Nar Ağacı Kitap Bilgileri
Yazar: Nazan Bekiroğlu
Tahmini Okuma Süresi: 15 sa. 11 dk.
Sayfa Sayısı: 536
Basım Tarihi: Mayıs 2023
İlk Yayın Tarihi: 2012
Yayınevi: Timaş Yayınları
Orijinal Dil: Türkçe
ISBN: 9786050807073
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Nar Ağacı Kitap Tanıtımı
Nazan Bekiroğlu’ndan Trabzon-Tebriz-Tiflis-Batum-İstanbul hattında geçen muhteşem bir roman. Balkan Savaşı yıllarında başlayıp I. Dünya Savaşı’na uzanan bir öykü... Trabzon’da ve Tebriz’de doğup birbirlerine doğru yol alan iki hayat; önce delice akan sonra durgunlaşan iki ırmak... Aslında çok ırmak... Tebriz’in en büyük, en asil halı tüccarının deli fişek oğlu Settarhan ve Trabzonlu inci tanesi Zehra...
İki büyük savaşın savurup yeniden şekillendirdiği hayatlar, muhaceret, tehcir, mücadele, kader... Farklı inançların aktığı ortak zemin, üç ülke ve üç sevda Nazan Bekiroğlu’nun mürekkebi aşk olan kaleminde buluştu. "Nar Ağacı" bir Doğu masalı kadar zengin, hayal kadar güzel, hayat kadar gerçek bir hikâye... İncelikle işlenmiş karakterleri, zengin detayları ve dönemi anlatmadaki maharetiyle yıllarca unutulmayacak bir kitap...
Nar Ağacı Kitaptan Alıntılar
1. "Oysa yaşamaya çalışmak en büyük yorgunluktu."
2. ""Oysa yaşamaya çalışmak en büyük yorgunluktu.""
3. "“Ölsen haberi olmayacak birine nasıl olur da kırılıyorsun?”"
4. ""Birine altı çizili kitaplarınızı vermek, yaralarınızı emanet etmektir bir bakıma…”"
5. "Aşk bahane. Herkes kendini seviyor.."
6. "“Nasibinde yoksa su bile boğazında kalır insanın…”"
7. "“Ahir zamandayız besbelli , dünya bozuldu…”"
8. "Birilerinin mucizesi olmak lâzım..."
9. "“Aşk bahane. Herkes kendini seviyor…”"
10. "Aşk bahane. Herkes kendini seviyor.."
11. "“Aşkın sebebi yok zamanı var…”"
12. "“Masumlar niye acı çekerdi?”"
13. "Altında ezildiğim her şeyi, bu acıyı unutabilmek için bir diğer acımı diriltmeye uğraşıyorum. Seni unutmak için yaşadıklarımı, yaşadığım şeyi unutmak için de seni hatırlıyorum. Ama mümkün değil, hiçbirini unutamıyorum."
14. "“ Gitmek mi kalmak mı daha zor?“"
15. "Her kapıyı çalacaksın. Her defasında buldum sanacaksın ama hiç bulamayacaksın."
Nar Ağacı Kitap İncelemeleri
Nazan Bekiroğlu'nun kitaplarının bir çoğunu okumuş kendisiyle imza günlerinde sınırlı olsada birkaç kez sohbet edebilme imkanı bulmuş biri olarak daha önceki incelememin çok çok yetersiz kaldığını düşünerek bu incelemeyi yazıyorum.
Kitabı ilk elime aldığımda ne yazar hakkında ne de kitap hakkında bir fikrim vardı. Bir arkadaşıma vermek için başka bi arkadaşımdan ödünç almıştım yolda yürürken en azından arka kapağını bir okuyayım dedim.
Trabzon, Tebriz, Tiflis... Trabzon yaşadığım şehir, sevmediğim şehir, kitabı elimde tutarlen sokaklarında yürüdüğüm şehir.
Başlamak için bu kadarı yetti.
Şuan bu incelemeyi kitabı 4 kere okumuş biri olarak yapıyorum. İlk okuduğum yıldan şimdiye 6 yıldan fazla olmuştur hâlâ daha benim için 1.sırada yer alır. Pek az kitaptan bu derece etkilenmişimdir. Konusunun sürükleyiciliği ve işleniş tarzının farklı olmasının yanı sıra Nazan Hanımın kaleminin ustalığı, kelimelerle oynayışı beni çok etkilemişti.
