Muz Sesleri Kitap Bilgileri
Yazar: Ece Temelkuran
Tahmini Okuma Süresi: 9 sa. 4 dk.
Sayfa Sayısı: 320
Basım Tarihi: Mart 2021
Yayınevi: Can Yayınları
ISBN: 9789750733154
Ülke: Türkiye
Dil: Türkçe
Format: Karton kapak
Muz Sesleri Kitap Tanıtımı
Bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce âşık olur. Ne mutluluktur öte yandaki ne de tadıyla meraklandıran bir acı. Aşk diye buna denir: Bir insan bir insanda tekinsiz bir ev görür…
...
İnsan, yarası yarasına denk geleni seviyor demek ki…
Ece Temelkuran, kalplerin en çok yağmalandığı, neşenin ve kederin ayırt edilemeyecek kadar birbirine karıştığı bir coğrafyadan anlatıyor hikâyeyi: aşkın ve savaşın başkenti Beyrut’tan…
Muz Sesleri, en büyük gürültülerin içinde hayatı ayakta tutan küçük ama inatçı seslerin romanı…
Muz Sesleri Kitaptan Alıntılar
1. "Yaşayarak saldırıyorduk ölüme..."
2. "Gidenler, kalanlardan daha çok acı çekecek..."
3. "İnsan, yarası yarasına denk geleni seviyor demek..."
4. "Çünkü annelerimiz gibi ağlamayan kadınları nasıl seveceğimizi bilmiyoruz biz..."
5. "Sakın günün birinde iyileşmek için zamana güvenme..."
6. "Ne yaparsan yap sadece bir hikaye kalıyor geriye..."
7. "Bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce âşık olur."
8. "İnsan çok yalnızken, bir tane daha kendinden doğuruyordu içinde..."
9. ""Dilini bilmediğin bir yerde ağlamak fenadır. Çünkü seni, senin dilinde susturacak kimse yoktur.""
10. "Herkes mi nankör?"
11. "Bir erkek bir kadından ne zaman uzak duracağını bilmeli. Ben bilirim."
12. "Bana bak kızım, biz bu memleketin ortak günahıyız."
13. "Salak salak güldüm. Salak salak neşelendim."
14. "Durmadan konuşur. Çok konuşur."
15. "“Bu kadın çok güzel kahve yapıyo!”"
Muz Sesleri Kitap İncelemeleri
Coğrafya Kaderdir
Ece Temelkuran’ın Muz Sesleri, Orta Doğu’nun savaştan parçalanmış coğrafyasını, bireylerin yaşamları ve ilişkileri üzerinden çarpıcı bir şekilde ele alıyor. Kitapta, özellikle Beyrut’taki savaş ve Şatilla mülteci kampında, insanların savaşla iç içe geçen hayatları ve bu durumu normalleştirme çabaları anlatılıyor.
Romanın en etkileyici yanlarından biri, masumiyetle savaşın acımasız gerçekliği arasındaki tezatı Şatilla kampı üzerinden işlemesi. Filipa’nın annesinin çocuklara İngilizce şarkılar öğretirken onlardan tüfek kullanmayı öğrenmesi, bu tezatın en güçlü örneklerinden biri gibi geldi bana. Bir yanda çocuklara umut ve eğitim sunma çabası, diğer yanda hayatta kalmak için savaşmayı öğrenmek zorunda kalmaları, savaşın insanları nasıl değiştirdiğini gözler önüne seriyor. Özellikle, çocukların daha oyun çağında savaşa çekilmeleri ve intihar komandosu gibi roller üstlenmeleri, romanın iç acıtan gerçeklerinden biri.
Ece Temelkuran, Orta Doğu’daki farklı etnik gruplara ve inançlara karşı tarafsız bir duruş sergiliyor. Gruplar arasındaki sosyolojik farkları ve insanların gündelik hayatlarındaki ayrıntıları aktarırken herhangi birini öne çıkarmıyor.Ayrıca, roman boyunca geçen müzik referansları ve yemekleri Orta Doğu kültürüne olan merakımı artırdı.
