Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için:

Neil Postman Alıntıları & En Çok Okunan Sözleri

Neil Postman En Beğenilen Sözleri



1. "Televizyon okuma-yazma kültürünü genişletmez ve pekiştirmez. Tersine, okuma-yazma kültürüne saldırır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



2. "Çocuklar, göremeyeceğimiz bir zamana gönderdiğimiz canlı mesajlardır."


- Çocukluğun Yokoluşu



3. "Orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu. Huxley'in korkusu ise kitapları yasaklamaya gerek duyulmayacağı, çünkü artık kitap okumak isteyecek kimsenin kalmayacağı şeklindeydi."


- Televizyon Öldüren Eğlence



4. "Pedagojik safsataların en büyüğü, herhalde bir insanın ancak ders dinlerken öğrendiği düşüncesidir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



5. "Bir ayna yalnızca bugün giydiklerimizi yansıtır, dün giydiklerimiz konusunda sessizdir. Televizyonla da aynı şekilde kafamızı süreksiz bir şimdiki zamana gömeriz."


- Televizyon Öldüren Eğlence



6. "Bir televizyon reklamını sevmek ya da sevmemek mümkündür. Ama çürütmek mümkün değildir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



7. "Psikanaliz zihne bakan bir mikroskoptan başka nedir ki?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



8. ""İnsan aklını eşsiz kılan söz değil, manadır.""


- Teknopoli



9. "Hakikat kendini süslenmemiş bir biçimde göstermez, asla da göstermemiştir. Hakikat asıl giysisiyle görünmek zorundadır, yoksa geçerliliği kalmaz."


- Televizyon Öldüren Eğlence



10. "Eğlence televizyondaki tüm söylemlerin üst ideolojisidir. Tasvir edilen şey her ne olursa olsun, hangi bakış açısından sunulursa sunulsun, her şeyi kapsayan olasılık onun eğlence ve keyif amaçlı orada bulunduğudur. Tam da bundan ötürü, bize her gün trajediler ve barbarlıklardan fragmanlar gösteren haber programlarında bile, spikerler bizden “ yarın tekrar birlikte olmamızı” ister. Niçin? Cinayet ve kargaşa ile geçen birkaç dakikanın, aylarca uykusuz geceler geçirmeye yetecek bir malzeme olduğu düşünülebilir. Spikerlerin davetini kabul ederiz çünkü “ haberlerin” ciddiye alınmayacağını, yani deyim yerindeyse hepsinin eğlence amaçlı olduğunu biliriz."


- Televizyon Öldüren Eğlence



11. "Karl Marx bu eserde şöyle retorik bir soru sorar: “Matbaalar, hatta baskı makineleri var olsaydı, İlyada destani olabilir miydi?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



12. "Her tür kitaptan alınacak öyle bir tat vardır ki , hemen herkesi kitap okuru yapar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



13. "Günlük haberlerimizin çoğu, bize hakkında konuşacak bir şeyler veren ama hiçbir anlamlı eyleme yol açmayan bilgilerle dolu, durağan haberlerdir. Bu olgu, telgrafın birinci mirasıdır: alakasız bilgi bolluğu yaratarak, “bilgi-eylem oranı” denebilecek şeyi çarpıcı bir biçimde değiştirmiştir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



14. "Sorun televizyonun bize eğlenceli konular sunması değil tüm konuların eğlenceli şeyler gibi sunulmasıdır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



15. "Orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu. Huxley'in korkusu ise kitapları yasaklamaya gerek duyulmayacağı, çünkü artık kitap okumak isteyecek kimsenin kalmayacağı şeklindeydi."


- Televizyon Öldüren Eğlence



16. "Huxley, Orwell'in 1984'ünde insanların acı çekerek denendiğine dikkat çekerken; Brave New World'da insanlar hazza boğularak denetlenmektedirler. Kısacası Orwell bizi nefret ettiğimiz şeylerin mahvetmesinden korkarken, Huxley bizi sevdiğimiz şeylerin mahvedeceğinden korkuyordu.
Bu kitap, Orwell 'in değil, Huxley'in haklı olduğu düşüncesiyle yazılmıştır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



17. "Televizyon okuma-yazma kültürünü genişletmez ve pekiştirmez. Tersine, okuma-yazma kültürüne saldırır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



18. "..öğrencilerin, hakikati olmayan bilgelikleri sayesinde şöhrete ulaşacaklar fakat aslında bir yol göstericiden yoksun olan öğrencilerin sadece malumat sahibi olacaklar. Sonuçta belki bilgili sayılacaklar ama birçok şeyin cahili olacaklar. Gerçek birer bilge olmak yerine bilgeliğin gururuyla yetinen bu insanlar toplum için de birer yük haline gelecekler.!"


- Teknopoli



19. "Hatırlamayı reddetmiyoruz;onu tam olarak hatırlamaya değer de bulmuyoruz.Aksine hatırlayamaz hale getiriliyoruz."


- Televizyon Öldüren Eğlence



20. ""Çocuk oyunlarının soyu
giderek tükenmektedir.""


- Çocukluğun Yokoluşu



21. "Amerikan televizyon programlarının revaçta olması Amerika’nın sevilmesinden değil, Amerikan televizyonlarının sevilmesindendir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



22. "Nitekim bir yazar ve okur, semantik anlamda boğuştuğu vakit, zekâ karşısında çok ciddi bir meydan okumaya girerler. Özellikle bu okuma ediminde olur çünkü yazarlar her zaman güvenilir kişiler değildir. Yalan söylerler, kafaları karışır, aşırı genellemeler yaparlar, mantığı ve bazen sağduyuyu suistimal ederler."


- Televizyon Öldüren Eğlence



23. "Fotoğrafta bir sentaks yoktur.

Sentaks : söz dizimi"


- Televizyon Öldüren Eğlence



24. ""Teknopoli'nin geliştiği ortamda bilgi ile insan arasındaki bağ koptu; bilgi gelişigüzel bir şekilde, başka hiçbir bilgiye yöneltmeden, muazzam oranlarda, yüksek hızlarda ve de teoriyle, manayla ya da amaçla bağını koparmış bir şeye dönüştü.""


- Teknopoli



25. "Telgraf bilgiyi kullanım yahut anlamlarından bağımsız bir şekilde, alınıp satılabilen bir ”şeye”, bir metaya dönüştürdü."


- Televizyon Öldüren Eğlence



26. "Zarar, özellikle dünyaya nasıl tepki göstereceklerinin ipuçlarını çoğunlukla televizyondan alan genç izleyiciler açısından büyüktür."


- Televizyon Öldüren Eğlence



27. "...... bir kültürdeki mevcut iletişim araçlarının o kültürün entellektüel ve toplumsal meşguliyetlerinin şekillenmesinde başat bir etki yaptığının mantıklı ve özellikle geçerli bir varsayım olduğuna inanıyorum."


- Televizyon Öldüren Eğlence



28. "Özgürlük televizyonu kapatarak elde edilmez. Televizyon çoğu insanın gece ya da gündüz en çok hoşlandığı şeydir. Biz , ezici çoğunluğun düğmeyi kapatmayacağı bir dünyada yaşıyoruz . Mesajı bu kutudan almasak bile, başka insanlardan nasılsa alırız."


- Televizyon Öldüren Eğlence



29. "Orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu, Huxley'in korkusu ise kitapları yasaklamaya gerek duyulmayacağı, çünkü artık kitap okumak isteyecek kimsenin kalmayacağı şeklindeydi.
Bu kitap, Orwell'in değil, Huxley'in haklı olduğu düşüncesi ile yazılmıştır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



30. "Yazılı dünya basit bir hatırlatıcıdan katbekat güçlüdür: geçmişi bugünde yeniden yaratır ve bize bilindik, hatırlanan şeyleri değil çağrılmış sanrıların parıltılı yoğunluğunu verir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



31. ""Cahil, ayıp duygusu olmayan,
disipline edilmemiş çocuk, çocuğun değil, yetişkinlerin
başarısızlığını gösterir.""


- Çocukluğun Yokoluşu



32. "Bir kültürün yanlış enformasyona ve sahte düşüncelere rağmen ayakta kaldığı defalarca kanıtlanmıştır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



33. "Televizyon ; kitapları yasaklamaz , sadece onların yerine geçer."


- Televizyon Öldüren Eğlence



34. "Huxley'e göre, insanlar süreç içinde üzerlerindeki baskıdan hoşlanmaya, düşünme yetilerini dumura uğratan teknolojileri yüceltmeye başlayacaklardır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



35. "Orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu, Huxley'in korkusu ise kitapları yasaklamaya gerek duyulmayacağı, çünkü artık kitap okumak isteyecek kimsenin kalmayacağı şeklindeydi.

Bu kitap, Orwell'in değil, Huxley'in haklı olduğu düşüncesi ile yazılmıştır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



36. "En basit ifadesiyle mesele, televizyonun yeni bir hakikat tanımı getirmesidir (veya muhtemelen eski bir tanımı canlandırmasıdır): anlatıcının inandırıcılığı bir önermenin hakikatinin nihai sınanmasıdır. “ inandırıcılık” burada anlatıcının geçmişte gerçekliğin sert sınamalarından geçmiş cümleler kurma siciline karşılık gelmez. Sadece aktör/habercinin iletiği bir samimiyet, özgürlük, kırılganlık veya çekicilik izlenimine karşılık gelir.

