuvanza'ya aşık oluyor. Hititler'in ahlaki yapısı içinde kabul edilmesi mümkün olmayan bu aşk hikayenin kahramanı Ninatta olmak üzere bir çok kişinin felaketi oluyor. Felaket bir kabus gibi Hitit ülkesinin üzerine çöküyor. Hikayenin kısa özeti bu olsa da; Hititlerin günlük yaşamı, siyaset ve adalet sistemi, ahlaki yapıyı, dinin kurumsal işleyişi hakkında fikir sahibi oluyorsunuz.
Bana göre , Ahmet Ümit, bu lanetli aşk hikayesini çok iyi bir araştırmayla Hitit tarihine uyarlamış ve kurmacayla gerçeği birleştirmiştir.
Usta yazar Ahmet Ümit, polisiye romanları özelikle ( Komiser Nevzat) hikayeleri ile tanıdığımız bu yazar. Ninatta'nın Bileziği ile bambaşka bir kimlikle karşımıza çıkıyor.
Çalıştığım Kurumun bir semineri vesilesiyle 2013 yılında Çorum'un Boğazkale' de Hattuşa antik kentini gezi programında görme fırsatım olmuştu. Bu muhteşem kent ,tarih eserler ve tabletler beni çok etkiledi. Ahmet Ümit' in Ninatta'nın Bileziği ile de daha başka bir tat almış oldum.
Ben keyifle okudum. Tavsiye ederim.
Onu gördüm,
erkekleri bilmeye başladım.
Onu gördüm,
kendimi bilmeye başladım.
Onu gördüm,
hayatı bilmeye başladım.
Onu gördüm ve istedim.
Ben hiçbir şeyi bu kadar çok istemedim.
Ben istediğim hiçbir şeyi bu kadar çok sevmedim.
Onu gördüm, onu sevdim, onu istedim.
Nuvanza'ya duyduğu aşkın bir kısmını böyle dile getiriyor Ninatta... O kadar içten, o kadar emin... O kadar âşık.
Kitap size eski zamanlara ait bir tablet bulmuşsunuz da onu okuyormuşsunuz gibi bir izlenim veriyor. Tableti yazan kişi de Maruvaş'ın kızı, Nuvanza'nın sonsuz aşığı Ninatta... Neden bu kadar sevdim bilmiyorum. Ninatta'yı okudukça Ninatta oldum. Ninatta'yı dinledikçe Nuvanza'ya aşık oldum... Ninatta ile heyecanlandım, Ninatta ile üzüldüm. Ninatta kadar sevdim, onun kadar umut doldum. Ninatta ve Nuvanza için o 12 ayrı şehri dolaşıp, bilezikleri toplayıp Ninatta'ya götürmek istedim. Ninatta'nın acısını ve özlemini dindirmek istedim.
Nasıl ve neden bu kadar sevdiğimin açıklamasını yapamıyorum. Bazı kitapları (kitap olmak zorunda değil, bazı şeyleri) sadece kendinize saklamak istersiniz ya, kimseye söyleyesiniz gelmez... Bu kitabın yorumu da bu yüzden gecikti aslında. Atasım gelmedi, sonra atmak ve size de sevdirmek istedim ama böylesine sevdiğim bir şeyi nasıl aktaracağımı bilemedim vesaire...
Ahmet Ümit'ten beklenen polisiyenin oldukça dışında, incecik, okuması belki de iki saat sürecek bu ufak kitap, neredeyse en değerlim haline geldi. Okuyanlar, okumayı düşünenler, lütfen gelin, bir kahve içelim...
"Özlemek kutsal ise unutmak da kutsaldır." Ahmet Ümit ve destansı bir Ahmet Ümit romanı Ninatta'nın Bileziği. Destansı derken uzunluktan bahsetmiyorum aksine incecik bir kitap ama anlatımıyla, konusuyla bir destan gibi.
Ahmet Ümit'i duyup da aklımıza sadece polisiye gelmesi yazarın kendisine büyük haksızlık olur. Öyle ki bu kitabında da üç bin yıl öncesinin tarihiyle harmanlanmış bir aşk hikayesi bulacaksınız. "Kaç savaş geçti bu topraklardan, kaç kral çıktı tahta, kaç kral hükmedemez oldu, kaç insan öldü, kaç insan doğdu, kaç ihanet, kaç aşk, kaç bayram, kaç hasat, kaç düğün yaşandı bu topraklarda, bekledim." Bu aşk hikayesi ki Ninatta'ya; hem Hattuşa'ya can veren nehirde, ölüler ülkesinin kapısını çalmak istetecek kadar umarsız hem de on iki bileziği bulacak bir yabancıyı, yüzyıllarca bekletecek ve en azından ruhlarını kavuşturmayı diletecek kadar ümitli.