Çok sevdiğiniz şeylerle ilgili konuşurken doğru kelimeleri bulamadığınızı hissedersiniz anlatmak istediklerinizi anlatamadığınızı. Kitabın içeriği hakkında söylemek istediklerimi işte bu hisler nedeniyle anlatamıyorum eksik kalacağını düşündüğüm için burada bitiriyorum.
Buraya gelip bu incelemelere bakıyor kitabı okumayı düşünüyorsanız hiç düşünmeyin gidin okuyun diyorum.
Herkese keyifli okumalar.
Ba-yıl-dım!..
Nazan Bekiroğlu’nun Nar Ağacı adlı kitabı, benim için bir okuma değil, adeta bir yolculuktu. Yazarın kalemi öyle zarif, öyle akıcı ki, kelimelerin arasından süzülerek tarihin, duyguların ve insan hikâyelerinin derinliklerine dalıyorsunuz. Kitap, geçmiş ile bugün arasında bir köprü kuruyor ve sizi hem kendi köklerinize hem de insanlığın ortak hafızasına götürüyor. Bekiroğlu’nun o naif üslubuna hayran kalmamak mümkün değil; her cümlede adeta bir şiirsellik var, her kelime yerli yerinde.
Ba-yıl-dım!
Hikâyenin merkezinde, bir aile üzerinden hem bireysel hem de toplumsal geçmişin izlerini sürüyoruz. Balkanlar’dan Anadolu’ya, İran’dan Kafkasya’ya uzanan bu geniş coğrafyada, yazarın detaylara olan özeni beni büyüledi. Betimlemeler o kadar güçlü ki, okurken hem kokuları alıyor hem de mekânların seslerini işitiyorsunuz. Karakterlerin duyguları ise öyle derin işlenmiş ki, kendinizi onların yerine koymamak imkânsız. Nazan Bekiroğlu’nun tarihsel ve kültürel dokuyu hikâyeye yedirme becerisi, onu eşsiz bir anlatıcı yapıyor.
Ba-yıl-dım!..
Eğer edebiyatın ruhunuza dokunan yanını seviyorsanız, Nar Ağacı kesinlikle size hitap edecek bir eser. Bu kitap, sadece bir roman değil; aynı zamanda insan olmanın, geçmişin yükleriyle bugünü yaşamanın ne demek olduğunu hatırlatan bir ders gibi. Kendinize unutulmaz bir okuma deneyimi armağan etmek istiyorsanız, bu kitabı listenizin başına alın derim!
Hangi hikâye başladığı yerde bitmemiş ki? s:536
Bu alıntı ile okumayı tamamladım ama bu hikaye başladığı yerde bitmek bir yana bitmek bilmeyen bir özelliğe sahip.
"Trabzon, Bakü, Tebriz, Taht-ı Süleyman, Isfahan, Şiraz, Yezd, Batum, Tiflis ve İstanbul arasında Settarhan' ın atı Serbülend' le diyar diyar dolaşıp, olan ama bitmeyen zamanda kahramanların biteviye yaşanıp duran hayatlarına tanık olmak istiyor insan.
Bu sebeple olsa gerek bu hikaye bende yaşamaya devam edecek.
Ben, bu hikâyeden sessiz sedasız nasıl çıkıp gideceğim? s:455
Romanda ayrılık, hasret, çaresizlik, ölüm gibi karanlıkların yanında rengarenk halı desenleri
[çivit mavisi (Nişabur’un çividi), lâl kırmızısı (Isfahan’ın gülleri), çöl sarısı (Tebriz’in güneşi)] sizi karşılayacak.
Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim.
Ben böyle çağırmasam sen öyle gelmezdin. s:508
Sessiz seslenmelere dilsiz konuşmalara şahitlik edeceksiniz susarak...
İnançların, savaşların, aşkların, mantığın insanları nasıl bir arada tuttuğu ya da insanları nasıl acımasızca ayırdığına tanık olacaksınız.
...petrol fıçısı, encamı bir kıvılcıma bakıyordu. Bir kibrit, petrol denizini tutuşturmaya yetip artacaktı. s:293
Nerdeyse tüm dünyayı etkileyecek olan savaşların başlaması da böyle olmuştu. Savaşların tüm acımasızlığıyla getirdiği yıkımı ve geçmişi nasıl yok ederek geleceğe bile ne kadar sönük bakılmasına sebep olduğu okura adeta yaşatılıyor.