… Televizyonda inandırıcılık hakikati anlatmanın belirleyici testi olarak gerçekliğin yerini alıyorsa, performansları devamlı doğru kişi yarattığı sürece, siyasi liderlerin gerçekliğe kafa yorup canlarini sıkmaları gerekmez. Örneğin bugün Richard Nixon’un ismini saran lekenin yalan söylemesini değil, televizyonda yalancı gibi görünmesinin sonucu olduğundan şüpheleniyorum."


- Televizyon Öldüren Eğlence



37. "“Televizyon bütün insanlara genel bir öğretim programı sunan, bir tür gizli vergiyle finansa edilen ve özel bir Kültür Bakanlığı’nın yönettiği yeni devlet dinidir. Bu vergiyi gerçekten televizyon izlerken ve izleyip izlememek umurunuzda olmadığı zaman değil , banyo yaparken ödersiniz. “"


- Televizyon Öldüren Eğlence



38. ""Televizyon öğrencinin okuma özgürlüğünü açıkça kısıtlar ve bunu, deyiş yerindeyse, masumca davranışlarla yapar. Televizyon kitapları yasaklamaz, sadece onların yerine geçer.""


- Televizyon Öldüren Eğlence



39. "Cehalet daima düzeltilebilir bir durumdur. Ancak cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne yapabiliriz?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



40. "Orwell, tutsak bir kültüre dönüşmemizden korkuyordu. Huxley, ıvır zıvır eğlencelerle meşgul, keyfekeder bir kültür haline gelmemizden..."


- Televizyon Öldüren Eğlence



41. "Çocuklar, göremeyeceğimiz bir zamana gönderdiğimiz canlı mesajlardır."


- Çocukluğun Yokoluşu



42. "iyi bir televizyon programının daimi amacı da buydu: Yani, düşünmeyi sağlamak değil, alkış almak."


- Televizyon Öldüren Eğlence



43. "Televizyon reklamıyla ürünlerin değerli bulunması değil, tüketicilerin kendilerini değerli hissetmeleri amaçlanmaktadır; yani şu anda işletmecilik işi sahte bir terapiye dönüşmüş durumdadır. Tüketici, psikodramalarla yatıştırılan bir hastadır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



44. "Bir kültür sözlü iletişimden yazıya, basılı yayınlardan televizyon yayınlarına kaydıkça, hakikatle ilgili fikirleri de değişir, Nietzsche'nin dediği gibi, her felsefe yaşamın bir evresinin felsefesidir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



45. "Bir kitap okuyan veya televizyon izleyen, yahut saatine bakan bir insan genelde, kitap, televizyon veya saat tarafından işaret edilen dünya Fikri’nin ne olduğu şöyle dursun, zihnin bu olaylarla nasıl düzenlendiği ve kontrol edildiğiyle dahi ilgilenmez."


- Televizyon Öldüren Eğlence



46. "1780'lerin sonlarına kadar
çocuklar, cezası asılmak olan iki yüzden fazla suça mahkum
edilmişlerdi. Yedi yaşındaki bir kız çocuğu, elbise çaldığı için
Norwich'de asılmıştı. Gordon Ayaklanmaları’ndan sonra da
birkaç çocuk, halk önünde asılmıştı. İdamlara tanık olan
George Selwyn adlı kişi şöyle demiş: “Daha önceden
çocukların bu kadar çok ağladığını hiç görmemiştim.”"


- Çocukluğun Yokoluşu



47. "Her tür kitaptan alınacak öyle bir tat vardır ki, hemen herkesi kitap okuru yapar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



48. "Cehalet daima düzeltilebilir bir durumdur. Ancak cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne yapabiliriz?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



49. "medyadaki değişikliklerin insanların zihinsel yapılarında veya bilme kapasitelerinde de değişikliklere yol açtığını iddia etmemeye bilhassa özen gösteriyorum."


- Televizyon Öldüren Eğlence



50. "Kitap okuyan, televizyon izleyen ya da saatine bakan birisi, bu olayların kendi zihnini nasıl düzenleyip denetlediğiyle genellikle ilgilenmediği gibi, o kitabın, televizyonun ya da saatin çağrıştırdığı dünya fikriyle hiç ilgilenmez."


- Televizyon Öldüren Eğlence



51. "Kitap okuyan, televizyon izleyen ya da saatine bakan birisi, bu olayların kendi zihnini nasıl düzenleyip denetlediğiyle genellikle ilgilenmediği gibi, o kitabın, televizyonun ya da saatin çağrıştırdığı dünya fikriyle hiç ilgilenmez."


- Televizyon Öldüren Eğlence



52. "Bizi insan yapan, insan olarak kalmamızı sağlayan, aslında insanın anlamını tanımlayan, sözdür."


- Televizyon Öldüren Eğlence



53. "televizyon ekranının bir sekülarizm psikolojisi yaratmak gibi doğal bir yönelimi vardır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



54. "Ve en önemlisi, kamuoyunu ilgilendiren hiçbir konu (politika, haber, eğitim, din, bilim, spor) televizyonun ilgi alanının dışında kalmaz. Yani, halkın bu konuları kavrayış biçimi tamamen televizyonun yönelimleriyle şekillenmektedir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



55. "Önderler yalnızca kitlelerin ihtiyaç duydukları şeyleri sunarlar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



56. "Estetiğe takılmadan anlamlara ulaşmayı öğrenmişseniz, belli bir mesafe koymayı ve nesnel olmayı gerektiren bir tavır alabilmişsinizdir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



57. "mesajları önemsiz olduğu için büyük bir kitle tarafından izlenirler."


- Televizyon Öldüren Eğlence



58. "Bir kültürün ruhunun tükenmesinin iki yolu vardır. Brincisinde (Orwellcı yol) kültür bir hapishaneye dönüşürken, ikincisinde (Huxleyci yol) kültür bir hicive dönüşür."


- Televizyon Öldüren Eğlence



59. "Televizyon reklamları, bütün gösteri sanatlarını (müzik, tiyatro, tasvir, mizah, şöhret) birbirleriyle kenetlercesine bir araya getirerek, Das Kapital'in yayımlanışından bu yana kapitalist ideolojiye yöneltilen en ciddi saldırıyı sahneye koymuştur. Bunun nedenini anlamak için, kapitalizmin, bilim ve liberal demokrasi gibi, Aydınlanma'nın bir ürünü olduğunu aklımızda tutmamız gerekmektedir..."


- Televizyon Öldüren Eğlence



60. "Bağlamı ortadan kaldırır ya da parçalara ayırırsanız çelişki de ortadan kalkar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



61. ""bir şeyi göstermek" ile "bir şey hakkında konuşmak" bambaşka iki süreci anlatır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



62. "Gözlüğün bulunması, hem bedenlerimizin hem de zihinlerimizin geliştirilebileceği düşüncesini doğurarak anatominin kader olduğu inancını çürüttü."


- Televizyon Öldüren Eğlence



63. "Televizyon reklamı tüketilecek ürünlerin niteliğiyle ilgili hiçbir şey anlatmaz. Reklamın içeriği,ürünleri tüketenlerin niteliğinde odaklanır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



64. "Aslında bir çok haber sunucusu, söyledikleri şeylerin anlamını kavramıyormuş gibi görünürler ve bazıları depremlerden, toplu katliamlardan ve başka felaketlerden bahsederken sabit ve sokulgan bir coşkudan vazgeçmezler. İzleyiciler Sunucularda bir dehşet veya kaygı emaresi görürlerse çok telaşlanırlar. İzleyiciler neticede “ ve şimdi… karşınızda bu” kültüründe sunucularla ortaktırlar ve sunuculardan ciddiyetlerini ucu ucuna koruyan ama sahici bir kavrayıştan hep uzak duran birer karakter olarak rollerini oynamalarını beklerler. Nasıl tiyatro oyununa gitmiş seyirciler, sahnedeki karakter mahallede bir katil serbestçe geziniyor dediği için evlerine kaçışmıyorsa, kendi paylarını izleyicilerin de tepkilerini bir gerçeklik algısı kattıkları görülmez."


- Televizyon Öldüren Eğlence



65. "Kültür, sözün eseri olmakla birlikte, resimden hiyeroglife, alfabeden televizyona kadar her iletişim aracıyla yeni baştan yaratılmaktadır.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



66. "Reklamcının bilmesi gereken, ürünle ilgili doğru bilgiler değil, alıcı açısından neyin yanlış olacağıdır. Dolayısıyla iş harcamalarındaki denge ürün araştırmasından piyasa araştırmasına kaymaktadır. Televizyon reklamıyla ürünlerin değerli bulunması değil, tüketicilerin kendilerini değerli hissetmeleri amaçlanmaktadır; yani şu anda işletmecilik işi sahte bir terapiye dönüşmüş durumdadır. Tüketici, psikodramalarla yatıştırılan bir hastadır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



67. "Sihirbazlıkta önemli olan dikkatimizi yanlış yönlere çekmesidir. Ve bunu yaparken, anlamamızdan ziyade hayret etmemizi sağlamaya çalışır. Teknopolide yaşayan bizler, makinelerin harikulade etkileriyle çepeçevre sarılmış durumdayız ve makinelerde mündemiç fikirlere itibar etme yönünde teşvik ediliriz. Teknolojilerin ideolojik anlamlarını göremeyiz."