Muz Sesleri, Orta Doğu’nun karmaşık sosyolojik yapısını ve savaşın insan hayatına etkilerini çok yönlü bir şekilde ele alırken, savaşın insanlar için bir kader gibi kabul edilmesinin altını çiziyor ve akıllara şu tespiti getiriyor, “Coğrafya kaderdir.”
"Onu Ağustos'ta muz tarlalarına götürecektim.Muz seslerini dinleyecekti."
Ece Temelkuran'ın ilk romanı.Kitabı yazabilmek için 9 ay Beyrut'ta yaşamış.Kitap daha çok Oxford, Paris, Beyrut üçgeninde geçen bir aşk romanı olarak tanıtılmış olsa da ben bir aşk romanı olduğunu düşünmüyorum.Eğer ortada bir aşk varsa tıpkı benim gibi Ece Temelkuran'ın Beyrut'a olan aşkıdır.Çok sevdiğim bir belgesel var "Kentler ve Gölgeler" diye.Beyrut'u ve Beyrut'lu olan Amin Maalouf'u bu belgeselde Ece Temelkuran anlatmış.Bu belgeselden bile Ece Temelkuran'ın Beyrut'a olan sevdası anlaşılıyor.
Kitabin ismi bence cok manidar."Muzun da sesi mi olurmuş canim." diye benim gibi düşünen birçok okur vardır.Ece Temelkuran şöyle anlatıyor: "Muz seslerini duyabilmek için etrafta başka bir ses olmaması gerekir.Bu sesler çok kısık çıkar ama dikkat edilirse "çuku çuk çuk çuk" diye bir ses yayılır tüm muz tarlasına.Ortadoğu'da o kadar çok gürültü var ki insanların sesleri duyulmaz." Muz sesi, Ortadoğu insanının sesini yansıtan bir metafor olarak kullanılmış.
Kitapta en beğendiğim bölümler, Doktor Hamza'nın kızı Filipina'ya yazdığı mektupların olduğu kısımlardır.Bir de Beyrut'un anlatıldığı, tasvir edildiği bir bölüm var ki yazarın da dediği gibi dönüp tekrar okumak gerekir.
Güzel bir kitap.Keyifli okumalar...
"Esmer, zayıfça, sıcak ve kıvırcık. Baksan bir şeye benzetemezsin. Ta ki sana bakacak. Gözünün içine. Seni çok seviyormuş gibi, kimsenin sevmediği gibi. Hep seni beklemiş gibi, he şeyi anlayacakmış gibi, her şeyini verecekmiş gibi, sonrası yokmuş gibi, umrunda değilmiş gibi dertli dertli bakacak sana... İçimde öyle bir yer mi varmış? dersin, oralarına kadar değer. Çözülmeni bekler. Görmek için nasıl soyunduğunu. Koltukaltlarına kadar sevmek için seni. Oralarına kadar ısırabilmek için. Bırakma kendini! O gözler bir daha öyle bakmaz çünkü. Kendi bir daha isteyene kadar. O da sadece yeniden soyunurken görmek için seni, o kadar. "
Uzun süredir okuduğum hiçbir kitap beni bu kadar sarsmamıştı. Aslında hepimizin hakim olduğu, duyguları ve gerçekleri tokat atar gibi tekrar tekrar çarptı yüzüme.
Altını çizdiğim onlarca söz.. İçimi cız eden savaş görkemiyle büyülü bir hüzne boğan Beyrut. Cuk cuk Muz sesleri ..
Sanırım bu kitabı 2014 senesinde okumuştum ama bu kadar etkilenmemiştim. Çünkü çok dikkat isteyen bir kitap, yanlışlıkla bir yerde dalarsanız falan, kitabın filmi tamamen kopuyor haberiniz olsun.