Okuyun okutun :)
Merhabalar öncelikle bugün tavsiye üzerine okumuş olduğum bir kitabın incelemesini yapmak istiyorum. Sayfa sayısı ve kurgusu sizleri yanıltmasın çok sürükleyici bir kitap..
Nazan Bekiroğlu ile tanıştığım bu kitap bana çok şey öğretti. Öğretici niteliği yüksek olan kitapları çok severim.
Kitapta Tebriz'li bir tacir olan Setterhan ile Trabzon'lu Zehra'nın kavuşma hikayesini öğrenmek üzere Trabzon, Bakü, Tiflis, Batum, Tebriz, İstanbul hattında geçen uzun bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Olaylar öyle güzel akıyor ki sizde gitmiş, görmüş gibi seviyorsunuz oraları.
Hikaye esrarengiz bir mektupla başlıyor. Yazara gelen bu mektup otuz yıl önce postaya verilmiş ve dedesinin ölümünün ikinci gününde ortaya çıkıyor. Farsça dilinde olan bu gizemli mektupta sadece selam ve adres var...
Yazarın ailesinin gerçeklerini ve sırlarını merak etmesiyle çıktığı bu yolculukta geçmişe dönerek olayların gelişimine tanık oluyor . Yaşıyor ve bizlere de yaşatıyor bütün hikayeyi.. .
Kitap boyunca Zehra ve Settarhan'ın kavuşmasını sabırsızlıkla bekliyorsunuz.
Balkan savaşından 1.Dünya Savaşına değin olan tüm yıkımlar, felaketler, ölümün soğuk yüzü,muhacirlik, yıkılan hayaller, başlamadan biten aşklar kısacası acının her hali bir bir gözünüzün önünden geçiyor…
Yazarın dilini ve üslubunu çok sevdim Nazan Bekiroğlunun okumuş olduğum ilk kitabı ama anlaşılan son olmayacak.. Sizlere de tavsiye ederim keyifli okumalar dilerim.
İlköğretim döneminde iken bir Türkçe öğretmenim şunu demişti: "Bir yazıya verilecek öncelikli kıymet onun yaşanmış bir olaydan yola çıkılarak yazılmasıdır. Yazacaksan yaşanmışı yaz, sen güzel ifade edemesen bile o yaşanmışlık yazıya kendi hissini verir."
Nazan Bekiroğlu Nar Ağacı'nı yaşanmışın üzerine kurmuş ve çıtayı da yükselterek olayların yaşandığı yerleri gezmiş ve özümsemiş. Bunu nereden anladım? Kitap Türkiye, Gürcistan ve İran üçgeninde geçiyor. Ve ben kitapta bahsedilen şehir ve mekânların Türkiye ve Gürcistan ayaklarını gezdim ve o mekânlarda bulundum. Ama kitabı okudukça acaba İran'daki mekânlarda da bulundum mu hissi çokça çıktı karşıma. Sanki Nazan Bekiroğlu gezdi, ben peşinden gezdim. Batum'da bir yer anlattı sanki kitaba değil de bana anlattı. Trabzon'da bir çay ocağında o sessizce çayını yudumlayıp tarihi seyrederken ben de çayımı karıştırıp onu seyrediyordum sanki. Çok kitap okudum ama bu hissi Nazan Bekiroğlu'nda yaşadım sadece.
Kitap; edebiyatı, tarihi, coğrafyayı, dini motifleri ve folklörü barındırıp akılda kalıcı notlar, hissi uzun süre kaybolmayan yaralar, gözyaşı, hüzün ve bolca yaşanmışlık ve merak bırakıyor. İnsanın hikâyesinden kaçıp gitme korkusunu ve dürtüsünü hissettiriyor her an. Bu korku da aslında bir nevi intihar değil mi? "Ben bu hikâyeden sessiz sedasız, nasıl çekip gideceğim?"
Nazan Bekiroğlu'nu ve Nar Ağacı'nı anlatmakla bitiremem. Kitabı da o kadar çok sevdim ki ne anlatsam eksik kalacak, ne yazsam kelimelerim çiğ olacak korkusu var üzerimde. O yüzden henüz okumamış olanlara tavsiyem, bu yaşanmışlığı yaşamak için geç kalmayın. Keyifli okumalar.