- Teknopoli



68. "¶Dolayısıyla okumak doğası gereği ciddi bir iştir.¶"


- Televizyon Öldüren Eğlence



69. "...Kaybedilen, eğitimin kayda değer olan bütün nitelikleridir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



70. "Dezenformasyon yanlış enformasyon demek değildir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



71. "Başka bir şekilde ifade edersek: Eğlence, televizyondaki her türlü söylemin üst-ideolojisidir. Neyin gösterildiğinin ya da hangi bakış açısının yansıtıldığının hiçbir önemi yoktur; her şeyin üstünde tutulan varsayım, hepsinin bizim eğlenmemiz ve haz almamız gözetilerek sunulmasıdır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



72. "Demek ki, okumak doğası gereği ciddi bir iştir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



73. "Düşünmek televizyonda etkili olmaz"


- Televizyon Öldüren Eğlence



74. "Televizyon okuma-yazma kültürünü genişletmez ve pekiştirmez. Tersine, okuma-yazma kültürüne saldırır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



75. "öğrenilen en önemli şey, her zaman için nasıl öğrenildiğini gösteren bir derstir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



76. "Sorunumuz televizyon açısından, en önemsiz ve dolayısıyla en tehlikeli olduğu noktanın, yüksek ihtiraslara kapıldığı, kendisini önemli kültürel söyleşilerin taşıyıcısı olarak sunduğu anlar olmasıdır. "


- Televizyon Öldüren Eğlence



77. "televizyonun rasyonel söylemin temellerini yok edici gücünün yanında, Vietnam Savaşı aleyhinde ya da tehlikeli faşizm biçimleri aleyhinde duyguları ayağa kaldırabilecek kadar büyük bir duygusal güce sahip olduğu yönünde iddialar da vardır. Bu ve buna benzer yararlı olanaklar da hafife alınmamalıdır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



78. "Televizyon yeni epistemolojinin kumanda merkezidir. En ufak çocuklar bile televizyon izlemekten men edilmezler. En berbat yoksulluk bile televizyondan vazgeçmeyi gerektirmez. En yüce eğitim sistemi bile televizyonun belirleyiciliğinden kurtulamaz. Ve en önemlisi, kamuoyunu ilgilendiren hiç bir konu (politika, haber, eğitim, din, bilim, spor) televizyonun ilgi alanının dışında kalmaz. Yani halkın bu konuları kavrayış biçimi tamamen televizyonun yönelimleriyle şekillenmektedir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



79. "Ekran belleklerimizi dinsel olmayan olaylarla o kadar doldurmaktadır, ticaret ve eğlence dünyasıyla o kadar içli dışlı hale getirmektedir ki, kutsal olaylara bir çerçeve hazırlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi çok zordur."


- Televizyon Öldüren Eğlence



80. "Bizim kültürümüz işlerin, bilhassa önemli işlerin yürütülmesinde yeni bir yol izlemeye başlamıştır. Her geçen gün gösteri olan şeyler ile olmayan şeyleri birbirinden ayırmak zorlaştıkça kültürümüzün söyleminin niteliği de değişmektedir. Rahiplerimiz, başkanlarımız, cerrahlarımız, avukatlarımız, eğitimcilerimiz ve televizyon habercilerimiz, kendi disiplin alanlarının gerekliliklerini karşılamaktan ziyade iyi bir şovmenliğin gerektirdiği davranışlara kafa yormaktadırlar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



81. "Hakikat kendini süslenmemiş bir biçimde göstermez,asla da göstermemiştir.Hakikat asıl giysisiyle görünmek zorundadır,yoksa geçerliliği kalmaz (ve bu da “hakikatin” bir tür kültürel önyargı olduğunu söylemenin başka bir yoludur) Her kültür “hakikat”in başka bir kültürün belki de önemsiz ya da gereksiz sayılabileceği belli sembolik biçimler içinde gerçekten sahici bir biçimde ifadesini bulabileceğini düşünür.Aslinda, Aristoteles'in devrindeki Yunanlılar ile onlardan sonraki iki bin yıl boyunca, bilimsel hakikatin keşfedilip ortaya koyulmasının en iyi yolu, şeylerin doğasının çıplak gözle görülen öncüllerden çıkarsanarak ifade edilmesiydi."


- Televizyon Öldüren Eğlence



82. "" Madonna'nın müziğin zirvesine ulaştığına inanan bir genç, insanlığın yükselişini ve düşüşünü birbirinden ayırabilme duyarlılığından yoksundur. ""


- Teknopoli



83. "19. yüzyılın en büyük buluşu, buluş fikrinin kendisidir.

~A. W. Whitehead~"


- Teknopoli



84. "Her nerede okur-yazarlık yüksek ve sürekli bir değer görmüşse, orada okullar oluşmuş ve her nerede okullar oluşmuşsa orada çocukluk anlayışı hızlıca gelişmiştir."


- Çocukluğun Yokoluşu



85. ""Orwell bizi nefret ettiğimiz şeylerin mahvetmesinden korkarken, Huxley bizi sevdiğimiz şeylerin mahvedeceğinden korkuyordu.''"


- Televizyon Öldüren Eğlence



86. "Kültürümüzün televizyonun epistemolojisine uyum sağlaması şu ana kadar hemen hemen tamamlanmış durumdadır; televizyonun hakikat, bilgi ve gerçeklik tanımlarını o kadar gözü kapalı kabul etmekteyiz ki ilgisizlik bize anlamlı görünmekte, tutarsızlık ise özellikle akıllıca davranmak gibi gelmektedir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



87. "Televizyon kitapları yasaklamaz; sadece onların yerine geçer.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



88. "Televizyondaki politikacı izleyicilere kendisiyle ilgili bir imaj sunmaktan daha çok, kendisini izleyicilerin bir imajı olacak şekilde sunmayı tercih eder."


- Televizyon Öldüren Eğlence



89. "Okuma, çocukluğun kamçısıdır, çünkü okuma bir anlamda
yetişkinliği yaratmaktadır."


- Çocukluğun Yokoluşu



90. "Teknopoli’de…sübjektif bilginin resmî hiçbir statüsü yoktur ve uzmanlarca uygulanan testlerle teyit edilmesi gerekmektedir.
Kişisel yargıların, güvenilmez oldukları, belirsizlikle dolu oldukları ve şüpheden uzak olmadıkları düşünülür. Fakat testler ve makineler böyle değildir.
Filozoflar, “Hakikat nedir?”, “Zeka nedir?”, “İyi bir hayat nedir?” gibi sorulardan ötürü ızdırap çekiyor olabilirler. Fakat Teknopoli’de bu tarz bir entelektüel çabaya gerek yoktur."


- Teknopoli



91. "Televizyon kitapları yasaklamaz; sadece onların yerine geçer.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



92. "Televizyondaki politikacı izleyicilere kendisiyle ilgili bir imaj sunmaktan daha çok, kendisini izleyicilerin bir imajı olacak şekilde sunmayı tercih eder."


- Televizyon Öldüren Eğlence



93. "Cehalet daima düzeltilebilir bir durumdur ancak cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne yapabiliriz?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



94. "İyi bir televizyon programının daimi amacı da buydu; yani, düşünmeyi sağlamak değil, alkış almak.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



95. "1825’de İngiltere’yi ziyaret eden bir Alman şöyle demiştir: “Ele alınan diğer birkaç ülkenin tümünden daha fazla insanın idam edildiği İngiltere’de, iki milyon insan son derece yoğun bir cahillikten acı çekmektedir.”"


- Çocukluğun Yokoluşu



96. "Fiziksel gerçeklik, insanın sembolik faaliyetlerindeki artışla orantılı bir şekilde azalıyor gibidir. İnsan şeylerin kendisi ile ilgilenmek yerine, bir anlamda sürekli kendisiyle söyleşi içine girmektedir. Dilsel formlar, sanatsal imgeler, efsanevi Semboller veya dini ayinler içinde kendisini öyle sarmalamıştır ki, yapay bir ortamın aracılığı olmadan hiçbir şey göremez veya bilemez hale gelmiştir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



97. ""İnsanı eşsiz kılan söz değil, manadır.""


- Teknopoli



98. ""Eğer elinde çekiç varsa her şeyi çivi olarak görürsün.""


- Teknopoli



99. "Eğer uzak mesafeleri fetheden demiryolları olmasaydı, çocuğum hiçbir zaman doğduğu kasabayı terk etmeyecek ve onun sesini duymak için telefona ihtiyaç duymayacaktım. Eğer okyanuslar gemiyle aşılıyor olmasaydı arkadaşım bu yolculuğa çıkmayacak ve ben endişemi gidermek için telgrafa ihtiyaç duymayacaktım…Son olarak, zor ve sıkıcı bir hayatın uzatılmasının faydası ne?"


- Teknopoli



100. "İster Yahudi ister Hıristiyan ister Türk olsun bütün ulusal kilise kurumları, bana insanlığı korkutup köleleştirmek, gücü ve kârları tekelleştirmek amacıyla kurulmuş insani icatlar olarak görünmektedir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



101. ""Görmek inanmaktır" sözü epistemolojik bir aksiyom olarak daima önde gelen bir konumda olmuştur; ancak "söylemek inanmaktır", "okumak inanmaktır", "saymak inanmaktır", "çıkarsama yapmak inanmaktır" ve "hissetmek inanmaktır" gibi sözler de kültürlerin medya değişimine uğramasıyla önemleri artan ya da azalan sözlerdir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



102. "hiç kimse, İngiltere'nin yoksul sınıfından gelen eğitimsiz bir göçmenin nasıl bu kadar hayranlık uyandırıcı satırlar yazdığı sorusunu sormamıştı."