Sevgili Ece Temelkuran sen de Ortadoğulusun! Ve sanırım senin eserlerinde daha çok yolumuz var.
Ön yargılarınızdan uzak ve tertemiz bir kafayla okuyun. İnanılmaz keyif alacaksınız. İyi okumalar:)
Ece Temelkuran'ın 2010 yılında yayımlanan ilk romanı Muz Sesleri, savaşın gölgesinde şekillenen hayatları, aşkı ve kimlik arayışını derinlemesine işleyen çarpıcı bir anlatıdır. Roman, Beyrut, Şatilla Mülteci Kampı, Oxford ve Paris gibi farklı coğrafyalarda geçen iç içe geçmiş hikâyeler aracılığıyla,
Orta Doğu'nun karmaşık sosyopolitik yapısını ve bireylerin bu yapı içindeki mücadelelerini gözler önüne seriyor.
Romanın merkezinde, savaşın ortasında hayatta kalmaya çalışan Filipina ve babası Dr. Hamza'nın mektupları yer alır.
Bu mektuplar, Şatilla Kampı'ndaki yaşamı ve savaşın bireyler üzerindeki etkilerini anlatır. Aynı zamanda, Oxford'da Orta Doğu ve İslam çalışmaları üzerine tez yazan Deniz'in hikâyesi, Paris'te tanıştığı Beyrutlu Ziad ile kesişir.
Bu karakterler aracılığıyla, savaşın insan ilişkilerine, kimlik arayışına ve aşkın doğasına etkisi sorgulanır.
Genel bir değerlendirme yapacak olursak;
Muz Sesleri, savaşın insan ruhunda bıraktığı izleri ve aşkın dönüştürücü gücünü derinlemesine ele alan, etkileyici bir romandır.
Eğer savaşın gölgesinde şekillenen insan hikâyelerine ve Orta Doğu'nun sosyopolitik yapısına ilgi duyuyorsanız,
Muz Sesleri sizin için etkileyici bir okuma deneyimi olabilir.
İyi okumalar.
MUZ SESLERİ
Roman, Ece Temelkuran, 277 Sayfa, Ocak 2010; 2.Basım
Çirlo aradı beni bugün, okumuş yazdığım inceleme yazımı bu MUZ SESLERİ başlıklı roman hakkında..."Tamamını okumamışsın!" diye sitem etti...
Bir kitabın tamamını okumadan, sadece okumuş olduğum sayfaların yorumunu yapamaz mıyım? diye sordum.
Cevap vermedi. Yapamazmışım zahir... Çirlo ile ortak Oğuz diye bir arkadaşımız var sever edebiyatı. Çirlo onu aramış bugün, bu yorum hakkında beni çekiştirmişler. Çirlo haklı mıdır acaba? Sonra "Haksızlık mı yaptım Ece Temelkuran'a?" diye düşüne düşüne yoruldum gün boyu. Dalıp gittim dakikalar boyunca. Ben yazmış olsam MUZ SESLERİ başlıklı kitabı ve romanımı okuyan biri hiç beğenmese onu,,, beğenmediğini de açık açık yazsa. Memnun olurdum ben. Yazarımız Ece Temelkuran da memnun olur mu acaba? Memnun olmalı... Olur, memnun olur elbette. Hmmm, düşünmeliyim, düşünme-li-yim. Düşünmeli miyim? Ne için? Dün yazdığım yorum yazımı silsem mi? Yok canım yaa. Silme! Yaz yeni bir yorum, ve... Yeni bir yorum yazmana gerek yok. Okudun romanı, beğenmedin biçemini, yazdın yorumunu, tamam. Bırak,,, okuyan okudu zaten. Hiç rahat bırakmadı bugün beni Çirlo. Ben de Çirlo ve Oğuz arkadaşımın anısına tekrar okuyayım şu MUZ SESLERİ başlıklı romanı da bakalım bir değişiklik olacak mı, diye sordum kendi kendime.
Sonuç mu? Bir karar veremedim!
Bakalım!