Kitap, on iki bölüme ayrılmış ve her bölümde Hitit kralı Muvatalli'nin kızı Ninatta'nın yazdığı bir tablet yer almakta. Soylu genç güzel Ninatta; babasının yaşlı arkadaşı Nuvanza'yla olan yasak aşkını anlatırken yeryüzünün ilk büyük savaşı Kadeş'ten , kralların toprak hırslarından, Tanrılardan ve lanetlerinden bahsediyor.
Yaklaşık yüz sayfa olduğundan ve şiirsel bir dille yazıldığından kolayca okunacak, tadı damağınızda kalacak türden.
Ancak bir şeye değinmeden edemeyeceğim. Eğer yazarın benzer şekilde yazılmış PATASANA adlı kitabını okuduysanız ister istemez ikisini karşılaştırmak durumunda kalıyorsunuz. Ben Patasana'yı daha kapsamlı ve etkileyici bulmuştum. İkisini de okuyun, karar sizin. :)
“Yeryüzünün yaratılışı kadar eskiydi aşk. Ve yeryüzünün uçsuz bucaksız uzunluğu kadar derindi ayrılık. Binlerce yıl öncesinden bir kadın ve bir erkeğin hikayesiydi bu hayat. Ve Tanrı önce sevgiyi ekmişti yüreğe, sonra ayrılığı. Ve Tanrılar kızdığında göğün katlarından, toprak çorağa döndü, yeryüzü lanete büründü. Kahinler, falcılar gelecekten sözler söylediler. Ve bekle dediler. Sabır tohumu yeşerdiğinde gündüzler geceye, gece gündüze döndüğünde ve mevsimler, mevsimleri peşinden getirdiğinde sabır meyvesini verecek. Aşık ile Maşuk sabır bilmez ise sevda meyvesi ham olur. Ve böylece İki aşka, iki yüreğe beklemek düştü, sabretmek düştü . Ve sonra tekrar eden yüz yıllar boyunca çoğu aşık ile maşuk vuslat anını bekleyip durdular...”
Kitabın havasına bürünüp, girişi kitaba uygun yapmak istedim. Ahmet Ümit severek okuduğum bir yazar. Genelde polisiye tarzı yazıyor fakat bu kitabında; Hititler döneminden bir aşk sayfası aralamış okurlarına. İnce bir kitap oldukça akıcı bir dile sahip. Şiirsel bir biçimde yazılmış, ustaca kurulmuş cümleler okuyucuyu eski çağlardan kalan bir efsun gibi kendine çekiyor. Tarihle harmanlanmış öyküler daha cazip geliyor bana. Çünkü okuyucu da dönemi araştırma hissi uyandırıyor en azından bende öyle. :) Okurken keyif aldığım kitaplardandı. Ve böylece 9. Ahmet ÜMİT kitabını da bitirdim Elimde “Çıplak Ayaklıydı Gece ve Bir İstanbul Hatırası “ kitapları var bir ara da onları okuyacağım. Kitapla kalın.
Kısa ve sürükleyici...Efsanevi ve Ahmet Ümit anlatımı olduğu için sular seller gibi gitti bitti bu kitap da. Fakat "Ninatta'nın Bileziği" adını duyduğumda böyle bir hikaye beklemiyordum açıkçası. Vadideki Zambak için yaptığım yorumu bu kitap için de yapacağım: "Aşk" kavramı çok farklı karmaşık evet bunu kabul ediyorum, saygım da sonsuz aşka, akıldan uzakta olduğunu da kabul edebilirim lakin bu kadar da abartılması canımı sıkıyor bu kitapları okurken. Ninatta soylu bir aileden gelen küçük bir kız iken kalkıp kendisinden çok büyük(babası yaşında) bir komutana(Nuvanza) aşık oluyor ve onunla yatıyor...Sonuç; Tanrıların lanetine uğruyorlar, Ninatta'ya aşık olan başka bir adam ölüyor, Nuvanza'nın karısı intihar ediyor, onların küçük oğulları gidiyor bi yandan...Evet sadık bir aşık Ninatta. Bekliyor, ölene kadar...Gelmediği halde Nuvanza'yı. Ümidini yitirmeden. Nuvanza belki de tanrıların laneti ile yok oluyor bilemiyorum...Evet hikaye dramatik, evet sonu kötü, evet aşk kazansın istiyorum/istiyoruz ama evli ve bir oğlu olan adama aşık olup da yuvasını dağıtmak saf temiz bir aşkı ifade etmiyor bana göre. Ninatta ve Nuvanza da biliyordu saf ve temiz aşkları olmadığını, onlar da biliyordu yanlışları lanetli olduklarını ama "yine de aşığız" diyorlardı. Kızsam mı üzülsem mi bilemedim :/