- Televizyon Öldüren Eğlence



103. "televizyon ekranının bir sekülarizm psikolojisi yaratmak gibi doğal bir yönelimi vardır. Ekran belleklerimizi dinsel olmayan olaylarla o kadar doldurmaktadır, ticaret ve eğlence dünyasıyla o kadar içli dışlı hale getirmektedir ki, kutsal olaylara bir çerçeve hazırlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi çok zordur. İzleyici, bir düğmeye basarak farklı ve dünyevi bir görüntüye (bir hokey maçı, bir reklam ya da bir çizgi film) geçebileceğinin her zaman farkındadır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



104. "... Medyanın aracı işlevi görmesinin özelliği, çok ender haller dışında medyanın müdahalelerinin görebileceğimiz ya da bilebileceğimiz şeyleri yönlendirmedeki rollerinin farkına varılmamasıdır. Kitap okuyan, televizyon izleyen ya da saatine bakan birisi, bu olayların kendi zihnini nasıl düzenleyip denetlediğiyle genellikle ilgilenmediği gibi, o kitabın, televizyonun ya da saatin çağrıştırdığı dünya fikriyle hiç ilgilenmez. Gene de bilhassa kendi çağımızda, bu gibi şeylerin farkında olan insanlar var..."


- Televizyon Öldüren Eğlence



105. "Felsefi yapmak için dumandan yararlanamazsınız. Dumanın biçimi içeriği dışlamaktadır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



106. "Gösteri ve imaj politikası çağında politik söylemin yalnız ideolojik içeriği değil, tarihsel içeriği de boşaltılmıştır.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



107. "Sorun, televizyonun bize eğlendirici temalar sunması değil, bütün temaların eğlence olarak sunulmasıdır.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



108. "Okuma, gözlenmemiş ve soyut bilgi dünyasına girmeyi olanaklı kıldığından dolayı, okuyabilenler ve okuyamayanlar arasında bir ayrılık yaratmaktadır. Okuma, çocukluğun kamçısıdır, çünkü okuma bir anlamda yetişkinliği yaratmaktadır."


- Çocukluğun Yokoluşu



109. "Televizyonun hakikat, bilgi ve gerçeklik tanımlarını o kadar gözü kapalı kabul etmekteyiz ki ilgisizlik bize anlamlı görünmekte, tutarsızlık ise özellikle akıllıca davranmak gibi gelmektedir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



110. "Televizyon reklamıyla ürünlerin değerli bulunması değil, tüketicilerin kendilerini değerli hissetmeleri amaçlanmaktadır"


- Televizyon Öldüren Eğlence



111. "basılı sözün yalnızca kamusal söylemin biçimini etkilediğini söylüyor değilim. Bunu, o biçimin içeriğin niteliğini de belirleyeceği şeklindeki daha önemli bir fikirle ilişkilendirmedikçe, söylediklerimin fazla bir anlamı yoktur."


- Televizyon Öldüren Eğlence



112. "Televizyon, çocuklara televizyon izlemenin onlardan talep ettiği şeyleri yapmalarını öğreterek eğitir. Ve kitap okumak bir sahne gösterisini izlemekten ne kadar farklıysa, televizyon izlemenin gereklilikleri de bir sınıfta ders dinlemenin gereklerinden o kadar farklıdır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



113. "Politika eğer gösteri dünyası gibiyse, mesele mükemmelliği, açıklığı veya dürüsütlüğü takip etmek değil öyleymiş gibi görünmektir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



114. "Bir halkın saçma sapan şeylerle eğlendiği, kültürel yaşamın aralıksız eğlence turları şeklinde yeniden tanımlandığı, ciddi kamusal konuşmalar bebeklerin çıkardığı seslere benzediği ve kısacası halkın kendisi bir izleyici kitlesi, halkın kamusal işleri de bir vodvil temsiline döndüğü zaman artık ulus riskle yüz yüze gelmiş ve kültürün ölümü açık bir olasılık halini almış demektir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



115. "bir kültürdeki mevcut iletişim araçlarının o kültürün entelektüel ve toplumsal meşguliyetlerinin şekillenmesinde başat bir etki yaptığının mantıklı ve özellikle geçerli bir varsayım olduğuna inanıyorum."


- Televizyon Öldüren Eğlence



116. "Dünyayı parçalara ayırmış grubun, o parçaları tekrar bir araya getirmeye çalışırken, buna kimsenin aldırış etmemesine şaşırması başlı başına bir ironidir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



117. "Bir mübaşirin jüriye karar verip vermediğini sormasını ve sorusunun karşılığında "Hata yapmak insana, bağışlamak Tanrı'ya özgüdür" yanıtını almasını düşünebilir misiniz?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



118. "Kültürümüzün çocuklara ihtiyaç duyduğunu unutmak anlaşılır bir şey değildir. Fakat çocukların çocukluğa gereksinimi olduğunu unutmaya yönelik olan yolun daha yarısındayız. Anımsatmada ısrarlı olanlar, soylu bir görevi yerine getireceklerdir."


- Çocukluğun Yokoluşu



119. "...Gene de herkesin bir fikri vardı..."


- Televizyon Öldüren Eğlence



120. "Televizyonda politik felsefe yapamazsınız. Televizyonun biçimi bu içeriğe ters düşmektedir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



121. "Televizyon reklamıyla ürünlerin değerli bulunması değil, tüketicilerin kendilerini değerli hissetmeleri amaçlanmaktadır;yani şu anda işletmecilik sahte bir terapiye dönüşmüş durumdadır. Tüketici, psikodramalarla yatıştırılan bir hastadır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



122. "Bir teknolojinin kendine göre bir toplumsal değişim programıyla donanmış olduğunu fark edememek, teknolojinin tarafsız olduğunu iddia etmek, teknolojinin daima kültürün dostu olduğunu sanmak bu son saatte artık düpedüz aptallık olur."


- Televizyon Öldüren Eğlence



123. "“Eğer Aldus ile konuşacaksanız acele edin, çünkü zamanı çok azdır”"


- Çocukluğun Yokoluşu



124. ""biyolojik açıdan tümüyle sözelciyiz. Genlerimiz, konuşma diline göre programlanmaktadır. Diğer yandan okur-yazarlık, kültürel koşullanmanın bir ürünüdür.""


- Çocukluğun Yokoluşu



125. "Çocuklar göremeyeceğimiz bir zamana gönderdiğimiz canlı mesajlardır."


- Çocukluğun Yokoluşu



126. "Okuryazar bir dünyada çocuklar, yetişkin olmalılar. Fakat okur yazar olmayan bir dünyada, çocuk ile yetişkin arasında keskin bir ayrım yapma gereği yoktur, çünkü çocukların yetişkin dünyasında bilmediği çok az sır olur ve kültür, kendisinin nasıl anlaşılacağına ilişkin bir eğitim almayı gerektirmez."


- Çocukluğun Yokoluşu



127. "Televizyon kitapları yasaklamaz, sadece onların yerine geçer."


- Televizyon Öldüren Eğlence



128. "Teknopoli, günahı "sosyal sapkınlık" şerri ise "psikopatoloji" olarak adlandırmaktadır. Günah ve şerre yer yoktur çünkü bunlar ölçülemez ve nesnelleştirilemez ve bu nedenle uzmanların ilgi alanlarına girmemektedirler."


- Teknopoli



129. "Ve eğer hayat acıyla doluysa ölümü
memnuniyetle karşılamaktan başka ne
yapabiliriz?"


- Teknopoli



130. "En ciddi problemlerimiz ne teknik şeylerdir ne de bilgi yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.
Eğer nükleer bir felaket gerçekleşecekse bu yetersiz bilgi yüzünden olmayacak. İnsanlar açlıktan ölüyorlarsa, bunun sebebi yetersiz bilgi değildir.
Matematiksel eşitsizliklerin, anlık haberlerin ve çok büyük miktarlarda bilgin bu problemlerle baş edebilmek için yapabilecekleri bir şey yoktur.
Ve bilgisayar bu problemlere hitap edememektedir."


- Teknopoli



131. "Amerika’da söylemin temel metaforu televizyon reklamıdır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



132. "Televizyon okuma-yazma kültürünü genişletmez ve pekiştirmez. Tersine, okuma-yazma kültürüne saldırır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



133. "Rahiplerimiz, başkanlarımız, cerrahlarımız, avukatlarımız, eğitimcilerimiz ve televizyon habercilerimiz, kendi disiplin alanlarının gerekliliklerini karşılamaktan ziyade iyi bir şovmenliğin gerektirdiği davranışlara kafa yormaktadırlar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



134. "Bir kitap, düşünceyi sürekli kılıp geçmişin yazarlarının büyük konuşmalarına katkıda bulunmayı amaçlayan bir girişimdir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



135. "Bir kültüre alfabeyi sokarsanız o kültürün bilme alışkanlıklarını, toplumsal ilişkilerini, tarih ve dinle ilgili nosyonlarını değiştirirsiniz. Bir kültüre taşınabilir türde matbaayı sokarsanız gene aynı sonucu elde edersiniz. Görüntülerin ışık hızıyla iletilmesini sağlarsanız bir kültür devrimi yaparsınız. Tek bir oya gerek duymadan. Polemiksiz. Gerilla direnişiyle karşılaşmadan. Burada, berrak olmasa bile saf bir ideoloji yatar.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



136. "Zekâ esasen bir insanın şeylerin hakiki yüzünü kavrama yeteneği olarak tanımlandığından, bir kültürün zekâdan ne anladığı da o kültürün etkili iletişim biçimlerinin niteliğinden türetilir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



137. "televizyonun yarattığı epistemolojinin, basılı söze dayalı bir epistemolojinin gerisinde kaldığına inanmakla yetinmiyor, ayrıca bunun tehlikeli ve anlamsızlığı egemen kılan bir gelişme olduğuna da inanıyorum."


- Televizyon Öldüren Eğlence



138. "“Görmek inanmaktır.”"


- Televizyon Öldüren Eğlence



139. "Bir teknolojinin kendine göre bir toplumsal değişim programıyla donanmış olduğunu fark edememek, teknolojinin tarafsız olduğunu iddia etmek, teknolojinin daima kültürün dostu olduğunu sanmak bu son saatte artık düpedüz aptallık olur."


- Televizyon Öldüren Eğlence



140. "Televizyon kitapları yasaklamaz, sadece onların yerine geçer."


- Televizyon Öldüren Eğlence



141. "Televizyon, okuma -yazma kültürünü genişletmez ve pekiştirmez. Tersine, okuma yazma kültürüne saldırır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



142. "...televizyon bolluğunun hükümet kısıtlamalarından daha korku verici olduğu, aslında şirket Amerikası'ndan yayılan enformasyondan kendimizi korumanın hiçbir yolunun olmadığı, bu yüzden özgürlük savaşlarının eskisine göre farklı alanlarda verilmesi gerektiğidir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



143. "Eğlenmenin de yanlış bir yani yoktur. Hepimiz kumdan şatolar yaparız. Sorun bu şatoların içinde yaşamaya kalktığımız zaman ortaya çıkar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



144. "Başka bir değişle, televizyon, kültürümüzü yapısal bir değişime uğratarak muazzam bir gösteri sahnesi yaratmıştır. Kuşku yok ki sonunda bu durumu seve seve benimsemeye ve hoş olarak niteleme noktasına gelebiliriz. Aldous Huxley’in 50 yıl önce gerçekleşmesinden korktuğu şey de tam olarak budur zaten."


- Televizyon Öldüren Eğlence



145. "Televizyon öğrencinin okuma özgürlüğünü açıkça kısıtlar ve bunu, deyiş yerindeyse, masumca davranışlarla yapar. Televizyon kitapları yasaklamaz, sadece onların yerine geçer."


- Televizyon Öldüren Eğlence



146. "Her türden tiranlar, hoşnutsuzluğu yatıştırma aracı olarak kitleleri eğlenceye boğmanın yararının her zaman farkında olmuşlardır.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



147. "“Bir psikiyatristin söylediği gibi, hepimiz kumdan şatolar yaparız.Sorun bu şatoların içinde yaşamaya kalktığımız zaman ortaya çıkar.”"


- Televizyon Öldüren Eğlence



148. ""Tüm diğerlerinin arasında saygı ve ayıp, bir kez tatmin edildiğinde, zihin için en güçlü dürtüler olur. Çocukların kafasına güven duygusunu, ayıp ve utanma değerlerini sokabilirseniz, onlara doğru ilkeyi kazandırmış olursunuz." #Locke"


- Çocukluğun Yokoluşu



149. "Cehalet düzeltilebilir bir durumdur.Ancak cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne yapabiliriz?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



150. "" Teknopoli ahlaki bir merkezden yoksundur. Merkeze verimliliği, kazancı, ekonomik gelişmeyi koyar. Teknolojik konfor aracılığıyla dünyada cenneti vaat eder. ""


- Teknopoli



151. "Matbaa büyük bir zaman makinesi de olan mekanik bir saat gibi zamanı zapt eder, uygarlaştırır ve dönüştürür ve süreç içinde insanlığın bilincini de değiştirir."


- Çocukluğun Yokoluşu



152. "İnsan aklını eşsiz kılan söz değil, manadır. “Mana” derken en az iki insan tarafından paylaşılan ortak anlamları ifade eden sembollerin bir araya getirilmesinden daha fazlasını kastediyorum.
Mana aynı zamanda hisler, tecrübeler, duyumlar dediğimiz ve sembollerle aktarılmak zorunda olmayan ve bazen aktarılamayan şeyleri de içerir.
Bunlar her şeye rağmen anlamlıdırlar."


- Teknopoli



153. "İşletme tekniklerinin hüküm sürdüğü bir çağda, ‘Admin’in dünyasında yaşıyorum. En büyük kötülükler, Dickens’in eserlerindeki gibi kirli suç bölgelerinde yapılmıyor; hatta toplama kamplarında ve çalışma kamplarında bile yapılmıyor. Bu bölgeler, kötülüğün sadece görülebilir sonuçları.
Kötülük artık temiz, dayalı döşeli, sıcak ve iyi aydınlatılmış ofislerde iyi tıraşlı, temiz giyimli, kalifiye ve sesini yükseltmek zorunda bile kalmayan adamlar tarafından düşünülüp hayata geçiriliyor.
Dolayısıyla bence cehennem, polis devletinin bürokrasisi ve çirkin iş anlaşmalarının yapıldığı ofisler."


- Teknopoli



154. "Bir teknolojinin kullanımının teknolojinin yapısına bağlı olduğunu yalın biçimde biliyor. Yani bir teknolojinin fonksiyonları, o teknolojinin yapısının takipçisidir.
Bu yüzden Thamus, insanların ne yazacağıyla değil, yazacak olmasıyla ilgileniyor."


- Teknopoli



155. "“Başarılı olmak için ne yapmalı?” sorusuna ancak başarılı olmak için bir sebep bulduktan sonra cevap verilmelidir."


- Teknopoli



156. "Yargıçlar, avukatlar ve sanıklar, atasözlerini ya da deyişleri hukuksal anlaşmazlıklarla ilgili bir karşılık saymazlar. Bu bakımdan, bir medya-metaforu tarafından kabile şefinden ayrılırlar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



157. "İnsanlara istedikleri şeyleri sunan (Buda'dan Musa'ya, Muhammed'e ve Luther'e kadar) büyük bir dinsel önder yoktur."


- Televizyon Öldüren Eğlence



158. "¶ Televizyonda din, diğer her şey gibi gayet basit bir şekilde ve özür dilemeksizin eğlence olarak sunulur. ¶"


- Televizyon Öldüren Eğlence



159. "Eğlenmenin de yanlış bir yani yoktur. Hepimiz kumdan şatolar yaparız. Sorun bu şatoların içinde yaşamaya kalktığımız zaman ortaya çıkar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



160. "“Bir psikiyatristin söylediği gibi, hepimiz kumdan şatolar yaparız.Sorun bu şatoların içinde yaşamaya kalktığımız zaman ortaya çıkar.”"


- Televizyon Öldüren Eğlence



161. ""Tüm diğerlerinin arasında saygı ve ayıp, bir kez tatmin edildiğinde, zihin için en güçlü dürtüler olur. Çocukların kafasına güven duygusunu, ayıp ve utanma değerlerini sokabilirseniz, onlara doğru ilkeyi kazandırmış olursunuz." #Locke"


- Çocukluğun Yokoluşu



162. "Cehalet düzeltilebilir bir durumdur.Ancak cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne yapabiliriz?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



163. "Matbaa büyük bir zaman makinesi de olan mekanik bir saat gibi zamanı zapt eder, uygarlaştırır ve dönüştürür ve süreç içinde insanlığın bilincini de değiştirir."


- Çocukluğun Yokoluşu



164. "İnanacak bir profesör bulamayacağınız hiçbir aptal fikir yoktur."


- Teknopoli



165. ""Yirmi yıl önce "Televizyon kültürü şekillendirir mi yoksa sadece yansıtır mı?" sorusu pek çok araştırmacı ve toplumsal eleştirmen tarafından ilginç bulunmuştu. Ancak, televizyon zamanla bizim kültürümüz haline gelmeye başladıkça, bu soru da geçerliliğini büyük oranda yitirmiştir.""


- Televizyon Öldüren Eğlence



166. "Matbaanın, hatta baskı makinelerinin olduğu bir çağda İlyada mümkün müdür? Matbaanın doğuşuyla birlikte şarkı söylemenin, hikaye anlatmanın, hatta derin derin düşünmenin geçerliliğini yitirmesi kaçınılmaz değil midir?

Karl Marx- Alman İdeolojisi"


- Televizyon Öldüren Eğlence



167. "TV, fiziksel, ekonomik, bilişsel ya da imgelemsel sınırların olmadığı bir serbest-giriş teknolojisidir. 6 ve 60 yaşındaki insanlar, TV'nin sunduğu şeyleri almada eşit oranda yeterliliğe sahiptirler... Çocuklar, TV'nin gösterdiği her şeyi görürler."


- Çocukluğun Yokoluşu



168. "Teknolojinin kendisinin ilahlaştırılması, politik sürecin bozulması, yetişkin zihninin alçalması ve çocukluğun zayıflaması (yitmesi), hüzünlü işaretlerdir."


- Çocukluğun Yokoluşu



169. ""Dostlarım, bu sorular ele alınırken sessizlik benim için alkıştan daha kabul edilebilir bir şeydir. Kendimi tutkularınıza veya heveslerinize değil, yargılarınıza, idrakinize ve bilincinize açma arzusundayım.""


- Televizyon Öldüren Eğlence



170. "Dil ne zaman iletişimin başat ortamı olsa (özellikle matbaanın titizliğiyle kontrol edilen bir dil), kaçınılmaz sonucu bir fikir, bir gerçek, bir iddaa olur. Fikir banal, gerçekler konudan bağımsız, iddialar yanlış olabilir ama dil kişinin düşüncelerini kılavuzluk eden bir araç olduğunda anlamdan hiçbir kaçış yoktur."


- Televizyon Öldüren Eğlence



171. "Hepimiz kumdan şatolar yaparız. Sorun bu şatoların içinde yaşamaya kalktığımız zaman ortaya çıkar.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



172. "Yalanlara hakikat, hakikatlere yalan gözüyle bakılmaz."


- Televizyon Öldüren Eğlence



173. "Matbaa büyük bir zaman makinesi de olan mekanik bir saat gibi zamanı zapt eder, uygarlaştırır ve dönüştürür ve süreç içinde insanlığın bilincini de değiştirir."


- Çocukluğun Yokoluşu



174. "Okuma çocukluğun kamçısıdır, çünkü okuma bir anlamda yetişkinliği yaratmaktır."


- Çocukluğun Yokoluşu



175. "İnsanlar bir zamanlar enformasyona gerçek hayat ortamlarını kendileri yönlendirebilmek amacıyla ihtiyaç duyarlarken, şimdilerde, aslında hiçbir işe yaramayan enformasyonların görünüşte yararlı olabileceği bağlamları yaratmak zorunda kalmaktadırlar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



176. "Her geçen gün gösteri olan şeyler ile olmayan şeyleri birbirinden ayırmak zorlaştıkça kültürümüzün söyleminin niteliği de değişmektedir. Rahiplerimiz, başkanlarımız, cerrahlarımız, avukatlarımız, eğitimcilerimiz ve televizyon habercilerimiz, kendi disiplin alanlarının gerekliliklerini karşılamaktan ziyade iyi bir şovmenliğin gerektirdiği davranışlara kafa yormaktadırlar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



177. "Matbaa bize, bedenden ayrılmış zihni verdi fakat bu da bizi, bizden geriye kalanın nasıl denetleneceği sorunuyla karşı karşıya bıraktı."


- Çocukluğun Yokoluşu



178. "İnanacak bir profesör bulamayacağınız hiçbir aptal fikir yoktur.

~H. L. Mencken~"


- Teknopoli



179. "Cehalet daima düzeltilebilir bir durumdur."


- Televizyon Öldüren Eğlence



180. "Televizyon reklamı tüketilecek ürünlerin niteliğiyle ilgili hiç bir şey anlatmaz. Reklamın içeriği, ürünleri tüketenlerin niteliğine odaklanır.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



181. ",,yazarlar her zaman güvenilir kişiler değillerdir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



182. "Televizyonda politik felsefe yapamazsınız. Televizyonun biçimi bu içeriğe ters düşmektedir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



183. "Psikanaliz zihne bakan bir mikroskoptan başka nedir ki?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



184. ""Ve şimdi de.", radyo ve televizyon haberlerinde, o anda dinlediğiniz veya izlediğiniz şeylerden hemen sonra dinlenip izlenecek şeyle ya da daha sonra dinlenip izlenebilecek şeylerle en ufak bir ilintisinin olmadığını göstermek amacıyla yaygın biçimde kullanılan bir sözcüktür. Bu deyiş, yıldırım hızıyla yayılan elektronik medya tarafından şekil verilen bu dünyanın hiçbir düzeni ve anlamı olmadığını, ciddiye alınmaması gerektiğini kabullenmenin bir ifadesidir. Yani, bir haber spikerinin "Ve şimdi de.." sözüyle zihinlerden silinemeyecek kadar vahşi bir cinayet, o kadar yıkıcı bir deprem, o kadar pahalıya patlayan bir gaf –hatta o kadar saç baş yolduran bir maç skoru, o kadar tehdit edici bir hava raporu- yoktur, diyebiliriz. Haber spikeri bu sözle, bir önceki konuya yeterince uzun (yaklaşık kırk beş saniye) zaman ayırdığınızı, daha fazla (diyelim, doksan saniye daha) o konuya kafa takmamanız, dikkatinizi artık, haberlerin ya da reklamın başka bir parçasına yöneltmeniz gerektiğini anlatmaya çalışmaktadır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



185. "Pedagojik safsataların en büyüğü, herhalde bir insanın ancak ders dinlerken öğrendiği düşüncesidir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



186. "TV, kitap değildir ve ne matbaacılıkta olanaklı olan ideasyonel içeriği ifade edebilir, ne de matbaacılıkla (tipografya) ilgili tutumları ve toplumsal örgütlenmeyi daha ileri götürebilir. TV bunları yapamaz."


- Çocukluğun Yokoluşu



187. "Televizyon izlemek, tanımadığınız insanların olduğu bir partide zaman öldürmenize benzer."


- Çocukluğun Yokoluşu



188. "TV, fiziksel, ekonomik, bilişsel ya da imgelemsel sınırların olmadığı bir serbest-giriş teknolojisidir. 6 ve 60 yaşındaki insanlar, TV'nin sunduğu şeyleri almada eşit oranda yeterliliğe sahiptirler... Çocuklar, TV'nin gösterdiği her şeyi görürler."


- Çocukluğun Yokoluşu



189. ""Yirmi yıl önce "Televizyon kültürü şekillendirir mi yoksa sadece yansıtır mı?" sorusu pek çok araştırmacı ve toplumsal eleştirmen tarafından ilginç bulunmuştu. Ancak, televizyon zamanla bizim kültürümüz haline gelmeye başladıkça, bu soru da geçerliliğini büyük oranda yitirmiştir.""


- Televizyon Öldüren Eğlence



190. "Teknolojinin kendisinin ilahlaştırılması, politik sürecin bozulması, yetişkin zihninin alçalması ve çocukluğun zayıflaması (yitmesi), hüzünlü işaretlerdir."


- Çocukluğun Yokoluşu



191. "Yalanlara hakikat, hakikatlere yalan gözüyle bakılmaz."


- Televizyon Öldüren Eğlence



192. "Matbaa büyük bir zaman makinesi de olan mekanik bir saat gibi zamanı zapt eder, uygarlaştırır ve dönüştürür ve süreç içinde insanlığın bilincini de değiştirir."


- Çocukluğun Yokoluşu



193. "Okuma çocukluğun kamçısıdır, çünkü okuma bir anlamda yetişkinliği yaratmaktır."


- Çocukluğun Yokoluşu



194. "İnsanlar bir zamanlar enformasyona gerçek hayat ortamlarını kendileri yönlendirebilmek amacıyla ihtiyaç duyarlarken, şimdilerde, aslında hiçbir işe yaramayan enformasyonların görünüşte yararlı olabileceği bağlamları yaratmak zorunda kalmaktadırlar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



195. "Her geçen gün gösteri olan şeyler ile olmayan şeyleri birbirinden ayırmak zorlaştıkça kültürümüzün söyleminin niteliği de değişmektedir. Rahiplerimiz, başkanlarımız, cerrahlarımız, avukatlarımız, eğitimcilerimiz ve televizyon habercilerimiz, kendi disiplin alanlarının gerekliliklerini karşılamaktan ziyade iyi bir şovmenliğin gerektirdiği davranışlara kafa yormaktadırlar."


- Televizyon Öldüren Eğlence



196. "Orwell'ın yapıtlarının benzersiz olan yanı, gardiyanlarımızın sağcı ya da solcu ideolojilerden esinlenmesinin elle tutulur bir farklılık yaratmadığında ısrar etmesiydi."


- Televizyon Öldüren Eğlence



197. "Cehalet daima düzeltilebilir bir durumdur. Ancak cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne yapabiliriz ?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



198. "G. Orwell bizi nefret ettiğimiz şeylerin mahvetmesinden korkarken, Huxley bizi sevdiğimiz şeylerin mahvedeceğinden korkuyordu. Bu kitap, G. Orwell'in değil, A. Huxley'in haklı olduğu düşüncesiyle yazılmıştır.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



199. "Amerika'da çocukların doğum gününü kutlama âdeti, on
sekizinci yüzyılın büyük bölümünde olmamıştır
{1} ve gerçekte
herhangi bir biçimde çocukluk çağının kesin işaretleri, iki
yüzyıldan daha eski olmayan yeni bir kültürel alışkanlıktır.
Daha önemli bir örnek ele alalım: 1890'ların sonlarına kadar
Amerikan liseleri, 14-17 yaş arası nüfusun sadece %7'sini
kaydetmiştir.
Kalan diğer %93 oranındaki çocuklar, yetişkin
emek gücü olarak, gün doğumundan batınıma kadar büyük şehirlerimizde çalışmışlardır."


- Çocukluğun Yokoluşu



200. "“Ortaçağ dönemini modern çağdan farklılaştıran niteliklerinden dolayı hiçbir şey, çocukluğa yönelik ilginin yokluğu kadar çarpıcı değildir.""


- Çocukluğun Yokoluşu



201. "..gösterilecek tüm dirençle birlikte ödenmesi gereken bir bedel vardır."


- Çocukluğun Yokoluşu



202. ""Bir kültürün kahkahdan boğulmasının panzehiri nedir?""


- Televizyon Öldüren Eğlence



203. "“Rönesans'tan beri egemen olan insan doğası felsefesi, her bireyin büyük ölçüde varlığının toplumun kısıtlayıcısı ve tahrip edici istemlerine karşı kişiliğini öne sürme çabalarından meydana gelen sapkın bir durum ya da örnek olduğu anlayışı üzerine temellendirilmiştir.”"


- Çocukluğun Yokoluşu



204. "" İnsan zekasını ölçebilecek hiçbir test mevcut değildir. Zeka, bir insanın gerçek hayattaki, çok değişik şartlarda ortaya çıkan problemleri çözme becerisini gösteren genel bir kavramdır. Şu, uzmanlar hariç herkesçe malumdur ki; her insanın kapasitesi, karşılaşılan proble­min çeşidine göre değişiklik arz etmektedir. Bir testin insan zekasının miktarını açığa çıkarabileceğine inanmışsak eğer artık o testten alınan skor insanın zekası olmaktadır. Test, soyut ve çok yönlü bir anlamı, önemli her şeyi es geçen teknik ve kesin bir terime dönüştürmektedir. ""


- Teknopoli



205. "Salt söze dayalı bir kültürde, ezberleme yetisine her zaman büyük değer verilir, zira yazılı sözlerin bulunmadığı yerlerde insan zihni ayaklı bir kütüphane gibi işlemek zorundadır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



206. "Orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu. Huxley'in korkusu ise kitapları yasaklamaya gerek duyulmayacağı, çünkü artık kitap okumak isteyecek kimsenin kalmayacağı şeklindeydi."


- Televizyon Öldüren Eğlence



207. "Haber programlarında temel fikir; her şeyi kısa tutmak, kimsenin dikkatini dağıtmamak ama onun yerine varyeteyle,yeniliklerle, hareketle durmadan tahrik etmektir.
Hiçbir konsepte, hiçbir karaktere ve hiçbir probleme birkaç saniyeden daha fazla dikkat ayırmanız gerekmez."


- Televizyon Öldüren Eğlence



208. "İyi bilgileri yansıtan verileri artık ayırt edemediğimizi söylüyorum. Cehalet daima düzeltilebilir bir durumdur. Ancak cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne yapabiliriz?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



209. "“Çocuklara yönelik giyim endüstrisi, son on yılda çok büyük değişimlere uğradı ve böylece çocuk giyim tarzı giderek ortadan kalkmaya başladı. Artık on iki yaşındaki çocuklar, doğum günü partilerinde takım elbise ya da tayyörler, altmış yaşındaki erkekler ise aynı partilerde kot pantolonlar giymektedirler. On bir yaşındaki kızlar yüksek ökçeli ayakkabılar giymekteler”"


- Çocukluğun Yokoluşu



210. "Huxley'e göre, insanlar süreç içinde üzerlerindeki baskıdan hoşlanmaya, düşünme yetilerini dumura uğratan teknolojileri yüceltmeye başlayacaklardır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



211. "..Gerçekten de ilk gösterimlerinden birinde Morse, “Dikkat Evren” mesajını gönderdi. Bu, sanki telgrafın kendisinin evreni belirlemesi gibi bir şeydi. Belki de tüm bunlardan sonra Morse, her şeyi biliyordu."


- Çocukluğun Yokoluşu



212. "Hakikat kendini süslenmemiş bir biçimde göstermez, asla da göstermemiştir. Hakikat asıl giysisiyle görünmek zorundadır, yoksa geçerliliği kalmaz (ve bu da "hakikat”in bir tür kültürel önyargı olduğunu söylemenin başka bir yoludur). Her kültür "hakikat”in, başka bir kültürün belki de önemsiz ya da gereksiz sayabileceği belli sembolik biçimler içinde gerçekten sahici bir biçimde ifadesini bulabileceğini düşünür. Aslında, Aristoteles'in devrindeki Yunanlılar ile onlardan sonraki iki bin yıl boyunca, bilimsel hakikatin keşfedilip ortaya koyulmasının en iyi yolu, şeylerin doğasının çıplak gözle görülen öncüllerden çıkarsanarak ifade edilmesiydi."


- Televizyon Öldüren Eğlence



213. "…televizyonda gösterilen şeyler, özleri korunmuş olsun olmasın, oldukları halden başka bir şeye çevrilmiştir. Televizyon vaizleri çoğunlukla bu konuya ciddi biçimde eğilmemişlerdir. Televizyon vaizleri, eskiden bir kilisede ya da çadırda ve yüz yüze kurulan ilişkilerin, televizyonda anlamından hiçir şey kaybetmeden ve dinsel deneyim düzeyi azalmadan sürdürülebileceğini varsaymışlardır. Herhalde çevirerek aktarma sorununu doğru kavrayamamalarının kökeninde de televizyonun muazzam sayıda insana ulaşmasından kaynaklanan böbürlenme eğilimi yatar.

“Televizyon" diye yazmıştır Billy Graham, “insanoğlunun şimdiye kadar geliştirdiği en güçlü iletişim aracıdır. Akşam spesiyal’lerimin hepsi ABD ve Kanada'daki yaklaşık 300 kanalda ayrı ayrı sunulduğundan, tek bir yayında İsa'nın ömrü boyunca vaaz verdiği insanlardan milyonlarca sayıda daha fazla kişiye hitap ederim." Pat Robertson bu sözlere şunları ekler: “Kilisenin televizyonla ilgilenmemesi gerektiğini söylemek düpedüz aptallıktır. İhtiyaçlar aynıdır, mesaj aynıdır, hitap biçimi değişebilir.. Amerika'daki en yönlendirici güce aldırış etmemek kilise adına tam bir budalalık olur."

Bu, muazzam bir teknolojik çocuksuluktur. Eğer hitap biçimi aynı değilse, büyük olasılıkla mesaj da aynı değildir.

Aynı şekilde mesajın algılandığı bağlam İsa'nın zamanındakinden bütünüyle farklıysa, o mesajın toplumsal ve psikolojik anlamının da farklı olduğunu varsayabiliriz."


- Televizyon Öldüren Eğlence



214. "Yapay zekâ hususunda neredeyse isterik bir coşkuya sahip olan Marvin Minsky, "Silikon beyinlerin düşünme gücü öyle dehşet verici bir hal alacak ki eğer şansımız varsa bizleri evcil hayvanlar olarak kabul ederler" demektedir."


- Teknopoli



215. "Haddi zatında, birçok toplumda aile bundan öte bir şey değildir, genetik olarak birbirine bağlı ve aile planlaması sayesinde kontrol altında tutulan bir grup."


- Teknopoli



216. "" Teknoloji, ahlaki temelden yoksun bir kültür meydana ge­tirmektedir. ""


- Teknopoli



217. "Hayatın nasıl yaşanması konusunda kimse uzman değildir."


- Teknopoli



218. "Aynı anda hem sigara içmenin hem de dua etmenin dinen uygun olup olmadığı hususunda tereddüde düşen iki papaz kesin bir cevaba ulaşmak için Papa'ya mektup yazarlar. Papazlardan biri soruyu şu şekilde sorar: "Dua ederken sigara içmek hoş görü­lebilir mi?" ve hayır yanıtını alır zira dua eden kişi tüm dikkatini duaya vermelidir. Diğer papaz ise sigara içerken dua etmenin hoş görülüp görü­lemeyeceğini sorar ve evet yanıtını alır zira her zaman dua edilebilir. Bir sorunun şekli bizi problemin çözümünü bulmaktan da alıkoyabilir."


- Teknopoli



219. "Bize okulda, oldukça doğru bir biçimde, bir metaforun herhangi bir şeyi başka bir şeyle karşılaştırarak neye benzediğini çağrıştırmaya yaradığı anlatılır. Ve o metafor, düşündürdüğü şeyin etkisiyle, zihnimizde diğeri olmadan o şeyi de tahayyül edemeyeceğimiz bir bakış açısı doğurur: Işık, bir dalga; dil, bir ağaç; Tanrı, akıllı ve muhterem bir insan; zihin, bilgiyle aydınlatılan karanlık bir mağara olur. Ve bu metaforların artık işimize yaramadığı zamanlarda da doğal olarak o işlevi görecek başka metaforlar bulmamız gerekir. Böylece ışığa bir tanecik, dile bir nehir, Tanrı’ya (Bertrand Russell’ın iddia ettiği gibi) bir diferansiyel denklem, zihne işlenmeyi bekleyen bir bahçedir, deriz."


- Televizyon Öldüren Eğlence



220. "yalancılıkla mücadele etmenin bir gazete için zorunlu olduğuna dikkat çekmişti."


- Televizyon Öldüren Eğlence



221. "Herhangi bir konu üzerine en iyi tarihsel çalışmaların, bir olayın tamamlandığı, bir dönemin kapandığı, yeni ve daha güçlü bir aşamanın ortaya çıkmasının olmadığı zamanlarda üretildiğini söyleyebiliriz."


- Çocukluğun Yokoluşu



222. "Televizyon reklamıyla ürünlerin değerli bulunması değil,tüketicilerin kendilerini değerli hissetmesi amaçlanmaktadır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



223. "Okullar Teknokrasinin ilk seküler bürokratik kurumları haline geldiler. Bilgi akışının bazı bölümlerini meşrulaştıran bazı bölümlerini itibarsız kılan yapılar haline geldiler. Kısaca, okullar bilginin yönetilmesinin vasıtası oldular."


- Teknopoli



224. "Oyuncular zevk için değil, şöhret olmak için oynarlar."


- Çocukluğun Yokoluşu



225. "Televizyonun kopuk kopuk programlarına o kadar alışmış durumdayız ki, bir muhabirin nükleer bir savaşın kaçınılmaz olduğu haberini verdikten hemen sonra “... ve şimdi de reklamlar...” demesine hiç şaşırmayız artık."


- Televizyon Öldüren Eğlence



226. "Televizyon reklamıyla ürünlerin değerli bulunması değil, tüketicilerin kendilerini değerli hissetmeleri amaçlanmaktadır.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



227. "Yalanı ortaya çıkaran bir araca sahip olmayan bir topluluk özgürlüğe kavuşamaz.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



228. "Bütün bunlardan çıkarabileceğimiz anlam şudur:Bizim kültürümüz işlerin,bilhassa önemli işlerin yürütülmesinde yeni bir yol izlemeye başlamıştır.Her geçen gün gösteri olan şeyler ile olmayan şeyleri birbirinden ayırmak zorlaştıkça kültürümüzün söyleminin niteliği de değişmektedir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



229. "Her şey bir yana, reklamda şimdiye kadar hiç görülmedik derecede kısa ifade tarzı ön plana çıkar. Dahası, ifadenin anlık olduğu bile söylenebilir. Altmış saniyelik bir reklam iyice sıkıcı, otuz saniyelik reklam genellikle uzun, on beş-yirmi saniyelik reklam ise makul uzunlukta sayılmaktadır. Daha önce sözünü ettiğim gibi, reklamın her zaman için izleyicinin psikolojik gereksinimlerine göre hazırlandığını düşünürsek, aceleci ve afallatıcı bir iletişim yapısını yansıtır bu. Yani yalnızca terapi değildir. Aynı zamanda anlık terapidir. Gerçekten de böylece eşsiz aksiyomlardan meydana gelen psikolojik bir kuram ortaya konulmuş olur: Reklam bizden bütün sorunların, üstelik hızla çözülebileceğine ve teknolojinin, tekniklerin ve kimyanın müdahaleleri sonucunda çözülebileceğine inanmamızı ister."


- Televizyon Öldüren Eğlence



230. "Teknolojinin, ortaçağ manevi hayatını ne gibi problemlerle yüz yüze getirdiğine dair başka örnekler de mevcuttur.
Mesela çiftçilerin tahıl öğütmek için toplandıkları değirmenler, fahişelerin müşteri aradıkları gözde yerler haline geldi. Problem öyle bir seviyeye geldi ki, Aziz Bernard değirmenleri kapatmaya çabaladı. Değirmenler ekonomi için haya öneme sahip olduğundan başarılı olamadı."


- Teknopoli



231. "Basın Başkan'ın oyuncağı değildir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



232. "Çocuklar, göremeyeceğimiz bir zamana gönderdiğimiz canlı mesajlardır."


- Çocukluğun Yokoluşu



233. "ABD'de temel bir toplumsal kurum olarak “yaşlılar” evinin ortaya çıkışı, genç yetişkinlerin kendi aileleri için tam bir sorumluluğu üzerlerine almakla ilgili gönülsüzlükten kaynaklanmıştır. Yaşlılara bakma ve onları aile yaşamıyla bütünleştirme, hoş görülemez bir yük olarak algılanmakta ve yetişkin zorunlulukları olarak hızlıca zayıflatılmaktadır."


- Çocukluğun Yokoluşu



234. "Bu deyiş, yıldırım hızıyla yayılan elektronik medya tarafından şekil verilen bu dünyanın hiçbir düzeni ve anlamı olmadığını, ciddiye alınmaması gerektiğini kabullenmenin bir ifadesidir.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



235. ".. iyi bir televizyon programının daimi amacı da buydu: Yani, düşünmeyi sağlamak değil, alkış almak."


- Televizyon Öldüren Eğlence



236. "Televizyon, bize en yararlı hizmeti saçma sapan eğlence programları yayımladığı zaman, en kötü hizmeti ise ciddi söylem alanlarını (haber, politika, bilim, eğitim, ticaret, din) birleştirip onları eğlence paketlerine dönüştürdüğü zaman vermektedir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



237. "Hakikat asıl giysisiyle görünmek zorundadır, yoksa geçerliliği kalmaz."


- Televizyon Öldüren Eğlence



238. "¶ Televizyon, anlamak için çok az beceri isteyen ve esas olarak duygusal tatmini hedef alan çeşitli konular sunar. ¶"


- Televizyon Öldüren Eğlence



239. "yalancılıkla mücadele etmenin bir gazete için zorunlu olduğuna dikkat çekmişti."


- Televizyon Öldüren Eğlence



240. "Herhangi bir konu üzerine en iyi tarihsel çalışmaların, bir olayın tamamlandığı, bir dönemin kapandığı, yeni ve daha güçlü bir aşamanın ortaya çıkmasının olmadığı zamanlarda üretildiğini söyleyebiliriz."


- Çocukluğun Yokoluşu



241. "Televizyon reklamıyla ürünlerin değerli bulunması değil,tüketicilerin kendilerini değerli hissetmesi amaçlanmaktadır."


- Televizyon Öldüren Eğlence



242. "Televizyon reklamıyla ürünlerin değerli bulunması değil, tüketicilerin kendilerini değerli hissetmeleri amaçlanmaktadır.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



243. "Yalanı ortaya çıkaran bir araca sahip olmayan bir topluluk özgürlüğe kavuşamaz.."


- Televizyon Öldüren Eğlence



244. "Bütün bunlardan çıkarabileceğimiz anlam şudur:Bizim kültürümüz işlerin,bilhassa önemli işlerin yürütülmesinde yeni bir yol izlemeye başlamıştır.Her geçen gün gösteri olan şeyler ile olmayan şeyleri birbirinden ayırmak zorlaştıkça kültürümüzün söyleminin niteliği de değişmektedir."


- Televizyon Öldüren Eğlence



245. "Orwell'ın yapıtlarının benzersiz olan yanı, gardiyanlarımızın sağcı ya da solcu ideolojilerden esinlenmesinin elle tutulur bir farklılık yaratmadığında ısrar etmesiydi."


- Televizyon Öldüren Eğlence



246. "Cehalet daima düzeltilebilir bir durumdur. Ancak cehaleti bilgi olarak kabul ettiğimiz zaman ne yapabiliriz ?"


- Televizyon Öldüren Eğlence



247. "Her şey bir yana, reklamda şimdiye kadar hiç görülmedik derecede kısa ifade tarzı ön plana çıkar. Dahası, ifadenin anlık olduğu bile söylenebilir. Altmış saniyelik bir reklam iyice sıkıcı, otuz saniyelik reklam genellikle uzun, on beş-yirmi saniyelik reklam ise makul uzunlukta sayılmaktadır. Daha önce sözünü ettiğim gibi, reklamın her zaman için izleyicinin psikolojik gereksinimlerine göre hazırlandığını düşünürsek, aceleci ve afallatıcı bir iletişim yapısını yansıtır bu. Yani yalnızca terapi değildir. Aynı zamanda anlık terapidir. Gerçekten de böylece eşsiz aksiyomlardan meydana gelen psikolojik bir kuram ortaya konulmuş olur: Reklam bizden bütün sorunların, üstelik hızla çözülebileceğine ve teknolojinin, tekniklerin ve kimyanın müdahaleleri sonucunda çözülebileceğine inanmamızı ister."


- Televizyon Öldüren Eğlence



248. "Lambadan çıkarak, bilginin insanlığın yeni tanrısı olduğunu ilan eden cin, bir yalancıydı. Lambadan çıkan cin, zararları aşikar olan bilgi kıtlığı problemini çözüme kavuşturdu. Fakat bilgi furyasının zararları hakkında bir uyarıda bulunmadı."


- Teknopoli



249. "Şu anda, Amerika'da on iki ve on üç yaşındaki kız çocukları,
en yüksek ücretli modeller arasında yer almaktadırlar. Bu
kızlar, tüm görsel iletişim araçlarındaki yayımlanan
reklamlarda bilmiş ve cinsel çekiciliğe sahip yetişkinlerin
kılığında giysiler içinde gayet rahat bir erotik hava içinde
halka sunulmaktadırlar."


- Çocukluğun Yokoluşu



250. "“Yalanı ortaya çıkaran bir araca sahip olmayan bir topluluk özgürlüğe kavuşamaz.”
Walter Lippmann’a göre, yalanları ortaya çıkarabilecek bir araca sahip olan bir halk yalanların sonuçlarına kayıtsız kalamaz."


- Televizyon Öldüren Eğlence

Tüm kitapları ücretsiz okuyabilir veya indirebilirsiniz! Ayrıca son kitabımız İlahi Rezonans artık raflarda! İncelemek için: